İçeriğe geç

Yüksek Gerilim Kitap Alıntıları – Adalet Ağaoğlu

Adalet Ağaoğlu kitaplarından Yüksek Gerilim kitap alıntıları sizlerle…

Yüksek Gerilim Kitap Alıntıları

sokağa çıkıyoruz. ağır aksak yürüyoruz. adımlarımızda bir yanlışlık. hızlanıyoruz. hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. kimseleri sevemiyoruz. kimselersiz edemiyoruz. işe gidiyoruz. yanlış işler yapıyoruz.
Bir daha nerde yanık bir kâğıt kokusu duyarsan, sen sen ol, bunu sor. Yalnız kendine değil, bütün kapıları tek tek çalarak sor.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz..
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.

Yüksek Gerilim, Adalet Ağaoğlu

Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Yüreğine sansür koymuş meğer, ne bilirim? Şuraya kadar evet, şurdan sonra hayır.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Hele acı söze hiç dayanamam. Ben de isterdim, biraz hissiz olayım. Ben üzüleyeceğime başkaları üzülsün. Kendime anlatamıyorum ki.
Bir daha nerde yanık bir kâğıt kokusu duyarsan, sen sen ol, bunu sor. Yalnız kendine değil, bütün kapıları tek tek çalarak sor.
“Adamdan saydık da, kaç yıl karısına bile yan gözle bakmadık. Bilseydim böyle diyeceğini, hiç değil kapı arkasında bir kez öperdim kadını. Çok canım çekerdi her zaman. Şeker gibi de bir şeydi.”
“Beni yürekten sevmeyenle benim işim ne? Yüreğine sansür koymuş meğer, ne bilirim? Şuraya kadar evet, şurdan sonra hayır.”
Biz de birçok şeyi unutur olduk. Yarın hiç hatırlamayacağız, diye korkuyorum. O zaman, ölenler, sanki boşuna ölmüş olacaklar.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Yüzler hep gülerken suçüstü yakalanmış gibi oluyor. Oysa kasten gülünüyor. İçten gelmese de gülünüyor. İnadına. Bir çeşit direnme seçildi böylece. Daha iyi ne yapılabileceğini bilememekten gelen masumca bir direniş.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sanki gazeteler de ne yazıyor? İnsan, gerçeği bulabilmek için seksen parça lâfı bir ucundan çekip birbirine yapıştırmak zorunda kalıyor. Yine de, peşin bilinenin dışında bütün bir yüz çıkmıyor ortaya.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.

Dışarı çıkmıyoruz. Dışarda bir şeylerden eksik kaldığımızı duyuyoruz. Dışarı çıkıyoruz. Dışarda olduğumuz için eksildiğimizi duyuyoruz. Bir kapının zilini çalıyoruz. Yüzler şaşırıyor. Yüzleri aydınlatmıyoruz. Kapımızın zili çalınıyor. Kapımızın yanlışlıkla çalındığı sanısına kapılıyoruz. Yeniden sokaklarda oluşumuzda bir yanlışlık. Aynı yanlışlık duygusuyla caddelerdeyim

İşte bugün. İyice güzel olabilecek bir gün, güzel olamadan başlıyor.
İnsan şurasında sürekli büyüyen bir ağrıyla başbaşa kalınca, o ağrıyı büsbütün taşıyamaz olur, bilirsin.
Birbirimizden nice hüzünler gizliyoruz
Trendeyim. Her yer çok ağır kokuyor. Kompartımanlar kadar koridorlar da. Kafamda sıralı sekili duran her şey hızla sırasını bozuyor. Bir yerlerden sızan ıslak soğuk, yolların tipisini ve keskin ayazı her ân üstüme üstüme yığıyor.
Aylar geçiyor. Biz de birçok şeyi unutur olduk. Yarın hiç hatırlamayacağız, diye korkuyorum. O zaman, ölenler, sanki boşuna ölmüş olacaklar. Bunu böyle düşünmeye bile hakkım yokmuş gibime geliyor.
Yüzler hep gülerken suçüstü yakalanmış gibi oluyor. Oysa kasten gülünüyor, içten gelmese de gülünüyor, inadına. Bir çeşit direnme seçildi böylece. Daha iyi ne yapılabileceğini bilememekten gelen masumca bir direniş, inadına çay bahçelerine çıkıyoruz.
Epeydir çoğumuz sanki yataktan yanlışıkla kalkıyoruz. Ağzımızı çalkalıyoruz. Bir gün önceki acısını yıkıyoruz. Ağzımızı çalkalamakta bir yanlışlık buluyoruz. Kahve pişiriyoruz. Bir yudum içiyoruz. Daha yıkamak için ağzıma aldığımız suyla başlıyor acılık; kahveyle artıyor. İçtiğimiz kahveye düşman oluyoruz.
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşlerimizdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz.
Ben mavinin mavi olduğunu biliyorum da, nedense pembenin yeşil olmadığını bilmiyorum.
“Uyandın mı Cem? Az kalsın ben uyandıracaktım” dedi.
Şu büyükler ne deli şeyler! Uyandığımı görünce, “Uyandın mı?” diye soruyorlar.
Şaşılmayacak şeye şaşıyorlar, şaşılacak şeye şaşmıyorlar. Bağrışılacak şeye bağrışmıyorlar, bağrışılmayacak şeye bağrışıyorlar.
İnsan şurasında sürekli büyüyen bir ağrıyla başbasa kalınca, o ağrıyı büsbütün taşıyamaz olur, bilirsin.
Salgın gibi bir sancıyı, bir sancımı her an, her dakika bir başkasına da bulaştırabilirdim. Sana bulaşmaz, çünkü sen hastalık ortamından değilsin.
__ Geçmiş olsun, pek üzüldük, diyorlar.
Üzülmek kaç para? İş işten geçtikten sonra! Üzüldüklerine de inanmıyorum zaten. Hastalanan kendileri değil ki. ‘Geçmiş olsun’ demesi kolay.
Her yanım anlayışsızlıklar dolu. Her yanım nankörlerle dolu.
Çok yalnızım.
Issız bir adaya çekileceğim.
Benimle gelecek anlayışlı bir kadın bulsam çoktan gitmiştim.
Bulamadım.
Çok yalnızım.
AVRUPA’ya gideceğim.
Bir kişinin hem ayakta duramayacak denli bitkin, hem de böyle dimdik oluşunu birarada gördüm ilk kez. Kitaplarda anlatılır da, insan tam gözünün önüne getiremez. “Bitkin, ama dik” denir.
Karşı yataktaki kadının bambaşka ülkelerde gezinişi değil beni yaralayan. Çiçeklerin yaralı oluşu
Yüzler hep gülerken suçüstü yakalanmış gibi oluyor. Oysa kasten gülünüyor. İçten gelmese de gülünüyor. İnadına. Bir çeşit direnme seçildi böylece. Daha iyi ne yapılabileceğini bilememekten gelen masumca bir direniş.
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Her gün biraz daha suçlu olmak.
Gece geç bitti. Gün çok erken başladı. Bileti geri verilemeyecek bir yolculuk şimdi.
Hele acı söze hiç dayanamam. Ben de isterdim biraz hissiz olayım. Ben uzulecegime başkaları üzülsün. Kendime anlatamıyorum ki . Gel de anlat.
Yüreğine sansür koymuş meğer, ne bilirim? Şuraya kadar evet, şurdan sonra hayır.
Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Her yanım anlayışsızlarla dolu. Her yanım nankörlerle dolu.
Çok yalnızım.
Issız bir adaya çekileceğim.
Çok yalnızım.
Avrupa’ya gideceğim
Şu büyükler ne deli şeyler! Uyandığımı görünce, “Uyandın mı?” Diye soruyorlar.
Şaşılmayacak şeye şaşıyorlar, şaşılacak şeye şaşmıyorlar. Bağrışılacak şeye bağrışmıyorlar, bağrışılmayacak şeye bağrışıyorlar.
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Gün, işte ancak üç dakika.
Yine üstesinden gelinecek yorgunluklar gerekiyor.
Dışarı çıkmıyoruz. Dışarda bir şeylerden eksik kaldığımızı duyuyoruz. Dışarı çıkıyoruz. Dışarda olduğumuz için eksildiğimizi duyuyoruz.
Epeydir çoğumuz sanki yataktan yanlışlıkla kalkıyoruz.
Gece geç bitti. Gün çok erken başladı. Bileti geri verilemeyecek bir yolculuk şimdi.
Adam olun artık dangalaklar, adam!
Yüreğine sansür koymuş meğer, ne bilirim?
İnsan gerçeği bulabilmek için seksen parça lafı bir ucundan çekip birbirine yapıştırmak zorunda kalıyor. Yine de, peşin bilinenin dışında bir yüz çıkmıyor ortaya.
Her gün biraz daha suçlu olmak.
Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Yüreğine sansür koymuş meğer, ne bilirim? Şuraya kadar evet, şurdan sonra hayır.
Olmadığın bir yerden söz etme. Bilmediğin bir duyguyu başkaları adına açıklama. Açıklamadım ben de. Gizledim.
“Yarın da bugünün biraz solmuşu olacak”
Şu büyükler ne deli şeyler! Şaşılmayacak şeye şaşıyorlar, şaşılacak şeye şaşmıyorlar. Bağrışılacak şeye bağrışmıyorlar, bağrışılmayacak şeye bağrışıyorlar.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz
Sokağa çıkıyoruz. Ağır aksak yürüyoruz. Adımlarımızda bir yanlışlık. Hızlanıyoruz. Hızlı yürüyüşümüzdeki uçarılığa yakışmıyoruz. Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz.
Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz. İşe gidiyoruz. Yanlış işler yapıyoruz.
Nankörler! Beni unuttular. Herkes beni unuttu. Kimse beni anlamadı. Özgür olalım, özgür olsunlar, diye ömrümü verdim onlara. Ne oldu? Hiç. Artık ne halleri varsa görsünler
.. avazım çıktığı kadar sustum.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz..
Bir tanıdığa rastlamak istemiyoruz. Rastlanan her tanıdığın yanlış bir tanıdık olacağını sanıyoruz. Kimseleri sevmiyoruz. Kimselersiz edemiyoruz.
Epeydir çoğumuz sanki yataktan yanlışlıkla kalkıyoruz. Ağzımızı çalkalıyoruz. Bir gün önceki acısını yıkıyoruz. Ağzımızı çalkalamakta bir yanlışlık buluyoruz.
Durmadan azalan her şeyin yerini durmadan artarak alan bir şey var: Her gün biraz daha suçlu olmak.
Birbirlerimizden nice hüzünler gizliyoruz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir