İçeriğe geç

Yoldaki Notlar Kitap Alıntıları – Nureddin Yıldız

Nureddin Yıldız kitaplarından Yoldaki Notlar kitap alıntıları sizlerle…

Yoldaki Notlar Kitap Alıntıları

Yunus aleyhisselam, insanın Allah’a davette çıldıracak kadar olduğu hâlde neler yapması gerektiğinin dersidir. Yalnızca ‘bunalmış bir peygamber’ değil, Allah’a davette bunalacak davetçilerin örneğidir aynı zamanda.
Okuduğumuz Kur’an’ın içinde Resûlullah, ehl-i beyt, ashab-ı kiram ve ilk nesil Müslümanlarına ait ayetlerin toplamının belki on katı kadar ayet Musa aleyhisselam ile ilgilidir. Öyleyse Musa aleyhisselamı tanımak, Allah’ın muradını anlamaktır. Yahudi’yi bilmek de şeytanı anlamaktır.
Matem oluyor, cenaze oluyor, ağlıyorlar ama öğleden sonra da gidip bir arkadaşlarının düğününü de yapıyorlar. Ashab-ı kiramda kırkıncı gecesi yok cenazenin; ölüyü gö- müyorlar, öbür gün işlerine devam ediyorlar. Üç günden sonra Başın sağ olsun. bile demiyor Ashab-ı kiram. Niye? On beş gün olmuş, adam unutmuş cenazesini, gidip hatırlatıyorsun, gene ağlatıyorsun adamı.

Bunun için fıkıhta, bir şehirde yaşayan Müslüman’a üç gün sonra gidip de Ba- şın sağ olsun. demek caiz değil. Neden? Çünkü hayat devam edecek, ölenle ölmek yok ama düğün yapanla kırk gün gece düğün yapmak da yok. Düğün düğün, cenaze cenaze Eli kırılınca sarıyor elini, yoluna öyle devam ediyor, öyle olmalı.

Bir başka kadın Resulullah’a gelip kocasının sürekli namaz derdinde olduğunu ama kendisi genç olduğundan ‘ihtiyaçları’ bulunduğunu söyleyebilmiş. (Şikayet etmiş.)

Bizim toplumumuzda ise genç bir kızın babasına evlenmek istediğini söylemesi adam için utanılacak bir şey kabul edilegelmiştir. Peygamber’den güya ahlaklı ve sahabe-i kiramdan güya daha terbiyeli bir nesil iddiamız var; ayağımızın yere basmamasından kaynaklanıyor bu.

1924’te bildiğiniz gibi hilafet kaldırıldı dendi ama Allah’ın koyduğu bir şey kaldırılmaz. Er geç gelecektir inşallah. Dönmesi için duacıyız, dönmesi için çalışıyoruz; dönmedikçe de oturmak bize haramdır.
Bireysellik; kendinden başkasını düşünmeyen, at gözlüğüyle bakan, sadece kendi önünü gören olmak demektir. Yani Müslüman’ın sadece kendini, çoluk çocuğunu, maişetini, emekliliğini vs. düşünmesidir.
İbni Kayyım’ın İ’lamul Muvakkiin an Rabb’il Âlemin isimli bir kitabı var. O kitabında diyor ki: İblis, pek çok Müslüman’ı ibadet çeşitlerinden birinin üzerine yoğunlaştırarak kandırmıştır. Demek ki şeytan; zikirle, Kur’an okumakla, namazla, oruçla, zühtle gereğinden fazla meşgul ederek, bunlardan birinin üzerinde yoğunlaştırarak tuzağa düşürebiliyor. İbni Kayyım Bunlardan birine yoğunlaşınca da diğerlerini kaybetmiştir. diyor.

Mesela şeytan Çok Kur’an oku. Haftada üç hatim yap! diyor. Ne güzel, ne mübarek bir şey. Ama oğlun başıboş internetteyken sen Bakara suresini okusan ne olur, Âl-i İmran suresini okusan ne olur? Yahut da hanımın arkadaşlarıyla oturmuş gıybet ediyor, gününü ifsat ediyor, sen burada zikir çekiyorsun!

İbni Kayyım rahmetullahi aleyh şöyle diyor: Böylece âlim oldukları hâlde bu insanlar, peygamber vârisleri arasında Peygamberin dinden en uzak vârisi oldular.

Bazı davetçiler, hocaefendiler, âlimler kendilerinden ibaret bir İslam anlıyorlar. Bu davranış, yüzde yüz batıldır. Biz Resûlullah’ın dinine girdik. Muhammedçi değil Muhammed aleyhisselamın dinindeniz. Peygamber için makam böyleyken bir hocaefendi nasıl kendi dışındaki bir hareketi yok sayabilir? İşte, buna anlam vermek çok güç.
Usûl-i fıkhın önde gelenlerinden ve kendi dönemin-de bir numaralı tefsir âlimi olan, on binlerce insana ders okutan Fahreddin Razi, bir gün Bağdat sokaklarına çıkmış.

Etrafındaki kalabalık ve gösterilen hürmetten dolayı insanlar bu kalabalığın içinde kimin yürüdüğünü merak etmişler. Kadının biri de bakıyormuş, Kim bu adam, halife mi? diye sormuş. Öteki biri Yahu bu halife değil, niye bu kadar kalabalık bunun peşinden gidiyor? demiş. Sonra biri “Bu, Fahreddin Razi’dir. demiş. Köylü bir kadın, Kimdir o? demiş. Tefsir, usûl gibi ilimlerde büyük âlimdir. Bu istese Allah’ın varlığı ve birliği hakkında bin tane delil getirir. demişler.

Kadın Onun bin tane şüphesi olmasa bin belge aramazdı! demiş. Bu söz Fahreddin Razi’nin kulağına ulaşmış. Vefatı sırasında talebelerine: Çocuklar, ben köylü kadının imanıyla ölüyorum, haberiniz olsun! demiş. Bu sebeple bedende güç istediğimiz gibi imanda da güç istiyoruz.

Partine, derneğine güvendinse bu durumda Allah seni orta yerde bırakır. Şeyhine güvendin, hocana güvendin, orta yerde kalırsın. Allah’a güveneceksin ve bu güvenmende Allah samimiyetini görecek. Basit bir güvenme değil bu. Öyle bir güveniyorsun ki bu güvenin gereği olan tavrı da ortaya koyuyorsun.
Cihadı kâfirlerle savaştan sıyırmalıyız. Cihat, kâfirlerle savaş değildir yalnızca. Kâfirlerle savaş harptir. Kur’an’ı Kerim’de harp kelimesini kullanır bunun için. Meydanlara Allah için çıkıp harp edecek nefislerin terbiye edilmesi cihattır ve bu, harpten daha büyük bir olaydır.
Ashab-ı kiramda mal israfı yoktur. Sevgi israfı da yoktur. Kendi çocuğunu, karısını, kocasını, gelişigüzel sevmedi onlar. Kimi ne kadar seveceklerini bildiler. Başta Allah var, sonra Peygamber, sonra anne-baba, sonra çocuklar. Bir sevgi listesi yapmışlar. Kur’an’a göre insanları endekslemişler, sevgilerini israf etmemişler.
Nasihat, Arapçada yırtılan kumaşı yama yapmak anlamına geliyor. Adamın tavrında, konuşmasında, işinde yırtık oluyor; sen de onu dikiyorsun. Nasihat, bu demektir. Lüks, ekstradan bir görev değil. Nasihat dindir! Bu nedenle müslümanlar olarak bizler hatayı düzeltmek zorundayız.
Mesela Şeytan Çok Kur’an oku. Haftada üç hatim yap! diyor. Ne güzel, ne mübarek bir şey çünkü. Ama oğlun başıboş İnternetteyken sen Bakara suresini okusan ne olur, Âl-î İmran suresini okusan ne olur? Yahut da hanımın arkadaşlarıyla oturmuş gıybet ediyor, gününü ifsat ediyor, sen burada zikir çekiyorsun !
İslam ümmeti, düzenini polisle sağlayan bir ümmet değildir. Herkesin iyilik için yarıştığı, herkesin emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l münker yaptığı bir ümmettir.
başının çaresine değil ümmetinin çarelerine bakanlar, bir memurluk bulup devletten emeklilik garantisi almak için yırtınanlar de ğil ümmetinin devletini yaşatmak için mücadele verenler
Bir şeyi emrettiğim zaman yapabildiğiniz kadar yapın. Yasak ettiğim şeyde benimle pazarlık etmeyin! (Müslim, 412)
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
önceki asırlarda vahşi hayvanlar tehlike oluşturuyorlarken bugün yaşadığımız hayatta bakıyoruz ki vahşinin yerini insan zihni almış.
İnsanların tartışması haktır. Bunu reddetmenin bir ge reği yok. Lakin;

Tartışırken akidemizi devreye sokmayız, Zındık, Al lahsız, Peygambersiz! diyerek tartışmak bize yakış maz. Bu, istiğfarı ve tecdid-i imanı gerektirebilir.

Insan olarak kavga ederiz, birbirimize yumruk vuru ruz. Ama anamızı, babamızı devreye sokmayız. Na musumuzu, akidemizi devreye sokmayız. Bizim kav gamızla kafirlerin kavgası arasındaki fark budur.Sinirlenince Ben bunun casus olduğundan şüphe ediyorum zaten, iki gündür bana hep görev veriyor! demenin bir anlamı yok. Böyle ileri geri konuşmam ama bağırır çağırırım.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Hadis-i şeriflerde Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kulağı kesik. Habeşli, zenci köle bile olsa liderimize itaat etmemiz noktasında bize emrediyor. Çünkü bizde liderin kişiliğine değil makamina itaat vardir. Şahsina itaat yoktur. Liderin hizmetçisi değiliz, liderin liderlik yaptığı makamın hizmetçisiyiz. Liderlik de maalesef günümüzde çok suistimal edilen konulardandır. Ashab-ı kiramın döneminde bile lider ligin suistimal edildiğine ya da edilmek istendiğine, Efendi miz sallallahu aleyhi ve sellemin bu konuda ikazlanı olduğu na dair bilgiler var. Sadece örnek olsun diye zikredelim:

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir seriyye (küçük akıncı birliği) gönderiyor ve birliktekilere lidere itaat edilme si gerektiğini tembih ediyor Akşam bir yerde mola verili yor. Emir, ateş yakılmasını söylüyor ve yakılıyor. Emir:

Geçin karşımına, atlasın herkes bu ateşten! diyor. Ko ca ateş, atlarken büyük ihtimal içine düşülecek. Bir-iki tereddüt ediyorlar. Ne tereddüt ediyorsunuz? Resûlullah size demedi mi başınızdakine itaat edin diye? Tereddüt etmeye ceksiniz. diye çıkışıyor emir.

Atlarız, atlamayız. derken atlamıyorlar. Sonrasında Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme geri geldiklerinde meseleyi intikal ettiriyorlar. Şöyle buyuruyor:

O ateşe atlasaydınız, cehennemden çıkamayacaktınız! Çünkü itaat maruftadır. (Buhari, 7145) Maruf, örfe uygun şey demektir. Örf nedir? İslam ahlakıdır, İslam kültürüdür. Ma ruf olmayan şeye itaat yoktur.

Hatayı düzeltmek, o hatayı işlemeyenlerin görevidir ve hata ancak hatanın hacminden küçük bir usulle düzeltilir. Hata düzeyinde bir uygulama ile hata düzeltilmez.
Şeriatın gılzat dediği, Müslümanlar arasında olmaması gereken bir yapı. Gilzat en basit anlamıyla kabalıktır.
“Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâl buki kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nûrunu mutlaka tamamlamak ister. (Tevbe, 32)

Ayette Allah’ın Kur’an’ını kaldırmak istiyorlar. demi yor, Nûrunu söndürmek istiyorlar. diyor. Nûr ışık kayna ğıdır, ışık değildir. Nûr, alınıp depolanabilir mi? Elle şu kada rını tutup cebine koyabilir misin? Mümkün değil çünkü nûr, müdahale edilebilen bir cisim değildir.

Nasihat, Arapçada yırtılan kumaşa yama yapmak anlamına geliyor. Adamın tavrında, konuşmasında, işinde yırtık oluyor; sen de onu dikiyorsun.
Serçelerin bile fil devirdiği bir dünyayı anlatırsak çocuklarımıza, biiznillah hiçbir fil-tank bizi ezemeyecektir.
Yeryüzüne göklerden bakacaksın. Arş’tan bakacaksın, Allah’ın baktığı yerden. Dünya bir sinek kanadı kadar değerliyse benim için de o kadardır. Allah’ın baktığı gibi bakabilirsen dünyaya, dünya da biiznillah peşinden gelir.
Şeytan aptalca iş yapmaz. Hazmettirici tavsiyeleri vardır !
Helâk küçükten başlar.
Son yüz senedir yaşadığımız gariplik bir gün gidecek ve Allah’ın nuruna doğru döndüğümüz mevsim gelecektir. Rabbimizden niyazımız odur ki bizim dönemimizde gerçekleşsin ve şeriat nurunun insanları aydınlattığını, ümmetin gemisinin yolcularını topladığını ve kaptanının da köşkünde bulunduğu zamanı görelim ve onlar biz olalım.
Kimsenin gücü Allah’ın gücünden ileri değildir. Işığın tersinde durduğumuz için karanlıktayız, hepsi bu. Bu döngü dönecek ve ışık bizden yana düşecektir.
Allah’ın nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler hoşlanmasalar da Allah, nûrunu mutlaka tamamlamak ister.
İslam, garip başladı garip olarak devam edecek. Ne mutlu o gariplik dönemindekilere!
Nasihat, Arapçada yırtılan kumaşa yama yapmak anlamına geliyor. Adamın tavrında, konuşmasında, işinde yırtık oluyor; sen de onu dikiyorsun. Nasihat, bu demektir. Lüks, ekstradan bir görev değil. Nasihat, dindir!
Allah Teâlâ’ya karşı da kalbinde bir arıza bulunmasın. Aynı şey unutma için de geçerli.
Kalpleri Allah biliyor.
Ne biliyorsan onun âlimisin, onun âlimliğini yap!
Ortak bahçenin çiçeğiyiz biz.
Dağ, çakıl hâline geldiğinde ürkütücü değildir, kürekle taşınır. Çakılların birleşik hâli olan dağ, yol vermez bir yamaçtır, aşılamaz bir güçtür. Müminler tek başlarına çakıl taşları gibidirler. Bir arada olup dağ haline geldikleri zaman güçtürler. Küfür için de böyledir iman için de.
Mü’min affeder. Affetmek, bize göre düşüklüktür. Hâlbuki Allah, affetmeyi izzetin kaynağı olarak gösteriyor; affedenin izzeti artıyor. Hadis-i şerifte de Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Kim Allah içim tevazu gösterir, bağışlarsa Allah onun derecesini yükseltir. ( İbni Ebi Şeybe, 34663 ) buyuruyor.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yaralı bir sahabiyi soruyor, sahabi de Efendimiz aleyhisselama selam gönderiyor, Bahsettiği cennet burnumun dibinde şimdi. diyor.
Allah’a güveneceksin ve bu güvenmende Allah samimiyetini görecek.
Her türlü gücü ve imkânıyla Hakk’ın tesisi için çalışmamakla batılın hakimiyeti için çalışmak arasında bir fark yoktur.

– Necmettin Erbakan

“Cihat,güneşin etrafında dönen dünyayı güneşten ve ışından koparıp Allah’ın ve şeriatının etrafında döndürmenin adıdır.”
Muhacir, haramları terk edendir.
Ne küfür ne de İslam sonsuza kadar yok olmayacaktır; böylesi dünyanın sonu anlamına gelir. Denizler kuruduktan sonra gemimiz işe yaramaz.
Bir gün İsa aleyhisselama:Ölüyü diriltmekten zor ne biliyorsun demişler. Anlayışı olmayana bir şey anlatmak! diye yanıtlamış.
Son senelerin en önemli örneklerinden biri başörtü meselesidir. Takıldık başörtüsüne, İslam’ın başka derdi yok sanki. Biri bize iki tane başörtüsü verse bütün sorunlarımız çözülmüş olacak adeta. !!!
Öyleyse İslam’ı sadece cuma namazlarına gitmek olarak anlayan birine sen Filistin’i ,Yemen’i nasıl anlatırsın?
Eğer bir mümin, ümmetinin geleceğinde İzzet görmüyorsa ya münafıktır ya da cahil.
İslam ümmeti, düzenini polisle sağlayan bir ümmet değildir. Herkesin iyilik için yarıştığı ,herkesin emr-i bi’l -maruf ve nehy-i ani’l – münker yaptığı bir ümmettir. !!
Şüphe bir mikroptur, bulaşır.
Biz müminler olarak, yeteri kadar değil en iyisi için çalışmak zorundayız.
Evinde aile düzenini İslamlaştırmak için mücadele eden kadın, mücahidedirve cihad halindedir. Halbuki meydanlarda harp etmek kadın olana farz değildir. Ama meydanlardaki harp de nihayetinde o kadının evinde yürekli nesil yetiştirmesiyle mümkün olacak.
Cihadi Çanakkale’de ya da İstanbul surları önünde harp etmekten ibaret değil de Kur’an-ı Kerim’in Fatiha’dan Nas suresine kadar bütün emirleri ve yasaklarını yasayan insan olma arzusuyla gayret etmek olarak anlarsak Allah’ın rızasını yakaladık demektir.
Cihat büyük bir eylemin adıdır. Allah’ın rızasına göre yaşama heyecanının adına cihat diyoruz. Harp cihadın yapılabilir türlerinden yalnızca biridir, bütünü değildir.
Allah bize yardım edecek mi? Elbette. Zaten onun yardımı olmaksızın bir iş başaramayız.
Cihat deyince aklımıza Bedir gazvesi, Çanakkale, Malazgirt geliyor. Bunlar dinimizde ‘harp’tir. Cihat içinde harp etmenin de bulunduğu bütün eylemlerin adıdır.
İnsanın nefsi emmaresi bulunduğunu, bunu da ameliyatla çıkarıp ur gibi atamayacağımızı, biz ölmeden nefsimizin ölmeyeceğini bilmemiz gerekiyor.
Unutulmuş sünnetleri, ihmal edilmiş hakikatleri yeniden canlandırma gayreti içinde olanlar, başının çaresine değil ümmetinin çehrelerine bakanlar .
dengemiz dünya ile ahireti bir kıvamda tutma dengesidir. Çocuklarımızın bir elinde Allah’ın Kitabı, diğer elinde de beşerin diplomasi olsun istiyoruz.
Bizim için saat 09.00sa 09.00, 10.00sa 10.00dur. 09.01 asla yoktur. Bu prensiple çalışıyoruz.
Harama götüren şey haram kadar riskli kalır.
Mümin, merhametlidir; yumuşaktır. Ama bu, disiplinsizlik değildir. Disiplinsizlik başkadır, yumuşaklık başkadır. Disiplin, kurallı yaşamaktır.
Camı imami olabilirsin ama senin mahallende insanlar hala namaza ısınmadılarsa, hala meyhaneler kapanmadıysa, bu nedenle uykun kaçmıyorsa, o düzeyde çalışmıyorsan sen kendini nasıl Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin veya enbiyanin izinde olan bir davetçi olarak düşünürsün?
Müslüman Allah’a davetçi biri olarak da yirmi dört saat yaşantısının en güzelini oturması – konuşmasıyla kendisine şiar edinmek zorundadır.
Işimiz ne bizim? Insan yetiştirmek
Nasihat, Arapçada yırtılan kumaşa yama yapmak anlamına geliyor. Adanın tavrında, konuşmasında, işinde yırtık oluyor, sende onu dikiyorsun. Nasihat bu demektir.
İslam’ı bütünüyle görmem gerekiyor. Parçalarından bir parça, İslam’ın kendisi değil İslam’dandır sadece.
Karşılaştığımız sorunlardan biri de İslam’ı bir parçasından anlayıp o parçada takılıp kalmak ve boğulmaktır.
Anlayışın olacak, ihlasın olacak, çalışacaksın, cihat edeceksin, fedakar olacaksın, itaat edeceksin, sebat ehli olacaksın, soyutlanacaksın, kardeşliği kabul edeceksin,bize güveneceksin.
Bir gün İsa aleyhisselama: ‘ ölüyü diriltmekten zor ne biliyorsun?’ Demişler. ‘Anlayışı olmayana bir şey anlatmak!’ diye yanıtlamış. Sen ne anlatırsan anlat, adamda anlayış olamadıktan sonra anlatmak istediğini yine de anlatamıyorsun. Öyleyse İslam’ı sadece Cuma namazlarına gitmek olarak anlayan birisine sen Filistin’i, Yemen’i nasıl anlatırsın?
İbadette, ahlakta, akidede, muamelâtta dengesiz müslüman, sorun teşkil eden müslümandır.
Bir mümin, kendisini ne kadar cehennemin önünde ve sıratta kaydı kayacak görebiliyorsa o kadar haramdan korkar, o kadar haram işlemez.
ALLAH ve Peygamber’inden alırsan imanını, şehadete koşturan bir imanın olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir