Jeanette Winterson kitaplarından Oranges Are Not The Only Fruit kitap alıntıları sizlerle…
Oranges Are Not The Only Fruit Kitap Alıntıları
“Ayakkabılar insanı ele verir ” derdi annem.
Deliliğe giden şu ya da bu değil, aralarındaki boşluktur.
Ben bu şehre kaçmaya geldim.
Benim bir teorime göre önemli bir seçim yaptığınız her seferde geride bıraktığınız parçanız yaşayabileceğiniz öteki hayatı devam ettirir.
Zaman bütün hisleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider.
Kütüphane’de kendimi daha iyi hissettim;
Kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler ,onun için de bir yalanı farketmek daha kolay olur.
Kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler ,onun için de bir yalanı farketmek daha kolay olur.
“Düğünler” dedi tükürürcesine, “Düğünlerle ne işim var benim?”
Çiftleşmenin ne olduğunu bilmiyordum ama Eski Ahid ’in beşinci bölümünde , Tensiye Kitabı’nda okumuştum ve günah olduğunu biliyordum . İyi ama neden bu kadar gürültülüydü? Çoğu günahı yakalanmamak için sessizce işlerdin.
“Kendi hayatlarımızda zaman yolcularıyız”
Ertesi gün! Ya ölürsem ?
Ben kimsenin benimle konuşmadığını düşünüyordum , ötekilerde benim onlarla konuşmadığımı düşünüyorlardı.
Ama hiçbir şey duymadığımı fark ettiğim gece aşağı indim ve bir kağıda, “Anne , dünya çok sessiz ” yazdım .
Ama hiçbir şey duymadığımı fark ettiğim gece aşağı indim ve bir kağıda, “Anne , dünya çok sessiz ” yazdım .
Tepede durduk ve annem dedi ki,
“Bu dünya günahla dolu .
Tepede durduk ve annem dedi ki, “Dünyayı değiştirebilirsin .”
“Bu dünya günahla dolu .
Tepede durduk ve annem dedi ki, “Dünyayı değiştirebilirsin .”
“Yavrum ”, dedi, “Sen kendi alevinle yanma tehlikesiyle karşı karşıyasın .”
Vaktiyle zeki ve güzel bir prenses vardı, öyle hassastı ki bir güvenin ölümü bile ona haftalarca ızdırap çektirirdi.
Bir gece dışarı çıktı ve hayatını düşündü , neyin mümkün olacağını düşündü. Yapamayacağı şeyleri düşündü.
Bir keresinde , kara bezelyeleri almış tam eve gitmek üzereydim ki, yaşlı kadın elimi tuttu . Beni ısıracak sandım .
Avucuma bakarak hafifçe güldü .
“Hiç evlenmeyeceksin” dedi, “sana göre değil, ve hiçbir zaman durulup oturmaya caksın .” Bezelyelere para almadı , bana bir koşu eve gitmemi söyledi. Ne demek istediğini anlamaya çalışarak koştum , koştum . Evlenmeyi zaten düşünmüyordum.
Avucuma bakarak hafifçe güldü .
“Hiç evlenmeyeceksin” dedi, “sana göre değil, ve hiçbir zaman durulup oturmaya caksın .” Bezelyelere para almadı , bana bir koşu eve gitmemi söyledi. Ne demek istediğini anlamaya çalışarak koştum , koştum . Evlenmeyi zaten düşünmüyordum.
Annem pazarları erkenden kalkar ve saat ona kadar kimseyi salona almazdı. Burası onun dua ve tefekkür yeriydi.
Dizleri yüzünden hep ayakta dua ederdi, Bonaparte’ın boyu yüzünden emirlerini hep at üzerinde vermesi gibi. Annemin Tanrı ile kurduğu ilişkinin de konumlandırmayla çok ilgisi olduğuna inanıyorum.
Dizleri yüzünden hep ayakta dua ederdi, Bonaparte’ın boyu yüzünden emirlerini hep at üzerinde vermesi gibi. Annemin Tanrı ile kurduğu ilişkinin de konumlandırmayla çok ilgisi olduğuna inanıyorum.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çocuk yapılmasına karşı esrarlı bir tavrı vardı; yapamıyor değildi de, yapmak istemiyordu. Bakire Meryem’in bu işi ondan önce halletmesi içine ukde olmuştu. O da bir eksiğine razı oldu ve bir buluntu çocuk ayarladı. O çocuk, bendim.
.
Nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Ne düşündüğümü biliyorum ama kafadaki kelimeler su altındaki sesler gibidir.
Nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Ne düşündüğümü biliyorum ama kafadaki kelimeler su altındaki sesler gibidir.
Çarpıtılmışlar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
.
Nefes alanınızda ustalaşana kadar dışınızı kontrol etmek mümkün değildir.
Nefes alanınızda ustalaşana kadar dışınızı kontrol etmek mümkün değildir.
Değiştirmek istediğiniz maddeyi anlayana kadar hiçbir şeyi değiştirmeniz mümkün değildir.
.
Şeytan bana en zayıf noktamdan saldırmıştı. Cinsiyetimin kısıtlamalarını anlayamayışım.
Zaman bütün hisleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider.
Kütüphanede kendimi daha iyi hissettim; kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler, onun için de bir yalanı fark etmek daha kolay olur.
Ölülerin de gururu vardır.
Sizin ne olduğunu anlamamanız, onun olduğu şey olmadığını göstermez.
Ayrı durmak bizim kaderimiz.
Hiçbir duygu nihai değildir.
Anne, dünya çok sessiz.
Tepede durduk ve annem dedi ki, Bu dünya günahla dolu.
Tepede durduk ve annem dedi ki, Dünyayı değiştirebilirsin.
Tepede durduk ve annem dedi ki, Dünyayı değiştirebilirsin.
Kendi hayatlarımızda zaman yolcularıyız.
Hayat yarı gerçektir, yarı kurmaca.
Fikir şekillenir. Trajedi açığa çikar.
Başka bir hikâyeye kaçmak, bize kendimizin de bir hikâye olduğumuzu hatırlatır; yakalanmamış, sınırlanmamış, kaderi önceden belirlenmemiş, tek bir cinsiyet ya da tutkudan ibaret olmayan.
Kitaplar bizi gerisin geri, kendimize okur.
Sadakatsizliğin farklı türleri vardır ama ihanet nerde olursa olsun ihanettir.
`My dear,’ she said, `you are in danger of being burned by your own flame.’
No emotion is the final one.
Her şeyi aynı şekilde gördüğümüzü hayal ederdim, ama hep ayrı gezegenlerdeydik.
Zaman bütün işleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider.
Kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler, onun için de bir yalanı fark etmek daha kolay olur.
Döne döne dolaştı ve böylece çok değerli bir şey öğrendi:
Hiçbir duygu nihai değildir.
Hiçbir duygu nihai değildir.
Şeytanın kendisi de
ayyaştır (annem bazen teolojiyi icat ederdi).
ayyaştır (annem bazen teolojiyi icat ederdi).
Herkes en trajik olanın kendi durumu olduğunu düşünür.
Ben de istisna oluşturmuyorum.
Ben de istisna oluşturmuyorum.
Kimileri bana kaçık der.
Ama bu dünyada gözle görülenin ötesinde de şeyler var.
Ama bu dünyada gözle görülenin ötesinde de şeyler var.
Sizin ne olduğunu anlamamanız,onun olduğu şey Olmadığını göstermez.
Ben bu şehre kaçmaya geldim.
Benim bir teorime göre önemli bir seçim yaptığınız her seferde geride bıraktığınız parçanız yaşayabileceğiniz öteki hayatı devam ettirir.
Kütüphanede kendimi daha iyi hissettim; kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler, onun için de bir yalanı fark etmek daha kolay olur.
Sizin ne olduğunu anlamamanız, onun olduğu şey olmadığını göstermez.
Uzun bir süre sonra geri dönmek sizi çıldırtır; çünkü geride bıraktığınız insanlar değiştiğinizi düşünmekten hoşlanmaz,size hep eskiden davrandıkları gibi davranırlar, sizi umursamazlıkla suçlarlar, oysa sadece farklısınızdır.
Zaman bütün hisleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider.
kelimelere güvenebilirsin, anlayana kadar onlara bakabilirsin, insanlar gibi bir cümlenin ortalık yerinde değişmezler, onun için de bir yalanı fark etmek daha kolay olur.
Ama büyük olasılıkla, çoğu insanın anlamadıkları bir şeyle karşı karşıya gelince yaptıklarını yapacaktı: Paniğe kapılmak.
Hiçbir duygu nihai değildir.
Sizin ne olduğunu anlamamanız, onun olduğu şey olmadığını göstermez.
zamandan ve uzamdan, yer küreden, asla bizim gibi olamayacak insanların hayatlarından, hiç hissetmediğimiz kederin can damarından, işleyemediğimiz suçlardan geçeriz.
Oysa hikayenin tuhaf dünyasının daha derinlerine seyahat ettikçe hissettiğimiz şey, anlaşılmış olmaktır; ki düşünürseniz garip, çünkü okulda öğrenme okuduğumuz şeyi anlamamız temeli üzerinde kuruludur. Oysa aslında bizi anlayan hikayedir (şiirdir).
Kitaplar bizi gerisin geri, kendimize okur.
Oysa hikayenin tuhaf dünyasının daha derinlerine seyahat ettikçe hissettiğimiz şey, anlaşılmış olmaktır; ki düşünürseniz garip, çünkü okulda öğrenme okuduğumuz şeyi anlamamız temeli üzerinde kuruludur. Oysa aslında bizi anlayan hikayedir (şiirdir).
Kitaplar bizi gerisin geri, kendimize okur.
Hâlâ Tanrı’nın bana ihanet ettiğini düşünmüyorum. Tanrı’nın hizmetkârları, evet, ama hizmetkârlar zaten tabiatları icabı ihanet eder. Dostum olan Tanrı’yı özlüyorum.
Günahlarım bir bulut gibi üstümde asılı kaldı
beyaz gülleri kırmızıya boyamıştı, şimdi de zaten öyle yetişmiş olduklarını iddia ediyordu.
Şeytan bana en zayıf noktamdan saldırmıştı: Cinsiyetimin kısıtlamalarını anlayamayışım.
Bütün gerçek arayışlar, yarılmış meyvelerin kan salıverdiği ve yarıya bölünmüş bir meyvenin bütün gezginlerle hacılar için ağzına kadar dolu bir kâse oluşturduğu bu bahçede son bulur. Meyveden yemek bahçeyi terk etmek demektir; çünkü meyve başka şeylerden, başka özlemlerden söz eder. Bu yüzden de akşamın alacakaranlığında sevdiğiniz yere veda edersiniz, bir daha dönüp dönmeyeceğinizi bilmeyerek, bir daha asla bu şekilde dönemeyeceğinizi bilerek.
Her şeyi aynı şekilde gördüğümüzü hayal ederdim, ama hep ayrı gezegenlerdeydik.
Hainliğin farklı türleri vardır, ama ihanet nerede olursa olsun ihanettir.
Evden uzakta oluşumun ikinci yılında tesadüfen ona rastladım. Ona baktım, durdum ve nasıl olup da bir ilişkimiz olduğunu merak ettim; oysa beni bıraktığında kanım zehirlendi sanmıştım. İçimden onu silkmek, sokağın ortasında bütün giysilerimi çekip çıkararak Bu vücudu hatırlıyor musun? diye haykırmak geldi. Zaman bütün hisleri köreltir. İnsanlar unutur, sıkılır, yaşlanır, başını alıp gider. Tarihsel olarak söylemek gerekirse, aramızda zaten pek bir şey olmadığını söyledi. Ama tarih düğümlerle dolu bir sicimdir, yapabileceğiniz en iyi şey ona hayran kalmaktır ve belki de biraz daha düğümlemek. Tarih sallanacak bir hamak ve oynayacak bir oyundur. Bir kedi beşiği. O tür duyguların öldüğünü söyledi, vaktiyle bana duyduğu şeylerin. Ölü şeylerin belli bir baştan çıkarıcılığı vardır. Ölü olana kötü muamele edilebilir, onu değiştirir ve yeniden boyarsınız. Şikayet etmez. Sonra güldü ve belki de olup bitenleri zaten çok farklı gördüğümüzü ve benim gördüğüm şeklinin iyi bir hikaye oluşturacağını söyledi, onun görüşü sadece tarihti. Mektup saklamadığımı umut ettiğini söyledi, hiç anlamı olmayan şeylere bağlanıp kalmak saçmaydı. Sanki mektuplarla fotoğraflar işi daha gerçek, daha tehlikeli hale getiriyormuş gibi. Ona olup bitenleri hatırlamak için mektuplarına ihtiyacım olmadığını söyledim.
Emin olduğum bir şey var, ihanete uğramak istemiyorum fakat ilişkinin başlangıcında bunu kayıtsızca söylemek bir hayli zor, çünkü sadakatsizliğin farklı türleri vardır ama ihanet nerede olursa olsun ihanettir. İhanetle, sizin tarafınızda olma sözü verip sonra başka birinin tarafında olmayı kastediyorum*
Denizleri geçerdim ve güneş çarpmasına tahammül ederdim, sahip olduğum her şeyi verirdim ama bir erkek için değil, çünkü onlar mahveden olmak istiyor, asla mahvedilen değil. Bu yüzden de romantik aşka uygun değiller. İstisnalar var ve umarım mutludurlar.
vahşi, beni ölüme kadar sevecek, aşkın ölüm kadar güçlü olduğuna inanacak ve ebediyen benim tarafımda bulunacak birini istiyorum. Beni mahvedecek ve benim tarafımdan mahvedilebilecek birini. Romantik aşk cep kitabı biçiminde sulandırıldı ve binlerce, milyonlarca sattı. Bir yerlerde hala özgün halinde, taş tabletlere yazılı.
Benim bir teorime göre, önemli bir seçim yaptığınız her seferinde geride bıraktığınız parçanız yaşayabileceğiniz öteki hayatı devam ettirir.
Hiç geri dönmeyi düşünmedin mi?
Aptalca soru. Geri dönerken yolunu bulmana yardımcı olan iplikler vardır ve seni geri getirmeyi amaçlayan iplikler. Zihin döner dolaşır, o çekime gelir. Ben geri dönmeyi hep düşünüyorum.
Aptalca soru. Geri dönerken yolunu bulmana yardımcı olan iplikler vardır ve seni geri getirmeyi amaçlayan iplikler. Zihin döner dolaşır, o çekime gelir. Ben geri dönmeyi hep düşünüyorum.
Oysa benim gözümde erkekler evde bulundurulan cinsten bir şeydi, öyle aman aman ilginç değillerdi.
Şeytan bana en zayıf noktamdan saldırmıştı: Cinsiyetimin kısıtlamalarını anlayamayışım.