Halil İnalcık kitaplarından Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci kitap alıntıları sizlerle…
Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci Kitap Alıntıları
İstiklalin yolu ekonomiden geçer. Bu doğru ama kuvvetli ve büyük bir devlet olmanın yolu da yüksek teknolojiye sahip olmakla ilgilidir. Bu da üniversitelere, eğitime yaptığımız yatırımla doğrudan alakalı. Maalesef üniversitelerimiz çok zayıf. Doğru dürüst kütüphaneleri yok. Kitap bile alamıyorlar. Amerika’yı Amerika yapan, kütüphaneleri ve üniversiteleridir. Devamlı olarak dışarıdan beyin çekiyorlar.
Hakikate bağlılık, Türk tarihine bir hizmettir. Biz gerçeğe sadık kalırsak, hem iddialarımız herkes tarafından, düşman tarafından okunabilir, hem de Türk tarihinde yalana sapmak için hiçbir sebep yoktur.
Bu dil yozlaşması,bir kültür yozlaşmasıdır.Bu bilinçsizlik,Türkçemize,öz kültürümüze,kendimize saygının kaybolması demektir.
Fatih Sultan Mehmed, medreselerinde mantık ve diğer aklî ilimlerin okutulmasını şart koşmuştur.
Bağnaz, çarpıtılmış bir tarihin belgelerle doğru bir tanıtımını yapmış, bu yolda örgütler kurmuş bir tarihçi olarak anılabilirsem, bu dünyadan mutlu ayrılabilirim.
150 milyonun üzerinde belgeyi saklayan Osmanlı devlet arşivi, kadıların hukukî ve toplumsal hayatı yansıtan binlerce mahkeme sicili seçmiş olduğum konularda bana ve yeni yetişen Türk tarihçilere muazzam bir belge hazinesi sunmakta idi.
Bilim ve teknoloji, insan gerçeğini anlamaya çalışmalı ve o gerçeğe göre kişi ve toplumun ahenkli yaşamını düzenlenmelidir.
Bilim insanı nadir koşullarda nadir yetişen bir çiçektir.
Kütüphane demek medeniyet, ilerleme, aydınlık ocağı demektir.
Çalışma heyecanla başlar, mutlu biter.
Rüşvet, verilen otoriteyi kişisel çıkar için kullanmaktır.
Tarih tekerrür etmez.
Kitleleri kışkırtma, bazı partilerin seçim sandığı kaygısıyla giriştikleri yanlış bir politikadır.
Batı’da Türk imgesini, diplomatlarımız, sanat ve bilim adamlarımız bilinçli bir çaba ile düzeltmeye, yüceltmeye çalışmalı.
Diplomaside en olumsuzu düşüneceksiniz. Ona göre tedbir alacaksınız.
ABD’nin Ortadoğu’da ‘ikinci İsrail’ kurma planı var.
Millî kültürün, dil, gelenek ve tarihin bugün birleşme, uzlaşmayı, birlik ve beraberliği sağladığı görülür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir dil ve kültür kargaşası içindeyiz.
Zamanınızın mantalitesine hoş görünmek için yazarsanız hakikati inceleyemezsiniz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Evvela ilim adamı olmak için insanın kendi kendine yalancı olmaması lazımdır.
İlmî çalışmada evvela hipotez konur, ama vesikalar hipotezi desteklemiyorsa hipotez gözden geçirilir.
İşte bilimin ilk şartı dikkattir. Medeniyetin de ilk şartı dikkattir.
Aşırı tüketimcilik yapan bir insanı misal alın, kendi kazancının üzerinde borçla yaşarsa o insan mahkûmdur. İflas halindedir.
Mesela ‘Biz zorla İslamiyet’i kabul etmişiz’, ‘Fatih bir canavardı’ gibi düşünceler çok saçma. Bunlar maskeli etnik düşmanlarımız. Bunlar tarihimizi bozuyorlar ve çok da satıyorlar.
Gerçek bir tarihçi her devrin, kendine özgü şartlar içinde, bir sosyal, siyasi felsefesi olması gerektiğini ortaya koymuştur.
Karşılıklı bir kültür zıddiyeti bugün memleketimizi ikiye bölüyor.
Kendimizi yabancı bir kültürün maymunu, taklitçisi durumuna düşürüyoruz.
Aksiyondan önce fikir vizyonu gelir.
Görüyorsunuz, tarih ne kadar önemli, gözlerimizi açmak için, kararlarımızı vermek için ne kadar önemli.
Yunanistan hakkında Fransızca bir tabir vardır, ‘enfant gaté’, XIX. asırda söylenmiş bir sözdür. ‘Şımarık çocuk’, Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’dır.
Bugün bilim toplumunda hükümet adamları, siyasiler, herhangi bir meseleyi ele almadan önce, bir hüküm vermeden önce tarihe bakarlar, bu meselenin evveliyatını araştırırlar. Bu ileri devletlerde siyasete yardım eden, siyasileri aydınlatan ve atacakları adımda en emin yürümelerini temin eden bir kurumdur.
Bugün ortaya çıkan meseleler tarihteki gelişmelerin sonucudur.
Tarih kendini sosyal problemlerden arındıramaz.
Tenkit meselesi, lisan meselesi, hermenötik, topografi ve kaynaklara hâkim olmak. Bunları yapmak güç iş. Bizim tarihçilerimizin çoğu bu güçlüğü göze alamıyor. Alıyor bir metni, biraz Arapça biraz Farsça öğrenmiş, o metni işletiyor. Bazen de yalan yanlış yapıyor bunu.
Benim üniversitede ilim yapmak sevdasında olan genç arkadaşlarıma bir tavsiyem şudur: Dil öğrenmelidirler.
İlim adamı olmak için bilim sahasında en ileri gitmiş en az üç Batı dilini, İngilizce, Fransızca ve Almancayı bilmek gerekir. Bu üç dildeki yazarları okuyacak duruma gelmeliyiz. Her dilde mükemmel dilbilgisi gerekmez.
Tarihte metot konusu, her şeyden önce geçmişten bize kalan izleri, en önemli olarak da yazılı metinleri doğru okumak ve yorumlamaktan geçer.
Bizim tarihimiz de büyük bir tarih, bir şey uydurmaya, bir şeyi müdafaa etmeye ihtiyacımız yok.
Hakikate bağlılık, Türk tarihine bir hizmettir.
Çok bilgili, çok okumuş biri olarak saygı kazandı. Bilgisiyle Ortaçağ Hocası Fuad Köprülü’nün yakın öğrencisi durumuna geldi. Mesela, hoca sınıfa girdiği zaman hemen kapıya koşar, elinden çantasını, şapkasını alırdı. Eski, güzel Türk terbiyesi değil mi? Köprülü’nün gözde öğrencisi idi.
Her büyük devlet diğer devletleri etkisi altına almaya çalışır.
Bağnazlık kültürü öldürür. Siyaseti karmaşaya götürür. Ülkede anarşi doğurur.
Aslında tarihin yorumlanması, tarih bilgisi belli sosyal gelişmelerin ve anlayışların etkisi altındadır. Her devirde tarih başka türlü yorumlanır.
“Teknoloji karamsarlık ve ümitsizlik içinde bir insanlık getirdi bize.”
Yeniçağ’da yükselen Hıristiyan Batı’nın kolonyalizmi tüm küreyi sömürge haline getirdiği halde,yalnız Türkler sömürge olmamış,Tuna üzerinde,Akdeniz’de,Çanakkale’de,Sakarya’da daima Avrupa’ya karşı koymuş, meydan okumuştur.
“Ortaçağda,Kudüs’e İsa’nın mezarına yönlenen Haçlı orduları karşılarında yalnız Türkleri görmüştür.Bu,tarihin bize bıraktığı alın yazısıdır.”
“Helenistik medeniyeti,Doğu kültürü ile Batı kültürünü,Aristo ile İran mistisizmini birleştiren büyük bir kültür hareketini ifade eder.”
Türk dili filolojisini en iyi araştıran milletlerden biri Macarlardır,kendileri de Avrasya’dan gelen bir kavim oldukları için.
Osmanlı, şehirleri fethettiği zaman ahitname verirdi. Yani şehir teslim olursa sultanın yemini ile bir ahitname verilirdi. Canlarınız, mallarınız emniyettedir, dininizi istediğiniz gibi icra edebilirsiniz.
Din insanların toplum halinde yaşayabilmesi için bir inanç sistemidir, bir gelenektir ve mukaddestir, kutsaldır.
Viyana bozgunu tarihimizde kesin bir dönüm noktasıdır. Bugünü hazırlayan bilinçli Batılılaşma hareketi o zaman başlamıştır.
Tarih, devletlerin tarihi değil, halkların tarihi olmalı, halkların taşan koşulları araştırılmalıdır.
İstiklalin yolu ekonomiden geçer.
Amerika yi Amarika yapan, kütüphaneleri ve üniversiteleridir. Devamlı olarak dışarıdan beyin çekiyorlar. Her büyük devlet diğer devletleri etkisi altına almaya çalışır.
Bizans in son zamanları kilise kavgalarıyla doludur.
İslam ilk asırlarda muazzam medeni gelişmeler göstermiştir ama bugün her yerde kültürce geridir.
Türk devletleri silahla, yiğitlik ile kurulur fakat imparatorluk bir yasa ile yaşar. Türk o yasaya bağlıdır.
Türklerin kader zaferidir Sakarya. Yüzyıllarca dünyada tek başına Avrupa’ya karşı durmuş bir milleti Avrupa nihayet Sakarya’da tarihe gömmek istiyor. Türkler tarihte var olduklarını ve var olacaklarını bu zafer ile cihana göstermişlerdir.
Türkler,bütün tarihleri boyunca dünya tarihinin yürütücüsü ve dinamik güçlerden biri olmuştur.Türk yurdu,Avrupa’nın sömürü yapamadığı tek dünya ülkesidir.Bağmsızlık,kendi kaderini belirleme azmi,onun hiçbir zaman vazgeçmediği hayat damarıdır.AB toplumuna girmeye hazırlanırken de bu prensip hiçbir zaman gözardı edilemez.
Fatih olmasaydı Osmanlı İmparatorluğu olmazdı. Osmanlı Imparatorluğu’nun gerçek kurucusu İstanbul fatihidir. O, vizyon sahibi, büyük bir adamdı. O Kayser-i Rum unvanını aldı. Kendisini Roma İmparatorluğu’nun varisi sayıyordu.
Mustafa Kemal kendi vizyonu ile Asya’yı fethetmişti. Hindistan’ı bağımsızlığa götüren Gandhi’nin kahramanı Mustafa Kemal idi. ”
”Tarihimizle yüzleşelim, biz zalim bir millettik, acımasız bir millettik gibilerden yolunu şaşırmış, kültür itibariyle yabancılaşmış bir nesil var bizde. Bu da züppelik ve bu züppeliği bir ilerilik falan zannedenler var. ”
Gayet münasebetsiz, incir çekirdeğini doldurmayan konularda birbirimize girmiş durumdayız. Memleketin geleceğini düşünüyorsanız, lüzumsuz semboller veya başka gayriciddi konular üzerinde kavgaları kesin, birbirinizi anlamaya çalışın, aranızda uzlaşmaya çalışın.
Halil İnalcık
Türk devletleri silahla, yiğitlik ile kurulur fakat imparatorluk bir yasa ile yaşar. Türk o yasaya bağlıdır.
Mustafa Kemal kendi vizyonu ile Asya’yı fethetmişti. Hindistan’ı bağımsızlığa götüren Gandhi’nin kahramanı Mustafa Kemal idi. ”
”Müslüman Türk Anadolusu, onu Gazi olarak, İslam için çarpışan bir kahraman olarak karşılıyordu. Vatan için o Halaskâr idi, bir kurtarıcı idi, ama o her şeyden önce Gazi idi. ”
Itibarı makamda ve gösterişte aramak, Osmanlı’dan gelen bir hastalıktır.
Mesela ‘Biz zorla İslamiyet’i kabul etmişiz’, ‘Fatih bir canavardı’ gibi düşünceler çok saçma. Bunlar maskeli etnik düşmanlarımız. Bunlar tarihimizi bozuyorlar ve çok da satıyorlar.
Fatih olmasaydı Osmanlı İmparatorluğu olmazdı. Osmanlı Imparatorluğu’nun gerçek kurucusu İstanbul fatihidir. O, vizyon sahibi, büyük bir adamdı. O Kayser-i Rum unvanını aldı. Kendisini Roma İmparatorluğu’nun varisi sayıyordu.
Bağnazlık kültürü öldürür. Siyaseti karmaşaya götürür. Ülkede anarşi doğurur.
Politika hayatımız için en büyük tehlike bağnazlık.
İki türlü bağnazlık var bizde. Birincisi, Atatürkçülüğü benimseyenlerin bunu böyle değişmez bir bağnazlık haline getirmesidir. Sanki asla tadil edilemez ilkeler konmuş gibi bağnazca bir Atatürkçülük yapıyorlar. İkinci bağnazlık da İslam zihniyetinde olan kimilerinin bağnazlığı. Bu karşılıklı bağnazlık nedeniyle türban politik bir kutuplaşmanın sembolü haline getirilmiştir.
Bağnazlık kültürü öldürür. Siyaseti karmaşaya götürür. Ülkede anarşi doğurur.
İki türlü bağnazlık var bizde. Birincisi, Atatürkçülüğü benimseyenlerin bunu böyle değişmez bir bağnazlık haline getirmesidir. Sanki asla tadil edilemez ilkeler konmuş gibi bağnazca bir Atatürkçülük yapıyorlar. İkinci bağnazlık da İslam zihniyetinde olan kimilerinin bağnazlığı. Bu karşılıklı bağnazlık nedeniyle türban politik bir kutuplaşmanın sembolü haline getirilmiştir.
Bağnazlık kültürü öldürür. Siyaseti karmaşaya götürür. Ülkede anarşi doğurur.
Halil İnalcık’ın Merceğinden Tarih Bilinci, Halil İnalcık
.
”Son zamanlarda kendi yurdumuzda kültür kimliğimizi, tarihimizi kirleten virüsler faaliyete geçmiştir. Yıkıcı Ermeni tezlerini desteklemek, millî övgülerimizi, Kurtuluş Savaşımızı ‘vatan, millet, Sakarya’ diye alay konusu yapmak, beş yüzyıl bir Türk şehri olarak yeniden yarattığımız Türk İstanbulu’nu Bizans mirası olarak ‘işgal’ altında tuttuğumuzu savunmak, objektiflik, post-modernlik adına moda olmuştur.
Bu hasta, fakat tehlikeli akımı düşman alkışlamakta, teşvik etmektedir. Genç kuşak, bir kültür, bir yaşam bunalımı içine düşmüştür. ”
.
Üniversiteye kitap parası vereceksin. Üniversite mensuplarını çok iyi seçeceksin. Onlara imtiyazlı bir statü kazandıracaksın. Batı’ya göndereceksin. Ama Prof. Dr. Unvanını çok titizlikle vereeksin.
Amerika’yı bilimde, sanatta, diplomaside bu duruma getiren üniversitedir, kütüphanedir. Benim hizmet ettiğim Chicago Üniversitesi kütüphanesinde 4 milyon kitap var. Orada bulamadığın bir kitap varsa, bütün Amerika üniversiteleri arasında anlaşma var, 15 gün içinde kitabı gönderiyorlar. Congress Library’de 10 milyon kitap var.