İçeriğe geç

Yolunu Kaybeden Anıların Bekçisi Kitap Alıntıları – Ruth Hogan

Ruth Hogan kitaplarından Yolunu Kaybeden Anıların Bekçisi kitap alıntıları sizlerle…

Yolunu Kaybeden Anıların Bekçisi Kitap Alıntıları

“Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti. Tıpkı şu an elinde tuttuğu bir parça gökyüzü gibi…”
“Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?”
Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti. Tıpkı şu an elinde tuttuğu bir parça gökyüzü gibi
“Annesi ona iki şey öğretmişti: Kendin için giyin ve aşk için evlen.”
“Bir erkeğin en iyi arkadaşı annesidir.”
Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır O da denemek.
Sessizlik tehlikeli bir şeydi. Sükûnet güçlü ve güvenilir bir durumdu ama sessizlik bir şeylere gebe olabilirdi.
Hayat,grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmektir
Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?
Sessizlik tehlikeli bir şeydi. Sükûnet güçlü ve güvenilir bir durumdu ama sessizlik bir şeylere gebe olabilirdi.
Hayat, grilerle kaplanmış olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti.
Eunice için sığınabileceği tek liman filmler ve kitaplardı. Tüm yaşamı buna bağlıymışçasına kitap okurdu.
Onun varlığı her zaman Laura’nın ruhunu yükseklere çıkarır ve yaşamını uzun zamandır hiç yapamadığı şekilde değerli görmesine yardımcı olurdu.
Bir erkeğin en iyi arkadaşı, annesidir.
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti.
Onu kaybetmek, omuzlarına çöken bir azap olmuştu.
Kendini tam olarak ait hissettiği hiçbir yer yoktu.
Daisy, bu dünyada bizler o kadar küçüğüz ki Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da denemek.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?
Artık saklanma değil, hayatı kıçından tekmeleme vakti. Ve milletin ne dediğini de umursama.
Bir erkeğin en iyi arkadaşı annesidir.
Bir anı gerçekte kime aittir? Yaşayana mı, hayata mı yoksa unutulduğu yerde onu bulup sahip çıkana mı?
Bir uçurumun eşiğindeymiş gibi hissediyordu kendini ama düşüyor muydu, yoksa uçuyor muydu bilmiyordu.
Onun için hayatı, kötü bir editörün eline düşmüş hikayeden farksızdı artık.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Çok nadir gerçek hayatta yaşıyordu, çoğu zaman bedenen burada olsa da ruhu farklı yerdeydi.
Bir erkeğin dikeni tutmaya cesareti yoksa gülü asla arzulamamalı
Anne Bronte
Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da denemek.
Düşünmek onun her zaman ağır olduğu bir uçurumdu.
Asla sona ermeyecek bir fırtınanın içinde rehin kalmış gibi hissediyordu kendini.
“Daisy, bu dünyada bizler o kadar küçüğüz ki Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da denemek. Hayatımızda her zaman Ashlyanne ‘Çöpkafa’ Johnsonslar var olacak. Ve sen bunu değiştiremezsin. Ama sana kendini nasıl hissettireceklerini değiştirebilirsin.”
Yapıp yapamayacağını denemeden bilemezsin.
Terbiye, iyi davranışlar, kibarlık ve çok çalışmak en garip özellikler gibi görülüyordu ve kibarlığı yüzünden zayıf biri olarak kabul edilmişti.
Hiçbir şey bariz ortada değildi, her şey ayarı bozulmuş küçük parçalar halindeydi sanki.
Onu kaybetmek, omuzlarına çöken bir azap olmuştu.
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti.
Sığınabileceği tek liman filmler ve kitaplardı. Tüm yaşamı buna bağlıymışçasına kitap okurdu.
Kendini tam olarak ait hissettiği hiçbir yer yoktu.
Annesi ona iki şey öğretmişti:Kendin için giyin ve aşk için evlen.
Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?
Sessizlik tehlikeli bir şeydi. Sükunet güçlü ve güvenilir bir durumdu ama sessizlik bir şeylere gebe olabilirdi.
Bir anı gerçekte kime aittir? Yaşayana mı, hayata mı yoksa unutulduğu yerde onu bulup sahip çıkana mı?
Bir anı gerçekte kime aittir?
Yaşayana mı, hayata mı yoksa unutulduğu yerde onu bulup sahip çıkana mı?
Eğer üzülmezsen mutluluğun nasıl bir şey olduğunu nereden bileceksin?
Küçük ama artık yitirilmiş hayatın bir zamanlar yaşandığını kanıtlayabilecek kıymetli şeyler.
Bir uçurumun eşiğindeymiş gibi hissediyordu kendini ama düşüyor muydu yoksa uçuyor muydu bilmiyordu.
Bedeni bufalo gibi ama aklı bir güve.
Ama bazen ne kadar zor olsa da, hiçbir şey yapmamak daha iyidir.
Sessizlik tehlikeli bir şeydi. Sükunet güçlü ve güvenilir bir durumdu ama.. sessizlik.. bir şeye gebe olabilirdi.
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti.
Kitaplarla ilgili en harika şey, onların insanın kafasının içinde oynayan filmler gibi olmalarıydı.
Büyükannesi bir keresinde ona çirkin bir insanın genlerine, cahil bir insanın eğitim seviyesine bahane bulunabileceğini ancak sersemliğin hiçbir şekilde açıklaması olmadığı söylemişti.
insanlar olur kitaplar olmez ✔✔✔
elimdeki en guzel kitabim ✔✔♡♡♧
“Kaybolduğunu sandığın an bulunursun ”
Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da denemek.
Terbiye, iyi davranışlar, kibarlık ve çok çalışmak en garip özellikler gibi görünüyordu.
Sessizlik tehlikeli bir şeydi.
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti.
Jackson Pollock gibi. Yaptığı resimlerde çok fazla leke ve fırça darbesi var, bir tanesi bile hataysa kimse bunu anlamaz.
Ama sana kendini nasıl hissettireceklerini değiştirebilirsin.
Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da ‘denemek’
Hayat, grilerle çevrilmiş olsa da gökyüzündeki maviliği görebilmekti
Eunice için sığınabileceği tek liman filmler ve kitaplardı. Tüm yaşamı buna bağlıymışcasına kitap okurdu
Bunların hepsi küçük şeyler gibi görünüyordu, tıpkı yaptığı diğer küçük şeyler gibi Laura görmezden gelmeye çalıştıysa da bu küçük şeyler ruhunu incitmişti
Onun için hayatı, kötü bir editörün eline düşmüş hikayeden farksızdı artık. Bazı sayfaları yanlış düzenlenmiş, bazıları yırtılmış, bazıları ya yeniden yazılmış ya da tamamen kaybolup gitmişti. Hikayesinin aslı yok olmuştu.
Eski günlerde olduğu gibi değildi; çocuklar sokakta oyun oynamıyordu, komşularımızın kim olduğunu ve ne iş yaptıklarını bilmiyordunuz artık.
Ama sana kendini nasıl hissettireceklerini değiştirebilirsin.
Daisy, bu dünyada bizler o kadar küçüğüz ki Her zaman kazanamayız ve her zaman mutlu olamayız. Ama her zaman yapabileceğimiz bir şey vardır. O da denemek.
Kapının kilidini açıp büyük balkonuna çıkarak kararmış gökyüzüne baktı. Tam da o anda dünyada kaç kişinin onunla aynı yere, uçsuz bucaksız gökyüzüne bakmakta olduğunu merak etti. Bu ona kendini küçük ve daha yalnız hissettirdi.
Hiç kimsenin ona karşı sempati beslemesine ya da Tanrı korusun, ona acımasına ihtiyacı yoktu.
Öğrendikleri, bir buğday tarlasını darmadağın eden deli bir rüzgar gibi zihninin her yerini yutmuş, geride gerçek bir kargaşa bırakmıştı.
Sessizlik tehlikeli bir şeydi. Sükunet güçlü ve güvenilir bir durumdu ama sessizlik bir şeylere gebe olabilirdi.
Lilia’nın annesi ona iki şey öğretmişti. Kendin için giyin ve aşk için evlen.
Nasılsa her şey geçiciydi. Öyle değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir