İçeriğe geç

Beyaz Atlı Kurbağalar – İlişkilerde Ustalaşmak Kitap Alıntıları – Saim Koç

Saim Koç kitaplarından Beyaz Atlı Kurbağalar – İlişkilerde Ustalaşmak kitap alıntıları sizlerle…

Beyaz Atlı Kurbağalar – İlişkilerde Ustalaşmak Kitap Alıntıları

İstediğimiz kadar şikayet edelim, yakınalım, ilişkimizin bizi mutlu etmediğimden sızlanalım, hâlâ o ilişki içinde duruyorsak kendimizi buna layık gördüğümüz içindir.
Bize nasıl davranacağını karşımızdakine biz öğretiriz.
Beklenti kendimizin dışında ise hayal kırıklığı kaçınılmazdır.
Mutluluğumuzun kaderini başkalarının eline bıraktığımız zaman şansımız sıfırdır.
İki yarım insandan bir bütün değil, birbirine bağımlı iki insan çıkar.
Kendisiyle mutlu olmayanı mutlu edecek bir partner henüz yaratılmamıştır.
Her zaman öğrenecek yeni şeyler vardır, sözünü hayata geçiren kişinin sıkılacak zamanı kalmaz. Bizi harekete geçiren, monotonluktan ve sıradan bir yaşamdan çıkaran, ne kadar çok bildiğimiz değil, daha öğrenecek ne kadar çok şeyin olduğu düşüncesidir.
Evet, emin olma ya da güven ihtiyacı ‘an’a ait bir duygudur ya da öyle olması gerekir. Ama biz onu geleceğe ait bir ihtiyaç olarak algılarız. İlişkimizin geleceğini garantiye almak bize güzel bir şeymiş gibi gelir. Bu bakışta bir sorun görmeyiz. İşte bu noktada sorun yaşamaya başlarız. Çünkü güven, geleceğe ait bir duygu haline geldiğinde emin olmama (değişiklik) ihtiyacımızı frenler. Çünkü değişiklik, içinde risk taşır. Geleceğimizi riske etmemek için ölçülü ve dikkatli davranmak zorunda hissederiz kendimizi. İlişkimizin geleceğinden emin olmak;aldatılmayacağımızdan emin olmak; terk edilmeyeceğimizden emin olmak Bir gün o çok emin olduğumuz şeylerin altında kaldığımızda dünyamız kararır. Emin olduğumuz şey sadece bugünkü duygularımızdır. Geleceğe dair bırakalım başkalarının bize karşı hissettiklerinden emin olmayı, kendi duygularımızdan bile asla emin olamayız. Bugün, gözümüz hiç kimseyi görmeyecek kadar aşık olmuş olabiliriz ama bu şu an hissettiklerimizdir, yarın hissedeceklerimiz değil. Yarın ne hissedeceğimizi bugünden garantiye almanın bir yolu yoktur, gereği de yoktur.

Yarın sevgimizin devam etmesinin tek yolu, yarın göstereceğimiz özenden geçer.

Kendimizin daha iyi versiyonu olmamızın sınırı yoktur. İnsan, potansiyeli sınırsız olan bir varlık.

Hayat arkadaşlığı, birinin diğerini çekiştire çekiştire yanında ya da sırtında taşıdığı yorucu bir yolculuk değil, etrafın güzelliklerini görerek el ele yapılan keyifli bir gezintidir.

Gerçekten “güçlü” erkek, ancak güçlü bir kadınla birlikte olmak ister.
Gücünü dışsal konumundan değil, karakter sağlamlığından (içsel güçten) alan erkek bilinçli erkektir.
Bir erkeğin gücü gerçek ise kadının gücü onu tehdit etmez. Tam aksine güçlerin birleştiği birbirine destek verdiği bir birliktelik olur.
Gerçekten güçlü erkek kadına karşı asla şiddete başvurmaz.
Kadına şiddet uygulayan erkek, daima zayıf ve güçsüz erkektir; zavallı bir erkek. Dövdüğü kadın kadar zavallı bir erkek!
Fedakârlıkta daima bir beklenti vardır. Yapılan fedadan beklenen kâr. Bu beklenti asla karşılanamaz. Beklentinin sonu daima hayal kırıklığı ve öfkedir. Oysa sağlıklı ilişkilerde özveri vardır. Özden verilen sevgi ve emek.
“Karakterlerimiz bizim içsel realitemiz. Doğuştan içimize kodlanmış olarak getirdiğimiz temel yapımız. Ona mizaç da diyoruz. Hani eskilerin ‘bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur’ dediği şey. Bu nedenle hangi kültür, çağ, sosyoekonomik yapı, eğitim ve yaş grubunda olursak olalım doğuştan getirdiğimiz karakterlerimizi değiştiremiyor, ancak geliştirebiliyoruz. Hangi karakterde dünyaya geldiğimizi anne babalarımızın karakterleri de belirlemiyor.
“ .. Karakterinizin ne olduğunu bilmek başkalarını nasıl algıladığınızı, başkalarının sizi nasıl algıladığını bilmek, sevgiyi ifade biçiminiz, anne babalık tarzınız, iş yaşamında işinizi yapma tarzınız hakkında kendinizi anlamanızı sağlıyor.
“ .. Kendi Temel Modelimize uygun yaşam senaryomuzun başrol oyuncusuyuz. Ama başka Temel Model hayatı yaşayan farklı karakterlerdeki insanların da bizim doğrularımızla yaşamak zorunda olmadıklarını, en doğru olanın bizim bakış açımız olmadığını, bizi harekete geçiren değerlerin onlar için pek bir şey ifade etmediğini kavradığımızda hem anlayışımız gelişiyor, hem dünyamız.”
Bana göre mükemmellik, eksiksiz olmak değil, gördüğü ya da gösterildiğinde eksiklerini aşma kapasitesidir.
Geçmiş, ya değerini anlayamadığımız için bir an önce kurtulmak istediğimiz bir çöplüktür; ya da kendimize miras bıraktığımız bir zenginlik.
Mutluluklarını başkalarına bağlayan insanların mutlu olmaları da şansa kalmıştır.
-Sevgi varsa umut da vardır.

-Her birimizin özgünlüğü olaylara yaklaşımımızda da kendini gösterir.

-İhtiyacımız olan haklılık değil, mutluluktur.

Her iki tarafın birbirini beslediği ilişkilerde ilk günlerde aşk sevgiye dönüşerek sürer. Her aşkın sevgiye dönüşme potansiyeli vardır. Aşk sevgi değil midir, gibi bir soru gelebilir aklınıza. Aşk beş duyumuzun alarm halinde olduğu duygularımızın çok yoğun yaşandığı bir dönemdir. Bilinçsiz ve nedensizce içine sürüklendiğimiz bir süreçtir. Sevgi ise bilinçli bir süreçtir ve emek gerektirir, özen gerektirir.
Aşk süreci içinde bilinçsizce yaptıklarımızı bilinçlice yapabildiğimizde ilişkimizi mutlu ve doyumlu bir şekilde sürdürürüz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Mutsuzluğunun sorumluluğunu üstlenmeyen mutlu bir ilişki yaratamaz.
Sonsuza kadar mutlu sürecek bir ilişki, mutluluğunuzun sorumluluğunu üstlenmekle başlar. Ve en önemli ilişkiniz kendinizle olan ilişkinizdir.
Siz geçmişinizi nasıl algılıyorsunuz? Amaç, eski mutlu günlere geri dönmek değil, yeni mutlu günlere yelken açmaktır. Hayat ne geriye döner, ne geçmişle ilgilenir. Geçmişin deneyim zenginliğine evet. Geçmişe özleme hayır diyebilmeliyiz.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İhtiyacımız olan haklılık değil, mutluluktur.
Sevginizi Hissettirin
Sevgilinize sabah kalkar kalkmaz sarılın,kokusunu içinize çekin; onu öpün, dudaklarının tadıyla güne başlayın. Sarılmanın mucizevi etkisini hissedin. Ona her fırsatsa dokunun, yolda yürürken elinden tutun; varlığınızı, sevginizi dokunuşlarınızda hissetsin. Yatarken sarılın, mutlu geçen bir günün hazzıyla uykuya dalın.
“İstiyorsan kendini değiştirebilirsin, ama bir başkasını asla.
“Karanlıkta aşık olurlar, ışık yanınca da gerçek yüzlerini görürler birbirlerinin. Sonra biri “Sen değiştin” der. Değişen bir şey yok. O aşkın körlüğüdür.
Birlikte olmayı ikiniz de yürekten istiyorsanız birlikte olursunuz.
ilişkilerimizde yarın yoktur, sadece ‘an’ vardır. Çünkü duygular gelecekte değil, ‘an’da yaşanır.
Hayat arkadaşlığı, birinin diğerini çekiştire çekiştire yanında ya da sırtında taşıdığı yorucu bir yolculuk değil, etrafın güzelliklerini görerek el ele yapılan keyifli bir gezintidir.
partnerimizle yaşadığımız sorunları dünyaya gelecek bir çocuğun düzelteceğini sanmak saflıktan başka bir şey değildir.
Geçmiş, ya değerini anlayamadığımız için biran önce kurtulmak istediğimiz bir çöplüktür; yada kendimize miras bıraktığımız bir zenginlik.
Bir ilişkiye girerken, kadınlar, erkeklerin değişeceği, erkeklerse kadınların değişmeyeceği umudunu taşırlar.
Susmak ya da herhangi bir açıklama yapmadan tartışma ortamını terk etmek çok yaygınca yapılan yıkıcı bir davranıştır.
Haklılık peşinde koşmaktan partnerimizin ne dediğini bile duymayız.
İhtiyacımız olan haklılık değil, mutluluktur.
Sevgi varsa umut da vardır.
İlişki içinde her gün beslenemiyorsak açlık krizleri yaşamaya, bizi beslemediğini düşündüğümüz partnerimize tepki duymaya başlarız.
Mutluluğumuzun kaderini başkalarının eline bıraktığımız zaman şansımız sıfırdır.
Çoğu kadın prense çevireceği umuduyla kurbağaları öpse de ender de olsa “prensini”bulduğu halde onu kurbağaya çeviren kadınlar da vardır.
Kendisiyle mutlu olamayanı mutlu edecek bir partner henüz yaratılmamıştır.
Fedakarlıkta daima bir beklenti vardır.Yapılan fedadan beklenen kar. Bu beklenti asla karşılanamaz. Beklentinin sonu daima hayal kırıklığı ve öfkedir. Oysa sağlıklı ilişkilerde özveri vardır . Özden verilen sevgi ve emek. Fedakarlık bir beklenti uğruna katlanma durumudur. Özveride ise verenin vermekten keyif alma hali vardır.
Hayat denilen serüven, “garanti” kavramını
bilmez. Hayatta neyin garantisi var ki?
“Erkekler sadece bir kadın değil, aynı zamanda
bir hayat seçer”
Kadınların yanılgısı, kendi kaderlerini
erkeklerin değişmesine bağlamaları. Erkeklerin
yanılgısı ise eşitsiz bir ilişki içinde mutlu
olabileceklerini sanmaları.
Bir ilişkiye girerken, kadınlar, erkeklerin
değişeceği, erkeklerse kadınların değişmeyeceği
umudunu taşırlar.
Egosunu sizden fazla önemseyen birinin
yanında ne aradığınızı sorgulayın.
Sevgi, iki yarım insanı bir bütün yapmaz. Sevgi iki bütün insan arasında gerçekleşir. Bütün insan olmak ne demek? Partnerinden sana sunmasını beklediğin özelliklere kendinin sahip olmasıdır. Hiçbir insan bu dünyaya bir başkasını mutlu etmek göreviyle gelmiyor. Her insan bir ilişkiye o kişiyle mutlu olacağına inandığı için girer. Başka insanı mutlu etmenin en etkin yolu kişinin kendisinin mutlu olmasıdır. Mutlu insanın yanında olmaktan kim mutlu olmaz ki?
Fedakarlıkta daima bir beklenti vardır.Yapılan fedadan beklenen kar. Bu beklenti asla karşılanamaz. Beklentinin sonu daima hayal kırıklığı ve öfkedir. Oysa sağlıklı ilişkilerde özveri vardır . Özden verilen sevgi ve emek. Fedakarlık bir beklenti uğruna katlanma durumudur. Özveride ise verenin vermekten keyif alma hali vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir