İçeriğe geç

Barbarları Beklerken Kitap Alıntıları – Konstantinos Kavafis

Konstantinos Kavafis kitaplarından Barbarları Beklerken kitap alıntıları sizlerle…

Barbarları Beklerken Kitap Alıntıları

Düşünüyor, Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu; nasıl hep güvendi — ne aptallık! — «Yarın. Bol bol zamanın var.» diyen o yalancıya.
Ve ilk basamaktaysan eğer sevinç ve gurur duymak gerek bundan. .
Az şey değil geldiğin yere gelmek kazandığın büyük bir onur.
Çünkü bu ilk basamak bile sıradan sürüden çok yukardadır.
Ayağım atabilmek için bu basamağa hemşehrisi olmayı haketmelisin düşünceler kentinin.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Dilediğin gibi değilse yaşamın,
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince; kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koșușturmalarla, konuşmalarla.
Kimse göremezdi bizi.
Öylesine geçmiştik ki kendimizden,
kimseye aldıracak halimiz yoktu.

Sıyrılmıştı giysilerimiz – çok az giyinmiştik zaten,

tanrısal bir Temmuz yakıyordu ortalığı.
Sıyrılmış giysilerin arasında tenin hazları, Çıplacık kalıvermesi tenin

Bir daha bulamadım onları –
Çabucak yitirilen Şeyler
Şiirli gözler, solgun yüz
yolun alacakaranlığında
Bir daha bulamadım onları –
rastgele kazanılan Şeyler,
kolayca bıraktıklarım;
sonra peşinden koştuğum,
acılar içinde.
Şiirli gözler, solgun yüz,
bir daha bulamadım o dudakları.
Yemin ediyor daha temiz bir yaşam kuracağına.
Ama gelince gece kendi öğütleriyle,
uzlaşmalarıyla, sözleşmeleriyle;
gövdenin diriliğini de getirince gece
titreyerek arzudan gerisin geri dönüyor
bitkin ve yenik aynı ölümcül eğlencelere.

B.P.

Senin dudaklarını da görmeliydim
Yanımda olsun istiyordum gövden.
Ruhunu güçlendirmek isteyen
aşmalı bağlılık ve saygıyı.
çok iyi biliyor, her an mümkün
yaşadıklarının onu feci bir skandala sürüklemesi.
günden güne azalmıştı o çekicilik,
aşkın çekiciliğinden çok az şey kalmıştı.
Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi.
Kendimi yenmek için verdiğim kararlar, değişmek
iki hafta dayanıyordu olsa olsa.
Ölüsü yatarken bu küçücük limanda,
büyükleri sanacaklar hep, o yaşamakta.
Ne talihsizlik, iyi ve önemli
işler için yaratılmışken
şu haksız alınyazın her zaman
cesareti ve başarıyı esirgedi senden;
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.
Ayağını atabilmek için bu basamağa
hemşerisi olmayı hak etmelisin
düşünceler kentinin.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Büsbütün yitirdi onu. Şimdi arıyor
her yeni sevgilinin dudaklarında

sevdiğinin dudaklarını; kucaklarken
bir başkasını aldansın istiyor aynı çocuğa kendini hep ona veriyor sansın.

Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi. Cünkü kurtulmak öyle demişti o kurtulmak
istiyordu

hasta tensel eğlencelerin lekesinden lekesinden tendeki utancın

vakit var daha – diyordu vakit var kurtulmaya. Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi.

Düşlerinde sanrılarında
başkalarının dudaklarında hep onun dudakları.
Yanıyor, yeniden duymak için tanıdık aşkı.

Bu kent peşini bırakmayacak.
Aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede yaşlanacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer.
Bir başkasını
umma
Aldırmadan, acımadan, utanmadan kocaman, yüksek duvarlar ördüler dört yanıma.

İşte oturuyorum şimdi umutsuz
bu yazgı kemiriyor beynimi, başka şey yok aklımda;

yapacak neler vardı dışarda.
Ah, duvarları örerken nasıl görmedim onları?

Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü.

Çıt çıkarmadan kapamışlar bona dünya kapılarını.

Bütün yaptıklarımdan ve bütün söylediklerimden
Kimse anlamaya çalışmasın kim olduğumu Bir engel vardı, bir engel, bütün eylemlerimi Ve baştan aşağı tutumumu değiştiren
Hep bir engel tam konuşacağım sıra
Susturuverirdi beni.
En göze çarpmamış davranışlarımdan
En kapalı sözlerimden, yazdıklarımdan
Yalnız onlardan anlaşılabilirim
Ama belki de değmez bunca çabaya
Bunca dikkate, gerçekte kim olduğumu bulmak,
Daha güzel bir toplumda, ilerde
Bir başkası tıpkı bana benzeyen
Çıkar kuşkusuz, yaşar
Sana sığınıyorum, Şiir Sanatı,
sen ki anlarsın az çok devadan,
sözlerle, düşgücüyle bilirsin acıları yatıştırmayı.
Dilediğin gibi değilse yaşamın,
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Büyüklükten sakın, Ey ruhum.
Hırslarını yenemiyorsan eğer
kuşkuyla izle onları, dikkat kesil.
Ve ne kadar yükselirken
o kadar titiz ve uyanık olmalısın.
Çünkü karanlık bastı, barbarlar hâlâ görünmedi.
Sınır boylarından gelenlerin dediğine bakılırsa
barbar marbar yokmuş ortalıkta.
Peki, şimdi halimiz n’olacak barbarlarsız?
Onlar bir tür çözümdü bizim için.
Ah, duvarları örerken nasıl görmedim onları?
Ne sesini duydum örücülerin, ne gürültüsünü.
Çıt çıkarmadan kapamışlar bana dünya kapılarını.
Belki yepyeni bir zulüm olacak ışık.
Kim bilebilir neler getireceğini?
Kimileri için bir gün sırası gelir
o büyük Evet’i ya da büyük Hayır’ı demenin.
İlk basamaktaysan eğer
sevinç ve gurur duyman gerek bundan.
Az şey değil geldiğin yere gelmek
kazandığın büyük onur.
Çünkü bu ilk basamak bile
sıradan sürüden çok yukardadır.
Ayağını atabilmek için bu basamağa
hemşerisi olmayı hak etmelisin
düşünceler kentinin.
Hiç benim olmadın, olacağın da
yok sanırım.
Yanımda olsun istiyordum gövden.
‘Benim’, ‘senin’ gibi soğuk sözler asla ağza alınmazdı.
Ben ki perişan bir adamım, neden hata bende olsun?
Büsbütün yitirdi onu, sanki hiç olmamış gibi.
Bir ikindi saat dörtte ayrıldık
bir haftalığına. Ah,
hala bitmedi o hafta.
Sözlerden, yüzümden, huylarımdan
kusursuz bir zırh yapacağım kendime;
çıkacağım o zaman kötülerin karşısına
hiç korku ve zayıflık duymadan.
Dilediğin gibi değilse yaşamın,
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla.
Büyüklükten sakın, Ey ruhum.
Hırslarını yenemiyorsan eğer
kuşkuyla izle onları, dikkat kesil.
Ve ne kadar yükselirsen
o kadar titiz ve uyanık olmalısın.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.
Ve işte bu Hayır-
bu haklı Hayır- ezip geçer onu hayatı boyunca.
Başımı çevirmek istemem, görür titrerim diye
Nasıl çabucak uzar gider bunlu dizi
Nasıl çabucak çoğalır sönük mumlar.
Geleceğimizin günleri durur karşımızda
Bir sıra küçük, tutuşturulmuş mum gibi
Altın, ılık, diri küçük mumlar.
Daha güzel bir toplumda, ilerde
Bir başkası tıpkı bana benzeyen
Çıkar kuşkusuz, yaşar özgürce.
Dilediğin gibi değilse yaşamın,
hiç olmazsa çalış
elden geldiğince: kirletme onu
kalabalığında yeryüzünün,
koşuşturmalarla, konuşmalarla
Ne talihsizlik, iyi ve önemli
işler için yaratılmışken
şu haksız alınyazın her zaman
cesareti ve başarıyı esirgedi senden:
rezil gelenekler önünü kapamış olmalı
Aldırmadan, acımadan,utanmadan
kocaman, yüksek duvarlar ördüler dört yanıma
Bilgelik denen şey nasıl da aldattı onu;
Nasıl hep güvendi -ne çılgınlık!-
Yarın, bol bol zamanın var diyen o yalancıya.
Yıkıcı eylemden korkmamalı
(evin yarısı yerle bir olacak elbet)
Bu yoldan erdemle boy verilir bilgeliğe.
Arna nasıl kurulur ki bir sanatçının yaşamı?
Yarın, öbür gün, yıllar sonra besteleyecek
başlangıçları burda olan canlı satırları.
Yazgıdır yakama yapışır neye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki,
Eğer işimi bozacak olurlarsa, günah benden gitti.’
Ülke sorunları, yönetim derseniz,
Çevresinde olup bitenden bile haberi yoktu.’
Alçalma böyle boş umutlar içinde.’
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım.’
İtip kakıyorlar onu, sürükleyenler, çarpanlar.
Ve kalabalıktan başı dönmüş soruyor:
«Bu ne çılgınlık?»
Ne çıkar: O kendine düşeni yaptı,
savaştı elinden geldiğince.
Ve kapkara bir bezginlik içinde,
tek şey var yaslandığı
gururla, yenilmişken bile,
aynı boyun eğmez erkekliği gösteriyor dünyaya.
Bir köşeye çekilir, hırçınlaşırdı, ant içerdi ki
hiç de düşündükleri gibi değil;
bakın nasıl kararlı;
savaşacak, gösterecek onlara, son gülen o olacak.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir