İçeriğe geç

Sessizliği Dinlemek Kitap Alıntıları – Osho

Osho kitaplarından Sessizliği Dinlemek kitap alıntıları sizlerle…

Sessizliği Dinlemek Kitap Alıntıları

Aslında herkes başkalarında kendini arar. insan kendi evini başkalarının evlerinin kapılarını çalarak bulur.
Herkes başkalarında kendini arar.
Dua da bir buluşmadır.
Siz masumiyetin kendisisiniz.
Yalnız olduğunuzun farkındaysanız,başkalarının acısını da fark edersiniz.
Bütün arayışlar insanın yalnız olduğu o patlama anı içindir.
Faşizm gibi ideolojilerin çekiciliğinin bir nedeni de bireysel özgürlükten ve bireysel sorumluluktan bir kaçış yolu sağlamalarıdır.
Kesin olan bir şey vardır: Rüya bir rahatsızlıktan doğar.
İnsanın kendine katı bir şekilde hakim olma yolunda gösterdiği tüm çabaların amacı bedeni zayıf düşürmektir.
Avuçlarınızda taşlar taşırken karşınıza birden pırlantalar çıkarsa taşları düşürdüğünüzün farkında bile olmazsınız.
Karanlıklar içinde arayışınıza devam edin ve başarısızlıklardan korkmayın. Onları kabullenin ama aynı hataları tekrarlamayın. Gerçeği ararken yanlışlar yapan insan daima affedilir.
Size hazır reçeteler verenler dost değil düşmandır.
Cehennem seçeneği olmadan cenneti seçmek cehennemin ta kendisidir.
İster cehennemi seçersiniz, ister cenneti. Özgürlük iki şeyden birini seçebilmek demektir.
Tek başınıza camiyi yakmazsınız, tapınağı yıkmazsınız ama kalabalığın bir parçası olarak bunu yapabilirsiniz çünkü bundan bireysel olarak siz sorumlu olmayacaksınız.
İnsan bilinçli hale geldi. Bir anlamda doğayı aştı! Artık doğa hiçbir şey yapamaz, doğal evrimle ulaşılması mümkün olan son ürün oluşmuştur. Şimdi insan gelişmeye ya da gelişmemeye karar vermekte özgür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Karanlık bir evde bir mum yakarsan tüm ev ışıkla dolacaktır. Bir mum daha yakabilirsin. Bu durumda iki mumun ışığının birbiriyle çatışacağını mı düşünüyorsun? İkinci mumun ışığı da tüm evi dolduracaktır. Üçüncü bir mum da yakabilir, tüm evi mumlarla doldurabilirsin. Hepsi kendi alevleri içinde bireyselliklerini koruyacak, ama yaydıkları ışık sözkonusu olduğunda, hepsi tüm odaya sahip olacaklar. Hiçbir ayrım olmayacak. Bu benim alanım, bu senin alanın diye bir şey sözkonusu değildir. Işık bir nesne değildir ve binlerce mumun ışığı birbiriyle çatışmadan tüm evi doldurabilir.
Ben yalnızca bir noktayım, sonsuz varoluş zincirlerinin yalnızca bir halkasıyım. Yarın güneş doğmazsa ben olmayacağım. Varlığım sona erecek, ateş sönecek. Ben güneş var olduğu için varım. O benden çok uzakta ama yine de benimle bağlantısı var. Yeryüzü de pek çok gezegenin öldüğü gibi ölürse ben de yaşayamam çünkü yaşamım yeryüzü yaşamıdır. Her şey bir varoluş zinciri içindedir.
Bilinçli evrim belirli bir insanla başlamaz. Yalnızca onu başlatmayı seçtiğinizde başlar.
Bilinçli çaba şarttır. Başarı, yolunda gösterilen çaba kadar önemli değildir.
Onu anlamlı ve önemli kılan o çabalardır.
Ama insan bilinçlendiğinde ortaya belirsizlik çıktı. Artık hiçbir şeyde kesinlik yok.
Evrim olabilir de olmayabilir de. Potansiyel var ama seçim tümüyle her bireyin kendi elinde.
İnsan ne sorduğunun farkında olmalı. Gerçekten sizin için bir anlam taşıyor mu? Yanıtlanırsa sizin için yeni bir boyut mu açılacak? Varlığınıza bir katkısı olacak mı, varlığınızda herhangi bir değişime neden olacak mı?
Düşüncelerinizi değiştirebilirsiniz ama eskileri hep içinizde bir yerlerde beklerler. Onları asla hiç var olmamış hale getiremezsiniz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hepimiz kör olsaydık çirkin insan olmazdı, herkes güzel olurdu.
Her şey olması gerektiği gibi olur.
bir kişi öfkeleniyor ve aniden sevgi ortadan kayboluyor. Biz de o kişi gerçekten sevecen mi değil mi anlayamıyoruz.
Sevgi güzelliktir çünkü o sevdiği zaman güzel olduğunu içsel olarak hissediyor.
Alçakgönüllü bir bilmiyorum la başlayın.
siz yalnız taşları görüyorsunuz. Taşlaşmış zihninizi değiştirmelisiniz.
Derinlere inme daima meditasyon yolu ile olur.
Ölüm kesin bir gerçektir.
Seks yaşamın biyolojik işlevini yerine getirir, onu sürdürür. O bir yoldur, amaç olmamalıdır.
aradığın bende var diyen herkese karşı uyanık olun.
araştırın, arayan olun, mürit değil. O zaman bir gurunun değil, yaşamın tümünün müridi olursunuz.
Sessizlik içinde ölümünüzü yaşadığınızda hayat yeniden canlanır. Ve siz ilk kez gerçekten yaşarsınız.
İki aşık hiç sessiz kalamıyorsa bu aşkın öldüğü anlamına gelir Sessizlik aşkın kendisidir
İki aşık birbirleri ile yakın ilişkiye girdiklerinde sessizdirler. Bu, ifade edecekleri bir şey yok anlamına gelmez. Tam aksine ifade edilecek çok fazla şey vardır. Ama sözcükler asla ortaya çıkmaz; çıkamaz. Onlar ancak aşk bittiğinde gelir.
Faşizm gibi ideolojilerin çekiciliğinin bir nedeni de bireysel özgürlükten ve bireysel sorumluluktan bir kaçış yolu sağlamalarıdır. Sorumluluğun yükü bireyden alınmıştır; sorumlu toplum olmuştur.
Yalnızca olun. Yapabilirseniz farkında olun, farkında olamıyorsanız, farkında olmadığınızın farkında olun. Olanı görmeye çalışın. Göremiyorsanız, göremediğinizi görün; o zaman o şey olacak, her zaman olur.
Kim kendini kaybederse kendini bulur.
Ama bu sessizlik ölü bir sessizlik değil.
Var olan yalnızca hiçlik. Kendiliğinden oluşuverir.
Öz, çekirdeğin bir parçası olmaktan çıktı.
Zihin hep aşağı doğru bakar; tıpkı su gibi aşağı doğru akar. Yoga bu yüzden zihnin karşısındadır. Suyun hiçbir spiritüel sistemin simgesi olmamasının nedeni budur. Ateş ise pek çok sistemin simgesidir. Ateş yukarı çıkar, asla aşağı inmez. Bu yüzden dördüncü bedenden beşinciye çıkmanın sembolü ateştir. İnsan daima yukarı bakmalıdır, aşağı bakmayı bırakmalıdır.
Artık o hiçbir yerde değildir, ya da her yerdedir.
Ben ruhum. Ölümsüz ve ebedi. Ölümün ve doğumun ötesindeyim.
Enerjinin hareket etmeye ihtiyacı vardır. Hareket ise her zaman kullanılmayanın kullanılmasıdır, tohumdan ağaca, karanlıktan ışığa doğru gidiştir. Bu devinim ve uyum ancak baskı olmadığında gerçekleşebilir. Aksi halde kendi enerjiniz sizin düşmanınız haline gelir. Kendi içinizde parçalara bölünürsünüz. Tek kişilik bir kalabalık olursunuz. O zamanda tek değil, çok olursunuz. İşte günümüzde insanların durumu budur. Ama böyle olmamalı. Çirkinliklerin ve acıların nedeni budur. Mutluluk ve güzellik, yalnız yaşam enerjiniz devinim halindeyken mümkündür; kolayca, rahatça, bastırılmamış, kısıtlanmamış, bütünlenmiş, parçalanmamış biçimde hareket ederken. Kendisi ile çatışma içinde olmadan, tek ve organik bir bütün olarak.
En tehlikeli insanlar bir başkasının spiritüel arayışını kullanandır. Birisi sizin tüm malınızı, paranızı çalarsa bu o kadar önemli değildir, size ihanet ettiyse bunun da fazla önemi yoktur, ama bir kişi sizin meditasyonu, ilahi olanı ve vecdi arayışınızda sizi kandırırsa hatta yalnızca oyalarsa bile, bu çok büyük bir günahtır ve affedilemez!
Sartre bir yerde şöyle yazmış: İnsan özgür olmaya mahkumdur. İster cehennemi seçersiniz, ister cenneti. Özgürlük iki şeyden birini seçebilmek demektir. Yalnız cenneti seçebilme olanağınız varsa bu bir seçim olmaz. Cehennem seçeneği olmadan cenneti seçmek cehennemin ta kendisidir. Seçim ya o ya bu demektir. Yalnızca iyi olanı seçmekte özgür olduğunuz anlamına gelmez. Öyle olduğunda özgürlük yok demektir. Yanlış bir seçim yaptığınızda özgürlük lanete dönüşür; doğru seçim yaptığınızda mutluluk olur.
Farkındalık arttıkça zihin yavaşlar. Bu orantı hep mevcuttur. Farkındalığınız ne kadar az ise, zihniniz o kadar hızlı çalışır. Zihniniz daha çok farkında oldukça çalışması yavaşlar ve düşünceler arasındaki boşluklar büyür. İşte o zaman onları görebilirsiniz.
Yürümek için bacaklarınızı hareket ettirmelisiniz. Ama oturduğunuzda da bacaklarınız yürüyüş hareketine devam ediyorsa, delirmişsinizdir. Onları durdurabilmelisiniz.
Bilinen her şeyin derinliklerine baktığınızda gerçeği bulursunuz.
İlahi olan ben değildir, Tanrı da değildir; tekliktir, olandır. Yalnız olmakla o tekliğe ulaşırsınız.
Aslında tek gizem zihninizin rastlantıları görüp onları mantıklı bir biçimde yorumlamaya çalışmasıdır.
Çocuğunuzu iyi bir yaşama gerçekten hazırlamak istiyorsanız, ona gerçek anlamda öfke duymayı öğretin. Öfkelenme demeyin.
Öfkelendiğinde, gerçekten, tümüyle öfkelen. Öfkenden dolayı suçluluk duyma deyin. Ona doğru biçimde öfkelenmeyi öğretin. Doğru zamanlarda, gerçek anlamda öfkelenebilmeli. Yanlış zamanda öfkelenmemeli.
Aynı şey sevgi için de geçerlidir. Doğru zaman geldiğinde gerçekten sevebilmeli; zaman yanlışsa sevmemeli.
Kişisel, özel, varoluşçu sorular sorun. İnsan ne sorduğunun farkında olmalı. Gerçekten sizin için bir anlam taşıyor mu?
Yanıtlanırsa sizin için yeni bir boyut mu açılacak?
Varlığınıza bir katkısı olacak mı, varlığınızda herhangi bir değişime neden olacak mı?
Teorik sorular sormayın. Teoriler çözümden çok karmaşa getirir.
Teoriler olmasaydı, daha az sorun olurdu.
Onlar ne sorunları çözümler ne de soruları yanıtlar. Tam aksine, sorular yaratırlar.
Bazen en iyi anladığımızı düşündüğümüz şeyi anlayamayız.
Gurdjieff insanın Ay’ın yiyeceği olduğunu söylemiş. Bu son derece mantıklı. Bu da mantıklı olmanın ne kadar aptalca bir şey olduğunu kanıtlıyor. Yaşamdaki her şey bir başka şey için iyidir, bu nedenle Gurdjieff büyük bir yaratıcılıkla şu fikri üretmiş: İnsan neden bir başka şeyin yiyeceği olmasın? Bundan yola çıkmış ve sormuş; İnsan neyin yiyeceğidir? Soru mantıklı degil mi? İnsanı yiyen güneş olamaz çünkü güneşin ışınları başka şeylerin yiyeceğidir; örneğin bitkilerin. Öyle olsaydı insan başka türlerin daha altında yer alırdı. Bu olamaz çünkü insan en üst düzey hayvandır. Demek ki insan güneşin yiyeceği değil. Ayın bizimle ilişkisi daha gizemli ama Gurdjieff’in söylediği şekilde değil. Bu gizemli bağlantı kadınların periyodları ile ilgili. Gel git olayları yani denizin ilerleyip çekilme hareketi ile bağlantısı var. Daha fazla insan dolunayda aklını kaybediyormuş gibi gözüküyor. Lunatik(deli) sözcüğü de buradan türedi. (Luna:ay) Ay insanın zihnini hep hipnotize etti. Gurdjieff, İnsan Ayın yiyeceği olmalı çünkü yiyecek yiyen tarafından kolaylıkla hipnotize edilir diyor. Hayvanlar, özellikle yılanlar kurbanlarını önce hipnotize ederler. Kurban hareket edemez hale gelir ve yenir. Bu, Gurdjieff’in gördüğü bir başka rastlantı. Şairler, deliler, dünyadan elini eteğini çekenler, düşünürler hep ay tarafından etkilenen yani hipnotize edilen kişilerdir. Öyleyse bunda bir iş var. Demek ki insan bir yiyecek!
Yalnız bilinmeyen insanı çeker, yalnız bilinmeyenin mıknatıslı gizemi vardır.
Bir şizofrenin merkezi yoktur.
Ve hepimiz bu durumdayız! Topluma uyum sağlamışız, hepsi o kadar.
Hipnoz altında acı duyulmaz. Hipnoz altında her türlü ameliyat acısız yapılabilir çünkü ikinci beden acı olmayacağı telkini aldığında acı olmaz.
Ben her türlü acının olduğu kadar her türlü hazzın da ikinci bedende oluştuğuna ve birinciye geçtiğine kesinlikle inanıyorum. Telkin değiştiğinde acı veren her neyse zevk verebilir. Tabii bunun tersi de mümkün.
Örneğin hipnoterapist size kör olduğunuzu söylerse gözlerinizde hiçbir sorun olmamasına karşın artık göremezsiniz;
yalnızca kör olduğunuza inandığınız için.
Geçmişte bazı şeylerin gizli kalması gerekiyordu çünkü bilgi, cehaletin eline düştüğünde tehlikeli olur.
Yeni keşifler gizli kalmalı. Bilgilerin açıklanmasının tehlikeli olmayacağı zamanı beklemeliyiz. Bu da, insanın yeterince gelişmiş olacağı zamandır.
Doğu’da bilgi dönüşümdür. Dönüşümün aracı ise meditasyondur.
Doğu’da tüm kötülüklerin anası günah değil cehalettir. Kötülük cahil olduğunuz için vardır. Bu nedenle, sorun suçluluk değil disiplindir. Daha fazla farkında, daha kavrayıcı ve bilgili olmanız gerekir.
Pek çok fiziksel hastalık sakat bir zihinden kaynaklanır. Ve biz herkesin zihnini sakatlıyoruz!
Aynı şey sevgi için de geçerlidir. Doğru zaman geldiğinde gerçekten sevebilmeli; zaman yanlışsa sevmemeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir