İçeriğe geç

Haluk’a Mektuplar Kitap Alıntıları – Bilge Karasu

Bilge Karasu kitaplarından Haluk’a Mektuplar kitap alıntıları sizlerle…

Haluk’a Mektuplar Kitap Alıntıları

İnsanların ölümünü kabul etmek zorundayız ama insanlardan arta kalan şeyleri öldürmekten kaçınmak da gerekir.
İçimde çok şey çelişip duruyor, sonra sönük, paspal, tükenmiş olanı sürdürüyor.
Geçidin dar yerindeyim.
Sevginin aşırı olması, onu sevgi yapan şeylerden, başlıca şeylerden biri.
Biribirini tamamlayacak insanların az, çok az olduğunu öğrendim. Ama azlıkları, varlıklarını büsbütün inanılır hale getiriyor.
Sağlık Pek parlak değil. Geçelim. Gönül Bombok’tan iyi. Örneğin, ufak tefek umutlar var. Büyük bir “sevi”nin parçala­rını hâlâ yerlerden topluyorum falan.
“Bir gün bir şey yakalamak ” diyordun mektubunda. Bir şey Ne? Hepimiz o bir şeyin ardında gibiyiz.
Yoksa yaşamak istediğini düşünmekten yaşadıklarının farkı­na varamayan alıklar mıyız?
bekleyeceğim.
sesini, sözünü, imgeni.
Azla mutlu olmak diyorum ya, azla yetinmek de denebilir ona, belki her durumda salık verilecek bir yol değildir. ama insanın gerçekleştirebileceğinin, yapabileceğinin çok üstünde bir şeyler istemesi, bir şeylere yeltenmesi hiç iyi olmuyor. Gücünü öğrenmek gerek. Bu da gitgide güçleşen sınavlarda sınanmak demek olur. Sınandıkça gücünün olanaklarını, uzanabileceklerini tanırsın. Ama nerede durmak gerektiğini de öğrenebilmeli. Yaşamışsın neye yarar yoksa?
Önemli olan, gerçek Bilge’yi tanımak değildir. Çünkü gerçek Bilge bir yere kakılıp kalmış bir kazık değildir. Gerçek Bilge durmadan değişen, devinen bir şeydir. Onu Bilge’nin kendi de bilemez. Ama Bilge’nin temellerini öğrenmek, temel davranışlarını, değerlerini anlamağa çalışmak belki insanlar arasında geçirdiğimiz günlerin bize (bu günler sürüp gittikçe, bu dünyanın içindeyken) kalacak tek şeyi. Kalacak dememeli de bizimle birlikte ilerleyecek, yürüyecek tek şey, demeli.
Geçmişten sıyrılman, bir bakıma kozandan da sıyrılmandır.
İnsan mutluyken bile kendine ne güzel dertler yaratabiliyor.
Çok parlak, çok umut verici bir dünyada yaşıyoruz da sanki, bir ben umutsuzum.
Saçmalığın bir yerinden dönülmesi şarttır. Yoksa, öyle lağım sularında sürüklenen bok gibi olmak kime yarar?
Yoksa yaşamak istediğini düşünmekten yaşadıklarının farkına varamayan alıklar mıyız?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ama insan ömrü boyunca başka bir insanla oturur, yaşarsa, söylenmeyen şeyleri söylenmiş gibi anlar.
Demek bir allahaıs­marladık bile ağır geliyor insana bir gün gelince
Herkesin bizim gözümüzle gö­rerek bizim kafamızın doğrultusuna gitmesini nasıl olsa bekleyeme­yiz, değil mi?
Soruların karşılıksız bırakılması soruları da gereksiz kılar. So­ruyorsak, sormak istiyorsak, karşılığını da bulmağa, vermeğe çalış­malıyız. Her zaman bulmayabiliriz bu karşılıkları. Ama aramak ge­rek.
Yoksa yaşamak istediğini düşünmekten yaşadıklarının farkına varamayan alıklar mıyız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir