Yasin Pişgin kitaplarından Kalbe Karışık kitap alıntıları sizlerle…
Kalbe Karışık Kitap Alıntıları
Ayrı cenazelerde saf tutan
Ama aynı mateme ağıt yakan
İki yetim gibi
Aynı yastayız işte
Aynı hastayız seninle
Ayrı şifaları arayan
Ama aynı ateşlere yanan
İki hummalı gibi
Aynı hastayız işte
Aynı baştayız seninle
Ayrı ufuklara bakan
Ama birbirine âmâ olan
İki göz gibi
Aynı baştayız işte
Aynı yaştayız seninle
Ayrı çağlarda doğan
Ama aynı kaderi yaşayan
İki ruh gibi
Aynı yaştayız işte
.
Ben kapında bir gedâyım artık böyle bil beni
Cayar isem son dakika hiç acıma sil beni
.
Dargınım ben kifayetsiz içten içe kır beni İnkisarım bidayetsiz baştan sona kur beni
Sessizim ben eziyyetsiz sayhalara vur beni
Susuzluğum nihayetsiz sahralara sür beni
.
Izdırabın zevkinde
Gönül Hakk’a fezadır
Arş-ı âlâ fevkinde
Beklediğim rızadır
Şu nedamet devrinde
Kalp, maşuka hizadır
İftirakın fevrinde
Tuzak var tuzak içre oyunu bozar bu gece
Kalem var kalem içre tarihi yazar bu gece
Kahır makamında teselliye hacet yok
Bu sokak kabir, bu şehir sanki mezar bu gece
.
Sadakat bin ah ile can verdi öldü bu gece
İhanet, kefeni yırtıp bıyık altından güldü bu gece Seviyesiz, derekesiz, çürümüş her rezaleti
Gözüm seyredip karanlıkta gördü bu gece
.
Gülistanda güllere bir hal oldu soldu bu gece
Bülbüller kahrından lâl oldu sustu bu gece Apansız, zamansız, müstehak bin bir laneti
Dilim kahredip karanlığa kustu bu gece
.
Hüzün işgalinin ilacı
Duasızlık, devasız sancı
Beni çekip alsın benden
Omzumda mazlumun hıncı
Bu, yanında olamadığım kaçıncı?
Artık yorgun âhesteyim
Son demde son nefesteyim.
Zikre değmez sanma beni
Her izahtan vâresteyim
.
Naz içinde bir hazdayım
Yaz içinde sanma beni
Kan donduran ayazdayım
Ben bir sudan ibaretim
Bir katreden bidayetim
İlelebet sanma beni
Ezel içre nihayetim
.
O’nda var olmayı bir ganimet say
Ruhumda semaya kurulmuş bir yay
Dua olur arşa gerilir bu ay
Düş artığı hayalleri
Sonuçları, nedenleri
Bana getir ben dinlerim
Sen sükût et ben inlerim
İçindeki hevesleri
Gün görmemiş dilekleri
Umutları, hedefleri
Bana getir ben bilerim
Sen hata et ben silerim
Sen bana meftunsun benden avare
Ben sana mecnunum senden avare
Aşkın deryasında akıl aranmaz
Aklı buldum diyen bizden avare
.
Sırlı ilan-ı aşk benden ifade
Türlü cevr-ü cefâ senden ifade
Nevbaharda daim kararım olmaz
Döktüğüm her yaprak güzden ifade
.
Böyle diyor şair
Benim bütün nazım
Sükûtumda zahir
Ölüm bir liman
Ve her an
Bir su damlası sanki
Beni o limana taşıyan
Şimdi mevsim nevbahar
Gel, gel ki ömür dediğin
Yakaza bir düş kadar
Sev ey bülbül-i şeydâ!
Artık içim sonbahar
Sev, sev ki kalp dediğin
Kafeste bir kuş kadar
Kal ey bülbül-i şeydâ
İftirakın kor salar
Kal, kal ki sensizliğim
Zemheri bir kış kadar
Gül ey bülbül-i şeydâ
Her gülüşün can katar
Gül, gül ki güllerin ömrü
Yakaza bir düş kadar
İçimdeki bütün putları kırar da
Bir İbrahim gelir
Gelir diye bekliyorum
Yoksa gül ve ateş incinir
Ve her gün simsiyah bir zincir
Aşk bir kemend-i esaret görünür ama
Aslında o, aklı kalbe bağlayan
Bir mirac-i hürriyettir
Bir yanın zelil olsa da bir yanın azizdir
Bir yandan yaksa da aşk, bir yandan serindir
Ne yanmaktır aşk, ne de yakmak
Ne tam böyle ne tam öyle
Bazen yanarsın
Bazen yakarsın aşkta işte böyle
Tıpkı bir afyon-u manevi gibi
İçine girmekle kalmaz, iliklerine siner sanki Sonrası bir mevtanın sekerât hissizliği;
Artık yansan da yanmasan da fark yok gibi
Hasılı aşk İlah’tan insana lutfedilmiş bir hâldir Bunun üstüne söylenecek her söz
Neidüğü belirsiz bir kil-u kâldir
Aşk akıl için bir sırr-ı kadîm
Maşuk aşık için bir ism-i azîm
Derûni cezbenin girdabında
Meczup bir zâkir gibi
Âşık mâşukun adını tesbih eder de eder
Ama ne onu geçer, ne ondan geçer
Ne içinde erir, ne sonuna erer
Halkın nazarında değersiz bir derbeder
Akılsız bir meczuptur o
Halbuki dipsiz kenarsız bir alemde mahkumdur,
Mecburdur, mahcuptur o
Kimse bilmez, bilemez
Özden uzak olana söz
Gönülden ırak olana göz
Zaten tuzak olur
İçimdeki bütün putları kırar da
Bir İbrahim gelir
Gelir diye bekliyorum
Onu kalpten okuman gerek
Mâşuk, aşık için bir ism-i azîmmiş..
Kan donduran bu ayazda
Rükûsuz, secdesiz benim
Saf tuttuğum şu namazda
Üstünde matem siyahın
Arşı boyluyorken ahın
Gülemiyorum
Umutlar taş olup suya düşermiş bu nehirde
Zulmetsinler, sana sahip İlah var
Unutuldum diye gamlanıp durma
Unutsunlar, seni daim anan var
Eşkıyayı âbâd olur zannetme
Zulmetse de, en sonunda kabir var
Yakaracak dil de senin
Her bakışın ferasetti bana
Varlığın cennet
Gidişin bir felaketti bana
Bir muammadır insan hece hece
Onu kalpten okuman gerek
Onu da Allah yarattı deyip
Yaratan Rabbinin adıyla okuman gerek
O, alın teri
Aşk göz ise
Sevgi o gözün feri
Düşlemek helal, dokunmak izmihlal olur
Kul olmak için son fırsat bugündür
Kimin ne mal olduğunu
Hiç bir şeye ağlamayacak kadar
İnan o kadar hastayız
Şeytan ile duruyorsun
Cismi mamur ruhu harap
Sonsuzu vadederken Rab
Ölür müydün ibadetsiz?
Ölüm bir liman
Ve her an
Bir su damlası sanki
Beni o limana taşıyan
Ölüm adamına göre olur
İhtiyar başka, genç başka ölür
Can aynı, ten aynı, kefen aynı
Ama ayin farklı farklı olur
Çukur aynı, toprak aynı
Kazma kürek aynı
Matem farklı farklı tutulur
Mesela iki ölü
Biri seksenlik, diğeri genç ölü
Biri, geride kalanların gülü
Öteki sanki metruk Kerbela çölü
Edeceğin et ama artık senin bil beni
Gözden uzak olan gönülden
Kâl’den uzak olan hâl’den uzak olur
Bilmiyorlar mı ki
Özden uzak olana söz
Gönülden ırak olana göz
Zaten tuzak olur
İhanet, kefeni yırtıp bıyık altından güldü bu gece
Seviyesiz, derekesiz, çürümüş her rezaleti
Gözüm seyredip karanlıkta gördü bu gece
Düş artığı hayalleri
Sonuçları, nedenleri
Bana getir ben dinlerim
Sen sükût et ben inlerim
İçindeki hevesleri
Gün görmemiş dilekleri
Umutları, hedefleri
Bana getir ben bilerim
Sen hata et ben silerim
Yolu ele alanları
Yoldan geri kalanları
Yakınları, uzakları
Bana getir ben giderim
Sen nefret et ben severim
Gözden öte uzakları
Uzak içre tuzakları
Eza yüklü kızakları
Bana getir ben çekerim
Sen feryat et ben sinerim
Kalpte bir nokta-i sevda
Ötesi yok budur dünya
Metanetsiz karton kale
Kağıttan kutudur dünya
Var gibi görünür dünya
Yar gibi bürünür dünya
Kalpte sinsi kertenkele
Ebedi sürünür dünya
Sanki senin baki yurdun
El pençe divana durdun
Seni avlayacak kurdun
Sahibi sayılır dünya

Şu nedamet devrinde
Kalp, maşuka hizadir
İftirakin fevrindee
Şiiri ruh anlar; akıl ise belki ve ancak yorumlar.
Şiir, aklî düşüncenin kalbî idrake evrilmesidir.
Şiir, aklın devrilmesi, kalbin anlamı devralmasıdır.
Aslında muamma olan; sözdeki şiir değil, ruhtaki şuurdur. Kapalı olan, lafız değil ruhtur.
Ben’in aradığı sensin
Can içinde candan öte
Canı sarmalayan yensin
Tenin içindeki sen’sin
Üstünde matem siyahın
Arş-ı boyluyorken ahın
Gülemiyorum
Bugün namlu gibiyim
Bugün içim daracık
Ruhum muamma hedeflere sıkılıyor
Her taşına tırnaklarımı adadığım sırlı şehir
Yüzü koyun yerlere yıkılıyor
Fikrim kadim çağlardan âsûde sükunetler arıyor
Kalbim metruk bağlardan sözde teselliler sağıyor
Ve umduğum dağlara inkisar-ı hayalim yağıyor
Bugün namlu gibiyim
Şu gördüğün bir kabristan
Gergef gergef, adım adım,
Şüheda ordusu yatan!..
Katreyi umman eyle ya Rab! Ben ateşe varınca
Sakın tasa etme ey şehit! Ey yâr!
Sana Refik olmuş Cafer-i Tayyar
Sen de mahşer günü şâd olacaksın
Gönlümde ebedi yâd olacaksın!..
Katline fermandır bildiğim delil
Hangi ine girsen bulur Azrail
Bir çukur içinde hapsolacaksın!..
Erler meydanında geçmez bu senet
Ümmetin başında Hazreti Ahmet
Bir Bedir gününde kahrolacaksın!..
Kuduz köpek gibi vebalı dili
Kal’ânın önünde Hazreti Ali
Bir Hayber gününde mahvolacaksın!..
Silüeti, ufukta doğan güneş
Hakikati, teneşirde kokan leş
Bülbüle zül, akbabaya beleş
Zalimin önünde dizüstü giryân koyma bizi
Rağbet-ü regaibimiz sana olsun daima
Köleniz, İzzet ridâsından üryan koyma bizi
Bir kahvenin hatıra
Geçtiği gibi
Tadı kalsa da adı geçer
Cismi kalsa da canı geçer
Ama illa geçer
Su damlasının buhara
Geçtiği gibi
Adı kalsa da tadı geçer
Tadı kalsa da yâdı geçer
Ama illa geçer
Kan kırmızı gül gibi ebedi yakamdasın!..
Arş-ı rahmana mirac dua
Maziler ondan okunur bize
Ve şehit milletin namusudur
Şehadet ondan dokunur bize
Biri meşrikta öteki mağripte
İkisi de elin
Birinde taş
Ötekinde ataş var
İkisi de senin
Yanacak el de, atacak el de
Yakaracak dil de senin
Şimdi elin öyle yanmalı
Semanın kapılarını öyle çalmalı ki
İnecekse alaca atlarda bilmem kaç bin melek
Ve üçer taşla bölük bölük ebabiller
Artık inmeli
Helak edecekse
Asırlar önce fil sürülerini helak eder gibi