İçeriğe geç

Hz. Musa ile Yürümek Kitap Alıntıları – Necmettin Şahinler

Necmettin Şahinler kitaplarından Hz. Musa ile Yürümek kitap alıntıları sizlerle…

Hz. Musa ile Yürümek Kitap Alıntıları

İlm-i Ledün, duvarın ötesini görme ilimdir ve yalnızca İlm-i Ledün sahipleri yıkık duvarın sırladığı hazineyi görebilirler.
Sabır, nefs itibariyle aceleci olan insanın bu eksikliğini gideren bir ruhsal yardımdır. Güzel sabır, kendisinde halka şikayet bulunmayan sabır diye tanıtılır.
Öyleyse sonu belli olan bu arkadaşlıktan(Hz. Hızır’la) Hz.Musa’nın öğreneceği şey nedir? :Kendi yerini tanımak ve sabretmeyi bilmek.
Rüşd sahibi olanlar, bütün zıtlıkları tevhid potasında eriterek kendi varlıklarının sırrına ermiş; bundan ötürü de bütün aleme rahmani bir merhamet ve müsamaha ile nazar kılan zatlardır.
Tefsir bilginlerine göre:Hz.Musa’nın ilmi, şer’i hükümleri bilmek ve dış görünüşe göre fetva vermekti. Hızır’ın ilmi ise, işlerin iç yüzünü bilmekti.
Çünkü neyi aradığı kendisine bildirilmeyenin bulduğunu anlaması mümkün değildir.Onların hali deryada yaşayan ama deryadan habersiz balık gibidir.
Nasıl kamışlıktan kesilen, göğsü göz göz olmuş ney ayrılıklardan şikayet edip feryat koparıp Asl’a dönmek için uygun bir zaman arıyorsa; balık da bir zamanlar özgürce dolaştığı, huzur ve mutluluk içinde yüzdüğü, hayat bulduğu deryasını aramakta, ona ulaşmak için can atmaktadır.
Tebrizli Şems şöyle diyor Sabrın manası, işin sonunu gözlemlemek,sabırsızlığın manası da işin sonunu görmeyecek kadar kısa görüşlü olmaktır. İlk saf, daima işlerin sonunu iyi görenlere kalır. Ve Şems şu ilginç sözlerle devam ediyor : Nasıl ki Yusuf kuyuya atıldığı,zindanda tutulduğu günlerde bile gecelerini hoş geçiriyordu.Çünkü kendisine ayın,güneşin yıldızların secde ettiğini rüyasında görerek buna inanmıştı
Her mü’minin içinde de bir Yusuf rüyası saklı olmalıdır.
iki mahkum, hapishanenin demir parmaklıklarından dışarı baktı. Biri gökteki yıldızları gördü, diğeri ise yerdeki çamurları . Bu nedenle sonsuza çevrili bir akılla eşyaya bakanlarla, sadece yeme -içmeden öte bir şey düşünemeyen bir akılla eşyaya bakanlar arasında önemli farkların olması doğaldır.
“Ne aradığını bilmeyen bulduğunu idrak edemez.”
Çünkü yürümeden bir yere varmak, gayret göstermeden, talep etmeden ilme kavuşmak mümkün değildi.
“Önce yoldaş, sonra yol.”
Özetle hayatın rezonansı, Halil Cibran’ın ifadesi ile, “Udun tellerinin aynı nameyle birlikte, fakat ayrı ayrı titremesinde saklıdır.”
Bir denizden dalga çıkarmak mümkündür; ama bir dalgadan deniz çıkarmak zordur.
Ölümlü istek ve arzuların tümü nefse hizmet eder. Hepsinin putu nefstir.
Nefse muhalefetle bütün hareketler ibadet halini alır.
Duvara yaslanma yıkılır; ağaca dayanma kurur;insana güvenme ölür. Allah’a dayan; O ne yıkılır, ne kurur, ne de ölür. ~Mevlana
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Tecrübe edilmeyen her bilgi ne kadar anlatılırsa anlatılsın nakleden için kuru bir nakil den ileri geçemeyecektir.
Esasen imaj ve sembollerle konuşmak, ebedi ve evrensel oluşun gereği ve belirtisidir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bilgiyi insanlara anlatmak için değil, onunla amel etmek için iste.
Nerede bir yıkık yer varsa orada bir definenin varlığı umulur. Ne diye marifet definesini yıkık gönülde aramazsın? Gönül gamla peygamberleşti mi, gönle Cebrail iner; düşünce yüzlerce İsa’ya gebe kalır Meryem gibi. ~ Mevlana
Gözlerim yeterli değil, daha yüzlerce göz bulmalıyım, ödünç almalıyım da seni seyretmeliyim. ~Mevlana
Çünkü müminin hoşuna gitmeyecek hususlarda dahi Allah’ın kazasında bir hayır vardır.
Sabır, zafere giden yolun anahtarıdır.
Zaman kısa, yol uzun
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu idrak edemez.
Kaf Dağı’na uçmayı göze alamayanlar Zümrüdüanka’ yı bulamazlar.
Hakikati arayanlar şu üç şeyin bilgisine ulaşmak zorundadır: Yolcunun, yolun ve yordamın.
Ne duran bir şey var, ne de işi bitip hikayesi noktalanmış bir oluş.
Varolmak sürekli yürümektir.
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu idrak edemez
..müminin hoşuna gitmeyecek hususlarda dahi Allah’ın kazasında bir hayır vardır.
Padişah konmaz saraya, hâne mâmûr olmadan.
Tecelli olmadan hayat derttir;akıl mecburiyet, din mecburiyettir.Dağ, çöl deniz ve kara’nın şu dünyası.. Biz nazar istiyoruz, o haber diyor. Ve insan gözdür, geriye kalan deridir. Göz demek, görmek demektir.Tüm vücudunu bakışta eritir! Nazara git, nazara git, nazara!
Bana insanlara karışıp halkın içinde yaşamak buyrulmamış olsaydı, iki gözümü göğe diker, Allah canımı alıncaya dek öylece bakakalırdım.
Çöle uğradım, aşk yağmış, yerler ıslanmıştı. İnsanın ayağı nasıl çamura batarsa, benim de ayağım işte öyle aşka batıyordu.
Burada öyle sırlar var ki paylaşacak birini bulamıyorum.
Hz. Ali
Yalnızlık, tek başınalık, bütün üretken rûhların hem kaderi, hem ıstırap kaynağı, hem de serzeniş sebebidir.
Yardan geri kalırsan bayatlarsın. Bağlı olduğun ağacın dalından koparsan çer-çöp olursun. Bir Hak erinin gözüne girmeye bak ki onun gözbebeği olasın.
Mevlânâ
Bilgiyi, insanlara anlatmak için değil, onunla amel etmek için iste!
Nerede bir yıkık yer varsa orada bir definenin varlığı umulur. Ne diye mârifet definesini yıkık gönülde aramazsın? Gönül gamla peygamberleşti mi, gönle Cebrâîl iner; düşünce yüzlerce Îsâ’ya gebe kalır Meryem gibi.
Mevlânâ
Her peygamber, insanlık tarihi boyunca tavrı ile hakikate giden yolun bir basamağına ışık tutmuştur.
Hızır, rûhun ferahlığından, İlyâs ise rûhun sıkıntısından ibarettir.
Aşk gelince, cümle eksikler biter.
Mürîd Allah’ın murâdıdır.
Aramak insanın kaderi ise, bulmak da kaderidir.
Her yolun bir diyeti vardır ve insan her adımda sınanır, nice ince eleklerden geçirilir.
Neyi arıyorsan, o’sun sen!
Mevlânâ
İnsan arayan bir varlıktır.
kendin huyundan Yaratıcı’nın huyuna ulaşmaya bak, yola düş.
Her peygamber, bir ayet, bir iz, bir işaret, bir tavır olarak hakikatin belli bir vechesine ışık tutmuştur.
Hakikate giden yol kıldan ince, kılıçtan keskindir .
Varolamak sürekli yürümektir.
Akla güvenenler çoğu zaman yarı yolda kalmanın şaşkınlığını, çaresizliğini, perişanlığını değişmez bir kader olarak yaşamışlardır.
Zamanla yolcular değişse de yeryüzü sahnesinde görebilmeyi başaranlar için yolculuk devam etmektedir.
Ne aradığını bilmeyen bulduğunu idrak edemez.
Bilinmezlik insan hayatı ve rûhî yapısı için en önemli unsurlardan birisidir. İnsanın hayatında mutlaka bir meçhul taraf bulunmalıdır ki onu öğrenebilmek için çaba harcasın
Belki de iki denizin kavuşma yeri, arayanla arananın buluşma noktasıdır
İlk saf, daima işlerin sonunu görenlere kalır.
Nasıl ki Yusuf (as) kuyuya atıldığı, zindanda tutulduğu günlerde bile gecelerini hoş geçiriyordu. Çünkü kendisine ayın, güneşin, yıldızların secde ettiğini rüyasında görerek buna inanmıştı.
Cenab-ı Hak daha bu surenin başında And olsun ki, Yusuf ve kardeşlerinin hikayelerinde zafer ve sonsuzluğu arayanlar için gerçekten izler ve ibretler vardır. (Yusuf/7)
Sabır, nefs itibariyle eceleci olan insanın bu eksikliğini gideren ruhsal bir yardımdır.
Yakub(as) sabrı güzel sabır (kendisinde halka şikayet olmayan sabır) diye tanıtılır.
Ne ilginçtir ki, sahabiler birbirleriyle selamlaştıklarında veya ayrılacakları zaman Asr Suresini okurlardı. Çünkü orada amel, Hak ve sabır dikkatlere sunuluyor.
Ve bu üçü, zafer ve mutluluğun esasıdır.
Sabır, nefsin zorluklara tahammülü diye tanımlanır. Zafere giden yolun anahtarıdır. Sabır sırrından nasiplenemeyen ruhun olgunlaşıp pişmesi mümkün değildir.
Hz. Musa Hızır’a talib olma noktasında ondan izin istemiştir. İlm-i Ledün yolunun davet değil bir taleb yolu olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
er Râşid: Dilediğini tecellileri hakkında irşad edip Kendine yaklaştıran
İnsan önce, nefsini ve nefsinin hilelerini teşhis ederek bunları ayrıntıları ile tanır ve bunlara karşı her an uyanık, her an bunları müdrîk olarak cihad eder.
Gerek Kur’an’da gerekse kudsi hadislerde olsun Biz diye başlayan cümleler Vahdaniyyet mertebesinde söylenmiş cümlelerdir ve Allah’ın Celal sıfatına işaret etmektedir.
Tekil olarak Ben diye başlayan cümleler ise Ahadiyyet mertebesinde söylenmiş cümlelerdir ve Allah’ın Cemal sıfatına işaret etmektedir.
Allah’ın velisi merhamet madenidir; kimde bu sıfat yoksa o, Allah’ın velisi olamaz.
Aslında iz bırakmak Yaratıcı Kudret olan Allah’ın da bir tavrıdır.
Hayatın mutluluğu, kolaylığı, zevki, esenliği ve huzuru Allah’ın emrettiği sınırlar içinde saklıdır.
Musa, kendisine emredilen yeri geçinceye kadar sıkıntıya düşmemiştir.
Nerede bir yıkık yer varsa orada bir definenin varlığı umulur. Ne diye marifet definesini yıkık bir gönülde aramazsın? Gönül gamla peygamberleşti mi, gönle Cebrail iner; düşünce yüzlerce İsa’ya gebe kalır Meryem gibi.
Ben bir Gizli Hazine idim bilinmeyi istedim.
Unuttuğum şeyden dolayı bana çıkışma, gücümün yetmediği şeyden de beni sorumlu tutma
O, denize atıldı; fakat su kuşu değildi, boğuldu gitti.
Gizli alemin sırrını, dudağını yumup bir şey söylememeyi başaran kişiye öğretirsen, değer.
Ehline verilmeyen veya zamansız verilen bilgi, sahibi üzerinde olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir.
Fırtınalar esiyor gönlümdeki tennûrda,
Bir işaret beklerim, Musa misali, Tûr’da.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir