İçeriğe geç

Rüyalar Gerçek Olsa Kitap Alıntıları – Julia Quinn

Julia Quinn kitaplarından Rüyalar Gerçek Olsa kitap alıntıları sizlerle…

Rüyalar Gerçek Olsa Kitap Alıntıları

“Neden karşılık bulmayacak bir aşk için romantizm boşa harcansın ki? Rüzgarla hışırdayan fundalıkların olduğu tanışmaları, gerçekten geleceği olan insanlara saklamak gerekir.”
“Beni dinle. Aşk dediğin her gün büyür ve değişir. Yere inen bir yıldırım gibi, seni bir anda başka bir erkek yapmaz. Benedict kendisi için öyle olduğunu söylüyor ve bu çok tatlı, ama biliyorsun ki Benedict normal biri değil.”
”İyilikseverlik ve merhametin en önemli tarafı bunu başkalarının dikkatini çekmeyecek şekilde yapmaktır.”
“Eşimin iki kızlık soyadı olduğunu söylemeliyim,”dedi düşünceli bir halde.”Elbette ben dahil hepiniz onu Penelope Featherington olarak biliyoruz.Ancak bilmediğimiz ve benim de bana söyleyene kadar anlamadığım,Anlayacak kadar zeki olmadığım şey..”Odada sessizliğin sağlanması için bir süre durdu.”Bu zeki,Çekici ve nefes kesici derecede muhteşem kadının..Ahh,Hepimiz kimden bahsettiğimi biliyorsunuz,”dedi kolunu kalabalığa doğru kaldırarak.”Size eşimi takdim ediyorum!dedi gururla.”Leydi Whistledown!”
”Tüm başarılarını gizli tutmak zorunda olan bir kadın için bu tüm hayallerinin gerçek olduğu andı.
”Ah,Tanrım.”Kitabı yüzüne yaklaştırdı ve derin bir nefes çekti.”Yeni kitap kokusuna sen de bayılmıyor musun?”
“İtalya’da Bir İngiliz,Colin Bridgerton.”
“Nisan kapıda ve beraberinde Londra’ya yeni bir sosyalleşme sezonunu da getiriyor.Kentin dört yanında,Sosyeteye tanıştırılacak sevgili kızlarıyla alışverişe çıkmış hırslı anneleri görmek mümkün.Evlilik ve evde kalmak arasındaki ince çizgiyi bilen bu anneler,Kızlarına o sihirli gece elbisesini almak için şehri dört dönüyorlar.
Avları olarak ki bunlar kentin seçkin bekârlarıdır.Bay Colin Bridgerton bir kez daha ilk sırayı alıyor.

~LEYDİ WHİSTLEDOWN’UN CEMİYET GAZETESİ ~

”Herkesin sırları vardır.
Özellikle de benim.”
Leydi Whistledow’un Cemiyeti Gazetesi.
14.Nisan 1824
”Hiçbir şey gerçeğin yerini tutamaz,”dedi “Bence sen muhteşem bir yazarsın.İnsanın özüne sadelikle hemen inebiliyor ve ona uygun olanın farkına varıyorsun.On yıl boyunca insanların güldürdün.Onları korkuttun.Onları düşündürdün Penelope.İnsanların düşünmesini sağladın.Bundan daha büyük başarı olabilir mi bilmiyorum.”
İnsanların düşünmesini sağladın. Bundan daha büyük başarı olabilir mi bilmiyorum.
Eylemler laflardan daha değerlidir.
Biz kadınlar birbirimizi kollamalıyız, çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok.
Kitabı yüzüne yaklaştırdı ve derin bir nefes çekti.
-Yeni kitap kokusuna sende bayılmıyor musun?
Okurken parmaklarını harflerin üzerinde gezdirdi, “ Yeni kitap kokusuna sen de bayılmıyor musun?” dedi.
Seni geçmişimle ve geleceğimle seviyorum. Birlikte geçireceğimiz yıllar için seni seviyorum. Her bir gülüşümde ve her bir gülüşünde seni seviyorum. Her şeyimle,tüm benliğimle seni seviyorum.
Hiç kimse okumayacaksa, yazmanın önemi var mıydı? Asla duyulamayacak olan sözcüklerin anlamı var mıydı?
Belki de aşk böyle bir şeydi. Birine ne kadar kızgın olursanız olun , onu yine de seviyorsanız ve ona ihtiyaç duyuyorsanız aşıksınız demektir.
Gerçekten de biraz donuk,fazlaca konuşkan,son derece işgüzar,acı verici şekilde sıkıcı ve inanılmaz derecede gürültücü sıfatlarını bir araya toplayan bir sözcük var mıydı ?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gerçekten de hanımlar kendi işlerini kendileri görmekte ısrar ederlerse erkeklerin centilmen olmasının faydası neydi ?
Hayatında ilgilendiğin bir şey olması iyidir.Tatmin edici bir şey , saatlerini anlamlı kılacak bir hedefinin olması Tembel bir hayatın mutluluk vermesini hiç anlamamışımdır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ancak ile başlayan her cümlenin sonu kötüdür.
O , ardında sadece mutlu kalpler ve gülen yüzler bırakan , fareli köyün kavalcısıydı.
“ Cennet gibi.” dedi Penelope keyifle harika eklerden bir ısırık alırken. “ Eğer günah cisme bürünseydi,kesinlikle bir hamur işi olurdu. Tercihen çikolatalı bir şey. “
Ve zihninin derinliklerinde – en arka köşede,asla tam olarak öğrenemediği Fransızca fiil çekimleriyle,hiç kullanmadığı aritmetik formüllerinin arasında bir yerde
– minicik bir umut kırıntısı vardı.
Bayan Penelope Featherington’un talihsiz kıyafeti,bu talihsiz kızcağızı haddinden fazla olgunlaşmış bir turunçgil gibi göstermiş.
Sıkıcı biriyle evlenmek yerine evde kalmayı tercih ederim. Tıpkı diye ekledi neşeyle. Penelope gibi!
Kitabı yüzüne yaklaştırdı ve derin bir nefes çekti.
Yeni kitap kokusuna sen de bayılmıyor musun?
“ İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler.”
Diğerlerinin sizin hakkınızdaki düşünceleri tamamen olumlu olduğunda, bu düşünceleri umursamadığınızı düşünmek kolaydı
Biz, kadınlar birbirimizi kollamalıyız. Çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok.
Eğer günah cisme bürünseydi, kesinlikle bir hamur işi olurdu. Tercihen çikolatalı bir şey.
İyilikseverlik ve merhametin en önemli tarafı bunu başkalarının dikkatini çekmeyecek şekilde yapmaktır.
Düşündüğümüz kişiler olmadığımızı keşfetmek ne hoş, değil mi?
Seni seviyorum. Her şeyimle, tüm benliğimle seni seviyorum. Seni geçmişimle ve geleceğimle seviyorum. Doğacak çocuklarımız ve birlikte geçireceğimiz yıllar için seni seviyorum. Her bir gülüşümde ve senin her bir gülüşünde seni seviyorum. Seni seviyorum. Bunu biliyorsun, değil mi?
Ailenin bana nasıl acıdığını fark etmediğimi mi sanıyorsun? Sen ya da ağabeylerinden biriyle aynı partiye gittiğimiz her seferinde beni dansa kaldırdığınızı fark etmediğimi mi düşünüyorsun?
Biz kibar insanlarız. Ve seni seviyoruz.
Ve bana acıyorsunuz. Felicity’yi de seviyorsunuz ama her karşılaştığınızda onu dansa kaldırmıyorsunuz.
Şey, onu seni sevdiğim gibi sevmiyorum.
Sence evde bisküvi var mıdır?
Penelope gözlerini devirdi. Bisküvi olduğunu biliyorum.
İyi, dedi Colin bir köşeyi dönerken Penelope’yi de neredeyse sürükleyerek. Ailemi seviyorum ama eve aslında yemek için gidiyorum.
Karşılıksız aşk kolay değildi ama Penelope Featherington buna alışmıştı.
“Biz kadınlar, birbirimizi kollamalıyız.” dedi Leydi Danbury ortaya. “Çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok.”
“Gördün mü?” diye bağırdı yine Lady Danbury. “Sana kızın zeki olduğunu söylemiştim.”

Colin sakin bir şekilde, “Size karşı çıkmadığımı farketmişsinizdir,” dedi.

Yaşlı kadın anlayışla gülümsedi. “Evet çıkmadın. Yaşlandıkça akıllanıyorsunuz Bay Bridgerton.”

“Gençliğimde de biraz zeki olduğum zaman zaman söylenirdi.”

“Hmmm Bu cümledeki en önemli kelime biraz, elbette.”

1812 senesinin 6 Nisan günü -on altıncı doğum gününden tam iki gün önce- Penelope Featherington âşık oldu.

Tek kelimeyle muhteşemdi. Dünya sallandı. Kalbi durdu. Nefes kesici bir andı. Ve bahsi geçen adamın da -ki bu da Colin Bridgerton’du- aynı şeyleri hissettiğini biliyordu.

Ah, aşk kısmı değil elbette. Bay Bridgerton 1812 yılında ona kesinlikle âşık olmamıştı. (hatta 1813’te, 1814’te ya da 1815’te de olmamıştı – ne yazık ki 1816-1822 arasında da âşık olmamıştı, hele 1823’te hiç olmamıştı, zaten o ara yurt dışındaydı.)

İnsanlar bir sorunları olduğuna kendilerini bu kadar inandırdıklarında,duymak istedikleri son şey kolay bir çözüm yolu olurdu.
Tüm bildiğim, dünya artık bu sabah uyandığımla aynı değil.
Alaycılık gerçek hislerin yüzeye çıkmasını engelleyen tek şeydir ve inan bana o duygularla yüzleşmek istemezsin.
Dalgalar son derece sakin, sahile beyaz köpükler yaratarak vuruyor , cildini gıdıklayarak kuma karışıyor, bir sonraki dalgaya kadar insanın ayak parmaklarının arasından yumuşakça kayıyor.
‘Hiç kimse okumayacaksa, yazmanın önemi var mıydı? Asla duyulamayacak olan sözcüklerin anlamı var mıydı?’
İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler.
Seçtiğin sözcüklerin doğru sözcükler olduğunu bildiğinde hissettiğin o duygu. Ve bunun değerini boş kağıdın başında ne yazacağını bilemeden saatlerce oturduktan sonra bilebilirsin ancak.
Eylemler laflardan daha değerlidir, öyle değil mi?
İnsanlar bir sorunları olduğuna kendilerini bu kadar inandırdıklarında, duymak istedikleri son şey kolay bir çözüm yolu olurdu.
Biz, kadınlar birbirimizi kollamalıyız. Çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok.
Eylemler laflardan daha değerlidir.
“Biz kadınlar, birbirimizi kollamalıyız,” dedi Leydi Danbury ortaya. “Çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok”
Colin onu, daha cüretkar, daha cesur yapıyordu. Onu daha Kendisi yapıyordu.
İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler
“Tanıdığını sandığın birinin, bambaşka özelliklerini keşfetmek her zaman ilginçtir.”
Dünyadaki, diye düşünüyordu Penelope , en güzel gözler bunlar.
Tüm yapabildiğim mutlu sonlar yazmak. Başka bir şey yazmayı bilmiyorum.
Seni seviyorum. Her şeyimle, tüm benliğimle seni seviyorum. Seni geçmişimle ve geleceğimle seviyorum. Doğacak çocuklarımız ve birlikte geçireceğimiz yıllar için seni seviyorum. Her bir gülüşümde ve senin her bir gülüşünde seni seviyorum. Seni seviyorum. Bunu biliyorsun, değil mi?
Düşündüğümüz kişiler olmadığımızı keşfetmek ne hoş, degil mi?
Aşık olduğunu anlamıyorsan aşık değilsindir. öyle mi?
İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler.
“İyilikseverlik ve merhametin en önemli tarafı bunu başkalarının dikkatini çekmeyecek şekilde yapmaktır.”
Düşündüğümüz kişiler olmadığımızı keşfetmek ne hoş, değil mi ?
Kimse böyle, balerin gibi bayılmaz. Balerinler bile.
İnsanlar iyi şaraba benzerler. Eğer baştan iyilerse, zamanla daha da iyileşirler.
Hiç kimse okumayacaksa, yazmanın önemi var mıydı? Asla duyulamayacak olan sözcüklerin anlamı var mıydı?
Ne yazık ki yalnız başına bırakıp gittiği adam, şu an yanında kalmak istediği tek kişiydi.
“Biz kadınlar, birbirimizi kollamalıyız,“ dedi Leydi Danbury ortaya. “ Çünkü bunu bizim için yapacak kimse yok.”
Eğer günah cisme bürünseydi, kesinlikle bir hamur işi olurdu. Tercihen çikolatalı bir şey.
Seni seviyorum diye fısıldadı Penelope. Seni yıllarca sevdim .
Biliyorum dedi Colin kendi söylediklerine şaşırarak. Tabiki biliyordu ama zihninden uzaklaştırmıştı çünkü kızın aşkı onu rahatsız ediyordu.
Aşkına karşılık vermediğiniz, dürüst ve iyi biri tarafından sevilmek hiç de kolay değildi.
Diğer insanların ne dediğini umursamamam gerektiğini biliyorum ama umursuyorum işte.
Colin, söylediklerinin dine hakaret sayılabileceğinin farkında bile olmadan söylendi. “Tanrı aşkına Penelope, şimdi dini bulmanın hiç zamanı değil.”
Acaba beni öper misin?
Ne yazık ki yalnız başına bırakıp gittiği adam, şu an yanında kalmak istediği tek kişiydi.
Colin’in aşkı gökyüzünden düşen bir yıldırım gibi değildi. Bir gülücük, bir sözcük ve hınzır bir bakışla başlamıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir