İçeriğe geç

Üç Ölüm Kitap Alıntıları – Lev Tolstoy

Lev Tolstoy kitaplarından Üç Ölüm kitap alıntıları sizlerle…

Üç Ölüm Kitap Alıntıları

“Ne olmuş? Hep yaşayacak mıydık da? Bir gün ölmek de gerek..”
“Her şey çok güzeldi, ama aşırılığın, zenginliğin ve zihni fukaralığın o kendine has damgası her yerde seçilmekteydi.”
“Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.”
“Ve üzerinde en çok şey için benim diyebilen en mutluları sayılır. Neden böyledir bilmiyorum, ama böyledir işte.”
“Buyurun size zamane gençliği. Vücuttan başka bir şey görmezsiniz ki. Bizim zamanımızda öyle değildi. Aşkım kuvvetlendikçe, o gözümde bedensizleşiyordu. Siz şimdilerde bacaklara, ayak bileklerine falan, bakıyor aşık olduğunuz kadınları soruyorsunuz. “
”Her şey çok güzeldi, ama o aşırılığın, zenginliğin ve zihni fukaralığın o kendine has damgası her yerde seçilmekteydi.”
ölüleri gömen ölüler,
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmayı değil, mümkün olduğunca benim demeye çabalarlar.
Aşktan hiç söz etmiyorduk. Beni sevip sevmediğini bile ne ona ne de kendime soruyordum. Benim onu sevmem yeterliydi. Ve tek korktuğum, herhangi bir şeyin mutluluğumu bozmasıydı.
Neyse ne, canı sağ olsun, başkalarının keyfi için acı çekmek yeni bir şey değil benim için.
“İnsanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye ‘benim’ demeye çabalarlar.”
Aşkım kuvvetlendikçe, o gözümde bedensizleşiyordu.
Çok günah işledim. Ama buna karşılık çok da acı çektim.
Hepimizin boynunda fazlasıyla günah var, biliyorum bunu; yine de Tanrının merhametine güveniyorum, herkes bağışlanacak, öyle olmalı, herkes bağışlanacak.
Anne kalbinin kıymetini kimse ölçemez.
Sanat, insan gücü­nün en yüksek görünümüdür.
Şu an neysem o oldum. Cümle âlem değişti gözümde. Her şeyden gönlüm geçti, içime gömüldüm ve düşünmeye başladım.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye ‘benim’ demeye çabalarlar.
İnsan bir yere evim der ve içinde hiç oturmaz, yalnızca inşaatıyla, korunmasıyla ilgilenir. Tüccar dükkanım derdi. Çuha dükkanım mesela ama dükkanındaki en iyi çuhadan dikilmiş bir giysi giymezdi. Hiç görmedikleri, üzerinden hiç geçmedikleri toprakların kendilerinin olduğunu söyleyen insanlar vardı. Başka insanlar için benim diyenler vardı, oysa hiç görmüyorlardı bu insanları ve onlarla tüm ilişkileri kötülük etmekten ibaretti. Kadınlara ya da eşlerine benim diyenler vardı, oysa bu kadınlar başka erkeklerle yaşıyordu. İnsanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
İhtiyarlık kimi zaman heybetlidir, kimi zaman rezil, kimi zaman da acınası. Bazısının payına hem rezil, hem de heybetli bir ihtiyarlık düşer.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
– Doğrudur, anne kalbinin kıymetini kimse ölçemez –
~
Sağlamlar, hastaların halinde ne anlar ki.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Acılarımı sabırla göğüslemeye çalıştım…
Aşk da böylece eriyip gitti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Aşk mı? Aşk o günden sonra tükenişe geçti.
Benim onu sevmem yeterliydi. Ve tek korktuğum, herhangi bir şeyin mutluluğumu bozmasaydı.
Hah buyurun size zamane gençliği. Vücuttan başka bir şey görmezsiniz ki.
Bizim zamanımızda öyle değildi.
Aşkım kuvvetlendikçe, o gözümde bedensizleşiyordu.
— Evet, dedi.- Bütün ömrüm bir gece daha doğrusu bir sabah içinde değişti.

— Nasıl oldu bu yahu?

—Nasıl olacak, sırılsıklam âşık oldum.

Diyorsunuz ki insan neyin iyi neyin kötü olduğunu kendiliğinden anlayamaz, her şey çevreye bağlıdır, çevreyse insanı kemirip bitirir.
-Ne o, ölecek misin yoksa?
-Ne olmuş? Hep yaşayacak mıydık da? Birgün ölmek de gerek…
_ Doğrusunu istersen,-diye başladı,-yaşamasını sevdiğim ve bunu da iyi becerdiğim zamanlar oldu.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
Mutlu günlerimin sonu çabuk geldi.
Her ne kadar mahvıma neden olsa da, bir gün bile hiçbir şeyi ve hiç kimseyi sevmese de ben onu severdim, sırf bu özelliği yüzünden hala seviyorum.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
Hiç görmedikleri,üzerinden hiç geçmedikleri topraklarım kendilerinin olduğunu söyleyen insanlar vardı.Başka insanlar için “benim” diyenler vardı, oysa hiç görmüyorlardı bu insanları ve onlarla tüm ilişkileri kötülük etmekten ibaretti.
Çeşitli şeyler, varlıklar ve nesneler, hatta toprak, insan ve atlar için kullandıkları ve pek mühim saydıkları kelime benim kelimesidir. Aynı şey için aralarında kimin benim diyeceğini kararlaştırırlar. Ve üzerinde anlaştıkları bu oyunda, en çok şey için benim diyebilen en mutluları sayılır.
İnsan hayatını işler değil sözler yönlendirir.
Ciddiyete, derin düşüncelere öteden beri meyilliydim, fakat bu kez içimde kati bir dönüşüm gerçekleşmişti.
Neyse ne canı sağ olsun, başkalarının keyfi için acı çekmek yeni bir şey değil benim için.
Neyse ne , canı sağ olsun, başkalarının keyfi için acı çekmek yeni bir şey değil benim için.
İnsanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye ‘benim’ demeye çabalarlar.
Şu an neysem o oldum. Cümle âlem değişti gözümde. Her şeyden gönlüm geçti, içime gömüldüm ve düşünmeye başladım.
Bu arada içimde neredeyse fiziksel, mide bulantısına varan bir üzüntü birikmişti.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil,  mümkün olduğunca  çok şeye   ‘benim ‘ demeye çabalarlar. 
Aşkım kuvvetlendikçe , o gözümde bedensizleşiyordu..
Üç şanssızlığım vardı: Alacalıydım, iğdiştim ve insanlar tüm canlılar gibi Tanrıya ve kendime değil de,  baş seyise ait olduğumu kafalarına  koymuşlardı.
Her şey çok güzeldi, ama aşırılığın, zenginliğin ve zihni fukaralığın o kendine has damgası her yerde seçilmekteydi.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
Şuydu kastedilen: İnsan hayatını işler değil sözler yönlendirir. Bir şey yapma ya da yapmama imkanından ziyade farklı meseleler üzerine aralarında belirledikleri kelimelerle konuşmayı severler. Çeşitli şeyler, varlıklar ve nesneler, hatta toprak, insan ve atlar için kullandıkları ve pek mühim saydıkları kelime benim kelimesidir.
Diyorsunuz ki insan neyin iyi neyin kötü olduğunu kendiliğinden anlayamaz, her şey çevreye bağlıdır, çevreyse insanı kemirip bitirir. Oysa ben her şeyin tesadüflere bağlı olduğunu düşünüyorum.
Cümle alem değişti gözümde.Herşeyden gönlüm geçti,içime gömüldüm ve düşünmeye başladım.
İnsanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çox şeye benim demeye çabalarlar.
Diyorsunuz ki insan neyin iyi neyin kötü olduğunu kendiliğinden anlayamaz, her şey çevreye bağlıdır, cevreyse insanı kemirip bitirir. Oysa ben her şeyin tesadüflere bağlı olduğunu düşünüyorum.
Neyse ne, canı sağ olsun, başkalarının keyfi için acı çekmek yeni bir şey değil benim için.
Aşkım kuvvetlendikçe, o gözümde bedensizleşiyordu. Siz şimdilerde bacaklara, ayak bileklerine falan bakıyor, aşık olduğunuz kadınları soyuyorsunuz
İnsan hayatını işler değil sözler yönlendirir. Bir şey yapma ya da yapmama imkanından ziyade farklı meseleler üzerine aralarında belirledikleri kelimelerle konuşmayı severler.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil, mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.
İnsan hayatını işler değil sözler yönlendirir.
İhtiyarlık kimi zaman heybetlidir, kimi zaman rezil, kimi zaman da acınası. Bazılarının payına hem rezil, hem de heybetli bir ihtiyarlık düşer.
Her şey çok güzeldi, ama aşırılığın, zenginliğin ve zihni fukaralığın o kendine has damgası her yerde seçilmekteydi.
Diyorsunuz ki insan neyin iyi neyin kötü olduğunu kendiliğinden anlayamaz, her şey çevreye bağlıdır, çevreyse insanı kemirip bitirir.
insan hayatını işler değil sözler yönlendirir. Bir şey yapma ya da yapmama imkanından ziyade farklı meseleler üzerine aralarında belirledikleri kelimelerle konuşmayı severler.
Şu an neysem o oldum. Cümle alem değişti gözümde. Her şeyden gönlüm geçti, içime gömüldüm ve düşünmeye başladım.
Doğrudur,anne kalbinin kıymetini kimse ölçemez.
Bu arada içimde neredeyse fiziksel,mide bulantısına varan bir üzüntü birikmişti.
Diyorsunuz ki insan neyin iyi neyin kötü olduğunu kendiliğinden anlayamaz,her şey çevreye bağlıdır,çevreyse insanı kemirip bitirir.
-Ne o,ölecek misin yoksa?
-Ne olmuş?Hep yaşayacak mıydık da?Bir gün ölmek de gerek.
Neyse ne,canı sağ olsun,başkalarının keyfi için acı çekmek yeni bir şey değil benim için.
Annem gülümsediği zaman her şeyi günlük güneşlik sanırdım. Eğer hayatın sıkıntılı anlarında bu gülümsemeyi tekrar görebilseydim hüznün ne olduğunu bilemeyecektim.
Ve insanlar hayatta iyi buldukları şeyi yapmaya değil,mümkün olduğunca çok şeye benim demeye çabalarlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir