İçeriğe geç

Hayatın Anlamı Kitap Alıntıları – Lev Tolstoy

Lev Tolstoy kitaplarından Hayatın Anlamı kitap alıntıları sizlerle…

Hayatın Anlamı Kitap Alıntıları

Nasıl evleneyim cici kız. İşte gördüğün gibi beş parasız biriyim ben. Hangi kız varır bana.
– Benimle evlensene.
Gerçeği söylüyorum, şaka etmiyorum. Yarım asır boyunca saadeti aradık, zengin iken onu bulamadık. Şimdi hiçbir şeyimiz kalmadı, hizmetçi olduk, fakat öyle bir saadete eriştik ki, bundan daha iyisini istemiyoruz.
Allah’ın yardımı olmadıkça var gücünle çalışsan bile hiçbir şey yapamazsın. Onun ülkesini mamûr edemezsin. Ne kadar çalışırsan çalış senin yaptıkların Allah’ın yaptıkları yanında bir nokta bile değildir. Çünkü Allah için bir son yoktur. Allah sana şah damarından daha yakındır. Onun yanına git. Onun elçisi değil kulu ol. İşte ancak o zaman Allah’a ulaşmış olursun.
Hak yolda gidenler ise, yaptıkları işler apaçık görünsün diye sürekli aydınlığa koşarlar. Çünkü bu işleri Allah için işlemişlerdir.
Allah dünyaya aydınlık indirmiş ama insanlar kötü işlerle meşgul oldukları için karanlığı aydınlıktan daha çok sevmektedirler. Kötü yaşayanlar kötülükleri ortaya çıkmasın diye aydınlığa doğru yürümezler.
Şimdi ise hayatım tıpkı bu lüzumsuz, yaşlanmış, ancak odun olabilecek bağ gibi demiş.
– İşte geldim. Söyle ne iş yapayım? demiş.
Bende hiç bilgelik yok. Ben aldanışlar içinde yüzüyorum. Su ne kadar bayatlarsa bayatlasın şarap olmaz. Benim aldanışlarım da bilgelik olmuş değil.
Gönlünde huzur olan insan niye başka şeylerin peşinde koşsun?
”İnsanda yaşayan nedir, İnsana verilmemiş olan nedir ve İnsan ne ile yaşar! ”
Başkalarının sırtından geçinmeyi kendilerine ilke edinmiş, bedavacı insanlar her zaman bulunur. ”
”Acı çektiren bir sevgi, insanca bir sevgi değildir. ”
”Sizi lanetleyenleri siz kutsayın. ”
“Elbet, elbet, her şeyin başı Allah, amma bir lokma ekmekle başını sokacak bir yer bulmak sana düşer. Nereye gitmek istiyorsun?”
İnsan anasız babasız yaşıyabilir ama, Allahsız yaşayamaz
Allah dünyaya aydınlık indirmiş ama insanlar kötü işlerle meşgul oldukları için karanlığı aydınlıktan daha çok sevmektedirler. Kötü yaşayanlar kötülükleri ortaya çıkmasın diye aydınlığa doğru yürümezler.
İnsanda yaşayanın ne olduğunu öğrenmiştim. Şimdi de insana verilmeyenin ne olduğunu öğreniyordum. İnsana kendi ihtiyaçlarını bilmek kudreti verilmemiştir.
Çünkü Allah sizin ihtiyacınızı, siz ondan istemeden önce bilir.
İnsanı olgunlaştıran felaket ateşidir. Sen demircinin ocağından geçtin. Asıl şimdi gereklisin ama kaçıyorsun. Şimdi hem insanları hem kendini denemenin zamanı. Gerçek bilgeliği elde ettin.
Sevgi yok dünyamızda, insanları zorla çalıştırarak geleceğimizi güvence altına almakla, sevginin bizlere vereceği güvenceden o kadar uzaklaşıyoruz, insan çalışmayarak lüks bir hayat yaşadığı müddetçe iş kabiliyeti azalır. Böylece gerçek güvenceden mahrum kalır, işte insanlar çocuklarını sefahat içinde yetiştirerek, onların, hayatını sağlama aldıklarını zannediyorlar.
– Evlenmene, çoluk çocuğa karışmana şaşırdım doğrusu. Sizlerde mal mülk yok. Böyleyken çocuklarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz. Çocuklarınızın güvenli bir geleceği olmadığını biliyorsunuz. Nasıl rahat oturabiliyorsunuz?
– Evet ama aranızda kaç kişinin bu işte içi dışı bir? Sizi daha çok, görünüşte fedakar olmakla suçluyorlar. Gerçek uğruna seve seve canınızı veriyorsunuz ama gerçek sizin yanınızda değil. Siz toplum hayatının temellerini yıkan gururlu delilersiniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hayatı anladıktan sonra git,” sözlerini hatırlamış.
“İnsan için iki yol vardır. Biri hayat, diğeri ölüm yolu. Hayat yolu önce seni yaratan Allah’ı sevmendir. Sonra yakınını kendin gibi sevmelisin. Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamalısın.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
– Daha iyi birşey istemiyorum. Fakat bazen içimde bunu hak etmediğime dair bir duygu hissediyorum. Niye bu kadar çok mutluyum diye.
Dinimiz bize mutluluğun herşeyi vermede olduğunu söyler. Nasıl ki bitkiler ışığa dönmekten kendilerini alamazlar, biz de saadeti nerede görürsek ona ulaşmak için istenilen herşeyi yapmaktan kendimizi alamayız.
Eğer söylediklerinizi uygulamış olsanız bir diyeceğimiz kalmaz ama siz hem kendinizi hem de başkalarını aldatıyorsunuz.
Biz, bilime, sanata, boş kafalıları eğlendiren bir eğlence gözüyle bakmayız. Biz, bilim ve sanattan, insanın Allah’a karşı olan sevgisini uyandırmasını bekleriz.
– İnsan tabiatına aykırı mı dedin? İnsanın hangi tabiatına? İnsan hem insandır hem de hayvandır. Gerçekten böyle bir davranış insanın, hayvan tabiatına uymaz ama akıllı tabiatına uyar.
– Ya iki kişi aynı kızı severse?
– O zaman biri kendi mutluluğunu öbürü için feda eder.
– Ya kız onlardan yalnız birini daha fazla severse?
– O zaman kızın daha az sevdiği erkek, kız için kendini feda eder.
– Ya kız ikisini de sever, ikisi de kendisini feda ederse. O zaman kız hiç evlenemeyecek mi?
– O zaman ihtiyarlar toplanıp, en büyük saadeti, en büyük aşkın verebileceğini söyleyerek nasihatta bulunurlar.
– Fakat böyle olmaz, insan tabiatına aykırı bu.
Bir insan karşı cinsiyle bir şeyler yaşamadan, kendinde aşk duygusu uyanmadan nasıl evlenebilir?
Fakat salt kadın sevgisi, bütün insanlara olan sevgiye dokunmamalıdır. Şairlerce yazılmış aşka, gerçek aşk demek doğru değildir.
– Sence biz hangi noktada yanılıyoruz?
– İnsanı, hayattaki felaketlerden kurtarmak için, hayatı inkar ediyorsunuz. Hayal kırıklığından kurtulmak için hayal kırıklığını yani evlenmeyi inkar ediyorsunuz.
– Biz evlenmeyi inkar etmiyoruz ki?
– Evlenmeyi değilse aşkı inkar ediyorsunuz.
– Tam tersine. Biz aşktan başka herşeyi inkar ederiz. Aşk bizim için herşeyin temelidir.
– Sözlerini anlayamıyorum. Senden de, başkalarından da duyduklarıma göre düşünüyorum, sonra senin evlenmemiş olmana bakıyorum ve sizde aşk olmadığı sonucunu çıkarıyorum. Sizinkiler eskiden kurulan evliliklerini sürdürüyorlar ama yeniden evlenmiyorlar. İnsan soyunun devamıyla ilgilendiğiniz yok. Size kalsa insan soyu çoktan tükenir giderdi.
Beni bu şatafatlı hayata babam alıştırdı. Şimdi de benden parayı esirgiyor.
Herkes zengin olmak ister. Madem ki sen de istiyorsun, öyleyse çalış. Gelip eline vermelerini bekleme.
Dua ettiğinizde putperestler gibi boş sözleri tekrarlayıp durmayın.
Çünkü Allah sizin ihtiyacınızı, siz ondan istemeden önce bilir.
Filozofların hakkı var. Hayat, insana ruhun istediğini vermiyor.
Mutlu muyum? Mutlu olmak ne demek? Eğer istekleri doya doya yerine getirmek demekse değilim.
Bütün bunlardan sonra yalnızlık seni yine çekerse, o hayata git. Çünkü ancak o zaman bu doğal bir sürükleniş olur. Şimdiki gibi acıların sürükleyişi değil. O zaman gidersin.
Tanrıların, insanların işlerine karıştığına inanmazlar. Sadece İsa’nın babasına inanırlar. İsâ onlara hayatın tüm sırlarını göstermiştir. Onların dini zavallıca bir yanılmadan başka birşey değildir. Bizim dinimiz ise şöyle der: Dünya tanrılarla vardır ve tanrılar insanları korur. İnsanlar da iyi yaşamak için tanrıları saymak, onları düşünmek zorundadır. Buna ulaşmak için kılavuzumuz ise tanrıların dileği ve insanlığın bilgisidir. Biz yaşadıkça gerçeğe yaklaşırız. Onların ise tanrıları, irâdeleri ve İnsanî bilgileri yoktur. Sadece çarmıha gerilen peygamberleri vardır. Onun her dediğine körükörüne uyarlar. Bunlardan hangisi daha ümit vericidir senin için? Buna kendin karar ver,
Bir söz vardır ya; “Aşağılığından utanmamanın en kolay çaresi, yüksekliği küçümsemektir.” diye, işte onlar da böyle yaparlar. Onlar dinsizdir.
Hristiyanlar mal-mülklerinin olmadığını söylerler ama ürünlerden faydalanırlar. Biz de herşey ortaktır derler ama ellerindeki şeyleri hep malı mülkü olanlardan almışlardır. Onlar insanları en çok da kendilerini aldatırlar.
Kıskançlık, kin, intikam, şehvet, şatafat, süs, makam, tanrıların da özellikleridir. Onun için bunlar insanda değişmez.
Madem ki, tanrılar insanın içine hınç, öç, kötülüğe kötülükle karşı koyma duygularını koymuşlar, o zaman bu duygular insan hayatı için gerekli duygulardır.
Bilgi, ancak iyi yaşamamıza yardım ediyorsa, gerçek bilgidir. Sanat ancak, ruhumuzu arındırıp düşüncelerimizi temizliyorsa, içimizdeki sevgiyi destekliyorsa, hayatımız için gereken gücü besliyorsa sanattır.
Hristiyanların dünya görüşü, bel bağladıkları fikirler şu nokta üzerine toplanır: Onlar zorlamayı, savaşı, mahkemeleri, malı-mülkü, bilimi, sanatı, hayatı kolaylaştıran hiçbir şeyi kabul etmezler, tanımazlar. Bütün insanlar, onların peygamberinin istediği gibi olsaydı, o zaman söylenecek birşey olmazdı. Fakat ne yapalım ki insanlar öyle değiller ve olamazlar. İnsan tabiatı kötüdür ve birçok tutkuyla karşı karşıyadır. Bu tutkular insana oyun oynar ve belli çatışmalara sebep olur. Sonuçta da insan bugün içinde yaşadığı hayat şartlarına varır.
Çünkü seni üzen şey Kilikya, ya da Roma’da değil kendi içinde. Onun için bu tutkular, gideceğin köyde de seni bulacak ve yüz kat fazlasıyla üzecek seni.
Allah’ın emrini yerine getirmeye çalışmaksızın emek ağacından zevk yemişleri toplamayı düşünmek, çiçekleri sapından koparıp, toprağa köksüz dikmek gibidir.
Yaşamak, Allah’ın emrini yerine getirmek için çalışmaktır. Gerçek zevki burada aramak lazımdır. Allah’ın emrini yerine getirdiğimiz müddetçe hayattan zevk alırız. Bu zevki bizlere bağışlayan Allah’tır.
Fakat hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Önde gidenler, benlik duygusundan sıyrılmış, yeniden doğmak için kendilerini feda etmişlerdir. Böyle kimselerin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Kendilerini düşünmezler, ellerinde avuçlarında ne varsa ihtiyacı olana verirler.
– Sizin nasıl yaşadığınızı bilemiyorum ama şuna inanıyorum ki insan elindekine sahip olmaz da onu her önüne gelene verirse sonunda acından ölür.
– Biz ölmüyoruz. Gel de kendin gör. Sıkıntıya düşmek şöyle dursun, elimizdeki şeyler bize yetiyor hatta artıyor.
– Böyle insanlar da sevilir mi canım?
– Herkesi sevmek lazımdır.
Gördükleri karşısında, içinde şüpheler uyanır ama bunu kendi cahilliğine verirmiş.
Akıllı bir adam olduğu için Roma dininde kutsal diye birşey olmadığını herşeyin insan eseri olduğunu anlamış.
Havâriler İsâ’ya tam olarak inanır, böylece sürekli Allah’ın yardımına mazhar olurlarmış. Geçim sıkıntısı diye birşey yokmuş. Çünkü evi ve toprağı olanlar elinde avucunda ne varsa satar, parasını getirip havârilerin ayakları ucuna koyarlarmış. Onlar da bu parayı herkese ihtiyacı nispetinde dağıtırlarmış.
“Senin, ümitsizlik batağına saplanman neden kaynaklanıyor biliyor musun? Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun.

– Bu dünyada başka ne için yaşanır ki?

-Allah için yaşamak lazımdır Martin. Madem ki O sana hayat veriyor, senin de hayatını O’na vermen, O’nun için yaşaman gerekir. Eğer böyle yaparsan dertlerden kurtulur, sıkıntı çekmezsin. Her şey senin için kolaylaşır.”

Yâ İşte, saadet bir tekerlek gibi döner. Dönerken de kimini yukarı çıkarır, kimini aşağı indirir.
Yâ İşte, saadet bir tekerlek gibi döner. Dönerken de kimini yukarı çıkarır, kimini aşağı indirir.
Aydınlık var oldukça aydınlıkta dolaşın
Çünkü insan bu dünyaya yalnız iyilik etmek için gönderilmiştir.
Eğer küçük çocuklar gibi olmazsanız asla cennete giremezsiniz.
Tek bir ağacı kesmiş olsa neyse,” diye düşündü, “Ama alçak adam bir yığın ağaç kesmiş. Bunu yapanı bir bulursam, gününü gösteririm.”
Aşağılığından utanmamanın en kolay çaresi, yüksekliği küçümsemektir
”Hayat, insana ruhun istediğini vermiyor. ”
“Öğrendim ki bütün insanlar kendi kendileri için kaygı çekmekle değil, sevgi ile yaşarlar. ”
”Biz bir şeyi başkaları için değil, hayatı ve saadeti onda gördüğümüz için yaparız. ”
Saadet bir tekerlek gibi döner. Dönerken de kimini yukarı çıkarır, kimini aşağı indirir. ”
Filozofların hakkı var. Hayat, insana ruhun istediğini vermiyor.
Bana ‘Rabbim! Rabbim!’ diye dua ediyorsunuz da, niçin söylediğim şeyleri yapmıyorsunuz?
-Senin, ümitsizlik batağına saplanman neden kaynaklanıyor biliyor musun? Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun.
-Bu dünyada başka ne için yaşanır ki?
-Allah için yaşamak lazımdır Martın. Madem ki O sana hayat veriyor, seninde hayatını O’na vermen, O’nun için yaşaman gerekir. Eğer böyle yaparsan dertlerden kurtulur, sıkıntı çekmezsin. Her şey senin için kolaylaşır.
İnsanda yaşayan nedir? Ben insanda yaşayanın sevgi olduğunu anladım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir