İçeriğe geç

Giyinmenin Kısa Tarihi Kitap Alıntıları – Mineke Schipper

Mineke Schipper kitaplarından Giyinmenin Kısa Tarihi kitap alıntıları sizlerle…

Giyinmenin Kısa Tarihi Kitap Alıntıları

Bakmak, çoğu zaman, mukayese yapmaktır.
İffet ve hiyerarşi; giysilerin verdikleri mesajları bu iki kriter belirlemektedir.
Herkes barbarlığa alışkın olmadığını söyler. Gerçekten de yaşadığımız ülkenin görüş ve geleneklerinin örneğinden ve fikrinden başka herhangi bir gerçek ve mantığımız yok gibi görünüyor. Bu bakımdan görünen o ki, dün nasılsa bugün de öyle. Kültürel çeşitliliği ve farklılığı kabul etmek bütünüyle aşikâr değildir.
Uzun zamandır uygulanan toplumsal cinsiyet hiyerarşisi süreci nedeniyle, birçok kadın olumsuz benlik imajlarında ve yaşam boyu boyun eğme konusunda zincire vurulmaya devam ediyor.
İnsan dünyasında güzellik, esas olarak kadın cinsiyeti ile ilişkili hale gelmiştir. Bu düşünceye dayanarak dinler, bazen bedenin, saçın ve hatta kadınların elleri ve yüzlerini bütü­nüyle kapalı kıyafetler ve peçe ardına gizleyerek Kaosun Önlenmesi’ni zorunlu kılmıştır. Neden erkeklerin yüzleri, saçları ve sakallarının ortalıkta açıkta bırakılması daha az he­yecan verici olsun ki?
Antopologlar insanların kendi kendilerini süsleme örtme eğiliminin çıplaklıkla ilgili utanç duyma endişesinden ziyade dikkat çekme ihtiyacından harekete geçtiği düşüncesinden yola çıkıyorlar İnsanlar doğal olarak kendilerini başkalarına gösterme eğilimlidirler.
Deniz kabuklarından yapılan süslemelerin kökenleri yaklaşık 75.000 yıl yaşında olduğu tahmin ediliyor.
DNA araştırmacıları kafa bitlerinin vücut bitlerinden önce çıktığını bedeni örten giysilerin utanma sebebiyle değil soğuğa karşı korumayla ortaya çıktığı sonucuna varmışlardır.
Bilinen eski gerçek ayakkabı 5500 yıllık
Antik Yunanca erkek cinsel organına(fascinusi) ait heykeller davetsiz misafirleri kaçırmak, cadılığa , nazara karşı koruyucu bir güç olarak kullanılırdı .
Mano fica hareketi ise kötü ruhları kovmaya hizmet etti
Çıplaklık batı dünyasında yahudilik ve yunan geleneklerinden kaynaklanıyordu
Bekaret statüsu tercih edilirdi
Hristiyanlık cinsellikten feragat edilmesinin , insani tanrıya yaklastirdigina inanıyorlardı .
İlk pantolonu giyen kadınlar sportmen, profesyonel meslek örgütleri koruyucu bir giysi olarak erişmelerini sağladı

1936 İran’da peçe yasaklandı
1957 Tunusda yasaklandı
2014 yılında Avrupa İnsan Hakları peçeyi
iletişimde karşı tarafa engel oluşturduğu başkalarının hak ve özgürlük ihlali gerekçesiyle yasağı onayladı .

Bir arkeologla evlendim çünkü ben yaşlandıkça değerimi daha çok bilir.
(Agatha Christie)
Kadınlar bir yandan fiziksel görünümlerini tamamen toplumsal alandan çekmeye zorlanırken diğer yandan da bedenlerini porno ürünleri olarak sergilemeye zorlanırlar.
Antropologlar, insanların kendi kendilerini süsleme ya da örtme yöneliminin çıplaklıkla ilgili utanç duyma endişesinden daha ziyade dikkat çekme ihtiyacından harekete geçtiği düşüncesine inanarak yola çıkıyorlar.
İnsanlar, bedeni örtmenin kendi kusurlarını gizlediği sırada aynı zamanda kendi güçlü yönlerini vurguladığının farkına vardılar.
Bir cinsiyete ait tüm insanların bedenlerini tamamen örterek kapatmanın, diğer cinsiyetin heyecanını önleyeceğini düşünmek bir yanılsamadır. Kapalı bedenler, çıplak olanlardan daha heyecan verici olabilir.
İktidarda olanlar kuralları dayatırlar ancak tarih boyunca sorgulayan ve isyan eden bireyler de var olmuştur.
Açık veya kapalı kavramları, sadece insanlar için giyindikleri ve çıkarttıkları kıyafetlere sahip oldukları zaman anlamlıdır. Kıyafetler mevcut olmadığında hiç kimse çıplak değildi.
Bedenim benim ve hiç kimsenin onuru buna bağlı değil.
Örtünmeye öylesine alışkın bir hale geldik ki, çıplaklık bir sapmaya dönüştü.
19. yy’da, Napoli başpiskoposu, Vezüv Yanardağı’nın patlamasının sebebinin, kadınların iffetsiz kıyafetlerinden kaynaklandığını ilan etti.
Her şeyi tamamen erwah (Çıplaklık) olarak nitelendirenler, kaçınılmaz olarak her şeyden sürekli olarak uyarılmaktan kaçınamazlar.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir kadın, kendini istekli bir şekilde kapattığı zaman tartışma daha ileri gider. Erkekleri kendilerine karşı korumuş olur. Bu giderek artan köktencilik çizgisini takip ederek, herhangi bir erkeği üzmek istemeyen kadının, kendisini bütünüyle görünmez hale getirmekten başka hiçbir seçeneği yoktur. Toplum içinde kapanmanın seviyesi, bir şekilde anoreksiyayı (iştahsızlığı) anımsatan bir uzak durma eyleminde olduğu gibi kadından geriye hiçbir şeyin kalmadığı noktaya kadar yükselir.
19. yüzyıla kadar çıplak bacaklar, topuklar veya omuzlar, göğüslerden çok daha müstehcen olarak kabul edildi.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Psikologlara göre, daha fazla kapanmanın daha az heyecan uyandıracak olması mantığı, gerçeğe uymuyor. Aksine bunun tam tersi doğru! Şöyle ki, kıyafetlerin altında gizli olanlar, görünür çıplaklıktan daha fazlası için merak uyandırıyor.
İnsanların bedenin daha fazla kısmını saklama eğilimi insanlara utanma ve kıyafet alışkanlıklarını dayatmış olan Hristiyanların ve Müslümanların güçlü etkilerinin sonucudur.
Hollanda’nın kuzeyindeki Frizye’de Bir kadını giydiren adamım onu soymasına izin verilir sözü yaygındır ve halen dünya genelinde işlerin düzeni bu şekilde devam eder.
Öldürmeyi, çalmayı ve ihaneti cesaretle haykırabilir ve cinselliği sadece dişlerimizin arasından fısıldamaya cesaret edebiliriz.
2004 yılının Mart ayında Fransa ilk ve orta dereceli devlet okullarında dini inancı açıkça ortaya koyan tüm simge ve kıyafetlerin giyilmesini yasakladı

18 Temmuz 2010’da Suriye Yükseköğretim Bakanı, kadın üniversite öğrencilerinin yüzlerini bir örtü ile örtmelerini yasaklayan bir kararname yayımladı.

Fransa’da 2010 ve Belçika’da 2011 yıllarında yüzü kapatan giysiler yasaklandı. 2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yüzü gizleyen bir örtünün diğer insanlara karşı bir engel oluşturduğunu ve bunun resmi olarak başkalarının hakları ve özgürlüğü ihlaliyle birlikte yaşama ilkesinin ihlali olarak görüldüğü gerekçesiyle bu yasağı onayladı.

27 Ağustos 1925 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal şöyle konuştu: Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir yemeni, peştamal veya buna mümasil bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya bir yere oturarak yumulur. Bu tavrın mana ve medlülü nedir? Efendiler, medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle bu vahşi vaziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal tashihi lazımdır. (Orijinal kayıtlardan alınmıştır.) 1934’te Türk kadınları oy kullanma hakkına sahip oldu, ayrıca başörtüsü bağlamak devlet memurları ve devlet okullarında yasaklandı ve kamusal alanda vazgeçirildi.
Ne yazık ki psikologlara göre, daha fazla kapanmanın daha az heyecan uyandıracak olması mantığı, gerçeğe uymuyor. Aksine bunun tam tersi doğru! Şöyle ki, kıyafetlerin altında gizli olanlar, görünür çıplaklıktan daha fazlası için merak uyandırıyor.
Eğer penis olmasaydı her şey iyi olabilirdi.
Kapalı bedenler, çıplak olanlardan daha heyecan verici olabilir.
Psikanalistlere göre, hızla gücenmek, güvensiz bir kimliğe ve sağlıksız bir şekilde başkaları tarafından onaylanmaya duyulan bir ihtiyaç olduğuna işaret etmektedir.
Bacaklarını açık tutan erkekler hakkındaki şikâyetler, Atlantik’in diğer tarafında da duyulabilir. Amerikalı kadınlar, internet günlüklerinde ve Twitter’da bundan şikâyet ediyorlar. Erkeklerin toplu taşıma araçlarındaki koltuklara, bacaklarını gererek V şeklinde oturma alışkanlıkları, bacakları yayarak oturma (manspreading) olarak bilinir.
Cinsiyet farklılıkları vurgulandığında her yerde eşitlik korkusu, sadece dini gelenekler ve topluluklarda değil, her köşede gizleniyor.
Gördüğümüz gibi, çıplaklık hakkında yorumlar, kapatılmamış cinsel organlardan başlayarak, görünürde olan ellere ya da saça, açık bir elbiseden itibaren tamamen soyunmuş bir bedene kadar değişir. Bu geniş çeşitlilikteki çıplaklık tanımına tepkiler, kıyafetler ve dikkatle incelenen içerikler kadar değişkendir.
Din adamları, genellikle kutsal metinlerin yorumlarını ve bunlardan yaptıkları alıntıları kendi fikirlerini dayatmak, dini kuralları ve gelenekleri kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirmek için ellerinden geleni yaptılar. Ve günümüzde bu durumun halen devam ettiği yerlerde, gerekçeler dini olmaktan daha çok politik yönden hareket etmektedir. Artık dünya çapında, kadınların daha fazla eğitim almasına rağmen, eski dini gelenekler bir kez daha, tanıdık hiyerarşiyi devam ettirmek için öne sürülüyor. Çok fazla dini radikalizm, erkeğin güç ve itibar kaybından korkmasından kaynaklanmaktadır.
Peçe, 7. yüzyılda, Suriye’den Arap kültürüne ithal edildi. Ülkeyi fetheden Müslümanlar, Hıristiyanlar tarafından giyilen başörtüsü biçimini kabul ettiler. Şimdi bu kadar çok kadının yapmak zorunda olduklarına inandıkları gibi, Hazreti Muhammed’in hayatı boyunca kadınların kulaklarını ve boynunu örtmeleri gerekmedi ve zorunlu olmadı.
Kadın çıplaklığıyla ilgili düzenlenen pek çok kural, kadınlara bakan erkeklerin içinde bulundukları tehlikelerle ilgili hahamların duyduğu derin bir kaygıyı yansıtmaktadır. Bir hikâyede, bir kadını çıplak görmek veya hatta sesini duymaktansa, ölmesi için hahamlar tarafından bir erkeğe yol gösterilmesi ya da şarkı söyleyen kadın sesi konunun uzmanlarına göre çıplaklıkla aynı şeylere ait olduğu anlatılmaktadır. Uyarılardan birisi de eşinin cinsel organlarına bakan bir adamın, kör çocukların doğumuyla cezalandırılacağıdır. Bu şekilde düzenlenen kurallar, kadın doğurganlığının, bilinçaltında sözü edilen beden bölümlerine yansıtıldığı eski korkuyu açığa vurmaktadır.
Kapalı kadınlar burkini ile nihayet suçluluk hissetmeden helal bir şekilde yüzebileceklerini düşünmüşlerdi, ama her zaman, üstelik tehditkâr fetvalar aracılığıyla, yüzenleri iffetsizlikle suçlamayı kendine tamzamanlı iş edinenler bu kadınların yollarına çıkacaktır. Kahire’deki son derece saygın El Ezher Camii, abes görülen konuların reddedildiği fetvaların, yani az çok otorite sahibi din adamlarının vermiş olduğu hükümlerin listesini tutuyor. Bu fetvaların içinden bir tanesi, denizde yüzerek, hak ettikleri cezalardan kaçmayacak kadınlarla uğraşmaya yönelik olarak, Deniz kelimesi erildir ve bir kadın yüzmeye gittiği zaman, cinsel organları suya dokunulduğunda zina yapmış olur” diye belirtiyor.
İnsanlar uzun zaman önce dini gerekçeler sebebiyle, suyun günahlarını arındıracağına inanarak, banyo yapmaya başlamışlardı. Nil, Ürdün, Fırat veya Ganj gibi nehirlerin kutsallığına inananlar için yıkanmak, fiziksel veya ruhsal yenilenmeyi beraberinde getirir. Suya batırma ritüeli, Hıristiyanlığın vaftiz törenine geçmesinden çok daha önce vardı.
Daha önce de gördüğümüz gibi, herkesin önce çıplak olarak dolaştığı toplumlarda yaşayan insanlar, kıyafetleri ilk deneyimledikleri zaman, bunları tamamen hantal ve işe yaramaz olarak değerlendirdiler. Ancak kıyafet giymek, şu anda bizim yaptığımız biçimde bir alışkanlık haline geldiğinde birbirimizin toplum içindeki görünümüne çok fazla dikkat ediyoruz ve başkalarının BİZİM kurallarımıza uymasını ve bizim tabularımıza saygı duymasını tercih ediyoruz.
Hıristiyanlar için tevazu, itaat, ahlak, dindarlık ve ılımlılık gibi erdemlerin hepsi iffet kavramında bir araya geldi. Ortaçağ sanatçıları, iffeti, terbiyeli bir şekilde giyinmiş kızlar, şehveti ise çıplak olarak utanmaz bir biçimde erkeklerle dans eden kızlar olarak tasvir ettiler. Ahlaklı kadınlar iffetlerini, yeri geldiğinde dişleri ve tırnaklarıyla savunurlar, tecavüze uğrayarak onurlarını kaybetmektense, kendilerini boğularak ölmek için nehirlere atmayı tercih ederler.
Tutucu Yahudi ve İslami geleneklerde, erkekler her zaman, kadınların ayakları ile kadın saçlarıyla olduğundan daha az sorun yaşarken; Avrupa’da Victoria döneminde ise kadınlar çevrelerinde karmaşaya sebep olmamak için bir an için bile olsa ayak ya da topuklarını gösteremediler. Eski Çinde, bir kadının çorap giymemesi, Japonya’daki bir kadının ensesinin kapatılmaması ile aynı derecede ayıp ve utanç vericiydi.
Bedenin örtünmüş bölümlerinin esası dikkate alındığında, kapalılığın ardında ne olduğu merak edilir ve bir kadının bedeni ne kadar çok kapanırsa o zaman fanteziler de o derecede artar. Çünkü insanın hayal gücü bilinçsiz arzuları, hayalleri ve fantezi görüntüleri kendi bedeninde ve başkalarının üzerinde yansıtma eğilimindedir. Kadınların kendilerini tam olarak örtmelerini gerektiren kültürlerde, erkekler kendi hayal güçlerini geliştirirler.
27 Ağustos 1925 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal şöyle konuştu: Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir yemeni, peştamal veya buna mümasil bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya bir yere oturarak yumulur. Bu tavrın mana ve medlülü nedir? Efendiler, medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle bu vahşi vaziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal tashihi lazımdır. (Orijinal kayıtlardan alınmıştır.)
İlk çıkarılabilir süslemeler, kalçaların etrafında boncuklar, deniz kabukları veya tüylerle süslenen saçakların bağlanmış olduğu bu şekilde bir dans sırasında giyinmek için ilkel bir kıyafet haline gelen ve ayin töreni sonrasında çıkarılarak tekrar eski amacı için kullanılan bir sicimden oluşuyordu. Deniz kabukları kullanılarak yapılmış olan süslemelerin kökenlerinin, Güney Afrika’nın Hint Okyanusu yakınlarında Blombos Mağarası’nda yapılan en son keşifte elde edilen bulgulara göre yaklaşık 75.000 yaşında olduğu tahmin ediliyor.
Antropologlar, insanların kendi kendilerini süsleme ya da örtme yöneliminin, çıplaklıkla ilgili utanç duyma endişesinden daha ziyade dikkat çekme ihtiyacından harekete geçtiği düşüncesine inanarak yola çıkıyorlar.
Modernleşme ve küreselleşmenin körleştirici korkusu nedeniyle, muhafazakar gruplar, kendi toplumlarının dışında bulunan dünya tarafından gelenek, etnik köken ve din adına asimile edilmeye karşı direniyor ve onları protesto ediyor. Benlik kaybından korkmak, kısmen dinsel, kısmen kültürel, kısmen de hayali geleneklere dayanan reçetelere başvurulması neticesinde etnik merkezciliğe, dışa kapalı zümrelerin oluşmasına ve BİZ’i diğerlerinden ayırma eğilimine yol açar. Kıyafet, kişinin nereye ait olduğunu ifade etmenin çok önemli bir yolu haline gelmiştir.
Mircea Eliade’ye göre: Kötülükten korunmaya karşı araçlar olarak kullanılması aracılığıyla kadın jenital bölgesini ifade eden işaretlerin kapılarda bulunması tesadüf eseri değildir. Dişilik organları, hayatın yokluğu ve varlığı arasındaki gizemli ayrımı simgeleyen başlangıçtan beri var olan geçittir.
Birçok araştırmacıya göre cinsel organlar ve çıplaklık aynı zamanda Asya’da, örneğin Endonezya’da bulunan Aceh şehrinde görüldüğü gibi kötülüğü önlemek için kullanılan en güçlü vasıtalardan birisiydi. Mikronezya’da yer alan Caroline Adaları’nda genç kadınların ahşap figürleri, elleri yayılmış geniş kalçalarının üzerinde ve ayrık bacaklarının arasında büyük bir siyah üçgen ile işaretli belirgin bir dişi organı olduğu halde kabile şefinin kapısının üzerine sabitlenirdi. Dilukái olarak adlandırılan bu tür imgeler, köylülerin sağlığını ve hasatlarını korumak ve kötü ruhları uzaklaştırmaya hizmet ediyordu.
Kadın iffetinin evlilik haklarıyla eşit hale geldiği her yerde bir kadının hayatını yöneten adamdan yani kocasından başka bir erkekle eş olmaması gerekliydi. Ağırbaşlı ve erdemli olmak evlilik ve annelik için kendini tartışmasız olarak belli eden doğal bir koşul haline geldi.
Evrim uzmanları, insanlar dik olarak yürürken mevcutta dikkat çekici bir şekilde görünürde olan bir penisin, erkek üretkenliğine yönelik belirleyici seçim kriteri haline geldiğini ve dişilerin duydukları bu ilginin neticesinde, penisin kendisini evrimsel olarak büyümeye yönelik teşvik ettiğini düşünmektedir.
Yeni durumda, bunun aksi yönünde kadın cinsel organları çok fazla fark edilmediğinden, dik yürüyen kadınlar, geniş dişi kalçalar ve göğüsler ile erkeklerin ilgisi çekmiştir.
En eski ve en temel beden örtme şekilleri, bedenin kusurlu olduğuna inanılan önemli bir bölümü nedeniyle diğer erkekler tarafından alay konusu olma korkusundan kaynaklanmış olabilir. Ya da kontrol edilemeyen beden hareketlerinden dolayı kahkaha nesnesi olma korkusu ki bu korku en olmadık durumda genellikle fiziksel veya politik güce sahip olmayan ama cinsel çekiciliklerini tahrik unsuru olarak bulunduran kadınlar tarafından, erkekleri üzmek için kullanılmıştır.
Çok eski zamanlardan itibaren insanlar, sağ ellerini birbirlerine uzatarak, el sıkışmayı barışçıl bir insani hareket olarak alışkanlık haline getirdiler. Bu jest, ”Bana güvenebilirsin, görüyorsun, elimde hiçbir silah yok ve kötü niyetim yok ” anlamına gelmekteydi.
27 Ağustos 1925 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal şöyle konuşmuştu: ”Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir yemeni, peştemal veya buna mümasil bir şeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya bir yere oturarak yumulur. Bu tavrın mana ve medlulü nedir?
Mesela, göbek çevresindeki bir daire, ”İnsanlık göbekten başlar ” ya da zinaya karşı bir uyarı olarak ”Göbek kapıdır ve anahtarı evliliktir ” gibi deyim veya özdeyişler aracılığı ile ifade edilen mesajları tasvir eder.
Kiyafetler mevcut olmadığında hiç kimse çıplak degildi..
‘’Giyim incir yaprağının bir uzantısıdır ve cinsiyetimizi bedenlerimizin içine koyar.’’
Kıyafetler mevcut olmadığında hiç kimse çıplak değildi..
kadın bedeninin örtülmesi erkeklerin cinsel arzularını azaltmamış fakat aksine gerçekte bunları artırmıştı.
kıyafetlerin altında gizli olanlar, görünür çıplaklıktan daha fazlası için merak uyandırıyor.
Uzun zamandır uygulanan toplumsal cinsiyet hiyerarşisi süreci nedeniyle, birçok kadın olumsuz benlik imajlarında ve yaşam boyu boyun eğme konusunda zincire vurulmaya devam ediyor.
Bakmak, çoğu zaman, mukayese yapmaktır.
Bir cinsiyete ait tüm insanların bedenlerini tamamen örterek kapatmanın, diğer cinsiyetin heyecanını önleyeceğini düşünmek bir yanılsamadır. Kapalı bedenler, çıplak olanlardan daha heyecan verici olabilir.
Aziz Augustine, Cennet adlı kitabının ünlü bir sözün de, Adem ve Havva’nın, henüz kovulmadan önce, Cennet Bahçesi’nde kaldıkları süre boyunca çıplak olduklarını ve sahip oldukları mükemmel durumlarına hiç dikkat etmediklerini ifade etmektedir. Üstelik kendi iradelerine nasıl karşı çıkacaklarını bilemedikleri gibi, kendilerine, rahmetle lütfedilen nimetlerin ne olduğunun da farkına varamadılar.
“Kahire’de kıştı. On üç yaşındaydım. Başörtüsü, zamanla bedenimin bir parçası oldu. Daha sonra, beni ya da düşüncelerimi ifade etmediği için onu çıkarıp atabileceğimi fark ettim. O gece, şehrin ortasındaki sokaklarda yürüdüğümde, sanki bütünüyle çıplak olduğum halde izleniyormuş hissiyle başa çıktım.”
Papaz Parker, CNN kanalına yaptığı açıklamada şöyle dedi: “İsa doğduğunda çıplaktı, çarmıha gerildiğinde çıplaktı ve o doğduğunda, giysilerini mezarda bıraktı ve çıplaktı. Ve şunu ekledi: Tanrı bizi bu şekilde yarattıysa, bu nasıl yanlış olabilir? Başka bir deyişle, onun için çıplaklık, büyük eşitleyici”dir, bu da bireylerin, kıyafetlerinin altında birbirine benzeyen basit insanlar olduklarının farkında olmalarını sağlar.
Günümüzde, bazı gelenekçi çevreler, insan bedenindeki ilahi öfkeyi doğal afetlerle birleştirmeye devam ediyor.
19. yüzyılda, Napoli başpiskoposu, Vezüv Yanardağı’nın patlamasının sebebinin kadınların iffetsiz kıyafetlerinden kaynaklandığını ilan etti.
Din adamları, genellikle kutsal metinlerin yorumlarını ve bunlardan yaptıkları alıntıları kendi fikirlerini dayatmak, dini kuralları ve gelenekleri kendi menfaatleri doğrultusunda yeniden şekillendirmek için ellerinden geleni yaptılar. Ve günümüzde bu durumun halen devam ettiği yerlerde, gerekçeler dini olmaktan daha çok politik yönden hareket etmektedir.
Eğer bir kadın Allah’ı memnun etmek istiyorsa, evine dönmesi, Allah’a ibadet etmesi ve kocasına itaat etmesi daha iyidir.
YouTube’da vaizler sürekli olarak kadınların, eve tahrik olmuş bir şekilde gelen kocaları için her zaman hazır olmadıklarında, ibadet ve dualarının duyulmayacağını bildirmeye devam ediyor. Ekmek pişirme ile meşgul olmak bunun için bir bahane olmayıp, ekmeğin yanmasına izin vermek, kocasının yanmasına izin vermekten daha iyidir ve hatta bir devenin sırtında oturuyor olsa bile, kocası onu arzuladığı zaman derhal oradan inmesi gerekir. Dindar kadınlar, kesin kurallara göre giyinmedikleri ve kocalarına yeterince itaat etmedikleri takdirde Tanrı’nın onlara sırtını geri dönecek bildiriminden korkarlar.
Aşırı gelenekçi vaizlere göre, melekler her şeyi yazıyor ve: Eğer kocasını reddederse. Allah’ın laneti onun üzerine çökecektir.
Eski zamanlarda bir kadın, erkek kıyafetlerini giyemezdi ve tersi de aynı şekildeydi, zira Eski Ahit’e göre Yahudilerin yanı sıra Hıristiyanların göndermesi gereken ve halen geçerli bir konu olduğu üzere, Tanrı bundan nefret ederdi.
Kadınlar neden özgüven eksikliklerinden sıyrılabilecekleri başka şeylere değil de dış görünümlerine çok fazla zaman ayırırlar? En nihayetinde, mesleki yeterlilik, eğitim, sanatsal nitelikler veya seyahat gibi değerlerini daha da artırıcı şeyler üzerinde değil de onları başkalarının nazarında nesneye indirgemeyen birtakım şeylere zaman ayırmazlar? Birçok kadın için bu yanlış bir soru gibi görünüyor, öyle ki kendilerinin güzelleştirilmesinin lehine tartışmayı şiddetle reddettikleri bu soruya verdikleri cevap şöyledir; onlar kendilerinin iyi görünmesini seviyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir