İçeriğe geç

Balzac Kitap Alıntıları – Stefan Zweig

Stefan Zweig kitaplarından Balzac kitap alıntıları sizlerle…

Balzac Kitap Alıntıları

Felsefe aceleye gelmez, dindarlıksa sabır ister
Bütün hayalperestlerin en gerçekçisi olan bu adamı gerçeklikten kurtaran yine hayallerdir.
Dünyanın tüm çabalarını toplasanız, küçücük bir deha zerresinin yerine geçemez.
Özgür ve mutlu tek bir gün bile geçirmediği bu hayattan bıkmıştır artık
Benim hayatımdaki tüm kötülüklerin sebebi annemdir.
Genç bir insan hiç özgür olmamalı, zamanını asla boşa harcamamalıdır.
Kütüphaneden alıp okuduğumuz ve zihnimizi canlı tutan kitaplar olmasaydı, bu sistem varlığımızı tamamen köreltebilirdi.
“Çalışırken acılarımı unutuyorum, çalışmak benim kurtuluşum.”
“Kaldı ki ne sessizliğimi söze dökebilmeyi ne de gevezelik ederken suskun kalmayı becerebiliyordum. Bu nedenle içimi kasıp kavuran ateşi, kalbimde saklı tutmalıydım.”
Farkına varmak aşmakla bir değildir ve başkalarının alay ettiği küçük budalalıkları karşısında aciz kalan bilge insanlarla biz hep karşılaşırız.
Neye yarayacağı henüz bilinmeyen kullanılmamış bir gücün fazlası huzursuzluk yaratan şiddetli darbeleriyle insanın ruhunu sarsabilir
Bir işe girersem, kaybolup giderim. Bir kâtip, bir makine olurum o zaman, daire çizerek 30 ya da 40 tur atan, belirlenmiş saatlerde yiyip içen ve uyuyan bir sirk atı, sıradan bir insan olurum. Buna hayat denirse tabii; bu değirmen taşı gibi sürekli dönüşler, aynı şeylerin sonsuz döngüsü.
“Balzac ömrü boyunca en ilkel şekilde bile hurafelere sahip olacak kadar fazlasıyla halktan biri olmuş, hep bir köylünün oğlu olarak kalmıştır. ”
Çok güzel bir düş gördük, hepsi bu.
“Vaktinden önce yaşlanmamak için değersiz şeyler yüzünden eziyet çekmeye izin vermemelidir insan!”
“Vaktinden önce yaşlanmamak için değersiz şeyler yüzünden eziyet çekmeye izin vermemelidir insan!”
İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın ..
Balzac: “Kırk yaşındaki bir kadın senin için her şeyi yapacaktır, yirmi yaşındaki ise hiçbir şey.”
Balzac, “genç kızlardan hiç hoşlanmadığını” etkileyici bir biçimde ifade etmiştir; çünkü genç kızlar çok fazla şey istemekte ve pek az şey vermektedir.
Beklemesini bilenin herşey ayağına gelir.
Aslında hayatın en güzel anı; her şeyden vazgeçtiğinde, seni hayata bağlayan birinin olduğunu düşündüğün andır.
“Beynimde yaşamımın yerini değiştirmeye çalışıyorum,”
Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma
Suyun üstündeki set ne kadar yüksekse, seti aşmak isteyen dalga da o kadar yüksek olur
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Benimkisi gibi bir yaşamı, bir kadının eteğine asılı geçiremem; soğukkanlılıkla kaderimi izlemeli ve bakışlarımı bel altı seviyesinden daha yükseğe kaldırmalıyım.” !!!
“Çalışırken acılarımı unutuyorum;
Çalışmak benim kurtuluşum.”!!!
“Böylesine büyük bir çöküşten sonra, bitmez tükenmez umutların enkazları altında bu sabırsız spekülatörün kendine inancını yitirmesi beklenirdi. Ancak sığındığı çatının üzerine çökmesiyle Balzac’ın hissettiği tek şey şu olmuştur: Yine özgürdür ve baştan başlayabilecektir.”.!!!
“Bırak birbirimizi sevelim! Her şey demek olan o şeyi benden esirgeme.”!!!
“Beynimde yaşamımın yerini değiştirmeye çalışıyorum,”!!!
İnsanların,en dahi doğaların bile, gururlarını asıl yeteneklerine yatırmamaları, aksine çok daha ucuz ve kolay şeylerle gösteriş yapmayı,hayran olunmayı ve saygı görmeyi istemeleri hayatın kuralıdır. Koleksiyoncu Balzac bunun tipik bir örneğidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz.”!!!
Mutlu Balzac susar. Sadece zorunluluktan ötürü yaratan sanatçılardan biridir o.
Kadınlarla olan bütün ilişkilerinde erkeklere özgü kendine güvenden yoksun olan Balzac,Evelina de Hanska ile ilişkisinde de kendi başından itibaren ona tamamen tabi kılar ve sürekli diz çökmüş halde durması, kendinden geçmiş, taparcasına bakması, kendi değerini ve kendi kişiliğini tamamen feda etmesi, Madam de Hanska ‘ya yazdığı mektupları tarafsız bir gözlemci açısından çoğu kez daha da tuhaflaştırır. Gelmiş geçmiş en güçlü ve en zeki insanlardan birin 7 yıl boyunca sürekli eğilip etek öptüğünü , huşu içinde eriyip gittiğini, aslında olsa olsa vasat bir taşra aristokratı olan bu kadının karşısında kendini hiçleştirecek kadar küçülttüğünü görmek kızdırıcı ve üzücüdür.
Saygın bir hanımla ilişkiye girme düşüncesi onu tüm yaşamı boyunca büyülemiştir. İşte Balzac bu yabancı prensese kibarca teşekkür etmek yerine onu hemen ateşli itiraflar ve örtülü inceliklere boğuyorsa bu hiçbir şekilde onun öne sürdüğü gibi naif bir biçimde değil,aksine kendine bir yaşam öyküsü kurma, bir tutku yaratma yolundaki sabit bir irade ile gerçekleşmiştir. Balzac’ın duyguları her zaman iradesine itaatkarca tabii olmuştur. İrade Balzac’ta hep birincil olandır,diğer bütün güçlere hakim olan ve onları zapteden asıl güçtür
Yoğunluk,tasvire verilen özel havada ve öykülemede değil, her zaman ve sadece insanlardadır,işlenecek konu yoktur : Her şey konudur. Eugénie Grandet’teki üzüm yetiştiricisi Grandet’in alçak çatısı altında,Otuz yaşındaki kadın ‘daki korsanın kamarasında olduğundan daha az gerilim yoktur. Küçük,banal ve biraz da tekdüze Eugénie Grandet,cimri babasının tehditkar bakışları altında sevdiği kuzeni Charles’in kahvesine fazladan bir şeker daha atarak,elinde bayrakla Lodi köprüsünü geçen Napoléon kadar cesaret gösterir. (..) Belirleyici olan çevre değil,dinamiktir.
Balzac’ın Castries düşesi ile yaşadığı ilişki bir felaket değil,yaşamından bir kesittir; gerçek Balzac,yabancı kadın arkadaşlarına yazdığı romantik itiraflarındaki kadar kızgın ve umutsuz değildir.( ) Balzac – özür dileyerek belirtmeliyim ki – kendini anlatırken hiçbir zaman doğruyu söylemez. Roman yazarı olma özelliği ile meslekten abartıcı,bire bin katan biri olarak Balzac, her davranıştan en aşırı olasılığı çıkartmaya çalışır ; doğrusu, sürekli olarak yaratıcılığını ortaya koyan hayal gücünün, kendi yaşamındaki olaylara karşı kayıtsız , aciz ve verimsiz kalmadı da saçma olurdu zaten.
Bu felaket gunlerindeki mektupları okunduğunda sanatçının böylesi ölesiye bir şaşkınlık ve umutsuzluk durumunda üretmeyecek kadar yetersiz olduğu ,en azından sunulabilecek sağlam bir eser ortaya koyamayacağı düşünülebilir. Ancak Balzac söz konusu olduğunda , mantıklı sonuçlar çıkarmaya çalışmak faydasızdır; çünkü olası olan yerine hep inanılmaz olan gerçekleşir. Yaşadığı iki dünya, gerçek dünya ve hayal dünyası ,en ufak bir geçirgenliğe izin vermeyecek kadar birbirinden ayrıdır. Yaratıcı Balzac,dış varlığını saran firtinalardan haberi olmayacak ve onları hissetmeyecek şekilde kendini tamamen zihinsel bir yoğunlaşmanın içine kapatabilir; uçarcasına yazan eliyle titreyen ışığın altında sayfalarca kader ve öykü geliştiren hayalci Balzac, senetleri protesto edilen, mobilyalarına haciz gelen diğer Balzac’la en küçük bir benzerlik dahi taşımaz.
Ancak Balzac gerçek zarafeti yakalayamadığı hissettikçe daha da abartılı davranır, iyi görünmeyi başaramadığına göre hiç olmazsa sansasyonel olmayı ister. Göze batmadan seçkin görünemiyorsa, o zaman hiç olmazsa garipliklerinin de kendisi gibi ünlü olması gerekir. Onunla alay edildikçe, alay edilecek daha da çok malzeme verir. Böylece Balzac ilk başarısızlığın ardından -kendisi de gülerek belirttiği gibi-birkaç korkunç şey uydurur, bunlar ün kazanmasında romanları kadar etkili olur.
Psikoloji kendini aydınlatsa bile kusurlu eğilimlerin farkına varabilir ama bertaraf edemez. Farkına varmak aşmakla bir değildir ve başkalarının alay ettiği küçük budalalıkları karşısında aciz kalan bilge insanlarla biz hep karşılaşırız.
Bir Fransız olarak Fransa’ya duyduğu en güçlü hisleri ile yüzyılın bu en büyük sanatçısını her türlü övgü ve yergiden, insanlardan ve paradan bağımsız olarak görmek istemekte, ama Balzac’ın sürekli olarak kendini bir şeylere bağımlı kılıp kölelik etmesi umutsuzluğa düşürmektedir.
Bir kürek mahkumu- hep böyle kalacaksın. 10 kişinin yapacağı işi yapıyorsun ve kendi hırlarının içinde buluyorsun. Kaderin yaşamın boyunca istediğin şeylere ulaşmana engel olacak.
Bir dulun 30.000 ya da 50.000 franklık maaşı için Balzac , köleler gibi çalışmak yerine her zaman ,hatta şöhretin keyfini sürdüğü dönemlerde bile kendine burjuva yaşantısına satabilecek biridir
Edebiyatı hala zorunlu tek olasılık olarak değil aksine kendini ortaya koymanın farklı olasılıklarından biri olarak görmektedir.1832 yılında annesine şöyle yazmıştır:
Yazar olarak, politikacı olarak, gazeteci olarak ,evlenerek ya da piyasada büyük bir vurgun yaparak er ya da geç servet sahibi olacağım.
Balzac aslında dehasını her biçimde ortaya koyabilecek o büyük dehalardandır; ikinci bir Mirabeau, bir Talleyrand,ikinci bir Napoléon, büyük bir dolandırıcı, bütün resim tüccarlarının kralı, en usta spekülatör olabilecek güçtedir. Bu nedenle de gençliğinde, edebiyat konusunda özel bir yeteneği olduğunu hissetmemiştir, onu çok iyi tanıyan Gautier, belki de şunları söylemekte hiç haksız değildir:
Aslında edebiyata yeteneği yoktu. Düşünceleri ile bunları ifade ettiği biçim arasında büyük bir uçurum vardı. Özellikle başlarda kendi bile bu uçurumu açma konusunda ümitsizdi.
Edebiyat eserleri yaratmak onun için ne bir zorunluluktu ne de yüklendiği bir misyondu. Yazmayı sadece isteklerini gerçekleştirmek, para ve şöhret kazanıp dünyaya hakim olabilmek için değerlendirebileceği sayısız olanaktan biri olarak görüyordu.
Önemli biri olmak istiyordu ve hedefine elektrikten daha güçlü olan enerjisini durmaksızın dışa vurarak ulaştı.
Balzac’ın içindeki sanatçı ancak şimdi ,gerçek dünyada başarısız olduktan sonra olgunlaşmış,bu gerçek dünyanın yanına ve üzerine kendi dünyasını kurabilecek duruma gelmiştir.
Genç Balzac’ın tek derdi vardır : yükselmek, güçlü olmak.
Bu tutku mahvetmek ten çok , özgüvenden yoksun delikanlının kendini bulmasina yardım eder. Sabırsızlık içinde bekleyen homme-enfant (cocuk-adam) ‘ın içindeki erkeği uyandıran de Berny,hızla baştan savma metinler yazan,kimsenin tanımadığı bu delika lının içindeki romancının da serbest kalmasını sağlar; de Berny’nin deneyimlerinden hareketle verdiği öğütler sayesinde Balzac ,gerçek Balzac olur..
O benim ,annem ,arkadaşım,ailem,eşim ve danışmanım oldu,diyecektir Balzac sonraları. Benim yazar olmamı sağladı,gençken beni teselli etti,bana tat almayı öğretti,bir kız kardeş gibi benimle ağladı,güldü ,her gün acılarımı dindiren tatlı bir uyku gibi geldi bana..
Koruyucu melek misali,ilerledikleri yolda dehalara eşlik eden o gizemli içgüdü sayesinde Balzac,içinde yatan gücün yönlendirilmeye ,kendi yontulmamış yönlerini ise zarar vermeden inceltip düzeltecek, dokunuşuyla bütün gerilimleri çözüp dağıtacak bilgili ve sevgi dolu bir ele ihtiyaç duyduğunun farkındadır. Cesaret verecek ve aynı zamanda ona yanlışlarını gösterecek,ama bunu sert ve eleştirel bir tarzda yapmayacak,aksine yardimci olacak ve onunla birlikte yaratacak, düşüncelerini anlamaya çalışacak ve olağanüstü hayallerinin saçmalık ,delilik olduğunu düşünüp küçümsemeyecek bir el. ( ) Bu kadın ,onun basit hata ve yanlışlarını,beceriksizliklerini ve patavatsızlıklarını şefkatle , ilgiyle yaklaşıp düzeltecektir,annesi gibi emredici sert bir tarzla değil de onu sessizce biçimlendirerek,dikkatlice eğiterek ve sadece ona yardım edip onu dinleyerek bile Balzac’ın kendine güven kazanmasını sağlayacaktır.
Eskiden ,güç ya da edebiyat dünyasında ün kazanmak genç,çekici ve zarif bir bayanın ilgisini çekmekten daha kolay gelirdi Eskiden uzaktan uzağa benim olsun diye dua ettiğim ,kalbimi tamamen vermeye hazır olduğum yeterince kadın gördüm,her türlü sınava hazırdım ,yüreğimi paramparça edebilirlerdi, öyle güçlüydü ki duygularım,kendimi feda etmekten,eziyet çekmekten hiç korkmazdım.
İnsan işi sayesinde özgür olmayacaksa, o işi yapmasının anlamlı nedir ki?
..kimse benimki gibi mutlak bir yalnızlık çekmemiştir.
Bırak birbirimizi sevelim! Her şey demek olan o şeyi benden esirgeme!
Sizi ilk gördüğümde, bütün bedenim sarsıldı ve hayal gücüm ateşlendi: Sizde mükemmel bir ruh bulduğumu düşündüm
Umutsuzluk içinde ölmek istediğim o kadar çok an oldu ki!
büyük işler başarmak için doğduğuma inanıyordum, ama aynı zamanda bir hiç olduğumu da hissediyordum.
Ah, biri çıkıp bu çorak yaşamıma sihirli değneğiyle bir dokunsa keşke! Yaşamın güzelliklerinden hiçbirinin tadına varamadım henüz Bu açlık öldürecek beni, hiçbir şey arzularımı tatmin etmiyor. Ne çıkar? Sadece iki tutkum var: aşk ve şöhret. Şimdiye kadar ikisi de gerçekleşmedi.
“Çektiğim acılarla ihtiyarladım
Yirmi iki yaşıma kadar
Nasıl bir hayat sürdürdüğümü
Hayal bile edemezsiniz.”
Bir işe girersem, kaybolup giderim. Bir kâtip, bir makine olurum o zaman, daire çizerek 30 ya da 40 tur atan, belirlenmiş saatlerde yiyip içen ve uyuyan bir sirk atı, sıradan bir insan olurum. Buna hayat denirse tabii; bu değirmen taşı gibi sürekli dönüşler, aynı şeylerin sonsuz döngüsü.
“Kütüphaneden alıp okuduğumuz ve zihnimizi canlı tutan kitaplar olmasaydı, bu sistem varlığımızı tamamen köreltebilirdi.”
Gerçi cesurdum; ancak sadece yüreğimde, davranışlarımda değil.
Sanatın görevi doğayı kopya etmek değil, anlatmaktır.
Çeşitli, insanlar arasında çeşitli ülkelerde düşe kalka aykırı gelenekler göre göre düşünceleri değişti, hiçbir şeye inanmayan bir adam hâline geldi. Doğru yanlış kavramları sarsılmıştı. Çünkü bakıyordu; bir yerde suç sayılan şeyler başka bir yerde marifet sayılıyordu..
Sizden yerine getiremeyeceğiniz bir şey istendiğinde hiçbir sahte umut kapısı bırakmadan kesin olarak hayır deyin; vermek istediğinizi reddetmenin de çabucak, gecikmeden verin; böylelikle reddetmenin inceliğiyle iyilik yapmanın inceliğini, insanı yücelten bu çifte dürüstlüğü kazanırsınız.
Sevilen kadın tüm dünyanin en güzeli degilmidir?
Geleceği merak etme
Nasıl olsa gelecek,
Ama geçecek olanı iyi düşün,
Çünkü bir daha aklından silinmeyecek
“Vaktinden önce yaşlanmamak için değersiz şeyler yüzünden eziyet çekmeye izin vermemelidir insan!”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir