İçeriğe geç

Cüce ile Bebek Kitap Alıntıları – Heinrich Böll

Heinrich Böll kitaplarından Cüce ile Bebek kitap alıntıları sizlerle…

Cüce ile Bebek Kitap Alıntıları

Yaşadığımız anın kıvanç ve hazzının gerisinde, yaşamın acımasızlığı tehdit edici bekliyordu pusuda
İzleyeceğimiz yollar tastamam belirlenmiştir önceden.
Ama öyle sanıyorum ki yoksul kişilerde sinir bulunması günah.. Hem yoksulluk çek, hem sinirlerin bozuk olsun, bu kadarını da katlanılmayacak kadar fazla buluyorlar
Ev sahibim sigara içtiğimi anlamayagörsün, küplere biniyor..Sigaraya gelince para buldugumu, kiraya gelince param olmadığını söyleyip çıkışıyor.. Çünkü yoksulların sigara içmeleri, rakı içmeleri günahtır
Allah, dedi, iki Allah var, biri zenginlerin Allah’ı, öbürü yoksulların.. ( ) Bir tanesi sert ama güçsüz diye cevapladı, ötekisi yumuşak ama çok güçlü, çok!
Bizden olmayanlar, bizim arakladıklarımızı bizimle yiyip içtiler yalnız, arakladığımız öteberileri evlerine yolladılar, her bir şeyi yaptılar ama, araklamaya gelince hayır. Sinirlerinin sağlamlığına diyecek yoktu, alınlarının aklığına diyecek yoktu doğrusu
Hayat, uzlaşmalardan ve kimi zaman karşı tarafa ödünler vermekten başka nedir ki zaten?
En iyisi evlenmemekti, diye düşündü Brenig.
Çünkü eller neredeyse ağız gibidir; yeğeninin ağzı gibi yurtsever elleri de varsa, korkunç bir şey demek olurdu bu
‘Hayat’ dedi Bertha, ‘uzaklaşmalardan ve kimi zaman karşı ödünler vermekten başka nedir zaten?’
Çünkü yoksulların sigara içmeleri, rakı içmeleri günahtır. Bunun günah sayıldığını biliyor, bildiğim için bu işi gizli yapıp sigaramı sokakta içiyorum
‘Mutluluk’ diye fısıldadı oğlan, ‘iğnenin içine çok mutluluk koyun, kardeşlerim için de koyun ‘
pek öyle sessiz değildi ortalık, anlatılamayacak bir şey vardı havada, guruldar gibi bir şey: Sessizliğin gürültüsü.
Beni deli ediyor bu sessizlik.
Gelecek, sivri köşelerle donatılmış bir tüneldi bizim için; adı geçen köşelere toslayabilir, oramızı buramızı incitebilirdik ve bundan korkuyorduk.
Savaştan o kadar nefret ediyorduk ki, onu bir «yazgı» aşamasına yüceltmek için gerek bizim burada, gerek karşı tarafta kendini bilmezlerin sabun köpüklerini andıran boş sözlerine inanmıyorduk.
   
eskiden hiç güldüm mü diye düşündüğüm oluyor sık sık. Sanırım, hayır. Kardeşlerimin söylediklerine göre, hep ciddi bir çocukmuşum küçükken. Böylece çeşitli biçimlerde gülüyor, ama kendi gülüşümü asla tanımıyorum.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Ciddi bir yüzle yaşayıp gidiyorum kendi hayatımı, ancak arada bir hafif bir gülümseme için kendime izin veriyorum.
Moloz dökmek yasaktır! levhası, moloz döküle döküle görünürlüğünü yitirmiştir.
   
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
asla anlayamadım olup biteni. Anlaşılır şey de değildi zaten.
Hayat, .., uzlaşmalardan ve kimi zaman karşı tarafa  ödünler vermekten başka nedir zaten?
karısına  yalan söylemeyen erkek yoktur.
Belli ki, onu seviyorum; ama haberi yok kendisinin.
Haberi de olsun istemiyorum. Bütün hesapları nasıl altüstü ettiğini sezmesin.
Mışlı gelecek zaman hoşlarına gidiyor. Mışlı gelecek zamandaki ustalıklarına diyecek yok doğrusu!
Çocuklar habire dayak yerler, hemen her vakit suçsuz yere, her vakit boş yere.
Allah, iki Allah var, biri zenginlerin Allah, öbürü yoksulların.

Bir tanesi sert, ama güçsüz, ötekisi yumuşak, ama çok güçlü, çok!

Keskin nişancının yolladığı mermilerin sesinde yatıştırıcı bir şeyler saklıydı bizim için; çünkü yaşamaya başladığımız nefis saatin düş olmadığına, gerçek dışı bir şey görülemeyeceğine, gerçek yaşamımızın bir parçası sayılacağına bizi inandırıyordu.
Bazen ortalığın gerçekten sessizleştiği, makinelilerin kısık sesli homurtusunun eriyip gittiği, roket atıcıların o tüyler ürpertici çatlak seslerinin sustuğu, karşılıklı cepheler üzerinde bizim bir isim veremediğimiz, ama babalarımızın belki barış diye niteleyeceği bir şeylerin süzülüp durduğu o saatlerde, bit kırmaya ara veriyor ya da yufka uykuları yarıda kesiyorduk.
Ve bir an da gelmiş Moloz dökmek yasaktır! levhası, moloz döküle döküle görünürlüğünü yitirmiştir
Şair olsaydım, şöyle derdim: Bir düş parça parça yerde , oysa düşlerin parçalanmayacağına kuşku yok
Ama öyle sanıyorum ki, yoksul kişilerde sinir bulunması günah. Hem yoksulluk çek, hem sinirlerin bozuk olsun, bu kadarını da katlanılmayacak kadar fazla buluyorlar..
Kurşunlar; gökyüzünde kocaman kocaman oyuklar açıyordu, ama ne kadar ateş etseler, gökyüzüne bir şey yapamazlardı ki! Yoksa silahlarıyla gökyüzünü öldürebilirler miydi ?
Allah dedi, iki Allah var; biri zenginlerin Allah’ı, öbürü yoksulların .
Güçlükle soluk alarak ikinci soruya geçtim.
Uzun boylu düşünmedi kadın: Bir tanesi sert, ama güçsüz diye cevapladı, ötekisi yumuşak, ama çok güçlü, çok!
Allah vardı dedi. Ama insanlar onu öldürdü, ondan sonra da bir daha dirilmedi .
Çocuklar habire dayak yerler, hemen her vakit suçsuz yere, her vakit boş yere.
Çünkü yoksulların sigara içmeleri, rakı içmeleri günahtır.
İnsanın değerine inanmadığı bir malı satması da bir yalandır.
Beni tanımayanlar, içine kapanık biri gözüyle bakıyorlar bana. Belki ağzımı gülmek için fazlasıyla sık açmam gerekiyor da ondan.
İnsanın bir mesleği yoksa tembel olurmuş.
“Allah’ı nasıl düşünüyorsunuz?”
“Allah üzgün” diye cevap verdi, serinkanlı. “Bizim onu avutmamız gerekiyor.
Gelecek, sivri köşelerle donatılmış bir tüneldi bizim için; adı geçen köşelere toslayabilir, oramızı buramızı incitebilirdik ve bundan korkuyorduk.
Hayat, uzlaşmalardan ve kimi zaman karşı tarafa ödünler vermekten başka nedir zaten?
Şimdilerde sinir bozukluğu sözlerini ağızlarından düşürmez oldular. Ama öyle sanıyorum ki, yoksul kişilerde sinir bulunması günah. Hem yoksulluk çek, hem sinirlerin bozuk olsun, bu kadarını da katlanılamayacak kadar fazla buluyorlar.
Tembel falan değilim ben , ne var ki benden yapmam beklenen işleri de yapmak istemiyorum.
Evde boyuna gelip benden para istiyorlar. Ev sahibi kadın kirayı istiyor, elektrikçi elektrik parasını istiyor. Hem sigara içmem yasak evde; ev sahibim ne olsa kokusunu alıyor, sigara içtiğimi de anlamayagörsün, küplere biniyor. Sigaraya gelince para bulduğumu, kiraya gelince param olmadığını söyleyip çıkışıyor. Çünkü yoksulların sigara içmeleri, rakı içmeleri günahtır.
Kurşunlar gökyüzünde kocaman oyuklar açıyordu, ama ne kadar ateş etseler gökyüzüne bir şey yapmazlardı ki!
Kimbilir, tutuklanmıştı belki de; bugünkü günde herkesin her zaman tutuklanma olasılığı vardı.
Belli ki, onu seviyorum; ama haberi yok kendisinin.
Çocuklar habire dayak yerler, hemen her vakit suçsuz yere, her vakit boş yere.
Allah, iki Allah var, biri zenginlerin Allah’ı, öbürü yoksulların. Bir tanesi sert, ama güçsüz, ötekisi yumuşak, ama çok güçlü, çok!
Ölen ölmüştür; genel listede, belli bir bölmede bir çizgi olarak alır yerini.
Evlenirsiniz, gelip kutlar, çiçek yollarlar, aptalca telgraflar gönderirler eve, sonra bir de bakarsınız insanı yalnız bırakmışlar. Sorar soruşturur, her şeyin akıl edilip edilmediğini anlamak isterler: Tuzluktan ocağa kadar bütün mutfak malzemesi tamam mıdır? Ve sonra da emin olmak isterler: Çorbaya dökülecek baharat şişesi acaba dolabın içinde duruyor mu? Aldığınız parayı hesap eder, bir aileyi geçindirmeye yetip yetmediğini anlamak isterler; ama bir aile olmak ne demektir? bunu hiç biri söylemez size. Çiçek yollarlar, yirmi buket çiçek, ve tıpkı bir cenaze törenindeki gibi kokar durur çiçekler; sonra da kapının önünde tabak çanak kırar ve sizi tek başınıza bırakıp giderler.
Şair olsaydım, şöyle derdim: “Bir düş parça parça yerde”, oysa düşlerin parçalanmayacağına kuşku yok.
Kurşunlar gökyüzünde kocaman kocaman oyuklar açıyordu, ama ne kadar ateş etseler gökyüzüne bir şey yapamazlardı ki! Yoksa silahlarıyla gökyüzünü öldürebilirler miydi ?..
“ Allah “dedi, “iki Allah var, biri zenginlerin Allah’ı, öbürü yoksulların.” Güçlükle soluk alarak ikinci soruya geçtim. Uzun boylu düşünmedi kadın: “Bir tanesi sert, ama güçsüz” diye cevapladı, “ötekisi yumuşak, ama çok güçlü, çok! ”
Uçaklar havalanınca, ansızın içimize doğdu: Bir daha geri dönemeyecektik, bir daha dönemeyecektik
Mışlı gelecek zamandaki ustalıklarına diyecek yok doğrusu!
«Yasa var, mutlu olmanız gerekiyor», dedi.
Ama öyle sanıyorum ki, yoksul kişilerde sinir bulunması günah.Hem yoksulluk çek hem sinirlerin bozulsun,bu kadarını da katlanılmayacak kadar fazla buluyorlar.
Bugün ki zamanlarda herkes,her an,herhangi bir sebepten dolayı tutuklanabilir.

”Gelin benimle! ” Dedi.
”Peki neden? ” Diye sordum.
”Yasa var mutlu olmanız gerekiyor. ” Dedi.
” Mutluyum ben! ” Diye bağırdım. ”Üzgün yüzünüz ”Dedi ve başını salladı.

Asla feda etmemem gereken bir şeyi feda ettim böylece: Özgürlüğüm
Öyle sanıyorum ki, gerçek yeteneklerimizi paraya çeviremememiz ya da şimdilerde söylendiği gibi meslek açısından bunlardan yararlanamamamızdır elimizi kolumuzu bağlayan.
Yalnız çocuklar karşısında iyi biliyorum nasıl davranacağımı;
Otto Amca bilgisini «nakit paraya çevirebilirdi
İnsanın değerine inanmadığı bir malı satması da bir yalandır.
«Biliyorum, kolay değil; ama cehennemde yaşamak kolay mı!
Bilmem ki, neyimiz eksik. Belki bir gün gelir, profesörün biri bulur neyimiz eksik olduğunu da, gazeteye yazar.
Aslını ararsanız, onların ne düşündüğü umurumda değil benim.
Akşam oldu mu kedimizi kucağıma alıp köpeğimizin tüyleri okşamaya bayılırım. Oturma odamızın bir köşesinde çocukların kaplumbağaya yiyecek verişlerini seyretmek hoşuma gider. Hatta banyoda küvetin içerisinde beslediğimiz suaygırını bile canım gibi sever oldum. Evimizde ada tavşanlarının başıboş ordan oraya dolaşmalarına hanidir aldırdığım yok artık. Sonra, akşamlan eve döndüğümde, cik cik bir civciv ya da sahipsiz bir köpek gibi, kanının eve aldığı beklenmedik konuklarla karşılaşmaya alışmış bulunuyorum.

https://1000kitap.com/kelebekmdndjd

belki küçük kardeşlerine günün birinde iğnenin içinde mutluluk alıp götürürdü, çünkü her şey satın alınabilirdi
Yoksa silahlarıyla gökyüzünü öldürebilirler miydi?..
ama ne kadar ateş etseler gökyüzüne bir şey yapamazlardı ki!
çünkü mutluluktan ağlamak istiyordu
bugünkü günde herkesin her zaman tutuklanma olasılığı vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir