İçeriğe geç

Ak Deve Kitap Alıntıları – Elçin

Elçin kitaplarından Ak Deve kitap alıntıları sizlerle…

Ak Deve Kitap Alıntıları

Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak!
Belki ben gerçekten de gülümseyecek durumda değilim ve gerçekten de bilmiyorum , o zaman ne olacak?
Bir gün, bu hisler, bu duygular böyle geri dönecek diye azap çektiğimi, bu yüzden mi şimdiye kadar yazdıklarımın bana manasız göründüğünü anlayacak mıyım? Bilmiyorum…
Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz dedi. Toprak diyor ki ben onların hiçbirinin değilim. Toprak diyor ki onlar benimdir ! Biri şimdi koynuma geldi, öbürü de vakti gelince benim olacak!
Her adamın arada bir gökyüzüyle baş başa kalması gerek ,göğe bakması gerek İşte şu yıldızlara bakmalı, şu aya bakmalı O zaman kendinin ne kadar küçük olduğunu anlar, O zaman başkalarının da ne kadar küçük olduğunu bilir
Eski bir filozof dünyanın en anlamlı ve gamlı sözlerinden birini söylemiş:
Her şey geçip gider
Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı.
Kabir taşları üstünde hiçbir vakit manasız söz olmuyor, en sıradan bir söz, en ilkel bir düşünce bile kabir taşları üzerinde bir anlam kazanıyor, dünyanın en tesirli sözü ve fikri oluyor. Çünkü mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
sen benim hayatımdın
bakınca hatırlama, hatırlayınca bak!
her şey geçip gider…
öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı
beni hasret yarattı…
Bəzən mənə elə gəlir ki, qəzet cırılanda o cırıltı həmin qəzetin ağlamağıdır, yaxud əlindən yerə düşüb çilik-çilik sınan güzgünün səsi də həmin güzgünün ağlamağıdır.
Mən böyüyürdüm və böyüdükcə çox şeyi başa düşürdüm, mən satmaq sözünün də məcazi mənasını bilirdim və bilirdim ki, insan insanı sata bilər, amma mənim aləmimdə şair adi insan deyildi, şair insandan böyük idi, insandan uca idi və bir dəfə mən Balakərimdən soruşdum:

-Şairi satmaq olar?
Balakərim:
-Olar -dedi.

-Mən daha gedirəm.
-Gedirsiniz?
-Hə.Sirkdən həmişəlik gedirəm.Əlvida!
-Hələlik.Görüşənədək!
-Biz daha görüşməyəcəyik.
-Niyə?
– Necə niyə? Mən sirkdən həmişəlik gedirəm.
-Sirkdən heç hara gedə bilməyəcəksiniz.
-Niyə?
– Ona görə ki, bütün dünya sirkdir.Hara getsəniz, yenə də tamaşanın içində olacaqsız.
Deyirdilər ki, qarğa üç yüz il yaşayır və qara qarğanın gözlərindəki o kədər də həmin üç yüz ilin kədəri idi.
Şairlər oldu ki, bir misra da yazmadı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
bir gün, bu hisler, bu duygular böyle geri dönecek diye azap çektiğimi, bu yüzden mi şimdiye kadar yazdıklarımın bana manasız göründüğünü anlayacak mıyım? bilmiyorum…
Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı.
Belki ben gerçekten de gülümseyecek durumda değilim ve gerçekten de bilmiyorum , o zaman ne olacak?
Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı.
Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz dedi. Toprak diyor ki ben onların hiçbirinin değilim. Toprak diyor ki onlar benimdir ! Biri şimdi koynuma geldi, öbürü de vakti gelince benim olacak!
Benim gülüm Suna! Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dünyanın alçak işlerinin kendince kanunları var, bu kanunlardan biri de savaş sırasında soğuğun derecesinin değişmesidir. Meselâ savaş zamanında termometre eksi iki gösteriyorsa, bu normal günlerin eksi ikisi değildir, savaş günlerinin eksi ikisi normal günlerin eksi yirmisine eşit olur, üşütür de üşütür.
Mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
Hiçlerin türküsü ebediyen susar.
Mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
Eğer bir şey seninle ilgili değilse, onun hakkında düşünmeyeceksin.
Bu gece yarısı yağmurun sesini dinlerken anladım ki meğer benim en çok sevdiğim mevsim güz mevsimi, benim için dünyanın en güzel sesi de bu yağmurun sesiymiş.
“Niye dünyada insanlar insan olmuş? Niye kediler insan olmamış?”
Eline kalem alıp okuyucuyla sohbet eden insan, dünyanın en saf ve temiz mahluğu olmalıdır.
Gönül kimi severse güzel odur..
Dünyanın alçak işlerinin kendince kanunları var, bu kanunlardan biri de savaş sırasında soğuğun derecesinin değişmesidir. Meselâ savaş zamanında termometre eksi iki gösteriyorda, bu normal günlerin eksi iksi değildir, savaş günlerinin eksi ikisi normal günlerin eksi yirmisine eşit olur, üşütür de üşütür.
Gök yakasını açınca ay göründü,
Sen yakanı açınca güneş göründü!
Beni hasret yarattı
Bir vakit gelecek, göreceksin ki ihtiyarlamışsın Yılların nasıl geçtiğini hiç anlamayacaksın
Sen benim hayatımdın.
Mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
Mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir.
“Eğer bir şey seninle ilgili değilse ” diyordu, “onun hakkında düşünmeyeceksin ”
Ben başka bir şeyler yazmalıydım.
Şimdiye kadar yazmadığım neyse onu yazmalıydım.
Mezarlık kimliğine, kişiliğine bakmadan insanı filozof eder ve senin o anlardaki fikirlerin biraz sonra, yani mezarlıktan çıktıktan sonra, alelâde, hatta basit görünür. Ama bu fikirler mezarlıkta âdeta dünyanın en anlamlı fikirleridir.
Eski bir filozof dünyanın en anlamlı ve gamlı sözlerinden birini söylemiş: Her şey geçip gider.
Ben büyüyordum ve büyüdükçe de çok şeyi idrak ediyordum. Satmak sözünün mecazî manasını öğreniyordum, insanın insanı satabileceğini öğreniyordum.
“Çünkü bütün dünya bir sirktir! Nereye giderseniz gidin, yine bir gösterinin içinde olacaksınız !”
Beni hasret yarattı
“Bir vakit gelecek, göreceksin ki ihtiyarlamışsın Yılların nasıl geçtiğini hiç anlamayacaksın ”
Çünkü bütün dünya bir sirktir! Nereye giderseniz gidin, yine bir gösterinin içinde olacaksınız!
Kabir taşları üstünde hiçbir vakit manasız söz olmuyor, en sıradan bir söz, en ilkel bir düşünce bile kabir taşları üzerinde anlam kazanıyor, dünyanın en tesirli sözü ve fikri oluyor. Çünkü mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerlerdir.
Beni hasret yarattı.
Sen benim hayatımdin.
“Çok eski devirlerde bir Süleyman peygamber vardı, biliyorsunuz, size anlatmıştım. Bu Süleyman peygamberin bir karısı vardı, adı Belkıs’tı, çok da sadık bir kadındı. Bir de bir deve kuşu vardı, bu kuşun adı da Bubbu kuşu idi. Bu Bubbu kuşu Süleyman peygamber ile Belkıs’ın sırlarını birbirlerine ulaştırırdı. Gülağa da, işte bu Süleyman gibidir. Suna da Belkıs’tır. Bubbu kuşunu sorarsanız, o da Gülağa ile Suna’nın bizatihi kendileridir ”
Ben büyüyordum ve büyüdükçe de çok şeyi idrak ediyordum. Satmak sözünün mecazî manasını öğreniyordum, insanın insanı satabileceğini öğreniyordum.
Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz! dedi. Toprak diyor ki ben onların hiçbirinin değilim. Toprak diyor ki onlar benimdir! Biri şimdi koynuma geldi, öbürü de vakti gelince benim olacak!
“Her adamın arada bir gökyüzüyle başbaşa kalması gerek, göğe bakması gerek İşte şu yıldızlara bakmalı, şu aya bakmalı O zaman kendinin ne kadar küçük olduğunu anlar. O zaman başkalarının da ne kadar küçük olduğunu bilir.”
Anam hiçbir zaman babamın yanında yemek yemezdi, ama babam oturup yemek yerken anam da masaya otururdu, babamın lezzetle yemek yiyişini seyrederdi. Şu anda da babamın yemek yiyişini seyrederken her zamanki gibi gülümseyerek;

“Vallahi, öyle güzel yemek yiyorsun ki Ağakerim!” dedi, “Adam sabahtan akşama kadar senin yanında oturup seyrine bakmak istiyor ”

“Bir vakit gelecek, göreceksin ki ihtiyarlamışsın Yılların nasıl geçtiğini hiç anlamayacaksın ”
Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı.
Sen benim hayatımdın.
Ben senim, ben oyum . Hakikatı söyleyen elini uzatıp Ali’nin cesedini gösterdi. Ben ne diyebilirim? Kavga toprak üzerindeydi, toprağa da sormak lâzımdır.

Ak Deve ön ayaklarını dizden büktü, boynunu ileri uzattı ve bir kulağını toprağa dayadı, bir müddet toprağı dinledi. Sonra boynunu kaldırdı, başını çevirip iri, kara gözleriyle Hakikatı söyleyenin bembeyaz gözlerinin içine baktı. Hakikatı söyleyen Ak Deve’nin bakışlarından herşeyi okudu:

Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz! dedi.
Toprak diyor ki ben onların hiç birinin değilim.
Toprak diyor ki onlar benimdir ! Biri şimdi koynuma geldi, öbürü vakti gelince benim olacak !

Öyle şairler oldu ki bir mısra dahi yazmadı.
Gök yakasını açınca ay göründü,
Sen yakanı açınca güneş göründü!
“Bir vakit gelecek, göreceksin ki ihtiyarlamışsın Yılların nasıl geçtiğini hiç anlamayacaksın ”
“ eğer biz benim ‘benim oğlum’, ‘benim anam’ diyorsak neden ‘benim kabrim’ diyemeyelim? Bu mutlaka senin o kabrin içinde olman demek değil ki! ”
“Kabir taşları üstünde hiçbir vakit manasız söz olmuyor, en sıradan bir söz, en ilkel bir düşünce bile kabir taşları üzerinde anlam kazanıyor, dünyanın en tesirli sözü ve fikri oluyor. Çünkü mezarlıklar dünyanın en anlamlı yerleridir ”
Oğul!Sen varacak yerin
Dolamaç dolamaç yerleri olur.
Atlı batıp çıkmaz,
Onun balçığı olur.
Ala yılan sökemez,
Onun ormanı olur
Hey demeden baş getiren
Onun celladı olur
Bu toprak benimdi,onun değildi! diye bağırdı.Söyle,hakikat,kimindi?Söyle hakikati!
Hakikati söyleyen Muhammed’e baktı,armut ağacının dibinde serilip kalmış Ali’nin cesedine baktı ve dedi:
Ben senim, ben oyum.Ben ne diyebilirim?Kavga toprak üzerinedir, toprağa da sormak lazımdır. Ak deve bir kulağını toprağa dayadı, bir müddet toprağı dinledi.
Hakikati söyleyen ak devenin bakışlarından her şeyi okudu:
Toprak diyor ki siz ikiniz de yalan söylüyorsunuz! dedi. Toprak diyor ki ben onların hiçbirinin değilim. Toprak diyor ki onlar benimdi! Biri şimdi koynuma geldi,öbürü de vakti gelince benim olacak!
Fotoğrafın arkasına mavi mürekkeple şu sözler yazılmıştı: Benim gülüm Suna! Bakınca hatırlama, hatırlayınca bak!
Beni hasret yarattı
Geçip gidiyor bu ömrümüz kâr mıdır, zarar mıdır? Mazi, hâl, istikbali kim biliyor, âşikâr mıdır? Takıdık bir çarkın kollarına dönüp duruyoruz. Zaman denen değirmenin öğütmediği var mıdır? 
Etiketler:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir