Muriel Barbery kitaplarından The Elegance of the Hedgehog kitap alıntıları sizlerle…
The Elegance of the Hedgehog Kitap Alıntıları
Yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince, bunun yarın yapılabileceği söylenir, ama bu da berbat bir şeydir, çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?
Yoksulların nefret ettikleri bir şey varsa, diğer yoksullardır.
Kendi mutlaklarımızın ötesini asla göremiyoruz ve daha ciddisi buluşmaktan, karşılaşmaktan vazgeçtik. Bu daimi aynalarda kendimizi tanımadan yalnızca kendimizle karşılaşıyoruz. Eğer kendimizi fark edersek, başkasında yalnız kendimize baktığımızın, çölde tek başımıza olduğumuzun bilincine varırsak, deliririz.
Yaşlanacağımız kesin. Bunun güzel, iyi, neşeli olmayacağı da kesin. Bunlarla yaşamak gerek. Önemli olanın şimdiki zaman olduğunu kendimize söylemeliyiz. Şimdi, bir şeyi, ne pahasına olursa olsun, bütün gücümüzle inşa etmek. Her gün kendimizi aşmak için, kendimizi ölümsüz kılmak için, huzurevi daima aklımızda olmalıdır. Herkes kendi Everest’ine adım adım tırmanmalıdır, hem de öyle bir tırmanmalıdır ki her adım biraz sonsuzluk olmalıdır.
İşin kolayı hep bulunur. Gerçi ben bu yolu seçmekten hep tiksinmişimdir. Benim çocuğum yok, televizyon seyretmem… İnsanlar hayatlarının daha kolay olması için patikaları seçerler. Çocuklar, kişinin kendisiyle yüzleşme acılı görevini ertelemesine yardım eder, torunlar da bunu sürdürür. Televizyon, boş hayatlarımızın hiçliğinden yola çıkarak projeler inşa etmek gibi bitkin düşürücü bir zorunluluktan bizi uzaklaştırır; gözleri aldatarak, ruhu anlamın büyük işinden kurtarır. Dolayısıyla, ne gelecek ne soy sop varken, saçmalığın kozmik bilincini sersemleştirecek piksellerim yokken, sonun kesinliği ve boşluğun öngörüsü içindeyken, kolaycılık yolunu seçmediğimi sanırım söyleyebilirim.
Yaşlanacağımız kesin. Bunun güzel, iyi, neşeli olmayacağı da kesin. Bunlarla yaşamak gerek. Önemli olanın şimdiki zaman olduğunu kendimize söylemeliyiz: şimdi, bir şeyi, ne pahasına olursa olsun, bütün gücümüzle inşa etmek. Her gün kendimizi aşmak için, kendimizi ölümsüz kılmak için, huzurevi daima aklımızda olmalıdır.  herkes kendi Everest’ine adım adım tırmanmalıdır, hem de öyle tırmanmalıdır ki her adım biraz sonsuzluk olmalıdır.
Edebiyattan daha soylu bir vakit geçirme, daha oyalayıcı eşlik, daha nefis trans var mıdır?
Kendini hangi yanılsamayla avutmak istemiş olursa olsun, herkesin son sözü özü neyse o olur daima.
“Yapmayı bilenler yapıyorlar, yapmayı bilmeyenler öğretiyorlar, öğretmeyi bilmeyenler öğretmenlere öğretiyorlar ve öğretmenlere öğretmeyi bilmeyenler politika yapıyor..”
Bu cümlenin söylemek istediği şey, yeteneksizlerin yerinin en tepe olduğu değil, hiçbir şeyin insan gerçekliğinden daha sert ve adaletsiz olmadığıdır: insanlar eylemlerin değil sözcüklerin güç sahibi olduğu bir dünyada yaşıyorlar; nihai yetenek, dile hakim olmaktır. Korkunç bir şey bu!
Bu cümlenin söylemek istediği şey, yeteneksizlerin yerinin en tepe olduğu değil, hiçbir şeyin insan gerçekliğinden daha sert ve adaletsiz olmadığıdır: insanlar eylemlerin değil sözcüklerin güç sahibi olduğu bir dünyada yaşıyorlar; nihai yetenek, dile hakim olmaktır. Korkunç bir şey bu!
Eğer şu ana dek beni, kendi düşük yazgısına tevekkül gösteren zavallı biri olarak hayal ettiyseniz hayal gücünüz eksik demektir..
Meçhul bir nedenle, uyumsuz olan her şeye karşı aşırı duyarlıyım, sanki falsoları, çelişkileri duyan bir tür mutlak kulağım var
Dünyanın çirkin olduğunu bilsem de bunu görmek istemiyorum.
Canlı olmak belki de budur: Ölen anların ardından koşmak.
Ya, daha kötüsü, edebiyat ıskalanan her şeyi bize gösteren bir televizyonsa?
Kendi içime gitmekten ve orada olup biteni görmekten korkuyorum.
Tek bir dostunuz olsun ama onu da iyi seçin.
Görünüşe ve konuma bakıp insanların zekâsına ne çabuk karar veriyoruz!..
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gün be gün kendi yaşamımızı arşınlıyoruz, tıpkı bir koridoru arşınlar gibi.
Ama yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince, Bunun yarın yapılabileceği söylenir, ama bu da berbat bir şeydir, çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz? ‘
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir şeylerin bitmesi gerek, bir şeylerin başlaması gerek.
Birbirimize bunca benzer olup da bunca uzak dünyalarda nasıl yaşayabiliyoruz?
Düştükten sonra tekrar nasıl doğulur?
Savaş nerede başlar, mücadele nerede biter?
Savaş nerede başlar, mücadele nerede biter?
Kalbimin üzerinde sessizce kesişen kara bulutlara rağmen, onun iç açıcı eşliğinden hep aynı zevki alıyorum.
Yaşamın bir anlamı olduğuna inanıyor musunuz?
Eğer insanın kültürü yoksa artık uygar bir hayvan değil, vahşi bir hayvandır. Ve vahşi bir hayvan, yakar, öldürür, talan eder.
Tek bir dostunuz olsun, ama onu da iyi seçin.
Ben kendi ötemi görme ve birine rastlama şansını bana bahşetmesi için kadere yakarıyorum.
Güzel şeyler, güzel insanların olmalı.
İnançlarımızın üzerinde yükseldiği kaide asla sarsılmasın diye kendi kendimizi manipüle etme yeteneğimiz ne büyüleyici.
Her şey vaktinde gelir Ama her şey vaktinde gelir Beklemeyi bilen için her şey vaktinde gelir.
“İnsanları araştıran ve öteyi gören biriyle ilk kez karşılaşıyorum. Pek beylik gelebilir ama yine de derin olduğu kanısındayım. Kendi mutlaklarımızın ötesini asla göremiyoruz ve daha ciddisi, buluşmaktan, karşılaşmaktan vazgeçtik. Bu daimi aynalarda kendimizi tanımadan yalnızca kendimizle karşılaşıyoruz. Eğer kendimizi fark edersek, başkasında yalnız kendimize baktığımızın, çölde tek başımıza olduğumuzun bilincine varırsak, deliririz.”
“Yarından çekinmenin nedeni şimdiki zamanı inşa etmeyi bilmemektir ve şimdiki zamanı inşa etmek bilinmeyince, bunun yarın yapılabileceği söylenir, ama bu da berbat bir şeydir, çünkü yarının daima bugün olduğunu görmüyor musunuz?”
“Her günü, sanki yarın tekrar doğmak zorundaymış gibi yaşıyoruz.“
Anlamak kolay aslında.. Yolunda gitmeyen şey, çocukların yetişkinlerin nutuklarına inanmaları ve yetişkin olduklarında da kendi çocuklarını aldatarak İntikam almalarıdır
Zaman içinde bir zamandışı. .. Ancak iki kez mümkün olabilen bu nefis kendini bırakışı ilk kez ne zaman hissettim? Tek başımıza olduğumuzda hissettiğimiz huzur, yalnızlığın dinginliği içinde kendimize dair bu kesinlik, bir başkasının bu suç ortaklığı halindeki eşliğinde yaşanan bu bırakın gitsin, bırakın gelsin, bırakın konuşsun a kıyasla hiç kalır Bir erkeğin yanındaki bu mutlu dinlenmeyi ilk kez ne zaman hissettim.?
Bugün ilk kez.
Bugün ilk kez.
Tek bir dostunuz olsun, ama onu da iyi seçin.
Yaşamın bir güldürü olduğuna kesinlikle inanmama rağmen sonuna kadar dayanabileceğimi sanmıyorum.
Arıların yazgısını paylaşmadan bal yapabileceğimizi sanıyoruz; ama biz de, görevlerini yerine getirmeye ve sonra da ölmeye mâhkum zavallı arılardan başka bir şey değiliz.
Sefalet, orak gibi biçer.
Asıl yenilik, zamana rağmen yaşlanmayandır.
Arıların yazgısını paylaşmadan bal yapabileceğimizi sanıyoruz; ama biz de, görevlerini yerine getirmeye ve sonra da ölmeye mahkûm zavallı arılardan başka bir şey değiliz.
Çikolatada iyi olan nedir? Maddenin kendisi mi yoksa onu öğüten dişin tekniği mi?
Evren boşlukla elbirliği yapar, kayıp ruhlar güzelliğe ağlar, anlamsızlık bizi kuşatır. O halde, bir fincan çay içelim. Sessizlik olur, dışarıda esen rüzgar işitilir, sonbahar yaprakları hışırdar ve uçuşur, kedi sıcak bir ışık içinde uyur. Ve her yudumda zaman iyice yücelir.
Ya, daha kötüsü, edebiyat ıskalanan herşeyi bize gösteren bir televizyonsa?
Güzellik nerededir? Diğerleri gibi ölmeye mahkum büyük şeylerin içinde mi, yoksa hiçbir iddiada bulunmadan, anın içine bir sonsuzluk tomurcuğu yerleştirmeyi bilen küçük şeylerde mi?
Yetişkinlik kimliğini sürekli oluşturmak gerekir ;insana umutsuzluk veren ve aynanın karşısına geçip inanmak zorunda kaldığı yalanlar anlatan, gayet kırılgan, bu eğri büğrü ve geçici toparlanmayı sürekli yeniden yaşamak gerekir.
Arıların yazgısını paylaşmadan bal yapabileceğimizi sanıyoruz; ama biz de görevlerini yerine getirmeye ve sonra da ölmeye mahkûm zavallı arılardan başka bir şey değiliz.
Sevmek bir araç değil, amaç olmalı.
İyi eğitim almış olmak kimi zaman sorundur.
Tek bir dostunuz olsun, ama onu da iyi seçin.
Kendini iyileştirmek istiyorsan
İyileştir
Başkalarını
Gülümse ya da ağla
Bu mutlu çark edişine yazginin
İyileştir
Başkalarını
Gülümse ya da ağla
Bu mutlu çark edişine yazginin
İnsan kendine izin verdiği şeye başkalarında da müsamaha göstermeli.
Gelecek zamanı unutursan
Şimdiki zamanı
Yitirirsin
Şimdiki zamanı
Yitirirsin
Görünüşe ve konuma bakıp insanların zekâsına ne çabuk karar veriyoruz!..
Edebiyattan daha soylu bir vakit geçirme, daha oyalayıcı eşlik, daha nefis trans var mıdır?
O halde, bir fincan çay içelim. Sessizlik olur, dışarıda esen rüzgar işitilir, sonbahar yaprakları hışırdar ve uçuşur, kedi sıcak bir ışık içinde uyur. Ve her yudumda zaman iyice yücelir.
Bedenin çöktüğünü, dostların öldüğünü, herkesin sizi unuttuğunu, sonun yalnızlık olduğunu, bir ömürlük zamanın gülünç olduğunu, bir gün yirmi yaşında, ertesi gün seksen yaşında olunduğunu da unutmamalı.
Kötü derken, kötü yürekli, acımasız ya da ďespot biri demek istemiyorum. Birazcık bu da var elbette. Hayır, gerçek bir kötü derken, içinde iyi olan ne varsa inkar etmiş ve yaşarken cesede dönmüş biri demek istiyorum. Çünkü asıl kötüler herkesten nefret ederler, bu kesin, ama özellikle de kendilerinden nefret ederler. Birisi kendinden nefret ettiğinde bunu hissetmez misiniz siz? Bu onu yaşarken öldürür; kendi olmanın bulantısını hissetmemek için kötü duygularını olduğu kadar iyi duygularını da uyuşturur.
beklemeyi bilen için her şey vaktinde gelir
Güzellik nerededir? Diğerleri gibi ölmeye mahkum büyük şeylerin içinde mi, yoksa hiçbir iddiada bulunmadan anın içine bir sonsuzluk tomurcuğu yerleştirmeyi bilen küçük şeylerde mi?
Bir eve hastalık girdiğinde yalnızca bir bedeni ele geçirmekle kalmaz, kalpler arasında da karanlık bir ağ örer ve umut bu ağa gömülür.
Yoksul olmak, çirkin olmak ve üstelik zeki olmak, bizim toplumlarımızda insanı kasvetli ve hayal bile kuramayacağı kulvarlara mahkum eder, ki bunlara erkenden alışmakta yarar vardır. Güzellik oldu mu her şey bağışlanır, kabalık bile. Zeka ise sanki koşulların uygun bir telafisi değil gibidir; doğanın en yoksul çocuklarına sunduğu bir dengeleyici olarak görülmez, daha ziyade gereksiz bir oyuncaktır, mücevherin değerini yükseltir. Çirkinlik ise daima suçtur.
Yaşam saçmaysa eğer, bu yaşamda parlak bir başarı göstermenin başarısızlıktan daha değerli olmadığını belli ki kimse düşünmemiş. Başarılı olmak daha rahat yalnızca. Üstelik bence insan gerçekten farkındalığa sahipse başarı acı verir, vasat zekalar ise her zaman bir şeyler umar.
Ölümün ne zaman geleceğini henüz bilmiyor olsak da, eli kulağında olduğunu kesin olarak bilmek elimizi kolumuzu bağlar.
“Ne yazık ki çirkindim ben. Yine de başkaları gibi çirkin olsaydım bunun hiç önemi olmayacaktı. Ama çirkinliğim öyle acımasızdı ki, yalnızca bana aitti.”
“Evrim üzerine, uygarlık üzerine ve böyle bir yığın büyük laf üzerine istediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar önemli nutuklar çekelim, insan başlangıcından bu yana pek bir ilerleme kaydetmedi.”
Seni çok sevdim. Belki bu nedenle, dinlenmeyi hak ediyorum.
Kendini iyileştirmek istiyorsan
İyileştir
Başkalarını
Gülümse ya da ağla
Bu mutlu çark edişine yazgının
İyileştir
Başkalarını
Gülümse ya da ağla
Bu mutlu çark edişine yazgının
Kim inanır
bal yapabileceğine
arıların yazgısını paylaşmadan?
bal yapabileceğine
arıların yazgısını paylaşmadan?
Felaket geldi mi asla tek başına gelmez..
Yapmayı bilenler yapıyorlar, yapmayı bilmeyenler öğretiyorlar, öğretmeyi bilmeyenler öğretmenlere öğretiyorlar ve öğretmenlere öğretmeyi bilmeyenler politika yapıyor.
Çünkü asıl kötüler herkesten nefret ederler, bu kesin, ama özellikle de kendilerinden nefret ederler. Birisi kendinden nefret ettiğinde bunu hissetmez misiniz siz? Bu onu yaşarken öldürür, kendi olmanın bulantısını hissetmemek için kötü duygularını olduğu kadar iyi duygularını da uyuşturur.
Nefret ettiğim bir şey varsa, insanların kendi güçsüzlüklerini ya da yabancılaşmalarını amentüye dönüştürmeleri.
İnsanlar toplumsal hiyerarşide yeteneksizlikleriyle orantılı olarak yükselseler, sizi temin ederim ki dünya şimdiki gibi dönmez. Ama sorun burada değil. Bu cümlenin söylemek istediği şeyin insan gerçekliğinden daha sert ve adaletsiz olmadığıdır. İnsanlar eylemlerin değil sözcüklerin güç sahibi olduğu bir dünyada yaşıyorlar; nihai yetenek, dile hâkim olmaktır