İçeriğe geç

Aslında Aşk da Yok Kitap Alıntıları – Duygu Asena

Duygu Asena kitaplarından Aslında Aşk da Yok kitap alıntıları sizlerle…

Aslında Aşk da Yok Kitap Alıntıları

aşk insanın kendi kendini sevmesi olabilir. aşk duyguları, öylesine yoğun, öylesine doyurucu ki insan kendi kendisi ile uğraşmaktan, karşısındakini izlemeye fırsat bulamıyor belki de. aşk, bir çeşit kendine yöneliş, kendi kendine tatmin. beni seviyor mu, beni arayacak mı, seni seviyorum dedi mi, onu bugün görebilecek miyim, ne kadar yakışıklı, nasıl da akıllı, onu görünce heyecanlanıyorum, onu seviyorum, kalbim heyecanla doluyor aslında insanın kendisi var aşkın içinde, karşısındaki yok. karşısındaki kendini göstermeye başladığı andan itibaren ise aşk gerilemeye başlıyor zaten.
Öz­gürlük, kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapa­bilmektir. ahlak, o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabil­mektir. dürüstlük, içiyle dışı bir olabilmektir. aşk, bir saat bile sürecek olsa, bir insana coşkuyla, arzuyla sarılabilmek­tir. yaşam, her anı her saniyeyi yaşayabildiğin kadar iyi yaşayabilmektir.
Hiçbir kadının kuşkuları boşuna değildir, hiçbir kadın erkekler gibi kıskanmış olmak için kıskanmaz, durup dururken kuşkulanmaz. Kadınlar öylesine hassastırlar ki bu konuda, bir bakış, bir sözcük, elin bir küçük kıpırtısı, hemen anlayıverirler iki kişi arasında bir başkalık varsa.
“Seni tanıyamadığım için üzgünüm, ama belki böylesi daha iyi, tanıyınca yok oluyor bazı şeyler”
Neden insanlar ilişkilerinin ilk günlerinde birbirlerini aldatmıyorlar? Birbirlerini deli gibi sevip çılgın gibi arzu ederken, birbirini görmek için olmadık bahaneler icat ederken, durmadan bedenleri birbirlerine değsin isterken, ellerinden kaçırmamak için uğraşırlarken, kaç kişi gördünüz birbirlerini aldatan, hatta bir başka güzel insana yan gözle bakan ve onu fark eden? Ne zamanki aradan zaman geçiyor, ne zaman ki insanlar o kahrolasıca kendi duvarları içine kapanıyor , ne zaman ki artık hep beraber oluyor, ne zaman ki artık dokunmak heyecanını yitiriyor, işte o zaman bir başkasına ihtiyaç duyuluyor.
‘Benim aşklarım güzel başladılar, ama bittiler. Demek ki aşkı tarif ederken, mutlaka biten bir şey demek gerekiyor.’
‘Bütün kadınları karşıma alıp haykırmak istiyorum. Sevginin bittiğini görün ve ondan sonra onlardan sevgi ve şefkat dilenmeyin artık, vermezler, veremezler!’
Bir kez yaptın mı, yandın. Gitmek istediğin gece istemediğin halde kalırsan, artık hep kalacaksın demektir. O gün girip bulaşıkları yıkarsan, artık hep yıkayacaksındır. ”
‘Adam seni azarlıyor, senin için hiçbir özveride bulunmuyor, özgürlüklerini kısıtlıyor, değişiyor, kabalaşıyor Ama sen kabulleniyorsun, ne tuhaf! Çünkü o “son aşkın, en müthiş aşkın, daha iyisi olamaz. Ondan başkasını sevemezsin.”
Şu yanılgıdan ah bir kurtulsak.’
”Kendimi unutmuşum, kendimi sevmeyi unutmuşum Bunu nasıl yapabilmişim, kendini sevmezse nasıl yaşar, nasıl mutlu olur insan? ”
“Kararlılık işte diyorum, kararlılık bu Mutsuzluğun en önemli nedeni kararsızlık ve yaşanan iç çelişkiler. Ben öylesine kararlıyım ki, artık mutsuz olmam için hiçbir neden yok. Ne olacaksa olabilir, ben karar verdim, ne istediğimi biliyorum.”
Belki o da haklıdır, kim bilir? Ama bıraksak da herkes kendi istediği gibi olsa Olmuyor, olamıyor, ille de birbirimizi kendi isteklerimiz doğrultusunda değiştireceğiz. Oysa biz birbirimizi sevdiğimizde başka biri değildik ki! Belki de farkında olmadan birbirimizi değiştiriyoruz, karşımızdaki değiştikçe de artık onun o sevdiğimiz kişi olmadığını görüp soğuyoruz.
‘Davranmazsan, kıpırdamazsan, durmadan aramazsan, o gelip seni bulmuyor. O O O mutluluk dedikleri şey­tan.’
‘Neden kadınlar dört duvar arası­na hapsedilirken, erkekler dışardaki sonsuz dünya içinde özgürce geziyorlar? Neden ahlak yasaları kadınları en küçük bir davranışta suçlarken, erkekleri övgüyle anıyor? Neden bir cinse her şey serbest de ötekine her şey yasak?’
Seni tanıyamadığım için üzgünüm, ama belki böylesi daha iyi, tanıyınca yok oluyor bazı şeyler.
“İçimize işlemiş bir kez. İlle de kendimizi suçlayacağız, her tartışmanın sonunda kendimizde bir hata arayacağız. Aman kırmayayım, üzmeyeyim, tartışmayı uzatmayayım diye ille de kendi duygularımızı dizginleyeceğiz. Onları haklı, kendimizi haksız görmek eğilimi içimizde bizim. En haklı olduğumuz durumlarda bile içimizin bir köşesinden onların da haklı olabileceğine ait üç-beş düşünce geçirmiyor muyuz?”
“Yalnızız, yalnız. Hastayken yalnızız, acı çekerken yalnızız, ağlarken yalnızız, bebeği içimizde taşırken yalnızız, kuşkulanırken, kıskanırken, aldatılırken yalnızız.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
‘Demek ki hiçbir şey, o an olduğu kadar değerli ve önemli değil. Demek ki en büyük duygular bile yalnız o an için önemli. Demek ki her şey geçebiliyor ve yüzde yüz değişebiliyor. Demek ki hiçbir şey, aslında o denli önemli değil. Demek ki hiçbir şey gerçek değil.’
‘İnsan, son mutluluk en büyük mutluluktur sanıyor hep.’
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“İnsanın kendi mutluluğunu kendinin yaratması ne güzel, ne gerçek bir sevinç! Kimse değil, ben yaptım her şeyi, ben.”
Mutluluğu ağzımın içinde yuvarlanan konyağın yakıcı tadı gibi tatmak istiyorum, yoğun yoğun
Yalnızlığıma alışamıyorum; yanında olmasını istediğin birisi varken yalnızlığa alışamaz, bunu anladım.
Sömürü insanın karşısına aniden çıkmıyor.
Bir kez yaptın mı, yandın. Gitmek istediğin gece istemediğin halde kalırsan, artık hep kalacaksın demektir. O gün girip bulaşıkları yıkarsan, artık hep yıkayacaksındır. Sen gözünü kör eden aşkınla, tüm kıskançlıkları ilgi, tüm baskıları sevgi sanıyorsan, yandın demektir.
Sen öpüşmesiz,sevgisiz,heyecansız,aşksız yaşayamazsın,hiçbir kadın yaşayamaz. Bunu erkekler bilmiyor, ya onları başka düşlerin kollarına atıyorlar , ya başka gerçeklerin.. Ya da işte çoğu gibi mutsuz , ezik, bunalımlı, gergin , donuk kadınlar yaratıyorlar. Sevgilerini vermemek uğruna.
Benim aşklarım güzel başladılar, ama bittiler Demek ki aşkı tarif ederken, mutlaka biten bir şey demek gerekiyor.
Insanları kişiliklerinden ötürü nasıl suçlayabiliriz ki? O öyle bir insan, ben böyle bir insanım.
Kaçımız bu adamları suçlamak yerine bu adamları inatla böyle yetiştiren düzeni suçladık? Kaçımız yerleşik toplumsal düzenden daha da geriye gitmemiz için uğraşan politikacılarımıza, televizyonumuza, basınımıza gerçek bir tepki gösterdik? Kaçımız, bireysel de olsa, karşı çıkıp tepkilerle savaşabilecek cesareti bulduk? Kaçımız düşüncelerimizle, yaşadıklarımızı aynı çizgide, dürüstçe götürebildik? Toplumun kurallarına hiç uymadan dilediğince yaşarken, sağda solda şövalye gibi bu kuralları savunan kişileri bile hep görmezlikten gelmedik mi? Bu kişilerin makbul sayılmalarına başımızı eğmedik mi? Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesi çoğumuzun içindeki egemen duygu değil mi?
İnsanın kendi mutluluğunu kendinin yaratması ne güzel, ne gerçek bir sevinç! Kimse değil, ben yaptım her şeyi, ben.
Ben insanların yaş, din, ırk gibi farklılıklarının aşka engel olabileceğine inananlardan değilim
Benden fazla birkaç çizgin oluşu benim seni sevmemi nasıl engelleyebilir ?
Kendini sevmezse nasıl yaşar, nasıl mutlu olur insan ?
Kısmet diyormuş annesi Kısmet işte, kısmet
Sevgiler tükeniyor, tüketiliyor
Ne garip
Ah şu ölümlü dünya, diyorum Hiçbir şey için üzülmeye değmez
Aşklar bitiyorlar, öyleyse yoklar.
Hiçbir kadının kuşları boşuna değildir, hiçbir kadın erkekler gibi kıskanmış olmak için kıskanmaz, durup dururken kuşkulanmaz.
Sevginin de kuralları vardır, üzerinde çalışmak, işlemek gerekir. Bakmazsan uğraşmazsan büyümez
Bu erkeklerin hepsi birbirine benziyor Çok mu akıllılar, çok mu aptallar, çok mu umursamazlar, çok mu güvenliler Nedir bunlar nedir?
Bu ülkede özellikle kadınlar kaderlerine razı, savaşmak diye bir olay akıllarından geçmiyor.
İnsan aşık olunca kaç yaşında olursa olsun gözü görmüyor gerçekten. Başka birinde kusur bulduğu nitelikleri bile aşık olduğu kişide olumlu yorumluyor.
Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır. Her başarısız kadının arkasında kim vardır peki?
Yıpranmalar da görünmüyor ki eski elbiseler gibi
Kendime itiraf etmekten çekindiğim düşünceler, yine hiç sormadan, rahatça girip yerleşiyorlar beynimin içine.
Kendi iç savaşım korkunç boyutlarda. Bu denli somutlaşmamıştı hiç.
Zaman zaman yalnızlığımı deli gibi özlüyorum. İnsanın yaşarken ayrımsayamadığı ne önemli mutluluklar var.
Sanırım çalışan ve evli olan kadınların yemek olayı üzerine cilt cilt kitap yazılabilir.
İnsaf, insanların bir adı var, kadının neden olmasın?
Bu bir düzen, eğitim, gelenek sorunu gibi klişeleşmiş lafları düşünmek bile istemiyorum. Koskoca insanlar, öğrensinler artık, eğitsinler kendilerini.
Sonsuz bir sıkıntıya kapılıyorum, artık hiç neşelenemeyecekmişim gibi geliyor.
Allah Allah, özgür kadın olmak, hiç seçim yapmadan önüne gelenin teklifini kabul etmek mi demektir?!
Dışarıdan bakınca dört dörtlük bir insanın kendi iç çelişkileri, iç savaşımı olamaz mı?
İnsanın dış görünümü olumlu, akıllı, konuşmaları, davranışları mantıklı olunca, her anlamsız davranış iyice koyulaşıyor, belirginleşiyor.
Birisini severken terkedilmenin acısı ne korkunçmuş
İnsan, son mutluluk en büyük mutluluktur sanıyor hep.
Susma konuş, içine atma, parantezleri kaldır yaşamından.
gitmek istediğin gece istemediğin halde kalırsan, artık hep kalacaksın demektir. o gün girip bulaşıkları yıkarsan, artık hep yıkayacaksındır. sen gözünü kör eden aşkınla, tüm kıskançlıkları ilgi, tüm baskı­ları sevgi sanıyorsan, yandın demektir. sen istediğin kadar aşk aşk diye yaşa, kendini kandırdığın günler geçiveriyor, kandığını anladığın an ise çok önemli, iş işten geçmemiş olmalı.
öz­gürlük, kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapa­bilmektir. ahlak, o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabil­mektir. dürüstlük, içiyle dışı bir olabilmektir. aşk, bir saat bile sürecek olsa, bir insana coşkuyla, arzuyla sarılabilmek­tir. yaşam, her anı her saniyeyi yaşayabildiğin kadar iyi yaşayabilmektir.
neden kadınlar dört duvar arası­na hapsedilirken, erkekler dışardaki sonsuz dünya içinde özgürce geziyorlar? neden ahlak yasaları kadınları en küçük bir davranışta suçlarken, erkekleri övgüyle anıyor? neden bir cinse her şey serbest de ötekine her şey yasak?
davranmazsan, kıpırdamazsan, durmadan aramazsan, o gelip seni bulmuyor. O O O mutluluk dedikleri şey­tan.
demek ki hiçbir şey, o an olduğu kadar değerli ve önemli değil. demek ki en büyük duygular bile yalnız o an için önemli. demek ki her şey geçebiliyor ve yüzde yüz değişebiliyor. demek ki hiçbir şey, aslında o denli önemli değil. demek ki hiçbir şey gerçek değil.
ben kimsenin hatırı için bir yerlere imza atamam. benim namusum imza­dan sorulmaz.
Hayatta en pişman olduğum şeyler, pişman olacağım diye yapmadıklarım ve dokunmadıklarımdır.
susma konuş, içine atma, parantezleri kaldır yaşamından.
Sevgiler tükeniyor, tüketiliyor, özen gösterilmiyor, sevginin de kuralları vardır, üzerinde çalışmak, işlemek gerekir. Bakmazsan, uğraşmazsan, büyümez
Mutsuzluğun en önemli nedeni kararsızlık ve yaşanan iç çelişkiler.
Sonsuzlukta yaşar gibiyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir