İçeriğe geç

Amerika Sen Busun! Kitap Alıntıları – İsmail Kılıçarslan

İsmail Kılıçarslan kitaplarından Amerika Sen Busun! kitap alıntıları sizlerle…

Amerika Sen Busun! Kitap Alıntıları

Gelip dayanamam kapına, sana şiir yazamam
Mesela ben seni ne zaman düşünsem
Tütünlü bir sabah çayının çapkınlığını buluyorum zihnimde
ne çok yalnızlık,
ne çok hayat,
ne çok korkaklık var
masamızda çok üzgünüm
~
,
mizacım kaderimmiş öğrendim
~
kemal tahirim bir bakıma, bir bakıma otuz yaşındayım,
ismet özelim anlayana
türk şiiri politiktir türk şiiri düz ayak yazılmaktadır
kızgındır türk şiiri
ağlanır, çünkü yapılacak başka şey kalmamıştır
tükenmiştir tuz ve deniz, bitmiştir direncimiz
bugün günlerden cuma, bugün ayetlerden yapılmış
bir çatkı var alnımda
kim bilir umutsuz yüzlerimizde ne çok keder var
kim bilir biz beyaz olsak kalbimiz kara
dünyanın öbür ucu karanlık ve işte yıkılıyor
binalar, insanlar, tek tek omuz verdiklerimiz
kardeşlerim diye bir acı birikiyor genzime
aşk ben seni nerede görsem avuçlarım terliyor
anlamıyorum niçin
sonsuz bir yaşamak hayali kuruyor insanoğlu
yoruldum. kendimi kurcalayıp duruyorum. yoruldum. kendimi
sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz ölsem. sahi ben biraz
kime tutunduysam bir yanlışlık var her seferinde
kime tutulduysam bir kelime oyunundan ibaret
anlamadın değil mi, kimse anlamasın diye saklanıyorum kendimi
banyo yapıyorum, sular akarken ağlıyorum, kimse duymasın
kimse bilmesin bu yaranın ne kadar şahane olduğunu
aramıza bunca yalanı, buncasını kim soktu,
insan ne çabuk yeniliyor
seni en kuytuluklarda buldum ben. hep ordasın zaten.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
kırık bir kalple ben geceden sabaha belki de
yaşamam ısrar etmeyin yaşayamam bu acıyla
o çocuk affedebilir bizi bilemem biz affeder miyiz kendimizi
yabancıyız çünkü teşne değiliz yaltaklanmayız kalbimize
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
içime eğileceğim
bakacağım pek bir şey yok
incecik kalıp eprimiş ruhumdan başka
nasıl allahım, nasıl bu yaratılışın sırrına nasıl ererim,
açık et bana
açık et, göster görünmeyeni, göreyim nedir işaret ettiğin
mizacım kaderimmiş öğrendim
mavi bir sıkıntı olarak şimdi bak
ne olur tanrım ne olur bize bak ellerimizden tut
biz üşüyoruz üşüyoruz
biraz bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
insan yazdıkça sanki daha da sakinleşiyor
dönülmez dünyaya vakit hayli olmuştur
dönülmez, şuramıza gelip oturmuştur yoksulluk.
yalan yok!

imgelerden sıkıldım, tasvirlerden, sonu gelmez betimlemelerden
sözü doğrudan ve yormadan birdenbire
sözün koynuna girip incitmeden kimseyi söylemeliyim
Toplayın bavullarınızı; kalplerimize dönüyoruz
türk şiiri politiktir türk şiiri düz ayak yazılmaktadır kızgındır türk şiiri
kemal tahirim bir bakıma, bir bakıma otuz yaşındayım, ismet özelim anlayana
polatlıdan alalım kavunları, ensesi siyah ve yağlı çocuklardan alalım

bizi kandırmalarına izin verelim tartıda hile yapsınlar o çocuklardan alalım

imgelerden sıkıldım, tasvirlerden, sonu gelmez betimlemelerden.
sözü doğrudan ve yormadan birdenbire
sözün koynuna girip incitmeden kimseyi söylemeliyim.
Toplayın bavullarınızı, kalplerimize dönüyoruz
neydi ölüm: bir masal ,
neydi masal: ben bilmem
gece ağırlaşıyor mustafa, zaman doluyor, sonu geliyor herşeyin ve lahavle
Birdenbire oluyor bu: derin bir üzüntüye yaslanıp aramaya başlıyoruz
Seni en kuytularda buldum ben, hep ordasın zaten.
şarkı söylemeyi seçiyorum yağmur birdenbire bastırınca
Yorgunum: az önce bitirdim bi günlük öyküsünü dünyanın
öyle olunca gözlerimi kapatıp depresyonlu falan filan höst ulan müslümanda depresyon olmaz ????
yaşasın çarmıhımı taşıyabiliyorum omzumda.
Sormalıyım: usul usul yürüsem varır mıyım menzile?
bugün biraz yorgunum, altı gündür uykusuzum, tedirginim biraz dünyadan.
Bende bir yer var:
Orada usul usul dönüyorum bir elimde asayı musa diğerinde züleyhadan kalma sadaka taşı
ben ne anlatsam yarısından eksik kalıyormuş gibi susuvermek.
ne olur tanrım ne olur bize bak ellerimizden tut biz üşüyoruz üşüyoruz.
..üşüdük mü, üşümemiz geçer mi, biz hiç asker olduk mu, sevdik mi günahları?
bunu biliyor olmalısınız: her terk edilmiş peygamberin bir şarkısı olduğunu.
öyleyse oturup bekleyelim kardeşim, dahiyane planlar yapalım hayata karşı.
Kıyamet işte böyle kopsa, sana bir şey anlatırken, sana dair bu mısrayı yazarken
polatlıdan alalım kavunları, ensesi siyah ve yağlı çocuklardan alalım

bizi kandırmalarına izin verelim tartıda hile yapsınlar o çocuklardan alalım

kemal tahirim bir bakıma, bir bakıma otuz yaşındayım, ismet özelim anlayana
kemal tahirim bir bakıma, bir bakıma otuz yaşındayım, ismet özelim anlayana
türk şiiri politiktir türk şiiri düz ayak yazılmaktadır kızgındır türk şiiri
kavunları polatlıdan alalım kavunları, ensesi siyah ve yağlı çocuklardan alalım bizi kandırmalarına izin verelim

tartıda hile yapsınlar o çocuklardan alalım

polatlıdan alalım kavunları, ensesi siyah ve yağlı çocuklardan alalım bizi kandırmalarına izin verelim tartıda hile yapsınlar o çocuklardan alalım
yani kuşlar bile kaderle uçar derken
kaderin kederle, gözlerinin gençliğimle
o saat bitiştiğine iman etmeyecektim
belki o gün hava yağmurlu olmasaydı, ben o kadar çay içmeseydim
sen bu kadar yaralı, ben bu kadar umutsuz
kadıköy o kadar üstümüze gelmeseydi
ben seni getirecek olanı bu kadar beklemeyecektim
sağcılık gerekiyor biraz, biraz isyan, biraz unutuş
biraz bahar gerekiyor allahım ben hiç iyi değilim
biraz çağla birkaç erguvan gerekiyor
insan yazdıkça sanki daha da sakinleşiyor
ihraç fazlası gibi hissediyorum kendimi
kalan yalnızlık vardır artık akşamlardan
Öykümüz, beyler, burada son bulmaktadır
Kuşların konakladığı yerde
Çıkma ekmeklere gidilir, anılır eski dostlar
Ağlanır, çünkü yapacak başka şey kalmamıştır
Tükenmiştir tuz ve deniz, bitmiştir direncimiz
tamam peki on bir eylül tamam peki usame
tamam peki müdahale tamam peki felluce
tamam peki chavez tamam peki kum mollaları
tamam peki eminem tamam peki hispanik
bir akşam, çölde bir akşam, kızgın çölde bir akşam, kızgın kumlu çölde bir akşam
adalet savaşçısı büyük ordumuzun adalet dağıtan şerefli bir üyesi
öyleydim yani eskiden şimdi bir barda ölmeye çabalayan bir barda bir barbar
şimdi bir barda bir barbar, bacağı yok, sevgilisi yok, umudu yok bir barda bir barbar
lanet olsun dostum ha, barış ve adalet götürmeye gitmişken, lanet olsun o çöle
amerika sen busun, çocuğusun.
kendimi tanıtmama izin verin: bendeniz birinci sınıf deniz piyadesi morrison
adalet savaşçısı büyük ordumuzun adalet dağıtan şerefli bir üyesi
öyleydim yani eskiden şimdi bir barda ölmeye çabalayan bir barda bir barbar

şimdi bir barda bir barbar, bacağı yok, sevgilisi yok, umudu yok bir barda bir barbar
lanet olsun dostum ha, barış ve adalet götürmeye gitmişken, lanet olsun o çöle

belli ki, kadere çekilmiş ince bir bıçak
olmayı geçirdin aklından. yanlıştı.
hem zaten ben sonbaharda doğmuş biri olarak
hep uzaktan sevmeyi hep uzağı sevmek sanarak
varıp gidip bir şeyh efendinin elini tutmadım mı
sen diye başlasam mürekkebi kurumaz bu masalın biliyorum
kanım donar; çünkü kanımla ilhan iremin söylediği şarkı aynı renk
kimsenin beni anlamadığına iman ettiğim günlerin birinde
“melekler bugün başlamış misafirliğe omuzlarında

sahi, sen bugün doğmuştun değil mi?”

“ne çok yalnızlık, ne çok hayat, ne çok korkaklık var masamızda
çok üzgünüm..”
“aşk! birdenbire bir delinin kendini boşluğa bırakması..”
“aşk ben seni nerde görsem avuçlarım terliyor”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir