İçeriğe geç

Hayal Meyal Kitap Alıntıları – Tarık Tufan

Tarık Tufan kitaplarından Hayal Meyal kitap alıntıları sizlerle…

Hayal Meyal Kitap Alıntıları

Yürümeye başladığımda ne kadar
yürüdüğümün farkına varamıyorum.
Kendime geldiğimde uzaklamış olduğumu fark ediyorum bir
tek.
Etrafımızda bir boşluk, küstah tavırlarla büyüyüp duruyor.
Dışarda yorgun bir sonbahar havası var.
“Sonra ikimiz de sustuk ”
Kenar mahallenin insanları asla ortalık yerde hüzünlenemezler .
Âşık oldun mu bir kere akıl beden evini terk edip gider.
Âşık olmak, bir yüze aşina olmaktır.
Büyüdüğümde kahramanların yaşanmadığı öğrendim.Kahraman yaratmanın da bir çeşit ihtiyaç olduğunu fark ettim.İnsanların, küçük bir umudu sürekli besleyebilmek için bilinçaltlarında tuttukları bir çeşit ihtiyaç. Bilinçaltında tutup gerektiğinde hemen oradan çıkarıvediyorlardı.
Ben çektirdiğim ilk vesikalık fotoğraftaki yüzümü arıyorum.
Gidebilmek, hiçbir şeyi umursamadan, kendi masalında anlatılan yolları adımlayabilmektir. Ben de masalıma doğru adım attım.
Her insanın içinde, dışarıya çıkmak için uygun bir anı kollayan zavallı bir yan yok mudur? O zavallı yanın hiç beklenmedik anlarda ortaya çıkmasından hoşlanmasak da durum
böyle.
İnsan bir kez gidebilmeyi başardıysa söylediklerini de başarabilme gücüne erişmiş demektir.
Arada bir yer yarılır ve giden insanlardan bir kısmı oraya gizlenir.
Gerçeklik ne kadar yalın bir yüzle karşımızda haykırırsa
haykırsın, biz yine de kendi beklentilerimizin içten içe fısıldadığı
yalanlara kulak kesiliyoruz. Yalanın yayılması nasıl da sinsidir Tanrım. Sizi ne zaman avuçlarına aldığını bilemezsiniz.
Kendi yalanlarınızın bile!
Kaldı ki insanın vücudunu, ruhunu zayıf düşüren en çok
kendi yalanlarıdır.
Sen hayatımda azaldıkça, sonbahar uzuyor.
İnsan bir kere âşık olmaya görsün. Her şeyi sevdiğine yormaya başlıyor.
Susarak anlatılabilecek ne varsa onu anlatıyordu bakışlarıyla…
İnsanın ancak aşkı için şarkı söylerken gözleri bu kadar parlar.
Mahallede yaşayanların evlerinde sakladıkları fotoğraflarda, kesilmiş tarafta kalan bir yüzüm var benim.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İstanbul sonbaharı giyince üzerine nasıl da sana benziyor farkında mısın?
-Nurettin amca sana bir şey soracağım
– Dikkat et evlat. Soracağın soru, alacağın cevaba hazırlıklı olmanı gerektirir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben.
Tek kişilik özlemler, tek kişilik acılar ustasıyım.
Hayal kırıklığı yüzlerine yerleşmiş insanların acıklı umursamazlığı, bütün sokağı kaplayan bir çığlığa dönüşür.
Kahramanların varlığını bilmek kolektif bir kabule dönüşmüş tipik yalanlardandır.
Her insanın içinde dışarıya çıkmak için uygun bir anı kollayan zavallı bir yan yok mudur? O zavallı yanın hiç beklenmedik anlarda ortaya çıkmasından hoşlanmasak da durum böyle.
Her neyse bunların önemi yok.
Ben çektirdiğim ilk vesikalık fotoğraftaki yüzümü arıyorum.
Ben seni arıyorum…
Benim mevsimim sonbahar
Sokakların tenhalaşmaya başladığı vakitler.
Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben
Tek kişilik özlemler, tek kişilik acılar ustasıyım.
Ben yağmuru arıyorum
O kadar karanlık bir dünyada yaşıyordum ki, başka kuşların gelip yuva yapmaları beklenemezdi kalbimin köşelerine.
İnsanın vücudunu, ruhunu zayıf düşüren en çok kendi yalanlarıdır.
Dışarıda yorgun bir sonbahar havası var.
Ağaç dipleri yaprak mezarlığına dönüyor.
Üşüyen sevgili için kaşkolunu çıkarıp onun zarif boynuna sarma zamanı.
Umut her zaman vardır.
Hem ben bir kez öldüm.
Bir kere daha ölürüm.
Dışarıda yorgun bir sonbahar havası var
Ağaç dipleri yaprak mezarlığına dönüyor …
Bir sahil kenarı çaycısına sığınma vakti
Onun uzaklığıyla birlikte kalbimde büyüyen bir sevgi sanki. Anlamlandırmakta güçlük çektiğim bir duygu vardı içimde.
Sonbahar şarkıları yüzüme çarpıp dururken, ben artık kalbimin gürültüsünden sağır olmak üzereydim.
Sen sen oldun. Ben ben oldum. Ne sen umdun. Ne ben umdum
Bazı insanlar yaşadıkları zaman dilimine yapıştırma dururlar..Yüzlerine bakıldığında başka topraklara başka zamanlara, başka göklere, başka öykülere ait olduğunu hissettiğiniz adamlar tanıdınız mı?
Hayal kırıklığı yüzlerine yerleşmiş insanların acıklı umursamazlığı, bütün sokağı kaplayan bir çığlığa dönüşür.
O an yeryüzünde benim durumumdan daha önemli, daha dikkate değer, daha çok konuşulmaya layık hiçbir şey yokmuş gibi hissettim.
Bize olanaksız gibi gelen onlarca şey başkalarının günlük hayatının bir parçası değil mi ?
Ben seni arıyorum diyorum ya
Bilmem.
Belki de Belki de Bir gün hiç beklenmedik bir yerde karşıma çıkmandan, İşte geldim demenden, Hadi gidelim buralardan demenden korkuyorum.
Ben senin uzaklığını seviyorum.
Evlat, insanlar hakkında Allah’a uy, Allah hakkında insanlara uyma!
Âşık olmak, bir yüze yansıyan her bir hissi en ince ayrıntısına kadar hissedebilmektir.
Vakit nefestir.
Bir farkında oluş halinin en acıtıcı yanı budur. Fark etmek acıtır. Anlamak acıtıcı bir şeydir. Anladığınız anda geri dönemezsiniz hiçbir şeyden.
Yaptığım her şeye bir neden bulma zorunluluğundan nefret ediyorum..!
Çocuklar yorulmayan atlara, süslü arabalara binerek kısa süreliğine de olsa başka bir dünyaya gidiyorlar. Gidip, dönüp ama kimselere anlatamadıkları bir dünyaya
Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben
Çizgiler yok, renkler yok, gerçeklik yok, etrafımızda bir boşluk küstah tavırlarla büyüyüp duruyor.
Yaşarken bile yanında refakat edilmesi güç bir adam oldum. Ölürken kim refakat edebilir?
Gerçeklik ne kadar yalın bir yüzle karşımızda haykırırsa haykırsın, biz yine de beklentilerimizin içten içe fısıldadığı yalanlara kulak kesiliyoruz.
°
Sanırım birinin bana şükran duygularıyla yaklaşmasını kaldıracak bir durumda değilim.Kimseler bana bağlanmasın, ihtiyaç duymasın ,yokluğumdan etkilenmesin istiyorum, varlığım parça parça silinsin gri bir ayrıntı olayım şehrin arkalarında. Önemsemeden geçilen bir ayrıntı , kimsenin durup dikkat etmediği

°

Fark etmek acıtır.
Evlat, insanlar hakkında Allah’a uy , Allah hakkında insanlara uyma!
Gidelim buradan.
Senin masumiyetini,
Bilgelik zamanlarından kalma sırları,
Dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
Ölelim diyecektim az kalsın.
Ölmeyelim.
Hiç ölmeyelim anna.
Kadınların sessizligi korkunçtur. Perdenin arkasinda bazı gölgeleri seçebilisiniz ama asla tam olarak ne olup bittiğini anlayamazsınız.
Yakınlaşmış bir ölüm mü ?
İnsan alışıyor bir şekilde.
Benim aklım sende hâlâ.
Susuşunda.
Gözlerini kaçırışında kaldı aklım.
Gidişinde en çok.
Hem ben bir kez öldüm.
Bir kere daha ölürüm
Fark etmek acıtır.
Bize olanaksız gibi gelen onlarca şey başkalarının günlük hayatının bir parçası değil mi ?
Farketmek acıtır.
Anlamak acıtıcı bir şeydir. Anladığınız anda geri dönemezsiniz hiçbir şeyden.
Yakınlaşmış bir ölüm mü?
İnsan alışıyor bir şekilde.
Benim aklım sende hala.
Susuşunda.
Gözlerini kaçırmanda kaldı aklım
Gidişinde en çok..

Hem ben bir kez öldüm.
Bir kere daha ölürüm*

Hayâl kırıklığı yüzlerine yerleşmiş insanların acıklı umursamazlığı, bütün sokağı kaplayan bir çığlığa dönüşür.
Bazı sorulara verilebilecek cevapların tümü insanlar için yaralayıcı hatta öldürücüdür. Çünkü öldürücü bir soruya verilebilecek hiçbir cevap, kendi içinde hayat barındırmaz.
Neticede insan düşüyorsa, yeryüzünün en sarsıcı düşüşünü kendisi yaşıyordur.
Bulutlar birşeyler anlatmaya çalışır böyle zamanlarda.
Ben bulutların dilinden anlamam.
O yüzden sık sık yağmur yağar ben dışarı çıkınca.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir