İçeriğe geç

Sybil Kitap Alıntıları – Flora Rheta Schreiber

Flora Rheta Schreiber kitaplarından Sybil kitap alıntıları sizlerle…

Sybil Kitap Alıntıları

“Anılar bir insanı duygusal olgunluğa vardırıyor.”
“Neden ölmek isteyesin? Ölünce yitirilen şeyler öylesine çok ki İnsan sevgisi. Bir şeyler yapma sevinci. Müziği, resmi, doğayı algılayabilme.”
“Tanrı, ‘ Komşunu da kendin gibi sev’ der.”
Nasıl olur da insan bir sürü yapmalı ve yapmamalı ile kısıtlı iken herhangi bir şey yapabilir ya da bir şeyden zevk alabilir, diye düşünüyordu.
Rüzgâr soğuktu. Bu duygu, kahverengi benekli buz mavisini andırıyordu. Soğuk olan hiçbir şeyde aşk, sevgi olamaz. Sevgi sıcaktır. Sevgi babaannedir. Sevgi şimdi toprağa verilmektedir.
“Hayatın öyle çok acıları var ki, insan bir doruğa ulaşmak istiyor. Kaçmayı kastetmiyorum. Kaçış, kitaplarla olamaz. Tersine, kitaplar insanın kendisini daha yakından tanımasına yardımcı oluyor. Mon Dieu, kitaplarım olduğuna öyle seviniyorum ki Kendimi gerçekte karşılaşmak istemediğim bir durumda bulduğum zamanlar -hayatımın garip koşulları yüzünden bazen böyle olabiliyor- çıkış yolu olarak hemen kitaplarıma sarılıyorum. Benim Tres superieure’ (*) çok üstün olduğumu düşünebilirsiniz, ama gerçekte değilim. Neysem oyum ve dilediğim gibi yaşıyorum.”
“Ben mutlu bir insanım,” diye cevap verdi Vicky. “ Ve mutlu insanların anlatacağı pek fazla şey yoktur.”
“Hiç kimse sevmiyor beni. Ve ben birinin birazcık ilgilenmesini istiyorum benimle. Seninle ilgilenmeyen insanları sevemezsin ki.”

“ Ve hiç kimse asla beni sevmeyecek. İşte bunlar acı veriyor. Çünkü bunlar önemli. Hiç kimse seninle ilgilenmeyip, aldırmadığı zaman, içinden öfkeleniyor, deli oluyorsun ve bu seni bir şeyler söylemeye, bir şeyleri yırtmaya, kırmaya, camları kırıp geçirmeye itiyor.”

“ Sadakat, Adalet, Gurur, Kardeş Sevgisi
Bu nitelikler sevgimizi ve anılarımızı dile getirecek levhalara kazılır. Kardeşlerimizin hatalarınıysa kuma yazarız.”
Birisi eğer annenizse, onu sevmeniz, onunla gurur duymanız gerekir.

Eğer sevgiyi hak etmiyorsa ya da gurur duyacak bir hali yoksa, durum değişir dedi doktur.

Bugünün umut yaprakları yarının tomurcuklarıdır
Müzik acı veriyor

Üzülüyorlar çünkü yalnızlar ve hiç kimse onlarla, ilgilenmiyor , sevmiyor onları bir Müzik duyduğunda, her zamankinden daha da yalnız hissediyorlar kendilerini.

Kendisiyle dünya arasında sarkan o tülden öylesine bıkmıştı ki.
Yalnızca acı dolu bir patikayı yeniden izleyerek gerçeği bulacağını sanırken, gerçekte yalnızca yolun sonuna vardığını hisseder oldu. Bu biçimde yaşamak istemiyordu.
Dolayısıyla analiz, Sybil’ın, katı inancın aşırı derecede tutucu ve sofuca bir gözleminin yapılabildiği dinsel kalıtımın derinliklerine dalmasına yol açtıkça, kız daha çok etkilenip, daha çok bölünür oldu.
Eğer beraberinde taşıyorsan geçmiş şimdidir.
Şu anda var olan her şey yalnızca yatışmak bilmez bir yalnızlıktı.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir daha âşık olacağını ummuyordu.
Sessizlik
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İlk kez aşkı tadıyordu.
Bu sekiz haftalık süre içerisinde bile zaman zaman umutsuzluğa kapıldığı ve ölümün sağlayacağı bir sonu şiddetle dilediği anlar olmuştu. Ölümün sağlayacağı bir son.
Bu yepyeni, geçmişin sallantılı duygularının yerini alan kendine güven kadar yepyeni bir duyguydu.
Bize varolma özgürlüğümüzü tanıyın.
– benim acınacak çocukluğum
‘ hiç kimse hiçbir konuda yardımına koşmayacaktı. ‘
Ölü geçmiş, bırakın gömülü kalsın.
İyileşmeye doğru en önemli adımlardan biri bu gerçeği olduğu gibi kabul etmen.
Bilmek, bilmemekten daha iyidir.
Yine üzgün ve yalnız hissetmeye başladım kendimi. Sevdiğim tek kişiyi bulmak istiyordum.
İnsanlar. Bütün insanları aklına getirdiğinde oturup ağlayabilirdi. Kimi zaman onları düşününce kendisini kaybolmuş ve yapayalnız hissederdi.
“Geçmiş yoktur. Eğer beraberinde taşıyorsan geçmiş şimdidir.”
Hatırlamamak isteğiyle uyuşmuş gibiydi.
Gerçekte din, insanı üzmemesi gereken bir şey olmalı. İnsana yardımcı olmalı. Ama bana hiçbir zaman yardım etmedi
Aziz Jhon’un dediği gibi : İyi bir savaş verdim.
Nasıl olur da insan bir sürü yapmalı ve yapmamalı ile kısıtlıyken herhangi bir şey yapabilir ya da bir şeyden zevk alabilir, diye düşünüyordu.
Şu anda var olan her şey yalnızca yatışmak bilmez bir yalnızlıktı.
Kendimi gerçekte karşılaşmak istemediğim bir durumda bulduğum zamanlar – hayatımın garip koşulları yüzünden bazen böyle olabiliyor – çıkış yolu olarak hemen kitaplarıma sarılıyorum.
Kaçış, kitaplarla olamaz. Tersine, kitaplar insanın kendisini daha yakından tanımasına yardımcı oluyor
Hayatın öyle çok acıları var ki, insan bir doruğa ulaşmak istiyor.
Yeterince iyi olmayınca, insan acı çekiyor.
Yine olmuştu işte Zaman’a yönelik o korkunç şey yine olmuştu. Nereye giderse gitsin kendisini izleyen o kara gölge, buraya, doktorun sunduğu sığınağa kadar da takip etmişti onu.
Yapılacak pek çok şey vardır. Nereden başlayacağımı bilemediğim için sonunda hiçbir şey yapmam.
umutlar gerçekleşince şaşırtıcı oluyordu
Başı boş bırakılan anılar öylesine güçlüydü ki
Geçmiş yoktur. Eğer beraberinde taşıyorsan geçmiş şimdidir.
Benim zayıf oluşumun iyi bir nedeni var: Evrende yer kaplamam bile uygun bulunmamış.
Geçmiş yoktur. Eğer beraberinde yaşıyorsan, geçmiş şimdidir.
Hayatın öyle çok acıları var ki, insan bir doruğa ulaşmak istiyor. Kaçmayı kastetmiyorum. Kaçış, kitaplarla olamaz. Tersine, kitaplar insanın kendisini daha yakından tanımasına yardımcı oluyor.
Hayattan ve dünyadan korkuyorum Dünya yüzüne çıkmaktan korkuyorum. Yadsınmaktan, itilmekten, bir yana itilmekten korkuyorum.
Hatırlamak istemiyor, çünkü acı veriyor bunları hatırlamak.
Ve acı veren her şeyi kesip atıyor, kendisini ondan koparıp ayırıyor, değil mi?
Hayatın öyle çok acıları var ki, insan bir doruğa ulaşmak istiyor. Kaçmayı kastetmiyorum. Kaçış kitaplarla olamaz. Tersine, kitaplar insanın kendisini daha yakından tanımasına yardımcı oluyor.
Hiç kimse sevmiyor beni.
Görüyorsunuz ya, aldıran, önemseyen yok. Ve biriyle konuşmak olanaksız. Hiçbir yere ait değilsiniz.
Ben insanları, yerleri ve de hiçbir şeyi sevmiyorum.
Mary üzüntü içinde başını sallayarak, “Şimdi, “ dedi “Geçmiş yoktur. Eğer beraberinde taşıyorsan geçmiş şimdidir.”
Ben dünyadan çekilmişken ne çok şey olmuş.
Gün geçerken, sürekli olarak akşamın bana neler hazırlayabileceğini düşünerek korkuyorum.
Hayat yaşamak içindir ve ben çok uzun bir süredir bekledim bunu.
“Eğer bu bedensel bir hastalık olsaydı,” diye açıkladı doktor, “ seni bir krizden kurtaracak , iyi edecek ilacın reçetesini yırtıp atmazdın.”
Annem bana her zaman, Tanrı’nın sevgi demek oldugunu söylüyordu ama ben sevginin ne demek olduğunu bilmiyordum ki. Bildigim tek şey, Tanrı’nın anneme benzemesini istemediğimdi.
Sybil da özgürlüğüne kavuşmak istiyordu ama; analizin, kendisini dininden edeceği korkusu içindeydi. Ayrıca bugüne kadar Allah’tan beklediği yardımın, şimdi Freud’dan gelecegini anlamanın bilinciyle bu korkusu daha da şiddetleniyordu.
Nazi toplama kamplarında Yahudilerin kitle halinde yok edilişlerini izledikten sonra aynı reddedici ifadeyle Almanlar’ın, hiçbir şey bilmediklerini söyleyişleri gibiydi.
Dakikalar önce, umutla yürüdüğü avludan şimdi bir tutuklu gibi geçiyordu.
Geçmiş yoktur. Eğer beraberinde taşıyorsan geçmiş şimdidir.
Başlangıcını bildiğim hiçbir son görmeyecek miyim?
Kaçış, kitaplarla olamaz. Tersine kitaplar insanın kendisini daha yakından tanımasına yardımcı oluyor.
Şunu şöyle ya da böyle yapmalısın .. Sybil’ın kimi şeyleri yapışını engelleyen ya da yozlaştıran etkenin bu sözler olduğunda karar kıldı. Nasıl olur da insan bir sürü yapmalı ve yapmamalı ile kısıtlıyken herhangi bir şey yapabilir ya da bir şeyden zevk alabilir, diye düşünüyordu.
Annem bana her zaman, Tanrı’nın sevgi demek oldugunu söylüyordu ama ben sevginin ne demek olduğunu bilmiyordum ki. Bildigim tek şey, Tanrı’nın anneme benzemesini istemediğimdi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir