İçeriğe geç

Uzakta Kitap Alıntıları – Mine Soysal

Mine Soysal kitaplarından Uzakta kitap alıntıları sizlerle…

Uzakta Kitap Alıntıları

Ali İsmail’in çırpınan yüreğinden taşan elem, Erdo’nun elinden koluna, kolundan omuzlarına, ordan boynuna ve tüm yüzüne yayıldı; yanan gözlerinden süzülen bir damla yaş toprağa karıştı. Yeryüzü acıdı.
Oysa Azra’dan dinledikleri gitgide daha çok merakını çeliyordu. Bir seferinde, Senin İstanbul’un daracık, Dünya, demişti Azra ona. Senin kullandığın ışıltılı İstanbul’un dışında hiç bilmediğin koskoca bir kent var. Yaşama hakkının pamuk ipliğine bağlı olduğu, iyilikten, adaletten uzak bir kent; tıpkı ülken gibi!
Ne gün ne gece bitmek bilmiyor, ruhu durmadan işleyen hızara kapılmışçasına parçalanıyordu.
Bundan sonra kaçmak da önüme sunulanı kabullenmek de istemiyorum.
Kimliklerinin önemsiz olduğu, mucizelere muhtaç olmadıkları adil bir dünyada rastlaşmayı çok istedi.
Seni tanımıyorum ama senden çekinmiyorum da. Belki bu yüzden nasıl birisin, merak ediyorum.
Ben hayatımda hiçbir şeyi kendim seçmedim, sunulanı yaşadım sadece.
Uyku adildi. Uyku onları eşit ve bir kıldı.
Yol bu kadar yakınken bu hasretlik neden?
Her şeye razı olmak öyle kolay değildi.
Yaşamlarının aslında pamuk ipliğine bağlı olduğunun hiç farkına varamamıştı.
Ağırlıklardan kurtulmak gerek. Onca yıldır biriktirdiğim bu ağırlıkla devam edemem. Zamanı gelmedi mi sence de?
Bu külrengi düzenden uzakta
Fenikeli martılar olmalı
Sevişen,
Sevişmeyi düşünmeden.

Cevat Çapan

Öyle uzaktan seviyorum seni
Elini tutmadan,
Yüreğine dokunmadan,
Gözlerine dalıp dalıp gitmeden

Cemal Süreya

Gitme ki günlerimiz, gecelerimiz olsun.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Bu ölüm öyküsü sanki hiç bitmeyecek, onu da içine çekiverecekti.
-Sana geldim.
-Onca yoldan bana geldin ha!
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Kendini hiçbir yere ait hissetmiyordu.
yola gitmek her şeye bedeldi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gitmek fikri, üstü yemiş dolu bereketli bir ağaçtı.
Ayrılık, ölümle eşmiş demek ki. Ayrılık da ölüm gibi görememek, dokunamamak, konuşamamak, ne yaptığından, neyi hayal ettiğinden habersiz yaşamak demekti.
Boşluğa konuşmanın yararı yoktu.
Etine, kemiğine sinmişti bu korku; korku kendisi olmuştu.
Sevgiliden ayrı düşmek gurbetin en karanlık, en bel büken yanıydı
Kimseyle konuşmaya hevesi yoktu.
yanan gözlerinden süzülen bir damla yaş toprağa karıştı. Yeryüzü acıdı.
Anamla saltanatım meğer buraya kadarmış.
Eğlenenleri sadece izleyerek sevinç biriktirmenin ustasıydı o.
İnsanları yalan söylemek zorunda bırakmaktan nefret ediyordu.
Zihninden kalkan kuşlar bir daha geri konamıyor, savrulan düşünceleri bir daha toparlanamıyordu.
Olanaksızlığını bilmek hayal etmesini engellemiyordu.
Dışarıda tanımadığı bir dünya vardı ve o, bu dünyaya ait olmadığının farkındaydı.
Gurbetin iyisi, kötüsü yoktu. Gurbet uzaklaşmaktı, gurbet tek başınalıktı, gurbet gurbetti.
Her kitabın insana dokunacağı zaman belli olmaz, aynı hiç olmaz.
Yalnızlığından kurtulmak için büsbütün yalnız kalmaya çalışması
Kapana kısılmışlık da yalnızlık da yorgunluktan beterdi.
Herkes kendi çantasını taşır oğlum. Çantasını taşımaktan aciz olan hayatı nasıl taşır bir düşünsene.
“Yüzüm gülmeye üşenir
Gözümden yaşlar boşanır
Sen yokken nasıl yaşanır
Niçin benden uzaktasın “
Şiir böyle bitiyor “yüzüm gülmeye üşenir. “
Benim yüzüm gülmeye hep üşendi, senin yüzün hiç üşenmesin be
Kimliklerinin önemsiz olduğu, mucizelere muhtaç olmadıkları adil bir dünyada rastlaşmayı çok istedi.
Uyku adildi. İkisine de aynı güçle el verdi, ikisini aynı şefkatle bağrına bastı, kolladı. Uyku onları eşit ve bir kıldı.
Görmüyor musun ülkenin halini? Tahsilli dolu ortalık da n’oluyor?
Kendi geleceğine yürümekten ne denli kaygılıysa, şiirlerin benliğinde açtığı patikalarda yürümekten de o denli huzur duyuyordu.
‘Ayrılık ölümle eşmiş demek ki,’ diye geçti aklından. Ayrılık da ölüm gibi, görememek, dokunamamak, konuşamamak, ne yaptığından, neyi hayal ettiğinden habersiz yaşamak demekti. Öleni, insan daha çok özlese de daha az merak ediyordu, biliyordu. Ama ayrılık öyle değildi. Deli bir merak korkuyu alaşağı ediyor, onun yerine tırmanıp dağları bekliyordu.
Bir hayal yerde, öbür hayal gökte kalmış, birleşmemişti.
Gurbetin iyisi, kötüsü yoktu. Gurbet uzaklaşmaktı, gurbet tek başınalıktı, gurbet gurbetti.
Belki de gurbet dedikleri buydu. Sevdiklerinden uzakta yaşamayı öğrenmek, yerlerini yeni insanlarla doldurmaktı gurbet.
Her kitabın insana dokunacağı zaman belli olmaz..
Bir seferinde, Senin İstanbul’un daracık, Dünya, demişti Azra ona. Senin kullandığın ışıltılı İstanbul’un dışında hiç bilmediğin koskoca bir kent var. Yaşama hakkı pamuk ipliğine bağlı olduğu, iyilikten, adaletten uzak bir kent; tıpkı ülken gibi!
Çileli hayatına iyilik ekmek için gülümser, gülümsediği sürece güçlü olacağına inanır, gülümsemezse hayatları hepten yarım kalacak sanırdı sanki.
Aynı şey oldu! İçinde karşı konulmaz, dimdik bir özlem hortladı. Dünkü gibi, evveli günkü gibi. Bunaltan bir sıkıntıya bulanmış keskin bir hasretlik duygusuydu bu.
Feride Mete’ye şöyle diyor: “Eski saatlerin zemberiği vardır, bilir misin Mete? Zembereği boşaldı mı saat çalışmaz sapıtır. İşte şimdi de öyle. İnsanlığın zembereği boşaldı, bozulduk. Yeniden kurulmamız gerek.”
Azra’ nın sık sık Bizim insanımız İyidir be! deyişi geldi. Azra doğru söylüyordu
Zamanı gelir elbet, sıkma tatlı canını, demişti ona. Her kitabın insana dokunacağı zaman belli olmaz, aynı hiç olmaz.Dilerim senin de, Balıkçı(Halikarnas) yazarı okuma zamanın gelir.
Hiçbir şey eskisi gibi kalamıyor bu kentte dedi içinden
Her zamanki gibi çevrelerinde konuşulanlara kulak asmamak, güne diğerleri gibi nemrut başlamamak iyi geliyordu ikisine de
Sevdiklerinden uzakta yaşamayı öğrenmek, yerlerini yeni insanlarla doldurmaktı gurbet
Sesli düşünme seansı hoşuna gitmişti. Aklından geçenleri kendi sesinden duymak bilinçaltı ile bilinci arasında daha tarafsız bir diyalog kurulmasını sağlamıştı sanki
Herkes kendi çantasını taşır, oğlum.
Çantasını taşımaktan aciz olan hayatı nasıl taşır bir düşünsene.
Benimkisi Dünya hali işte! Boş ver, geçer
Ne okumak istiyorsun?
Öğretmenlik
Zor iş be! Yani çocuklarla uğraşmak zor olmalı.
Gurbetin iyisi kötüsü yoktu. Gurbet uzaklaşmaktı. Gurbet tek başınalıktı. Gurbet gurbetti.
O uzun gecede sabaha karşı uykuya dalmadan önce son düşündüğü şey bu sorunun cevabı oldu. Gurbetin iyisi kötüsü yoktu. Gurbet uzaklaşmaktı, Gurbet gurbetti.
Yolcu yolunda gerek
Ne okumak istiyorsun?
Öğretmenlik
Zor iş be! Yani çocuklarla uğraşmak zor olmalı.
Gurbetin iyisi, kötüsü yoktu.Gurbet uzaklaşmaktı, gurbet tek başınalıktı. Gurbet gurbetti.
Sevdiklerinden uzakta yaşamayı öğrenmek, yerlerini yeni insanlarla doldurmaktı gurbet.
Azra’ nın sık sık Bizim insanımız İyidir be! deyişi geldi. Azra doğru söylüyordu.
Hiçbir şey eskisi gibi kalamıyor bu kentte dedi içinden.
Her zamanki gibi çevrelerinde konuşulanlara kulak asmamak, güne diğerleri gibi nemrut başlamamak iyi geliyordu ikisine de.
Benimkisi Dünya hali işte! Boş ver, geçer
Herkes kendi çantasını taşır, oğlum.
Çantasını taşımaktan aciz olan hayatı nasıl taşır bir düşünsene.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir