Cengiz Dağcı kitaplarından Anneme Mektuplar kitap alıntıları sizlerle…
Anneme Mektuplar Kitap Alıntıları
Acımasız bir dünyada ve insanlıklarını unutmuş insanlar arasında yaşaya yaşaya kendi insanî özelliğimi de yitirdim.
ben, hayatın kanamaksızın ölen canlı kurbanı.
Mutluluğun acemisiydin, Anne.
Tuhaf dünya. Güzel dünya. Çirkin dünya. Mutlu dünya. Korkunç dünya. Rezil dünya!
Öğretmene ne saygı, ne onur. Öğretmen dediğin insan değil ki! Kurulmuş bir makine!..
”Çok mu bekledin? ” diye sordu, tüm vücudunu bürümüş gülümsemeye sesindeki gülümsemeyi katarak.
”Beş dakika, ” dedim.
Yalandı. Bir saat beklemiştim.
”Beş dakika, ” dedim.
Yalandı. Bir saat beklemiştim.
Benden başka kim görebilirdi benim içimdekileri?
Günah yasalarından kurtulmuş yüzü, tüm tazeliği ve güzelliğiyle sabah güneşine açmış bir gül gibiydi.
ölüyorduk en mutlu ölümlerle.
”Kendi içinin kölesisin. ”
Düşlerin doğumunu beklememe, yeni düşler yaratmama ihtiyaç yoktu; ben kendim düşten farksız bir yaratıktım.
Saniye’siz ben kimim?
Saniye kim bensiz?
Soyunup özlemlerimi giysin isterim.
Saniye kim bensiz?
Soyunup özlemlerimi giysin isterim.
”Canı darda olan bir insan için duanın gücü büyüktür. ”
Kaybolmuş bir zamanın ormanı içinde yaşıyorduk.
Yanıma geldi, elini omzumun üstüne koydu, bende benim bilmediğim, belki bende olmayan bir şeyi görmek ister gibi baktı yüzüme.
ölçülmezdi ki düşlerin uzaklığı yakınlığı.
Yola çıkmadan önce oluğun dibindeki kovada biriktirdiği yağmur suyuna papatyalar katıp yıkardı Saniye’nin ekin sarısı saçlarını.
İnsan dediğin ölünce toprağın dibine değil de içerisine güneş ışığı sızan mezarlara gömülmeli!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kırılmış haysiyetimiz gerçek olamaz!..
Benim yüreğimi anlayacak uzman var sanki!
Biz insanlar bile az çok zincire bağlıyız.
İnsan dediğin ölünce toprağın dibine değil de içerisine güneş ışığı sızan mezarlara gömülmeli!