İçeriğe geç

Galile Denizi Kitap Alıntıları – İlhan Berk

İlhan Berk kitaplarından Galile Denizi kitap alıntıları sizlerle…

Galile Denizi Kitap Alıntıları

Ben böyle deniz görmedim ne kadar seni düşündüm
Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık…
Bilmediğiniz Sümer’de ya da Gudea’da bir beş bin yıldır bir o kadardır kalıyorum,
Şimdi Truva gecelerinizde ondan söz açıldıkça sizin gibi en aşağı susuyorumdur
Ne zaman dinlediğinizde bir ses duyarsanız Elam gecelerinden ben şimdi oyum,
Hiç duymayacağınız bir sesle yanınızdan kim bilir yavaş yavaş geçiyorumdur.
Ne yapsak üçüncü saat üçüncü gün çabuk geliyor işte hep yere yakın Sevgi’lere
O gece bütün saatler beşi vurdu, bütün saatler bir iki üç dört beş Leyla’larda.
O gece birdenbire bir güneş bir güneş tam sabaha kıl kalalarda tam oralarda.
Hep bu saatte Petrus’ta Andreas’ta İsa çağırsa da çağırmasa da sağlama balığa gidecekler,
Ne yapsak bütün gemileri çocuklar İstanbul’a çekecekler doğruysa sonra bırakacaklar.
Bin yıl gelecek diye beklediğimiz biraz sonra gelecek saat altılar 366’lar gelmedi
Bin yıl öteden üçüncü S’den buralara bu sabahları Kudüslü hanımlar 300 getirmişler.
Bir sıkıntı mıydı bunlar onun yazdığı o geceye kadar hani hiçbirimizin bilmediği,
Daha çok o Kudüs’lerden geç vakit getirdiği bir sıkıntı aşağı yukarı
İsa türlü hastalığı iyi ederek Beytlehem’de yahut Medice’de galiba türlü dolaşıyordu,
Sonra büyük bir T çizdi ne güzel çizdi büyük bir T büyük kuşlar geçiyordu.
Yeniden Beato’nun resimlerini açtı o en çok çiçekleri gösterdi en çok güldük
Beytlehem ya da Erden lrmağı’ydı ya da hiçbiri değildi biz bile değildik akıyordu.
Siz onun Allah’ın sağına oturduğunu duydunuz bütün bildiğiniz duyduğunuz da bu işte.
Gördüm o da benim gibi Elam’dan geliyordu İzmir’e benim gibi onunla saat altıydı,
Onu ben kapıda bıraktım bakın on altılar yirmiler ne zamandır bakın kapıda artık
Bakın denizin üstüne bu 16’ları 26’ları bu göğü o getirdi kodu düz rakı şimdi hepsi.
Benimleyken bu gördüğünüz resimleri bütün bu resimleri ışıtacağını bilirdi er geç,
Deri tüyü giyer çekirge yaban balı yerdi bir bu ikisini yerdi işte hep nedense.
Geçmiş ne korkunç yollardan bir onları anlattı durdu bütün gece bütün sabahlara.
O kadın Yunanlıydı ama Fenike soyundandı o gece ilk geliyordu ilk görüyorduk daha.
Siz benim konsüllüğümde geldiniz sabahtan şimdiye değin kaldınız, birtakım küçük denizleri taşladık birtakım denizlere aktık,
Bu sokaklar ne güzel böyle bu sokaklara çıktık.
Duyduk Got Denizi’nden geliyormuşsunuz, Mısır’da parasız yediğimiz balığı, hıyarları, karpuzları kralın önünde tarihler kitabına yazdık çünkü Met, Fars kralları çünkü başkaları güzeldi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ur alfabesine vuran yüzünüz Mısır’da, en çok Mısır’da bizim en çok olduğumuz sabah şeydiniz öyle güzeldiniz.
Kral yazıtı sularla Herodotos vakti, milat soğuğuna durur nasıl, nasıl Met Kralı Urikos’a ırmak ötesi valiler getirir gösterirler, kim bilir ne güzel gösterirler, durur sonra nasıl güzel Asur’larda özel evlerde Akadca, kim bilir. lngiliz nesrinde kim bilir ne güzelsinizdir, oyma put dökme put gibilerde o küçük harf haliniz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Siz o gökleri görmediniz Asur’da.
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız
Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl,
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl.
Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar bir o gördüm
Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa
Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana.
Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi
Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi.
Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz
Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyorsunuz.
Salt bir it karanlık akşamüstü denizlere doğru
Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada.
E sesinde yüzlerce trenler yürürdü Galile’de
Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda.
Ben böyle deniz görmedim ne kadar seni düşündüm,
Gittim ne kadar bilemezsiniz ne türlü karanlık
Baktım biri yok o kentlerin hiç olmamışlar gördüm.
Şu kadınlar var ya şu kadınlar şu kadınlar yok.
Yeniden o sokağa o ulu sıkıntımızın sokağına indik,
Hani bir ışıkla başlar ya şiirler artık hep öyle başlıyorum
A’dan Z’ye bir karanlığı büyütüyorum.
Sanki bir yaşamlar görmüştük, fukara soluğumuzu yitirmiştik,
En çok insan bir yerimiz kopup gitmişti duyuyor musun.
Nice soğuk, kımıltısız gecelerimizden trenler geçiyor
Bu karanlığı ben indirdim bilmem biliyor musun.
O ala sevin senin şimdi hızlanan çoğalan o şehirlerde.
O uyumalarını uyanmalarını ben güzel yaptım
Şimdi kimse dünyada senleyin güzel uyumaz uyanmaz senleyin.
Çok oldu, bir akşam beni sıkıverdi etin türküsü
Ön kapıdan bir adım attım doğru o karanlık
O kalemler, defterler, yalnızlıklar Edibe’nin koyduğu
Bir karanlık iyi günler diyor iyi günler durup baktık,
Bütün o şehirler biraz önce yangından çıkmıştı sanki.
Durdum bir yerden göğü, sokakları hep sokakları dinledim
Evlerini deniz yıkayan bir kıyıdan bağırıyorsun bana
Bir soluksuzluk bir duvarlar bir duvarlar duyamıyorum,
Böyle bir uzun karanlıktan bağırıyorum bağırıyorum.
Bir sabah uyandım bütün dörtleri beş yaptım.
Çıktım bir bir camları, caddeleri indirdim ses yok.
İnsan böyle n’apar bilmem seni hele bak hiç bilmem
Sonra birdenbire sen yoksun işte birdenbire yoksun,
Bakıyorum Amerikan bir gök sıkılıyorum kalkıyorum
Sen yoksun ya seninle binlerce yerim yok.
Nereye diyor burçlar, ikizler Burcu, Koç, Oğlak burçları nereye diyor
Hiç diyorum hiç on beş yıl öteye, on beş yıl ötede bir çocuk beni bekliyor.
Hey bu kadar yeter diye bağırdılar Sakarya Sokağı’na bu kadar yeter diye bağırdılar
Birbiri ardına dizildi sabahlar, sabahlar öbür sokaklar öbür denizler.
Bütün sokaklar bütün öbür sokaklar yerlerine döndüler, dönüp işlerine başladılar,
Belki bin belki daha eski taş tunç çağları geçti belki de, biter gibi değildi gece.
Ben seni, öbür burçları alıyorum sokaklara, denizlere çevirip bakıyorum
İlkin Sakarya Sokağı, Akdeniz’in kırık dökük bir kolu ilkin gelip çarpıyor
Sonra dünyalar güzeli yinin çizgileri, yorgun, mutlu alaz alaz hani
Hani beni yerden yere vuran o Salamis’li Denizciler Korosu boynun
O yanından ayırmadığın gök, acımsı koşuk olmayan nesir halinde hani
Aşağılarda maystro aşağılarda bakıyoruz beybaba, frikik, sifos bakıyoruz
O gök o alasız çizgileri yinin o dudağına tam arasal inen çizgin
Birer birer gelip vuruyor.
Baktım yöremiz burçlar, yöremiz Kova Burcu, Yengeç, Başak, Boğa Burcu yöremiz
Bir kız Oğlak Burcu’nun üstünde, Sevinç belki, soyunuk oralarıyla oynuyor.
Bir su üşüdü
Guernica’da herkes gördü
Guernica Amerika’da karanlık
Dünyada değil.
Bu dünyada ölüm
Belli onlara göre değil
Belli dünya Guernica’da iyi değil
Belli Picasso üzülüyor.
Rakı şişesi yere yuvarlandı
Döşemedeki suyla buluştular
Su kollarını açtı
Rakı her yanını
Sarmaş dolaş oldular.
Akşam Amerika
Baktım bir siyah
Guernica’dan çıktı
Gökyüzünün bir kıyısına gidip durdu,
Bu gökyüzü daracıktı eskiden,
Picasso geldi
İş değişti.
Yeşil bir alemdi
Picasso bir mavi çekti
Gökyüzü kendine geldi.
El, bir ağaç gibi parmaklarını açtı
Göz kırptılar gökyüzüyle.
Bir düşünün bakacaktınız o düşmanlıklar açlıklar bir sabah bir sabah hiçbiri yok
Ben onu bunu bilmem bakacaktınız bir sabah her şey güzel
Bıraksalardı en başta bunlar olacaktı.
Bu sefer olmadı
O şehri aç bırakan adamı göremezdiniz bir daha bir daha açlık nedir bilmezdiniz.
Bir sabah salt daha iyiye böyle giderdi dünya
Diyordum tüm düşmanlıklar böyle biter dünyada başka değil.
Benim bildiğim elimde bir ölüm özgürlüğüm vardı, alamazlardı
Tüm iş sizinle gelen denizdeydi, bir işi bitirmek başlamak bir işe, o denizleydi
Sizi bekliyorlarmış gibi mısırlar, yoncalar bir anda büyürdü
Siz dedikten sonra resimler başaklar sarıdır
Bir şey sizinle mi geliyor sizinle mi dünya kötü tutar düzeltirdik.
Durup dururken bir yere bir yıldız düşse siz geçiyorsunuz derdik.
Gelmeyen güzel bir şey yoktu sizinle, bir deniz sizinle yüz kere görünürdü
Yani kapısının önüne oturdu mu hepimiz bilirdik artık iş gökyüzündedir
(Gökyüzü bir kez daha şiirime giriyor demektir.)
Sizinle gelirdi bakın çocuklar, taze marullar sizinle gelirdi.
Asıl eskici Abdullah şaşacak, Abdullah çekicini örsünü arayacak, yok.
Asıl o çekicine örsüne ağlayacak hepiniz üzüleceksiniz.
Siz gelecektiniz sonra en sonra siz gelecektiniz pencerelere bakacaktınız, bulamayacaktınız.
Benim bildiğim bir de uyanıp bakacaktınız yok uyuyup uyandığınız sabahlar öpüştüğünüz odalar yok,
Yok ağaçlar sular şiir yazdığınız masa, her gün size doğru gelen deniz yok.
Ne güzel uyuyordunuz hepiniz, bir kez daha ne güzel uyuyordu bir kadın bir çocuk
Daha bu deniz gelip durmamış daha pencereler dünya yüzü nedir bilmiyorlardı,
Böyle binlerce şey bir bahçeye bir sokağa bakmak nedir, bunu bilmiyordu.
Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
Böyle hep yangınlar, açlıklardı alan göğümüzü
Anladık aşkımızdı daha bin yıl yaşayacak başka değil.
Bir doldu bir boşaldı yukarı odalar, yörede çocuklar uyandı
Kirli bir ses bir su aktı durdu gecede, duyduk.
Ellerin aklıma geldi de kalktım sana geldim
Bütün gece öptüğüm yerlerin bin yıllık yalnızlığımdı
Kalktık aşağı odalara indik, göğe yakın oturduk
Bir yer evrende ille düşecekti duyacaktık
O gün o gece o sabah öyle hep bekledik durduk.
Dünyalar değişti gerimde, gerimde güneşler, çocuk gözleri
Bir pazar alıp kırlara çıkardığım yalnızlığım.
Aldım otuz beş yaşımı, o canım ağzını, sana geldim.
Kuleyi anladı lvi
Denizi tutup ayağına getirdi,
Kule denize bir baktı iki baktı üç baktı
Kendini içine attı.
Gördü yalnızlık
Nereye konursa neresinden tutulursa nereye götürülürse
Bir sokağa çıkarılsın bir pencereye konsun denize çıkarılsın ister,
Gidecek şey değildi insana.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir