İçeriğe geç

Yoldaşını Öldürmek Kitap Alıntıları – Aytekin Yılmaz

Aytekin Yılmaz kitaplarından Yoldaşını Öldürmek kitap alıntıları sizlerle…

Yoldaşını Öldürmek Kitap Alıntıları

iktidar, güç olma peşinde koşup zalim olmaktansa, haklı muhalif kalmayı tercih ederim. Artık bütün güzelliklerin her türlü iktidarın uzağında bir yerde olduğunu biliyorum.
Her ne arıyorsanız yanı başınızda arayın,
yakınınızda yoksa hiçbir yerde yoktur.
yaşanmamış bir geçmişin telafisi yoktur.
Şiddetin iki gözü de kördür, çünkü eninde sonunda vuranı da vurur!
Kör bir akıl vicdansızlık üretir. Dar grupların mizacında adalet bile vicdansızlıkla sağlanır. Hegemonya ilkel bir öfkeyle kurulur.
İnsan ne kadar iradeli olursa olsun içinde boşlukları olan varlık.
Yaşadığım kâbus gibi bir geçmiş inkâr etmek yerine, onunla yüzleşmek, eğer yapabilirsem barışmak bana daha mantıklı geldi.
Bazen bir gün uzayıp bir yıl oldu, bazen de bir yıl kısaldı, bir gün oldu
Kör bir akıl vicdansızlık üretir. Dar grupların mizacında adalet bile vicdansızlıkla sağlanır.
Günün tamamını insan kendine ayırınca, nasıl da verimli olabiliyordu!
Dışarıya açılamadıkça içe kapandık. Kitapların dünyasına döndük.
Ama her ne olursa olsun, ben bu dağı da aşırım inancını taşıyordum.
Hapishanenin de tıpkı bir mezar gibi, içeriden açılan kapısı yoktur!
Sorgul’un izini sürerek aslında geçmişimi arıyordum. İnsanın geçmişi hep peşinden gelirmiş. Başkalarının geçmişini bilmem ama benimki biraz öyle oldu.
“Kulak duyduğunu, göz gördüğünü, akıl bildiğini söyledi, içinizdeki hainleri seviniz !”
“Gözün aklı bakılan yerdeki anlamları vermeye yetmiyor. Bazen aklın gözüyle de bakmak lazım, aklın göze rehberlik edeceği zamanlar var.”
“Her ne arıyorsanız yanı başınızda arayın, yakınınızda yoksa hiçbir yerde yoktur. Uzaklarda aramak, insanın kendi kuruntusudur.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“… babalarına isyan edip dağa çıkanların, hapishane sonrası evlerine döndüklerinde babalarından beter olduklarına tanık olmak beni çok yıktı.”
“Yoldaşları tarafından kuyulara atılmışların yanından geliyorum. Tarifi henüz yapılmamış acılara tutuldum.”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Bugün örgütken beş kişiyi öldürenlerin, yarın iktidar olduklarında yeri ve zamanı geldiğinde binleri, yüz binleri ortadan kaldırabileceklerini tahmin edemeyenlerle savaş ve barış gibi konuları konuşmanın da hiç kolay olmadığını belirtmem gerekir.”
“Şiddetin iki gözünün de körlüğü, eninde sonunda vuranı da vuruyor olmasından kaynaklanıyor. Bir dönem elde kılıç sallayan örgütçülerin, bir süre sonra aynı kılıçla, benzer gerekçelerden dolayı vurulduklarını gördüm.”
“Bugün ellerinde ölmeye ve öldürmeye hazır bulunan 100 kişi yarın iktidar olduklarında 100 bin kişi olacaktır. Aradaki fark nedensel değil, sayısaldır.”
“Dünyaya hapishane duvarlarının arkasından bakan kişilerin, zaman içinde dünyalarının hapishaneleştiğini görmek, …”
“Bazılarının ise hapishaneyi sevdiğini, dışarıyı unuttuğunu gözlemledim. … Kapalı, sınırlandırılmış bir mekanda, topluluk içinde en iyi olabilmenin, kariyer yapmış olmanın psikolojisi diyelim.”
“Sol örgütlerin neredeyse tümü işkenceye karşı olduğunu yazıp söylemiştir. Ama pratik yaşamda, özellikle örgüt içi sorunlarda öyle olmadığını hapishane koğuşlarında infaz öncesi sorgu yöntemlerinden anlıyoruz.”
“Bayrampaşa’da idare yemekleri kötü çıkarıyordu. Örgütler hapishane savcısıyla görüşerek, bu durumun düzeltilmesini istediler. … Bir gün baktık koğuşun mutfak kısmı portakal kasalarıyla dolu. … örgüt yönetimi koğuşları acilen toplantıya çağırdı. … Toplantı sonucunda portakalların işbirlikçi ilan edilerek kabul edilmemesine karar verildi. Şaşkınlık içinde öylece dinlediğimi hatırlıyorum.”
“Yüzleşme denilince sadece kendi mağdurluğunu hatırlayan bir sol vicdanla sol içi infazlar konusunda yüzleşme yapmanın hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor.”
“Henüz 17 yaşında bir kız çocuğunun örgüt mahkemesinde işkenceyle sorgulandıktan sonra infaz edilmesi. . . Buradan öte ne anlatırsan eksik kalacak gibime geliyor ”
“Direnişi kaba biçimde belirli bir zamana sığdıran sekter solcu bir anlayış, bu yaklaşımlarının bedelini çözülme olarak ödedi.”
“Polis sorgularında ölümüne direnenlerin sonraki süreçlerde hayatın içinde kaybolduklarına tanık oldum.”
“Bir ömür kendini örgüte borçlu ve suçlu hissetmek az buz bir şey değildir. Çünkü poliste çözülme, örgüt literatüründe yenilgi pratiği olarak geçer…”
“Çünkü işkence çok alçakça bir şeydir. Doğrudan insanın insanlığını hedef alan bir şeydir.”
“Gazete arşivi taramasında ilginç bir tabloyla karşılaştım. ’90’lı yıllarda hapishanelerde yapılan örgüt içi infaz haberlerine, üçüncü sayfalarda kayıp kimlik ilanları kadar yer verildiğini gördüm.”
“Çocuğu devlet tarafından öldürülen, kaybedilen aileler, lHD gibi kurumlarda, Galatasaray gibi meydanlarda devletten hesap sormaya çalışırken, yakını, çocuğu örgütler tarafından öldürülmüş olan aileler hiçbir yerde yoklardı.”
“Ben bu kitaba çalışırken, eski bir mahpus arkadaşıma söz ettim. O da bana dönüp, Şimdi sırası mı bu kadar sorun varken! dedi. Aynı kişi 20 yıl önce de, ben hapishanede örgütleri eleştirdiğimde, Şimdi sırası mı, devletin işine yarar, demişti.”
“Ne zaman Türkiye somutunda sol içi şiddet üzerine konuşup yazdıysam, birçok kişi ve sol çevreler her defasında, Şimdi sırası değil, süreç çok hassas! diyerek…”
“Böylesine ağır bir geçmişle ben nereye gidersem gideyim hafiflemeyeceğimi biliyordum. O yüzden ne uzaklara kaçtım ne de kendimi saklama gereği duydum.”
“…hapis olduğu için neleri yaşayamamaktan yoksun bırakılmıştır? … yaşanmamış bir geçmişin telafisi yoktur.”
Bazen bir gün uzayıp bir yıl oldu, bazen de bir yıl kısaldı bir gün oldu
“Ölülerini sevip, sağlarını döven bir devrim gerçekleşmese de olur!”
“Birilerinin ölümüne sevinenler. öbür tarafta ağlayanların olduğunu düşünemeyecek kadar kör sağır olabilmişlerdir. İster cennet uğruna. ister devrim adına, ölümü isteyen çocuklar büyümezler.”
“…hapishane koğuşlarında arkadaşlarını öldürüp ardından tatlı dağıtan. halay çekenler, aralarında devrime örgüte en inançlı olanlarıydı.”
“…örgütler için ölümsüz olan …. çocuklar, anne babalar için ölümlüdür!
“Benim için insan yaşamını gözetmeyen bir direniş, özgürlükle, mutlu sonla bitemez. Çünkü ölümden sonra özgürlük değil mezarlık gelir,”
“En çok direnenin en iyi devrimci olduğu yarışıydı bu yarış. Oysa tek başına direnişle devrim yapılsaydı, bütün dünyada devrimlerden geçilmezdi.”
“Başta dönemin basını ve medyası olmak üzere, insan hakları savunucusu kurum ve kişiler örgüt infazları söz konusu olduğunda sessiz kalmışlardır.”
“’Aklı başında’, siyasi ve felsefik olarak düşünebilen bir dolu insanın kendi arkadaşlarını aralarında işkenceli sorgulamalı bir ·yargılama’dan sonra ortak karar alarak hep birlikte infaz etmelerini; birilerinin bu arkadaşlarını boğmaya ya da diğerlerinin, ses çıkmasın gürültü duyulmasın diye gözcülük yapmalarını; sabahleyin de bunun halay çekip kutlamasını yapmalarını aklım almıyor. Bu hem ruhsal hem düşünsel bir bozukluk olmalı.”
“Şimel henüz 17 yaşında bir çocuk, işkence edilirken, ‘Anneee!’ diye bağıran bir kız çocuğunun ajan olabileceğine nasıl inanıyorlardı örgüt sorumluları?
“Otuza yakın örgütten kadın mahpus vardı ama hiçbiri ‘Ne oluyoruz, işkence bize yakışır mı’ diyememişti.”
“Hapishane yıllarımda bana Bu da mı oldu ! dedirten şey, 17 yaşında Şimel Aydın adında bir kız çocuğunun Bayrampaşa hapishanesinde infaz edilmesi olayıdır.”
“Saçı uzun olanlardan saçlarını kesmeleri istenmişti. Anarşist mahpus istenmiyordu bu hapishanede. Suçları: Örgüt yapılarına kötü örnek teşkil etmek!”
“Birçok cezaevinde olduğu gibi bu cezaevinde de idare kapısına kadar iç kısmın güvenliği örgütlerin denetiminde. Ama idare şu an biliyor, o blokta bir kurban saklı.”
“Hapishaneler kurtarılmış birer iktidar alanı olarak görülüyor, yoksa hapishane içindeki hapishane kurulamazdı.”
“…devrimciler devrimcileri öldürüyor. Devrimciler devrimcileri öldürür mü? Hem dışarıda öldürüyorlar, hem de cezaevlerinde.”
“Bazen seslice, lnsan yok mu, insan? derdi. Bu, yaşadığı ortama eleştirisiydi, çünkü reel durumu kabullenemiyordu.”
“Kutsallan olanlann kurbanları çok olur!”
“Hem örgüte hem de kendine abartılı iyi niyetle yaklaşıyordu. Bu iyi niyeti onun sonu oldu.
O dönemki devlet örgüt içi infazlara müdahale etmedi,
dolaylı olarak örgütleri desteklediğini düşünüyorum.
“Kör bir akıl vicdansızlık üretir. Dar grupların mizacında ‘adalet’ bile vicdansızlıkla sağlanır. Hegemonya ilkel bir öfkeyle kurulur. Örgüt kutsandıkça, yaşayan ölüler çoğalır.”
“…teorik ve pratik olarak kendilerini yenilemeyenler, sürekli tekrarın kısır döngüsünde küçülmeye başladılar.”
“Devletin, bu örgütlerin örgütsel varlığına son vermeyip, sürekli kontrol edilebilir bir dengede tuttuğu anlaşılıyordu. Bu dönem ’90’ların başlarında başlayıp, ortalarına doğru amacına ulaştırılması hedeflenen bir dönemdi.”
“… sol örgütler, gerek reel sosyalizmin çöküşünü gerekse mücadele ettikleri zemini sağlıklı tahlil etmekten uzaklardı. Dönüşüme direndikleri oranda tutuculaşıp eski geleneklerine dört elle sarılmaya başladılar.”
“Tutuktum çünkü büyük hayallerle çıktığım devrim yolunda yarıda kalmıştım.”
“…yoldaşlarının yumruklarına karşı kendini savunmaya kalktığında, Karşı gelme ! Parti talimatı var, örgüte karşı gelmek suçtur! derler. Kendisine yapılanların birer Parti talimatı olduğuna inandırmaya çalışırlar.”
“Berfin’in infazını detaylı öğrendiğimde, aslında işkencenin, zalimliğin, cinsiyetle bir ilgisinin olamayacağını, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da asıl sorunun sistemden kaynaklandığını bir kez daha anlamış oldum.”
“llk kez o zaman partinin suç ve ceza hukukunu yazılı bir metinden öğrenmiş oldum. Öğrenmiş oldum ama yazılı metni kimselerin dikkate almadığı anlaşılıyordu.”
“…bazı yoldaşlarımız, son sözlerinde, Devrime kadar sizinleyim ama devrim gerçekleştikten sonra başka ülkeye gideceğim! diyordu.”
“Bir gün eğitim odası dediğimiz hücrede oturmuş televizyondan haberleri izliyorduk. Reklama girince, kanalın değiştirilmesi gerekiyordu. Bir baktık ki kumanda sorumlusu ortalıkta yok. Kumanda ise ortada duruyor. Kimse cesaret edip kumandayı almak istemedi. Herkes bir diğerine söylüyor. Ama kimse cesaret edip kumandayı alıp da kanalı değiştiremiyor. Çünkü örgüt talimatı var. Televizyon kumandası sadece kumanda sorumlusunda olacak. Kumanda sorumlusu aynı zamanda televizyon sorumlusuydu. Ondan izinsiz hiç kimse televizyonu açıp izleyemezdi. O gün o tablodan çok etkilenmiştim. Gidip günlük defterime not düşmüşüm: Bir televizyon kanalını değiştirebilme cesaretinden yoksun olanlar, koca bir düzeni nasıl değiştirebilirler!
“Böylesi bir durumda devleti taklit etmekle kalınmıyor, onun geçilmesi isteniyordu. Zamanla karşıt olduğumuz devlete benzedik.”
“Mahpus* olmuş insanların da az köleler kadar maskeli yaşadıklarını biliyordum artık.”

*Terör örgütü hükümlüsü

“Ama insan kurmalı bir saat değildi, olmadığı için de kendini kuranların birçoğu, zaman içinde kurduklarından daha başka bir şey oldular.”
“Komün yaşamımız, bireyin özgürlüğünü savunan bir işleyişte değildi. Kolektivizm adı altında, bireyi hiçleştiren, merkeze tabi kılan bir ilişki biçimi yaşamımızın her alanına sinmişti.”
“Bir şeyi teorik olarak bilmekle, onu birebir yaşamanın aynı olmadığını öğrenmiş olmak beni çok huzursuz ediyordu.”
“…her devrimin önce kendi evlatlarını yediği söylenirdi. Böylesi bir sözü teorik olarak algıladığınızda pek sorun etmiyorsunuz, ama günlük yaşama uyguladığınızda, dehşet verici sonuçlarını gördüğünüzde ürperiyorsunuz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir