İçeriğe geç

Abdülkadir Geylani’nin Sohbetleri Kitap Alıntıları – Abdülkadir Geylani

Abdülkadir Geylani kitaplarından Abdülkadir Geylani’nin Sohbetleri kitap alıntıları sizlerle…

Abdülkadir Geylani’nin Sohbetleri Kitap Alıntıları

O tektir, teki kabul eder. O, ortak kabul etmez.
Afiyet, afiyeti terk etmekle, zenginlik, zenginliği terk etmekle, Şifa, şifayı terk etmekle olur. Bütün şifalar, Allah (cc)’a tam teslim olmak, sebeplerle bağı koparmak, kalbinden de sahte ilahları atmakla olur. Şifa, sadece dil ile değil, kalple Allah’ı birlemededir.
İşlediğin günahtan dolayı, Allah (cc)’ın rahmetinden ümit kesme. Bilakis dindarlık giysindeki necaseti, tevbe suyu ile yıka ve tövbe et. Tevbende ihlas üzere sebat et. Tövbeni de marifet kokusuyla tütsüle.
“Seni unutmayanı unutma. Bir an bile senden uzak olmayan için gaflete düşme.”
Allah (c.c) kullarından birinin hayrını isterse, o kuluna ilim öğretir, sonra da o kuluna amel ve ihlas ilham eder. Böylece onu kendine yaklaştırır. Onu yakınlık ve irfan sahibi yapar. O kişiye, başkasına değil, sadece kendine ait olan gönüllerin ve sırların ilmini öğretir. Allah (c.c), onu kendine Musa (a.s)’ı seçtiği gibi seçer.
Allah (c.c) ile, ilmiyle amel eden her kişi için, kalbini Allah (cc)’in huzuruna sokacağı bir kapı vardır.
Mümin hem dünya, hem de ahiret için çalışır. İhtiyacı kadar dünyası için çalışır. Bir yolcunun azığı kadar ondan alır, fazlasını elde etmek için uğraşmaz.
Yerini bilmeyene kader yerini bildirir
Abdulkadir Geylani
Ey, nefsleri hasta olanlar! Nefslerinizi tabibe teslim ediniz.
-Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem aramızda bulunduğu müddetçe, hayât bize mihnet, meşakkat ve sıkıntı getirmekden geri durmadı. Ne zaman ki o vefât ederek aramızdan ayrıldı, hayât da nimetlerini bol bol saçmağa başladı. Allah Resûlünü sevmenin şartı; Allah’a muhtaçlık duygusu, mihnet, meşakkat ve sıkıntıdır. İzzet ve Celâl sahibi Allah’ı sevmenin şartı da musîbet ve belâlardır
Sevilene tabi olmak, muhabbetin şartındandır.
Zenginlik,
Azîz ve Celîl olan Allah’ın sevgisine bağlanmak ve bu sevgi ile bütünleşmektir.

Fakirlik ise,
Allah’tan uzaklaşmak ve kendini O’ndan gayrı varlıklarla zengin saymaktır.

Kalp ve sırrın berraklığı, ilim öğrenmek ve öğrenilen ilimle amel etmek, amellerde ihlaslı olmak ve hakkı istemede doğru olmakla gerçekleşir.
dünyadaki nasibin gelir seni bulur.
Allah (cc)’ı seven O’nu bulduktan sonra başka şeyleri ne yapsın?
Sabret ve kalbinle, sırrınla, ruhunla Allah (c.c)’ın yakınlık kapısına varıncaya kadar amel et.
Sabredilen imtihan, her hayrın temelidir.
Kendin hakkındaki bilgin az olunca, diğer insanların kıymetini bilmen de az oluyor. Dünya ve neticesi hakkındaki bilginin azlığından dolayı, ahiret ve neticesi hakkında da cehalete düşüyorsun. Ahiret hakkında bilgin az olduğundan dolayı da, Allah (c.c)’ı bilmiyorsun.
Şeriatin terbiye etmediği kimseyi, kıyamet gününde cehennem ateşi terbiye eder.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Allah (c.c)’ın huzurunda edepli olunuz.
İbadeti elden bırakmadan çalışmaya koyulunuz
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Siz büyük işler için yaratıldınız, ama haberiniz yok.
Allah (c.c)’tan başkasını seven bir kalbin, hiçbir geleceği yoktur.
Eğer sen o nefse hakim olsan bile, nefsini başı boş bırakma, yoksa o sana hakim olur. Nefsi yıksan bile başı boş bırakma, yoksa o seni yıkar.
Allah (c.c) hastalığı da, devâyı da yarattı. Günahlar hastalıktır. Allah (c.c)’a itaat ise devâdır. Zulüm hastalık, adalet ise devâdır. Hata hastalık, doğru hareket etmek ise devâdır. Hakk (c.c)’a muhalefet etmek hastalık, günah sarhoşluklarından tevbe etmek ise, devâdır.
Az olan iyi bir şey, çok olan kötü şeyden hayırlıdır.
Kalp cahil iken, dil ne kadar âlim olursa olsun faydasızdır.
Kur’an-ı tartışarak değil, yaşayarak ondan öğüt alın. İnanılacak sözler azdır, fakat ameller çoktur. Kur’an’a inanınız, kalplerinizle onu tasdik ediniz ve organlarınızla onu yaşayınız. Size faydalı olan şeylerle meşgul olunuz, akılsız, düşük karakterli insanlara iltifat etmeyiniz.
Allah’ın (c.c) yardımından ümitsizliğe düşme, sen bu mücâhade de sebat ettikçe O’nun yardımı sana gelecektir.
“Bütün amellerini, nimetlere konmak için değil, Allâh rızâsı için yap. Allâhʼın tedbirine, kazâsına ve tasarruflarına rızâ göster. Bunu yaptığın zaman, kendinden vazgeçerek ölmüş ve yeniden dirilmiş olursun. Kalbin diner, huzur bulur.”
Musibetleri gizlemek Arş hazinelerindendir.
Lokmanı, hırkanı ve kalbini temizle o zaman tertemiz olursun.
Hakk’ın kapısını kaybeden kişiler halkın kapısında muhtaç olarak otururlar.
Daha ne kadar ilme çalışacak ve ameli unutacaksın? İlim defterini biraz dür; amel defterini açmaya başla.
Allah’ım! Gıdamız zikrin olsun. Zenginliğimiz ise yakınlığın.. Amin.
Tevekkülü asıl manası odur ki, sebeplere vukuf olmamalı.. Yani işlerde sebebin sözü geçmesin.. Tevhidin de hakiki manası odur ki, iyilik ve kötülükte Hakk’ın kudretinden gayrı kimseye sözü geçmeye..
Görüşü ile giden mutlak batar. Hiçbir alim yoktur ki, bir başka alime muhtaç olmasın, ilminin artmasını istemesin. Hangi ilim sahibi olursa olsun, mutlaka ondan daha alim vardır.
Şükür yolu tutulmadan, bol rızık istemek fitnedir. Sabır olmazsa rızkın darlığı da fitnedir. Şükür, elindekini artırır, seni Rabbine yakın kılar. Sabır ise, kalp bağına ve iman bağına kuvvet verir, manevi yolda yardım eder.
O kimse ki, Allah’ın hükmüne rıza duygusuna sahip olmayı diler, ona gerektir ki; ölümü düşünmeye devam ede.. Ölümü düşünmek, bela ve musibet acılarını hafifletir.
Bâtınsız zâhir, yaratıcısız yaratık olamaz, bina olmadan kapıdan sözedilemez, viraneye kilit vurulmaz.
Hakk Teâlâ’nın sizi sevmesi, size ihtiyacı olduğu için değil, size rahmeti icabıdır. O seni seviyorsa, senin için seviyor; kendisi için değil. Taat üzere olmanı sever, çünkü faydası sana Sana gereken seni senin için sevenle olmak, kendisi için sevenden de uzak durmak
Her kim ki, kalbinde iman taşır, o iman sahibini sever ve her kim ki, küfürle doludur, o da iman sahibine öfke duyar.
Cahile, niçin öğrenmediği sorulur, alime ise, bilgisi ile niçin amel etmediği..
Hakk Teâlâ’nın sizi sevmesi, size ihtiyacı olduğu için değil, size rahmeti icabıdır. O seni seviyorsa, senin için seviyor; kendisi için değil. Taat üzere olmanı sever, çünkü faydası sana Sana gereken seni senin için sevenle olmak, kendisi için sevenden de uzak durmak
Başkasında bulunan bir hatayı def etmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri iman yıkar.
Asıl ölü, dışta diri de olsa, Yaratan namına arzuları yönünden ölebilendir. ölmeden önce ölünüz . İnsana dış varlığı ne önem verir? Bir insan ki, hayatını boş şeylere maddi lezzet, şehvet uğruna harcar, onun hayatının ne manası kalır? Sureti yerinde durur ama neye yarar?
Salih kulları, Hakk idaresi altına alır.
(Araf 196) Hakk Teâlâ iyilerin içini ve dışını saltanatı altına alır, dışlarını da hikmet eliyle terbiye eder
İyi kelam etmek seni aldattı. Dilin güzel söze alıştığı için söyledin ve aldandın; halbuki kalbin hiçbir şeyden anlamaz ve kekeme. Bu hal seni kurtaramaz. Fesahat ve güzel konuşmayı kalp yapmalı. Dilin iyi laflar etmesi faydasızdır. Bu halde nefsin üstüne eğil ve bin defa ağla; halka da bir defa
Kahraman ol, sabırlı kişi kahramandır. Şecaatin, bir anlık sabırdan ibaret olduğu malumdur.
Sana verdiği tecrübe yollu bela, O’na karşı gönlüne soğukluk düşürmesin. Sana yarayanı O daha iyi bilir. O’nun sana gönderdiği bela bir hikmet ve kaideye bağlıdır.
Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
Bakara 216
Sen kendini, O’nun seni düşündüğü kadar düşünemezsin. Bazı büyükler, Hakk Teâlâ’nın kuvvetini, kudretini kendi özlerinde sezip anladıktan sonra bana ne iş kaldı derler.
Bilgisi ve aklı olan Allah’a kulluk eder. Akıllı olanlar, ibadet ve taat yolunu tutanlardır. Cahiller ise, isyankar ve delidirler. İsyankar, Yaratıcının kudret ve kuvvetini bilmez. O yüzden isyan eder, şeytana uyar ve onun uygunsuz hallerine tabi olur. Hakka kafa tutar. Ona bilgi lazımdır, bilgi olsaydı Hakk Teâlâya isyan etmezdi.
Dünyada Allah’ın azabından emin olduğun kadar öbür alemde korku bulacaksın. Bu alemde O’ndan çekinip hata işlemediğin kadar orada emniyet hali bulacaksın.
En çok korktukları şey, hallerinin kötülüğe çevrilmesi ve iyi olan halin değişmesidir.
Kulların övgüsünü bekleyen ve onların kötülemesinden çekinen Hakk’ı gaye edinemez.
O kulum ki, hükmüme razı değildir, tecrübe yollu gönderdiğim belaya sabretmiyor, kendisine Benden başka ilah arasın.
Hadisi Kudsi
İman, kader hükümlerine uyuduğu takdirde ayakta durur: ilahi kaderin her hükmü ona kuvvet verir.
Doğru tevbenin nuru insanın yüzüne vurur.
İyi iş odur ki, yapılan işin övgüsü beklenmeye.
Hz İsa As
Allah (cc)’ı sanatıyla tanıyın.
Sevginin baş şartı uymak, uysal olmaktır. Dik kafa sevilmez.
Yazık sana, dediklerimi anlamıyorsun; Allah, kullarının eli ile sana her şeyi gönderir ve onların eli ile zarar gelecekse yine gelir.
Kalp, Hakk’ın tecelli yeridir. Oraya, O’nun varlığından başkasını sokma.
O salih kişiler âhiretin nimetine tapanı bile sevmezler; sen dünyaya tapar oldun, bakarlar mı yüzüne?
Bu günlerde sana bir şey gelmez oldu. Yola gelmen için biraz daralman lazımdır. Başka türlü olmayacak.
Önce gözünü kapayan perdeyi arala, sonra yalvar. Sen Hak’tan böyle perdeli kaldıkça yaptığın duaya icabet olmaz. İcabet ancak yalvarana olur
Hakk’ın kapısını kaybeden kişiler halkın kapısında muhtaç olarak otururlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir