İçeriğe geç

Kırmızı ve Siyah (3 Cilt – Tam Metin) Kitap Alıntıları – Stendhal

Stendhal kitaplarından Kırmızı ve Siyah (3 Cilt – Tam Metin) kitap alıntıları sizlerle…

Kırmızı ve Siyah (3 Cilt – Tam Metin) Kitap Alıntıları

Ah! Yakında ya açlıktan ya da insanların bu kadar katı yürekli görmenin mutsuzluğundan öleceğim.
Bir adamı yetenekli mi buluyorsunuz? İstediği her şeyi, giriştiği her işi engelleyin. Gerçekten yetenekliyse, bu engelleri yıkmayı ya da aşmayı bilecektir.
Geçmiş mutluluğun anıları Julien’in kafasına üşüşüyor, aklın ortaya koyduğu bütün işleri hızla yıkıyordu.
Akıl bu tür anılarla boşuna boğuşuyor, en ciddi çabaları bile onların çekiciliğini artırmaktan başka işe yaramıyordu.
— Şu vazo, dedi Julien, bir zamanlar yüreğime hâkim olan bir duygu gibi tamir edilemez bir şekilde parçalandı; o duygunun bana yaptırdığı bütün çılgınlıkları bağışlamanızı rica ederim, dedi ve çıktı.
Gözüpek ve kibirli kişiliklerde kendine kızmakla başkalarına diş bilemek arasında yalnız bir adım uzaklık vardır, o zaman da öfke nöbetleri tam bir haz kaynağıdır.
Artık sizi sevmiyorum mösyö, çılgın düşgücüm beni yanıltmış
Aşk ve acıyla aklı başından giden Julien bu söz üzerine kendini savunmaya girişti. Bundan daha saçma bir şey olamazdı. Hoşa gitmemenin savunması olur mu?
Kafada yaşanan aşk gerçek aşktan daha akılcıdır elbet, ama o ancak anlık coşkulara kapılır, kendini gereğinden çok tanır, sürekli yargılar, insanın aklını başından almak şöyle dursun, hep düşünceye dayanır.
“Girişildiği sırada aşırı görünmeyen büyük eylem var mıdır? Böyle bir eylem ancak tamamlandığı zaman insanların çoğuna olası görünür.
Benim yol çantamda el yazısıyla, belki altı cilt tutar aşk mektubu var. Her türlü huyda kadın için mektup bulunur.
Ben canlı bir cenazeyim, dostum, artık benden bir şey beklemeyin. Bırakın, ben yolun kenarında ölüp gideyim.
Paranın, öncelik hakkının ya da haçın dışındaki her şeye karşı en hoyrat duyarsızlık ve kabalık, kendilerine aykırı gelen her türlü akıl yürütmeye duyulan nefret, onun gözünde çizme giymek ve fötr şapka takmak gibi bu cinse özgü nitelikler olup çıkmıştı.

(Romanda geçen Madam de Renal karakterinin gözünden erkekler)

İşte uygarlığınızın güzelim mucizesi! Aşkı en sıradan iş haline getirdiniz.
Ciddi bir işle ilgilenmeye kalktığında zihni onu yüzüstü bırakıyordu; daldığı işten bir çeyrek sonra yüreği çarparak, kafası allak bullak olmuş bir halde uyanıyor, tek bir şey düşlüyordu: Beni seviyor mu?
Tutku ne kadar gizlenirse gizlensin,
Çok karanlık bir göğün
Korkunç fırtınaları haber verişi gibi,
Gizli köşeleriyle kendini ele verir.
İşte böyle! Artık beni sevmiyormuş. Sekiz, on gün kadar sevmiş, bense onu ömrümün sonuna kadar seveceğim
Felaket insanın aklını da alır.
Kalbi felaketinin ne kadar aşkın olduğunu kavramıyor; üzüntüden çok şaşkınlık içinde.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Platonik aşk, hiç şüphesiz gerçek aşktan daha çok zeka gösterir
Bütün öbürleri için olsa olsa bir BELKİ’yim…
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Çok garip, giyotine gitmek fiili bütün zamanlarda çekilemiyor: İnsan, giyotine gideceğim, giyotine gideceksin diyebilir, ama giyotine gittim diyemez.
Herkes ölümü kendince karşılar…
Sen hangi partidensin peki?
Hiç birine mensup değilim. İşte felaketim de bu oldu zaten. Tüm politikam şundan ibaret: Musiki ve resim aşığıyım ben. Güzel bir kitap, benim için önemli bir yaşantıdır. Yakında yirmi dört yaşında olacağım. Peki daha ne kadar yaşayacağım? On beş, yirmi, olsa olsa otuz yıl. Otuz yıl sonra, bakanlarımızın günümüzdeki bakanlardan biraz daha akıllı insanlar olacaklarına inanmak istiyorum.
Artık onun için hayatta hiçbir zevk, neşe kalmadı, içini parçalayan umutsuzluğun bıçak gibi batmasından başka bir şey hissedemiyor.
Dehanın baş vasıflarından biri, bayağı insanların açtığı yolda sürüklenip gitmeye razı olmamaktır.
Çağımız öyle bir asır ki doğru yolu kaybedenler bile iç sıkıntısından kurtulamıyor.
Sanırsın ki tahtından inen bir kraliçe.
Hayat denilen bu bencillik çölünde herkes kendine bakmalı.
İnsanlar ekmeklerini elde eder etmez, kibirlerinin esiri oluyorlar.
Evet, para kazanıyorlar, şan şöhret onlarda, ama benim de yüreğim asil.
Sarsılmaz bir inancın doğruluğuna bağlı kalırsan düşmanların er geç bozguna uğrayacaktır.
Güzelliğine hayranım, ancak aklından korkuyorum.
Ah! Yakında ya açlıktan ya da insanların bu kadar katı yürekli görmenin mutsuzluğundan öleceğim.:
Seni seviyormuş gibi davranmalarının amacı, senden daha fazla nefret etmek olacak.
Cesaretimden söz edecek kadar alçalmayacağım
Be­nim ma­yam, bü­yük adam­lar ma­ya­sı de­ğil, zi­ra ben se­kiz yı­lı­mı ek­mek pa­ra­sı ka­zan­ma­ya har­car­sam gö­rül­me­miş iş­ler için ge­re­ken az­mi, o yü­ce az­mi yi­tir­mek­ten kor­ku­yo­rum.
Sığ fikirlere öyle alışılmış ki, zihinleri azıcık harekete geçiren bir düşünce kabalık gibi görünüyor. Konuşurken yeni fikirler üreten birinin vay haline!
Bir insanın gözünüzde değeri olup olmadığını anlamak için, arzuladığı, giriştiği her işin önüne engel çıkarın. Gerçekten değerli biriyse, bu engelleri aşmayı ya da çevresinden dolanmayı bilecektir
Neden altı hafta önceki gibi aynı görüşte olmam isteniyor acaba? Öyle olursa düşüncem bana hükmeder.
“Büyük tasarıları olan kararlı bir zekanın,sıradan insanların incelikten yoksun aklı üzerinde hakları vardır.”
“Ona karşı duyduğum aşırı sevgi yüzünden cezalandırılmam gerek, aşırı sevmektir böylesi!”
Birbiriyle ilişiksiz sözler, yalnız tesadüfün eseri buluşmalar, gönlünde biraz olsun ateş bulunan, hayal sahibi bir adamın gözünde şüphe götürmez birer delil olup çıkıverir.
kenarındaki çitlerde diken var diye var diye bir yolun güzelliği azalır mı? Yolcu kötü dikenleri kendi hallerine bırakıp yoluna devam eder.
o okyanusun ortasına bırakılmış bir teknede tek başınaydı sanki.
Ah elimdeki tek silah bu! diyordu kendi kendine,
Başka bir dönemde yaşasaydım, ekmeğimi ancak düşman önünde dil dökerek kazanabilirdim!
Bu ne gürültü! İşi başından aşkın ne çok insan! Yirmi yaşındaki bir kafada gelecekle ilgili ne çok düşünce! Aşk konusundaysa bu ne dalgınlık!
BARNAVE
“Hakikati sevdim… Peki, şimdi nerede? İki yüzlülük ya da en azından şarlatanlık en erdemli kişileri, en soyluları bile pençesine almış;” dudakları tiksintiyle bir üzülmüştü. “Hayır, hayır, insan insana güvenemez.”
Bu Yüzyıl herşeyi altüs etmek için gelmiş. Kargaşaya doğru gidiyoruz.!
Kalbe dokunmasını biliyorlar ama kırarak.
Ruhu yıldızlarda süzülüyordu.
İnsanlarla konuşurken duyduğu mutluluğun yarısı uçup giderdi.
Ah! Her şeyin nedeni hiç kimse tarafından yeterince değerli bulunmamam!
İnsan bilgin olabilir, becerikli olabilir, ama ya yürek! Yüreklilik öğrenilmez.
“Benim gibi adı sanı bilinmeyen, on beş günde unutulacağından emin bir varlığın rol yapmaya kalkması, itiraf etmeli ki, büyük nir kandırmaca olur.”
Yaşam tarzıma karışmayın. Sizin o küçük endişeleriniz, gerçek yaşamla ilgili ayrıntılarınız canımı sıkıyor, daldığım düşleri sekteye uğratıyor. Herkes ölümü kendince karşılar; ben de kendi tarzımla düşünmek istiyorum.
Güzel bir yol daima güzel kalır. Etrafında dikenli çalılıklar olsa bile.
Sözcükler her anlama geliyor, hiçbir şey anlatmıyordu.
“Kibir yüreğindeki aşkı sildi besbelli,”
Eşitlik olmazsa aşk da olmaz.
Gözlerini gözlerime sabitlemiş, bana başka birine duyduğu sevgiyi anlatıyor.
Bağının üstündeki kayalardan uçmuş olan bir atmaca ara sıra gözüküyor ve gökte geniş daireler çiziyordu. Julien’in gözleri bu yırtıcı kuşu iradesine bağlı olmayan, içinden gelen bir hareketle takip ediyordu. Onun sakin ve kudretli hareketlerine hayran hayran bakıyor, kuvvetine, yalnızlığına gıpta ediyordu.
Çünkü günümüzde gülmek bile ciddi bir iş sayılıyor.
Her gerçek tutku yalnız kendisi ile meşguldür.
Kimi şeylerin acısını çeken çağdaş insanlar bu türden acıları bir masal kitabı okurken bile insanın içindeki her türlü hazzı kötürüm eden bir dehşetle anımsarlar.
Bir cesedim ben azizim, benden hiçbir şey beklemeyin. Bırakın, yolun kıyısında öleyim
Ruhun saf kalması, kinin verdiği her türlü heyecandan uzak bulunması, gençliğin ömrünü uzatan şeylerdir.
Dünya çocuklarının kendini beğenmiş şerefi, insanı onca günaha ve hatta sık sık suçlara yöneltir.
İki yanındaki çitler dikenli diye bu yol güzelliğinden mi kaybeder? Yolcu yolunda gider, dikenler de yolcunun canını acıtacağım diye beklediğiyle kalır.
”Aşk eşitlik doğurur, ama onu bulmaya çalışmaz. ”
Gülen yüzlere alışkınsınız. Ama bunlar yalanın maskeleridir. Gerçek ciddidir dostum.
İzin verir misin? Gitmeyip kalayım ve seni sadece kardeşinmişim gibi seveyim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir