İçeriğe geç

Yitik Bir Aşkın Gölgesinde Kitap Alıntıları – Mehmed Uzun

Mehmed Uzun kitaplarından Yitik Bir Aşkın Gölgesinde kitap alıntıları sizlerle…

Yitik Bir Aşkın Gölgesinde Kitap Alıntıları

Kitap ve müzik. Ruhları mest eden iki şey.
Yürekleri buluşturan dil. Birlikte olmanın bahanesi
dört ses sayesinde yaşam hâlâ yaşamdır; kalplerin,
kadınların,
müziğin ve suyun sesi.
Çaresizliğin gözü kör olsun!
Kitaplardan öğrendi insanların hem bilgin becerikli cömert kadirbilir hem de namert küçük sahtekar cahil çirkin ve düşman olabileceklerini.
Asıl felaket umutsuzluktur. Umudu elden bırakmamalı.
Kitap:
Eşsiz sevgili,
Dilsiz dost,
Bilginin yol arkadaşı..
Spas ji Yezdanê mezin re, ji dinya û jîyana xweşik re, ji heval û dostan re, ji Bavo , bavê Xezalê re.. spas.
Şiir, yaşamının diğer adı. Ona göre yürek ve şiir; en güzel birliktelik, bilgi ve duyguların birlikteliği.
Gözleri; cennete giden yolda iki kapı.
asıl felaket umutsuzluktur. Umudu elden bırakmamalı.
Mirim, hayatı yaşanılır kılan dört sesin varlığıdır.
Yüreğin sesi, kadının sesi, müziğin sesi ve suyun sesi.
Burayı çok severim; çok gelirdim buraya. Sıkıldığımda, üzüntülü olduğumda buralara gelir, mezarlıkta dolaşırdım. Neden bilmem; mezarlıkları, mezarlıklardaki sessizliği severim..
Yüreği yanık, yüreği yaralı bir adam..
Kimlik sahibi olmalıyız..
Ustalarım, dostlarım, çocuklarım..
Aynı şeyleri düşünen insanların, dünyanın neresinde olursa olsun aynı şeyleri yaşayıp hissettiklerini kitaplar sayesinde öğrendi..
Kitaplar, kendine özgü kokuları ve tozlarıyla.
Allaha binlerce şükür. Güzel talihe binlerce şükür
Kitap. Kitapların dünyası.
Sihir ve keramet dolu bir dünya.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Her şey gibi aşkın da kuralları var.
O kurallardan kaçış mümkün değil..
O kahküller, o sırma saçlar başkasının parmakları arasında. Sıcak gözlere değen yabancı dudaklar, sütbeyaz bedende dolaşan yabancı parmaklar. Hayır, hayır. Peki siz ne dediniz? Yüreğinize ne düşürdünüz? Ne düşündünüz?
Karanlık odada yalnız düşünüyor; yalnızlığı düşünüyor, özlemi..
Bitmez dert ve belalara karşı sıcak bir sığınak.
Ama ne zaman?
Kitap ve müzik. Ruhları mest eden iki şey..
Geçmiş zaman olur ki hayali cihana bedel..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aşk âşığı..
Siz ne iyi arkadaşlarsınız
Mirim bir gün bana gelin. O gün nişanlımı da görürsünüz. O güzeldir mirim, güzel. Sadece bu sözcüğü yakıştırıyorum ona: Güzel Her şey kendi tadında güzeldir. Onun için tatlar, fazla sözle ne haram edilmeli, ne ziyan..
O bahtiyar yürek gül ister, ona gül yakışır..
Neden bu kahrolası dünya her gün gözyaşlarıyla yıkanıp, yüreği yanıkların, çaresizlerin yakarışlarıyla, inlemeleriyle kurulanıyor. Niçin ?
Vicdan: güzel bir öykü ancak unutulmuş bir kitabın sararmış sayfalarına yazılmış
Kitap. Rakipsiz sevgili. Dilsiz dost. Bilginin yoldaşı..
uçmaya başlamış yürek gül ister. O bahtiyar yürek gül ister,ona gül yakışır.
Mirim, hayatı yaşanılır kılan dört sesin varlığıdır: Yüreğin sesi, kadının sesi, müziğin sesi ve suyun sesi.
Bir tek ebedi sessizlik kalıyor.
Sadece ebedi sessizlik.
Kitap, onun hayatı, zenginliği, her şeyi…
Hep değişime ve insanların kendi kişisel tarihlerini kendilerinin yazdığına inandı.
Siz de biliyorsunuz ki, bilmek ayrı şey anlamak ayrı şeydir. Anlamak, bilmekten daha yakıcıdır. Çok yakıcı. Bazı şeyler vardır ki, yaşamadan anlaşılamaz
Her gün yeni şeyler öğrenmenin merakıyla okudu.
Güçsüzler her zaman kurbandırlar.
Karanlık, çaresiz ve dar günlerde dostlar azalır.
Sizde biliyorsunuz ki; bilmek ayrı şey anlamak ayrı şeydir. Anlamak, bilmekten daha yakındır. Çok yakıcı. Ve bazı şeyler vardır ki, yaşanmadan anlaşılmaz…
Öyle kısacık anlar vardır ki bütün bir hayatı altüst edebilir. Bazen bir gün, yıllarca acı çektirecek kadar derin izler bırakır yaşamda. Bazı haberler vardır, mermi olup yüreği deler geçer; ardında kocaman bir yara bırakır.
Ezilenlerin yürekleri çabuk tanışır ve tez buluşurlar.
Eğer insan bir tarihe sahip olmak istiyorsa, bir hayvan gibi tarihsiz olmak istemiyorsa, o zaman güçlüklere katlanmayı ve tarihi değiştirmeyi bilmeli.
“Aşk ateşine; ne ölüyor ne de ayakta kalabiliyorum…”
Aynı şeyleri düşünen insanların, dünyanın neresinde olursa olsun aynı şeyleri yaşayıp hissettiklerini kitaplar sayesinde öğrendi.
Önce birbirini görmek, sonra aşk nöbeti, sonra yüreğinin kanatlanması, sonra nişanlanmak ve şimdi de evlenmek. Her şey gibi aşkın da kuralları var. O kurallardan kaçış mümkün değil. Doğru değil. Sınırsız bir aşk, kuralsız…
Kitap ve müzik. Ruhları mest eden iki şey. Yürekleri buluşturan dil.
Bazıları aşk nöbetine yeni tutulmuş, bazıları aşkın ne olduğunu bile bilmeden çoluk çocuk sahibi.
Elbette savaş yaşam içindir ama ölüm de yamaçta dolaşır.
“Geçmiş zaman olur ki hayali cihana bedel.
Düşüncenin yaratılmasında, birbirinin ikizi iki cevher vardır.
Biri iyilik, biri kötülük, hem düşüncede, hem konuşmada
Bilge kişi iyiliği seçer, işte, düşüncede ve konuşmada
Her şey kendi tadında güzeldir. Onun için tatlar, fazla sözle ne haram edilmeli, ne ziyan.
Hey geldi dünya, av ve avcıların dünyası!
Hey, büyük balıkların dünyası!
Evet, ölmeyen umutlar…
Mirim bildiğin gibi güzelliğin ölçüsü yoktur. Kişilere göre değişir. Güzelliğin tasviri de o kadar kolay değil. Çoğu zaman yerinde de değil. Sözcüklerle anlatılmaz.
Bu rüya hep böyle devam etse, hiç bitmese…
Hayat hep böyle çelişki ve çatışmalarla mı geçecek?
Unutma herkes yuvasında mutludur.
“Her şeye rağmen, ölüme, sürgünlüğe, uzaklığa, özleme rağmen yaşamak güzel şey.”
Peki yüreğin sesi nerde? Biliyor, yürek toprağında vatanında ses verir.
Yeni bir şehir bulamazsın, yeni denizler yok, arkandan gelir şehir…
“Mirim, hayatı yaşanılır kılan dört sesin varlığıdır. Yüreğin sesi, kadının sesi, müziğin sesi ve suyun sesi.”
Neden bu kahrolası dünya her gün gözyaşlarıyla yıkanıp, yüreği yanıkların, çaresizlerin yakarışlarıyla, inlemeleriyle kuruluyor. Niçin?
Aşk Üç harf, A-Ş-K. Küçücük bir kelime. Ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. Tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem..
Herkes intikam peşinde. Kin ve korku birbirine karışmış..
Herkes çıkarının peşinde. Bugün, insanların birbirini yeme ve gözünü oyma günüdür. Büyük balık küçük balığı yutuyor ve bu normal karşılanıyor..
Tank, top, para ve petrol sesinin her yeri istila ettiği bir dünyada, aynı dünyanın yaşanan musibetleri seyre çıktığı bir zamanda, yaşamın bu kadar ağırlaştığı bir dönemde, vicdanın sesi nerede?
Şiir, yaşamın diğer adı..
Gülümsemede derin bir keder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir