İçeriğe geç

Terra Nostra Kitap Alıntıları – Carlos Fuentes

Carlos Fuentes kitaplarından Terra Nostra kitap alıntıları sizlerle…

Terra Nostra Kitap Alıntıları

Bir gün başkalarının da bizi mezara koyacağı gerçeğini bir yana itemeyiz.
İyi bir toplum, masum aşk, ebedi hayat; bunlar ancak insan Tanrı olduğunda ve her kişi kendi inayetini yarattığında mümkün olabilir.
Gerçek barışa, aşka, adalete ya da mutluluğa ulaşabilmek için önce hastalığın ve ölümün yok olması gerekir.
Dünyadan hastalığı ve ölümü silene kadar aşkı bulamayız.
Düşünen her şey cüret eder; cüret eden her şey düşünür.
Elma dalından düştü. Kaderinde çürümek var şimdi.
Ne mutlu ruhta yoksul olanlara! Çünkü göklerin egemenliği onlarındır. Ne mutlu yaslı olanlara! Çünkü onlar teselli edilecekler. Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeryüzünü miras alacaklar. Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar. Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür.
Gelecekte neler olacağını düşünmeye başlamalı, geçmişte olanları bir yana bırakmalıyız.
Hiçbir kişisel güç yoktur k, kötülüğün hayali bir yerlerden içine sızmış olmasın.
Yalnızca hiçbir şey hatırlamayanlar ve hiçbir şeyi hayal etmeyi bilmeyenler zamanı ölçebilir.
Dünyamızdan daha kötü bir yer olamayacağına göre araf ve cehennem gerçek değildir; insan doğuştan günahkar olduğu ve bu lekeyi dünyada edindiği için günahlar burada temizlenmelidir; insan şehvet yüzünden kovuldu cennetten,onun için cinsel aşırılıklar içinde cehennem hızıyla kendini tüketmeli ve bu hayvani eğilimin bıraktığı her türlü izden arınmalıdır; böylece temizlenmiş olacaktır ve öldüğü zaman Yaradan’la bir olacaktır.
İnsan bedeninin doğuştan gelen günahkârlığının ancak yaşarken ortadan kaldırılabileceğine, bu yüzden cennetin kutsallığına layık olabilmek için bedenin arınması gerektiğine inanıyorlardı.
Neden en mütevazi adamlar, köylerinde bir hiç olarak yaşarken alınıp sarayda bir yer verilmiş, onlar için gayet açık bir yükseliş sayılacak mevkilere getirilmiş adamlar kenetlenmiş dişleri arasından mırıldanmışlar ve diğerleri dururken öncelikle onlara lütfedilmiş bir sorumluluğu almaktan kaçmışlardı? Gurur ancak aydınlanmışların ve soylu kandan gelenlerin faydalanacağı bir ayrıcalık değil miydi?
Her dağın dört yüzü olduğu bir gerçek fakat ne yazık ki insan dağın sadece bir yüzünü görebiliyor.
Diyorlar ki, yozlaştırıcı açgözlülük, yanlış kalkınma ve kibirden başka suç yokmuş; diyorlar ki kurtuluş tüm malı mülkü bırakmakta, adından bile vazgeçmekteymiş. Hepimizin kutsal olduğunu, bu yüzden her şeyin hepimize ait olduğunu duyuruyorlar dört bir yana….tarih zamansız bir andan ibarettir diyorlar.
Akıl sır ermez kendinden başka bir hayvan hayal eden ilk hayvana. Ne büyük bir çirkinliktir iki ayağının üstüne kalkmayı başaran ilk omurgalının, gayet normal bir biçimde yerde sürünerek, yaradılışa malzeme olan çamura yakın, mutlu mesut yaşamaya devam eden diğer yaratıklara dehşet saçması. Hayrete düşürüyor ilk telefon görüşmesi, suyun ilk kez kaynaması, ilk şarkı, ilk peştemal.
Gençler mi geçiriyordu ölümü yaşlılara, yoksa yaşlılar mı devrediyordu ölümü gençlere? Birkaç iyi adama göre kötülük düzensizlikte saklıydı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Her günahın kendi cezasını barındırdığını öğrenmek için eğitilmedik mi sonuçta.
“Ölülerin hayalleri için konforlu mermer zindanlar var burada ama yaşayanların hayalleri için yeterince zincir yok.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Eğer salgın ,açlık ve programlı katliamla dünya nüfusu azaltıldıysa ,doğa en nefret ettiği şeyi ,ortaya çıkan boşluğu nasıl doldurdu ?
Orta çağ salgınları erkeği kadını ,genci yaşlıyı ,zengini fakiri ayırmamıştı .
Çağdaş salgınlar programlanmıştı : Plastik fanusların içinde yeni steril şehirler ,bir kaç milyoner ,bürokratların büyük bir kısmı ,bir avuç teknisyen ve bilim adamı
incinebilir kuvveti ve zalimce şefkati olan kraliçenin gözlerini daha önce nerede gördüğünü biliyorsun. .
kabusun yine çağırıyor seni ..
Kimse bu kadar uzun zaman beklemedi,kimse bu kadar uzun süre hayal etmedi, kimse bu kadar çok mücadele etmedi uğursuzluğa karşı ..
gırtlağından ve ağzından çıkan benim sesim, benim sözlerim .
el temiz kalmış olsa da ruh kanla kirlenmiştir .
Güç sahibi olmak insanın karakterini değiştirmez, sadece ortaya çıkartır. Eğer bunu anlayabilirsek, daima anlayabiliriz güçlülerin karakterlerini. En azından böyle bir erdemi vardır gücün; ona sahip olan asla yalan söyleyemez; tarihin ışığı çok parlaktır; güçlü olanın ikiyüzlü davranmasını engeller çünkü gücü nasıl kullandığı gösterecektir ikiyüzlülüğünün derecesini.
Her şey şüphelidir .
Aynı konularda cahil olalım ikimizde ,aynı şeyleri bilelim
Örümcek,şahin ya da dişi kurt için zaman yoktur .
budur tarihin hem komedisi, hem de suçu .Insan hiçbir şey ogrenmez .Zaman değişir,mekan değişir,isimler değişir ama tutkular aynı kalır .
kar yağıyor ,kar siler eski izleri ,taze izleri bulmaksa tersine kolaylaşır,rüzgarla beraber dökülmeye devam ediyor kar dallardan , yeni bir kovalamacaya başlamak için ..
Senin varlığını unutarak seni öldürmek .
İsyan da sevmenin bir türüdür .
Öldüğümü mü sanıyorsun ?
Yaşadığımı mı sanıyorsun ?
Düş görmek intiharın tek akıllıca yoludur
Bunun da ötesine geçelim
Bir şeyle başka bir şey arasında sonsuz sayıda seçimlerden ibarettir ..
Haksızlık yapandan nefret et
Ya herşeyi unutursun ya da hiçbir şeyi unutmazsın.
Yoktur gelmeyecek zaman
Ödenmeyecek borç yoktur
Sen sokaklardaydın .Ben kütüphanelerde.
Sen beni kör mü sanıyorsun ?Gerçekle hayali ayırt edemeyeceğimi mi sanıyorsun ?
Yel değirmenleri devlerdir .
Ben ölmeden önce ya da sen doğmadan önce tanıyordum seni .
Savaş, sev ve yaşamak için öldür .
Geri veriyorum yüreğini .
Güneş her gün doğuyor
Yürek korkunun krallığıdır
Bölünebilir olan her şey ölümlüdür .
..dünyanın sona erdiği yer
Artık dinlenebilir miyiz ?
Evet
Öldük mü?
Evet ,ikimiz de
son gülen ilk ağlarmış.
Ölülerin hayalleri için konforlu mermer zindanlar var burada ama yaşayanların hayallerine yeterince zincir yok .
ebediyen ölü olarak yaşamak ya da ebediyen canlı ölmek ..
Hepimiz varoluşumuzun herhangi bir anında sormuşuzdur kendi kendimize; elimize hayatımızı yeniden yaşama fırsatı geç­seydi tekrar aynı şekilde mi yaşardık, hangi yanlışlardan sakınırdık, hangi ihmal edilmiş şeyleri düzeltirdik, o gece o kadına onu sevdiğimi söylemeli miydim, neden ölümünden bir gün önce babamı ziyaret etmedim, kilisenin kapısında bana avuç açan dilenciye cebimdeki parayı vermeli miydim, hiç durmadan seçtiğimiz kişileri, işleri, karlan, fikirleri nasıl yeniden seçebiliriz çünkü hayat bir şeyle başka bir şey arasında sonsuz sayıda seçimlerden ibarettir, hiç bitmeyen bir seçim ama biz öyle olduğuna inansak bile asla özgürce karar veremeyiz, seçimlerimiz bize başkalarının, yani tannların, hakirnlerin, hükümdarların, kölelerin, babaların, anaların, çocukların dayattığı koşullarla belirlenir.
Unutuluşla ve hatıralarla örülmemiş tek bir kelime bile yoktur,
her kelime hayallerle ve başarisızlıklarla renklenmiştir; yine de,
yakındaki bir yeniliğin taşıyıcısı olmayan tek bir kelime de yoktur; söylediğimiz her söz aynı anda bilmediğimiz bir kelimeyi bildirir çünkü biz onu unutmuşuzdur çünkü onu arzulamışızdır.
Ikilik farklılaştırir. Üçlük harekete geçirir. Birlik kuvve halinde bireysellik verir. İkilik kopuk ve değişmez farklılaştırmadır. Üçlük, karşıtlar arasında bir karşılasma yarattığı icin birliğin kusursuz ifadesidir. Aktif ile pasifl birleştirir, dişil ilke ile eril ilkeyi uzlaştınr. Üç, yaşayan varliktir.
deliliğin gölgesinin bir an için ruhunun üzerinden gelip geçtiğini hissetti ..
akıl yoluyla elde edilmiş kusursuz simetriler asla hayal gücünün ideallerine baskın çıkmaz, aksine tehlikeli akılsızlığın hızla genişleyen istilasına teslim olurlar .
Görün ışte, budur yazılıp çizilen herşeyin sırrı ,zira ne kadar hayal mahsulü olurlarsa o kadar inanabilirsiniz gerçekliklerine ..
yaşlı bilgeyle bir saatliğine konuşmak istiyordu çünkü düşünceyi harekete geçiren ve kıpırtısız sayfadan söküp alan karşılıklı konuşmanın canlandırıcılığı olmadan daha fazla ilerleyemezdi ögrenci.
Bu hikmet sahibi kadın hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, görünüşlerin ardında onları hem yalanlayan, hem tamamlayan bir giz bulunduğunu biliyordu. Kadınlar bu gizleri bilirken erkek dünyaya hakim olamazdı. Bu yüzden erkekler bir araya geldiler ve kadınlann itibarını ellerinden aldılar.
Hiçbir şey maziden daha hızlı unutulmaz; hiçbir şey geçmiş kadar tekrarlanamaz.
Şeytani bir nakaratı tekrarlayıp duruyor ..
doğa, özellikle de insan doğası birbirini ve varoluşun her düzeyini sarmalar, ilahi olandan şeytani olana, hayvani olandan gizemli olana kadar; hiçbir şey inanılmaz değildir; hiçbir şey ihtimal dışı değildir; bizim reddettiğimiz ihtimaller ancak bilmediğimiz ihtimaller olabilir. . .
-Göğe bak; her yıldızın kendi zamanı vardır.
-Tüm o zamanlar yan yana yaşar, aynı gökte.
-Ama bu farklı bir zaman.
-Ölçmeyi öğrenecek misin?
-Tüm zamanlar tek bir ölü boşlukta yaşar.
-Tarih orada sona erer.
Benim meşruluğum senin başarısızlıgının üstüne temellenecek.
.. ikiliklerin dünyası, karşıtlıklarn dünyası ancak ve ancak iki karşıt birbiriyle savaşıyorsa hayat vardır, savaş olmadan barış olmaz, ölüm olmadan hayat olmaz, birlik hiçbir zaman mümkün olmayacak, hiçbir şey bir değildir, her şey ikidir, sürekli birbirleriyle çatışırlar
Eğer gücü eline geçirseydin nasıl bir dünya yaratırdın ?.
tüm sevilen kadınlar tarif edilmez bir uzaklıkta durmaz mıydı ? .
Hayatının bir gününü olsun yeniden yaşamak ,farklı bir şekilde yaşamak ister miydin ?
Elma dalından düştü .Kaderinde çürütmek var şimdi .
tarifi hiç kolay değil ,başka bir işaretin sırrını taşıyan ,bakar göründüğü şeye çok yakın ya da çok uzak ,beklenebileceği gibi hayalperest değil ,cömert değil ,feda etmeye eğilimli değil, efsanenin sonunun farkında değil.
Bir ölünün başka bir ölüyü sevmesinden daha doğal ne olabilir ?.
Tetiğe basmaya meraklı çok fazla parmak var ..
Akıl sır ermez kendinden başka hayvanı hayal eden ilk hayvana .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir