İçeriğe geç

Deyişler Karşı Deyişler Kitap Alıntıları – Karl Kraus

Karl Kraus kitaplarından Deyişler Karşı Deyişler kitap alıntıları sizlerle…

Deyişler Karşı Deyişler Kitap Alıntıları

Bir kadının içindekiler kısa sürede kavranır.
Ama yüzeye ulaşıncaya dek!
İçeriye bir erkek girmeden önce kadın var mıdır odada?
Kendinde kadın mevcut mudur?
Kadının duyuları sustuğunda masal prensini* ister o.
Eğer bir kadın mucizevi olanı bekliyorsa, kaçırılmış bir randevudur bu:
Mucizevi olan beklemişti kadını.
Dakik değildir kadınlar!
Senden başka hiçbir düşüncem yok; bundan ötürü de düşüncelerim hep yeni.
Kitapların ve resimlerin yaratıcısı kadındır ama bunları bizzat yazan ve resmeden kadın değil.
Kışkırtıcının gizi, kendini dinleyicileri kadar ahmak göstermesidir; onun kadar zeki olduklarına inansınlar diye.
Eğer bir kadın bir erkeği bekletir ve erkek başka kadınla avunursa, hayvanın tekidir bu erkek. Eğer erkek bir kadını bekletir ve kadın başka hiçbir erkekle avunmazsa, histeriktir bu kadın.
Bir roman yazmak, su katılmamış bir zevk olabilir. Bir romanı yaşamak ise; hiç de zahmetsiz bir iş değildir. Ama bir roman okumak; işte bundan olabildiğince sakınırım.
Biri beni durdurup konuşmak istediğinde, saygınlığına leke sürüleceği korkusunun onu bu girişimden alıkoyacağını umut ederim son ana kadar.Ama onlar korkusuzdur.
Deneyimler, bir cimrinin biriktirdiği paralardır. Bilgelikse, bir müsrifin tüketemeyeceği miras.
Bir değerin, başkasının değersizliğini açığa vurmamak için kendini göstermemesi gerektiğini söylemek ahmaklıktır.
Ben ve okuyucularım çok iyi anlaşıyoruz: Onlar benim söylediklerimi duymuyorlar, ben de onların duymak istediklerini söylemiyorum.
kafamın siparişlerine elimin yetişemediği doğrudur. Kafaları, ellerinin gereksinmelerine yetişemeyen yazarlara nasıl da gıpta ediyorum.
Bir kuramın aksini hiçbir şey onun uygulanabilirliğinden daha çok kanıtlamaz.
Önyargı, can sıkıcı etkileri eşikten çeviren, vazgeçilmez bir uşaktır. Ancak kişi, bizzat kendisinin uşağı tarafından kapı dışarı edilmesine izin vermemeli.
İyi bir yazar, aklına sonradan gelen düşüncelerin okur tarafından fark edilmesinden korkacaktır her zaman. Ama bu konuda okuyucular sanıldığından çok daha hoşgörülüdürler; ortada olan düşüncelerin de farkına varmazlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bazıları neden yazıyor? Yazmamak için yeterince karakter sahibi olmadıklarından.
Yazılı sözümü basım makinasına teslim ettiğimde, güvenmem ona. Oyun yazarı bir oyuncunun ağzına nasıl güvenebiliyor!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aydınlar, öğrenim alanlarının dışına düşen bir sorunla ilgili olarak söz aldıklarında, öğrenimin değeri, en belirgin biçimde açığa vurur kendini.
Eski bilim, yetişkindeki cinsiyet dürtüsünü onaylamayı reddediyordu. Yenisi ise, bebeğin daha kakasını yaparken şehvet duyduğunu iddia ediyor.
Boş bir kafaya çok bilgi girer.
Kültürümüz, biri açık olduğunda ikisi kapanan üç çekmeceden oluşur: iş, eğlence ve bilgilendirme.
İnsani kurumlar, önce o denli kusursuz olmalı ki, tanrısal kurumların ne denli kusurlu olduğu konusunda rahatlıkla düşünebilelim.
Minnet duygusu deyince, bir kez bitlendi diye, kişinin ömür boyu merhem kullanması anlaşılıyor genellikle.
Şöyle bir istatistik ilginç olurdu: Kaç kişi yasaklar aracılığıyla yasakları çiğnemeye zorlanmıştır? Kaç suç cezaların sonucudur? Yaş sınırlamasına rağmen mi yoksa yaş sınırlamasından ötürü mü reşit olmayanların daha çok ırzına geçildiğini öğrenmek ilginç olurdu.
Toplum düzeni, kişiyi kadınlar karşısında ancak dilenci ya da haydut olma seçeneğiyle baş başa bırakmıştır.
Kuşkusuz, bir kadının yalnızca dış görünüşü değildir belirleyici olan. İç çamaşırları da önemli.
İnsan içiyle üstünü örtebiliyorsa hayatın kayıpları insana dokunmaz.
Tanrım, onları bağışlama, ne yaptıklarını biliyorlar çünkü!
Toplum düzeni, kişiyi kadınlar karşısında ancak dilenci ya da haydut olma seçeneğiyle baş başa bırakmıştır.
Hayat daha iyi bir davaya layık bir çabadır.
Serap için, uygun çöller aranıyor.
Suskunluk suikastına uğratılan her şey de yaşamaz.
Psikiyatristler ile diğer zihinsel özürlüler arasındaki fark, aşağı yukarı, dışbükey ve içbükey delilik arasındaki ilişki gibidir.
Dinin görevi: Darağacına giden insanlığı teselli etmek;
Politikanın görevi: Onu yaşamdan bezdirmek;
İnsancıllığın görevi: Onun son yemeğine zehir karıştırarak infazı uzatmamak.
Bir ahmakla söyleşirken kişinin bedence nasıl çöktüğü, renginin nasıl attığı, teninin nasıl solduğu tıbbi bir sorun olarak görülmeliydi. Bu arada belki de yarım kilo zayıflamıştır kişi.Bu da, abartılan her zayıflama kürü gibi sakıncalı.
Yasaya lanet olsun! İnsanlarımızın çoğu, ihmal edilmiş bir kürtajın hazin sonucudur.
Başkalarının kuyusunu kazmayan, bizzat kendi düşer kuyuya.
Çirkin olamayan bir kadın güzel değildir.
Erkeğin hazları – Kadının acıları
İnsan düşünüyor ama yanındaki insan yönetiyor. O, bir başkasının düşünebileceğini düşünebilecek kadar bile düşünmüyor.
“Toplum düzenindeki ağır bir hukuksal hata, bir diğerini gerekli kılar. Bu düzen, orospuları aileye kapattığı için, anneleri de geneleve kapatmak zorundadır. Yalnızca bir yer meselesi.”
Serap için, uygun çöller aranıyor.
İnsan içiyle üstünü örtebiliyorsa hayatın kayıpları insana dokunmaz.
Yaşamaktan bıkan kurtuluşu düşünmekte bulur ve bu intiharla yaşama döner.
Ahenk dolu bir dünya battı; repertuarda, öten bir horoz kaldı.
İki tür yazar vardır: yazar olanlar ve yazar olmayanlar. Birincilerde içerikle biçim, ruh ve beden gibi bir aradadır; ikincilerde, içerikle biçim, beden ve giysi gibi uyar birbirine.
Önceleri dekorlar kartondandı, oyuncularsa gerçek. Şimdi dekorlar hiçbir kuşku yaratmıyor, oyuncularsa kartondan.
Biri şunu, öteki bunu güzel bulur. Ama onu bulmak zorundalar. Aramayı kimse istemiyor.
Aşk ve sanat, güzel olanı değil, bu yolla güzelleşeni kucaklar.
İnsanlık, eğitim ve özgürlük, kan, zeka ve insan onuru karşılığı, pahasının altında satılmış değerli menkullerdir.
Yoksulluk hala utanılacak bir şey değil; ama pislik de bir onur değil artık. Sokak Ana öz çocuklarını yadsıyor; çünkü şimdi o da daha bakımlı.
Ancak kalabalık içinde kaybolduğunda yalnız kalabilir sanatçı.
İnsan, kaçındığı kişileri seçip ayırabilseydi, yalnızlık ideal bir durum olabilirdi.
Yasaya lanet olsun! İnsanlarımızın çoğu, ihmal edilmiş bir kürtajın hazin sonucudur.
Yakınını, kendini sevdiğin gibi sev! Çünkü: Herkes en çok kendisine yakındır.
Kadınların en azından süsleri var. Peki ya erkekler ne ile kapatıyorlar kendi boşluklarını?
Bilinçdışını bilince çıkarmak kahramanlıktır, bilinci bilinçdışına sokmak ise kurnazlık.
Kibir, düşüşten sonra gelir.
İnsan düşünüyor ama yanındaki insan yönetiyor. O, bir başkasının düşünebileceğini düşünebilecek kadar bile düşünmüyor
Suskunluk suikastine uğratılan her şey de yaşamaz.
Keşke doğa karanlık olsa artık! Bu sefil alacakaranlık, hepimizin gözlerini bozacak.
Gerçek sadakat, düşmandan çok dostu terk eder.
Kişinin kendi öz düşünceleri her zaman yeni olmak zorunda değildir. Buna karşılık, yeni bir düşüncesi olan, kolaylıkla bir başkasından edinmiş olabilir bunu.
Kültürümüz, biri açık olduğunda ikisi kapanan üç çekmeceden oluşur: iş, eğlence ve bilgilendirme. ( )
Tıp: Sökül paraları; canını da!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir