İçeriğe geç

Dünyaya Orman Denir Kitap Alıntıları – Ursula K. Le Guin

Ursula K. Le Guin kitaplarından Dünyaya Orman Denir kitap alıntıları sizlerle…

Dünyaya Orman Denir Kitap Alıntıları

Dünyada var olan şeyleri düşe geri gönderip orada duvarlar arasında tutarak var olmadığını farzedemezsin. Bu deliliktir. Var olan vardır. Rol yapmanın yararı yok. Artık öldürmeyi bilmediğimizi söyleyemeyiz.
“Gerçekçi, hem dünyayı hem de kendi düşlerini bilen kişidir. Sizin aklınız başınızda değil: binde biriniz bile düş görmeyi bilmiyor; Lyubov da bilmiyordu ve o aranızda en iyisiydi. Uyuyorsunuz, uyanıyorsunuz ve düşlerinizi unutuyorsunuz, tekrar uyuyorsunuz, tekrar uyanıyorsunuz ve bütün hayatınızı böyle geçiriyorsunuz ve bunun hayat, gerçek olduğunu sanıyorsunuz! Siz çocuk değil, yetişkin insanlarsınız, ama delisiniz. Sizi, bizi çıldırtmadan öldürmek zorunda kalmamızın nedeni de bu. Şimdi git ve diğer delilerle gerçekler hakkında konuş. Uzun ve iyi konuş!”
Ama bir ya da iki insan ömrü kadar beklersek çoğalacaklar; sayıları ikiye katlanacak. Kadınları ve erkekleri öldürüyorlar; hayatlarının bağışlanması için yalvaranlara acımıyorlar. Birbirlerine karşı şarkı söylemiyorlar. Köklerini arkalarında bırakmışlar, belki geldikleri o başka ormanda, o hiç ağacı olmayan ormanda. Bu yüzden, içlerindeki düşleri serbest bırakmak için zehir alıyorlar ama bu onları sadece sarhoş ya da hasta ediyor. İnsan ya da deli olup olmadıklarını kimse kesin olarak söyleyemez ama fark etmez. Ormandan çıkarılmaları gerek çünkü tehlikeliler.
” Belki ben öldükten sonra, insanlar ben doğmadan önce ve sizler gelmeden önceki gibi olurlar. Yine de ben öyle olacağını pek sanmıyorum. ”
” Dünyada var olan şeyleri, düşe geri gönderip orada duvarlar arasında tutarak, olmadığını farz edemezsin. Bu deliliktir. Var olan, vardır. Rol yapmanın yararı yok, artık öldürmeyi bilmediğimizi söyleyemeyiz. ”
Fakat en misyoner olmayan ruh bile, eğer duyguları yokmuş gibi yapmıyorsa, zaman zaman görevini yapmakla boşvermek arasında bir seçimle karşı karşıya kalır. Ne yapıyorlar? birdenbire, Ne yapıyoruz? , sonra da Ne yapmalıyım? haline gelir.
Kurallara uymaya alışkın, sıkı bir organizasyonu ele geçirmek bağımsız karakterlerle dolu gevşek bir organizasyonu ele geçirmekten daha kolaydı ve askeri savunmayla saldırı operasyonlarında komutayı bir kez ele aldıktan sonra, bir arada tutmak daha kolaydı.
.
Evren bir makineymiş gibi, her parçasının yararlı bir işlevi olduğu gibi, nesnelerin amaçları yoktur.

Bir galaksinin işlevi nedir ? Hayatımızın bir amacı olup olmadığını bilmiyorum ve bunun önemli olduğunu görmüyorum.

Önemli olan bizim bir parça olmamız. Bezdeki iplik veya tarladaki çim bıçağı gibi. Öyle ve biz varız. Yaptığımız şey çimenlerin üzerinde esen rüzgar gibi.

Rendlep’de öldürülecek hiç bir şey yok. Ağaç ya da insan.
Artık dünyada hiç zafer kalmamıştı, sadece ölüm.
Senin ne olduğunu bilmiyorum.
İçi oyuk yaşlı bir ağacım ben, sadece Köklerim yaşıyor.
Hayattan beklediklerimi elde ettim, hatta fazlasını. Hayatımın tümünü yaşadım.
Köklerini arkalarında bırakmışlar, belki geldikleri o başka ormanda, o hiç ağacı olmayan ormanda.
Belki de bir ağacı öldürdüklerinde tekrar canlanacağını düşünüyorlardır!
Onların içinde bir öldürme arzusu var ve bu yüzden onların ölmesini uygun buldum.
İyi hiç bir şey kalmadı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İlkel ırklar gelişmiş olanlara yer açmalı yer açmalı her zaman. Ya da, onlara benzemeli.
Bize boyun eğdiremezsin, biz insanoğlu’yuz.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Fakat Tanrı zaman zaman insanı, düşünülemez olanı düşünmek zorunda bırakır.
Ve gerçek seni özgür kılacak.
Çünkü eğer intihar edenin öldürdüğü biz diğerleriysek, katilin öldürdüğü de kendisidir.
Athshe dilinde dünya kelimesi aynı zamanda orman demektir.
Ve kazanan her zaman İnsanoğlu’ydu.
Ne istediğini biliyordu, nasıl elde edeceğini de. Ve istediğini her zaman elde etmişti.
Bazen bir tanrı gelir, dedi Selver. Bir şeyi yapmak için yeni bir yol, ya da yapılacak yeni bir şey getirir. Yeni bir şarkı söyleme biçimi veya yeni bir ölüm şekli. Bunu dünya-zaman ile düş-zamanı arasındaki köprüden getirir. Bunu yaptığında, artık yapılmıştır. Dünyada var olan şeyleri, düşe geri gönderip orada duvarlar arasında tutarak, olmadığını farz edemezsin. Bu deliliktir. Var olan, vardır. Rol yapmanın yararı yok, artık öldürmeyi bilmediğimizi söyleyemeyiz.
Sadece dayanıklı bir çatı bu yağmurdan kurtarırdı seni, ya da orman.

.

  orman karanlık, sıcak ve içinde kaybolması kolaydı.

“Şiddetsizliğin tepkilerini, haklarıyla yükümlülüklerini göz ardı ettik. Öldürdük, tecavüz ettik, ayırdık ve yerli insanları köleleştirdik, köyleri yok ettik ve ormanları kesip mahvettik. Eğer bizim insan olmadığımıza karar vermişlerse, buna şaşırmamak gerekir.”
.Belki de bir ağacı öldürdüklerinde tekrar canlanacağını düşünüyorlardır!
Fakat, öldürmek için sebepleriniz olduğunu düşünmemelisiniz. Cinayetin sebebi yoktur.
Selver bütün zafer inancını kaybetti. Artık dünyada hiç zafer kalmamıştı, sadece ölüm.
“Senin ne olduğunu biliyorum. Seni hiç tanımamış olsam çok daha iyi olurdu.”
Adalarındaki dostluk ahlaki şüphelerden etkilenmeyecek kadar büyüktü.
Yapılmış hatalar düzeltilemezdi fakat en azından artık yapılmıyorlardı.
“Ancak erkekler her şeyi ayarlayana kadar Kırk Ülkeler’e kadın getirmeyeceklerini söylemişti.”
Erkekler kadınlara uygun bir yer yapana kadar mı? Doğrusu, bayağı bir beklemeleri gerekebilir.
“Delirmediği sürece insan insanı öldürür mü? Hiçbir hayvan kendi cinsinden birini öldürür mü? Sadece böcekler. Bu devadamlar bizi,bizim yılanları öldürdüğümüz gibi rahatça öldürüyorlar. Bana ders veren,birbirlerini kavgalarda,dövüşen karıncalar gibi gruplar halinde öldürdüklerini söylemişti. Ben bunu görmedim. Fakat yaşamlarının bağışlanması için yalvaranlardan bunu esirgediklerini biliyorum. Eğilmiş bir boynu koparırlar,gözlerimle gördüm! Onların içinde bir öldürme arzusu var ve bu yüzden onların ölmesini uygun buldum.”
“Kim korkmaz? O kadar da ümitsiz değilsin, Selver?”
“Yo, ümitsizim,” dedi Selver, “İyi hiçbir şey kalmadı.”
Fakat, öldürmek için sebepleriniz olduğunu düşünmemelisiniz. Cinayetin sebebi yoktur.
Dünyanın çok fazla farkındayız.
Bizim bilmekten korktuğumuz her şeyi gördün, bildin: sürgün, utanç, acı, dünyanın düşen çatısı ve duvarları, ıstırap içinde ölmüş anne, eğitilmemiş, bağra basılmamış çocuklar Dünya için kötü bir zaman.
Beni biraz yalnız bırakın. Aptal yaşlı bir adam gibi kötü önsezilerle doluyum, düş görmem gerek.
Köklerini arkalarında bırakmışlar, belki geldikleri başka ormanda, o hiç ağacı olmayan ormanda.
“Gerçekçi, hem dünyayı hem de kendi düşünü bilen kişidir Uyuyorsunuz, uyanıyorsunuz ve düşlerinizi unutuyorsunuz, tekrar uyuyorsunuz, tekrar uyanıyorsunuz ve bütün hayatınızı böyle geçiriyorsunız ve bunun hayat, gerçek olduğunu sanıyorsunuz!”
“Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır.”
“Ve gerçek seni özgür kılacak ”
“Beni biraz yalnız bırakın. Aptal yaşlı bir adam gibi kötü önsezilerle doluyum, düş görmem gerek ”
Fakat Tanrı zaman zaman insanı, düşünülemez olanı düşünmek zorunda bırakır.
Öldürdük, tecavüz ettik,ayırdık ve yerli insanları köleleştirdik,köylerini yok ettik ve ormanlarını kesip mahvettik.Eğer bizim insan olmadığımıza karar vermişlerse buna şaşırmamak gerekir.
Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır.
Aklında bir gün evvelinden kalma iki şeyle uyandı Yüzbaşı Davidson; karanlıkta uzanırken bir süre onları seyretti. İyi olan: yeni kadın yüklü gemi gelmişti. İnanılır gibi değil. Burada, Centralville’delerdi, NAFAL’a göre Arz’dan yirmi yedi ışıkyılı, kopterle Smith Kampı’ndan dört saat uzaklıkta, Yeni Tahiti Kolonisi için ikinci çiftleşgen kadın grubu, hepsi sağlam ve temiz, 212 baş kullanıma hazır insan stoku.
Fakat, öldürmek için sebepleriniz olduğunu düşünmemelisiniz. Cinayetin sebebi yoktur.
Bazen bir Tanrı gelir, dedi Selver. Bir şeyi yapmak için yeni bir yol, ya da yapılacak yeni bir şey getirir. Yeni bir şarkı söyleme biçimi veya yeni bir ölüm şekli.
Akıl alır gibi değildi. Fakat Tanrı zaman zaman insanı, düşünülemez olanı düşünmek zorunda bırakır.
Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır.
Bir tanrı çevirmense, neyi çevirirdi?
Kalmak kibar ve akıllıca olmayacaktı; zaten yüreği de yetmiyordu.
Kendi haline bırakıldığında, bölgenin bu yağmurlu iklimde bile tekrar ormanlaşması otuz yıl, gerçek bir orman haline gelmesi de yüz yıl alırdı. Kendi haline bırakılırsa.
.. ilkel, zararsız, barışsever bir türdüler. Tabii ki, bu bilgi tamamen yanlışmış
Fiziksel değişikliklere karşın, bizi kendi türlerinin temsilcileri olarak, insan olarak gördüler. Oysa ki, biz onlara onların türünün üyelerinin vermesi gerektiği gibi karşılık vermedik. Şiddetsiz tepkilerini, haklarıyla yükümlülüklerini göz ardı ettik. Öldürdük, tecavüz ettik, aydınlık ve yerli insanları köleleştirdik, köylerini yok ettik ve ormanlarını kesip mahvettik. Eğer bizim insan olmadığımıza karar vermişlerse, buna şaşırmamak gerekir.
.. dünyanın çok fazla farkındayız of, of, of
Artık kendim için çok az düşgörüyorum. Niçin göreyim? Benim için pek az şey yeni.
Onlar ters, Selver. Onlar deli.
Bir halk deli olamaz.
Ancak erkekler her şeyi ayarlayana kadar Kırk Ülkeler’e kadın getirmeyeceklerini söylemişti.
Erkekler kadınlara uygun bir yer yapana kadar mı? Doğrusu, bayağı bir beklemeleri gerekebilir.
O bir tanrı
Torber yaşlı adamın yargısını neredeyse rahatlamayla kabul ederek başını salladı.
Fakat, öbürküler gibi değil ölümü bilen bir tanrı, öldüren ve kendisi tekrar doğmayacak olan bir tanrı.
O kadar da ümitsiz değilsin
Yo, ümitsizim, dedi Selver, iyi hiçbir şey kalmadı.
Bu işler böyle. İlkel ırklar gelişmiş olanlara yer açmalı her zaman. Ya da onlara benzemeli.
Geyikler avlanacaktı, çünkü onların burada olma nedeni buydu. Fakat zavallı yufka yürekli Kees bunu göremiyordu. Aslında akıllı, bir adamdı, ama gerçekçi değildi, yeteri kadar sert değildi. Kazanan tarafta oynamak gerektiğini, aksi takdirde kaybedeceğini görmüyordu. Ve kazanan her zaman İnsanoğlu’ydu.
Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır.
Bu işler böyle. İlkel ırklar gelişmiş olanlara yer açmalı her zaman. Ya da, onlara benzemeli.
Delirmediği sürece insan insanı öldürür mü? Hiçbir hayvan kendi cinsinden birini öldürür mü?
Arzlı insan çamur ve kırmızı tozdu. Athsheli insan ise dal ve köktü.
Delirmediği sürece insan insanı öldürür mü?
“Çokluk içindedir yaşam ve yaşamın olduğu yerde umut vardır..”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir