İçeriğe geç

Ermiş (Cep Boy) Kitap Alıntıları – Halil Cibran

Halil Cibran kitaplarından Ermiş (Cep Boy) kitap alıntıları sizlerle…

Ermiş (Cep Boy) Kitap Alıntıları

Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değillerdir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil Zira kendi düşünceleri var onların.
Sizler şarkılar söylediniz bana yalnızlığımda ve ben özlemlerinizden bir kule yaptım gökyüzünde. Ama şimdi uykumuz kaçtı, düşümüz bitti ve artık şafak vakti değil.
Bugün ihmal edilmiş gibi görünenin yarını beklemediğini kim bilebilir?
Oysa pişmanlık zihni cezalandırmaz, bulandırır.
Kalbinizi verin, ancak teslim etmeyin birbirinizin eline. Zira yalnızca hayatın avucuna sığar yürekleriniz.
Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.
Parmaklık ve teller arasından gelmez en özgür şarkılar
Şayet bir kaygıysa üzerinizden atmak istediğiniz, bu kaygı sizin tarafınızdan seçildi, size dayatılmadı.
Korkularınızdan biriyse def edeceğiniz, o korkunun yuvası korkulanın elinde değil sizin kalbinizdedir.
Aslında her şey deviniyor varoluşunuzda, sürekli kısmi bir kucaklama halinde, arzulanan ve korkulan, tiksindirici ve el üstünde tutulan, aranan ve kaçıp kurtulacağınız her şey.
Günleriniz dertsiz, geceleriniz eksiksiz ve hüzünsüz iken gerçekten özgür olamazsınız.
kim tarla kuşuna şarkı soylememeyi emredebilir ki?
Keder varlığınızda ne kadar derin bir oyuk açarsa , taşıyabileceğiniz sevinç o kadar fazla olur.
Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.
Ne sahip olur aşk ne de kendine sahip olunsun ister. Çünkü aşka aşk yeter.
Kim çile ve yalnızlığı geride bırakabilir ki içi sızlamadan?
Aşk sizi çağırdığı zaman, onu izleyin,
Yolları zorlu ve dik olsa da.
Kanatları sizi sardığı zaman, ona teslim olun,
Tüyleri arasına gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da.
Ve aşk sizinle konuştuğu zaman, ona inanın,
Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgârı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.
Gözlerimiz yüzüne hasret kalmanın acısını daha bilmesin.
Günlerden bu gün sırtımdan çıkarıp attığım, bir giysi değil, kendi ellerimle yırtığım tendir.
Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sevdiğiniz zaman: Tanrı yüreğimdedir demeyin. Ben Tanrı’nın yüreğindeyim deyin.
Dostunuz fikrini söylerken aklınızdan geçen “hayır”dan korkmaz, “evet”i kendinize saklamazsınız. O sustuğu zaman da yüreğiniz onun yüreğini dinlemekten geri durmaz.
Dostunuz ihtiyaç duyduğunuzda size ses verendir.
Sizler şarkılar söylediniz bana yalnızlığımda ve ben özlemlerinizden bir kule yaptım gökyüzünde.
Karların altında baharı hayal eden tohumlar gibi hayal kurarak bekler kalbiniz baharı.
Kendiniz gibi olduğunuz zaman iyisinizdir
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bu her zaman böyledir, ayrılık vakti gelene kadar bilmez sevgi kendi derinliğini.
Ayrıca unutmayın, toprak çıplak ayaklarınızı hissetmekten haz duyar ve rüzgar saçlarınızla oynanmaya hasrettir.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil, çünkü kendi düşünceleri var onların.
Hep de böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.
Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi. Hem besler, büyütür hem de budur sizi.
Yücelerinize tırmanıp, okşar sever güneşte titreyen en körpe dallarınızı. Derken inip köklerinize , sarsar toprağa sıkı sıkıya tutunuşlarını.
Ruh, sayısız yaprakları olan bir lotus çiçeği gibi açılıp serpilir.
İş görünür kılınmış aşktır.Eğer aşkla çalışamıyor ve çalışırken sadece hoşnutsuzluk duyuyorsanız, işinizi bırakıp tapınak kapısında oturmak ve sevinçle çalışanların sadakasını almak yeğdir.
Yazılanı silecek olan sadece alın terimizdir.
Giyimde edep, ahlaksız olanın gözlerinden korunmak için bir kalkandır, unutmayın.
ve uzundu yalnız geçirdiğim geceler; kim acısından ve yalnızlığından pişmanlık duymadan terk edebilir ki ıstırabını?
Aşk sizi çağırdığında gidin peşinden,
Yolları çetin ve yokuş olsa da.
Kanatları sizi sardığında koyverin kendinizi,
Tüylerinin arasına gizlenmiş kılıcı sizi yaralayacak da olsa.
Size seslendiği zaman inanın ona.
Sesi, bahçeyi harap eden poyraz misali düşlerinizi tarumar da etse.
Acılarınızın çoğu kendi seçiminizdir.
Eğer varsa aranızda sadakatsiz kadını yargılayacak olan, kocasının yüreğini de tartsın o terazide ve ruhunu ölçülerle vursun ölçüye. İnciteni kınayacak olan varsa, incinenin de ruhuna baksın.
Yazılanı silecek olan sadece alın terinizdir.
Gerçekten vermek kendinden vermektir.

Tüm sahip olduklarınız bir gün verilecek. Öyleyse şimdiden verin de, size ait olsun verme mevsimi, mirasçılarınıza kalmasın.

..
Kendinizden vermeye çaba gösterdiğinizde iyisinizdir.
..
Sevme gücünün sınırsız olduğunu hissetmeyen var mıdır aranızda?
..
Dün, bugünün anısından ve yarın, bugünün düşünden başka bir şey değildir.
Keder benliğinizi ne kadar derinden yontarsa, o kadar neşe taşıyabilirsiniz içiniz.
Yasa koymaktan haz alıyorsunuz. Ama onları çiğnemekten aldığınız haz daha fazla. Okyanus kıyısında oynayan, durmaksızın kumdan kaleler yapıp, sonra da kahkahalar atarak onları yıkan çocuklar gibi.
Elveda size ve sizinle geçirdiğim gençliğime..
İyi geliyorsa pişmanlık, pişman ol.
Veririm ama sadece hak edenlere dersiniz sık sık. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir; çünkü vermekten kaçınmak yok olmaktır.
Gerçi siz kanunlar koymaktan hoşlanırsınız. Ama koyduğunuz kanunları çiğnemekten daha çok hoşlanırsınız.

Tıpkı okyanusun sahilinde durmadan kumdan kaleler yapan sonra da bir vuruşta gülerek yıkıveren çocuklar gibi.

Bilir ki, dün bugünün anısından ve yarın, bugünün düşünden başka bir şey değildir.
Ruhun yüceliği olmalı tek amaç.
Acınız anlayışınızı örten kabuğun kırılışıdır.
Sevinciniz maskesinden ayrılmış kederinizdir. Şimdi kahkahalarınızın yükseldiği o kuyu, çokça zaman gözyaşlarınızla dolmuştu Keder varlığınızda ne kadar derin bir oyuk açarsa, taşıyabileceğiniz sevinç o kadar fazla olur.
Çünkü tek başına hükmeden akıl, kısıtlayıcı bir güçtür; başıboş bırakılmış tutku ise, kendisini yok edene kadar yanan alevdir.
Ve siz adil olmaya özenen yargıçlar. Cismen namuslu ama ruhen hırsız olana ne hüküm verirsiniz? Cismen katleden ama ruhen maktul olana ne ceza kesersiniz?
Nasıl tek bir yaprak sararmazsa bütün ağacın sessiz bilgisi olmadan, kusur işleyen de hepinizin gizli iradesi dışında kusur işleyemez.
Sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.
Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister. Çünkü aşka aşk yeter.
.Ama suskundu sevgimiz ve üstü örtülüydü. Oysa şimdi yüksek sesle ilan ediyor varlığını sana ve açığa çıkmış duruyor önünde. Bu hep böyledir, sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir