İçeriğe geç

Nurjuvazi Kitap Alıntıları – Eren Erdem

Eren Erdem kitaplarından Nurjuvazi kitap alıntıları sizlerle…

Nurjuvazi Kitap Alıntıları

İnsandan kopmayan bir olgudur din. İnsan ile şekillenir, insana izafe edilir ve biçimsellik kazanır. Bu minvalde; egemen kültürün hegemonik yaftalamaları; dinsel nitelik kazanmaya başlar.
Ve Elçi şöyle buyurur; Gerçekten de bu altın ve gümüş sizden önce gelen ümmeti helak etti. Cimrilik, hırs ve övünmeden kaçınmadığınız takdirde bunlar sizin de helak sebebiniz olur.

(Tırmizi; Zühd 16, Muslim; Zühd 1).

Tarihsel şirk dini, vahyin dinini ters çevirmek sureti ile yapılanmış ve biçimlenmiştir. Kuran ve Resul kelamını etkisizleştirip, din dairesinin dışına iterek biçimlenen bu ideoloji bugün yeni bir sınıf yarattı;

Nurjuvazi Sınıfı

Şimdi, şöhret(4) aşkı ile ; dini tersyüz ederek çok eşlilik talebinde bulunan(!) Sibel Üresin adlı şahsın tanımladığı ideal erkek tipinin özelliklerine bakalım; Zengin(1), kariyerli(1), parası olan(2) ve cinsel gücü (3) fazla olan erkek çokeşliliği seçebiliyor. Hiçbir kadın fakir bir adamın ikinci karısı olmaz.
Erkek, daha cilveli, daha çok gülen, cinsel anlamda kendisini mutlu eden kadına koşuyor. Erkek olsam, çokeşli olurdum. (Habertürk)
• Güç (1)
• Servet (2)
• Şehvet (3)
• Şöhret (4)

Bu 4’lü; Adem’in yasak ağacıdır.

Mesela, Maun Suresi’nde belirtilen; yazıklar olsun o namaz kılanlara vurgusu, yapı itibari ile çok önemlidir. Bu sure, iniş sırasına göre 6. yılda vahyedilmiştir. Yani henüz Allah Resulü Mekke’dedir. Ortada riya namazı kılacak bir cemaat yoktur. Ve bu sureye kadar, henüz biçimsel bir namazın varlığından söz edilmemiştir. Bundan ötürü; Mekke’de yaşayan elitlerin kıldığı namazın eleştirildiğini söylemek gerekir.

Mekke’de yaşayan müşriklerin tamamı; Allah’a inanmakta, namaz kılmakta ve zekat vermektedirler.

Salat yaşamın içindeki bir fonksiyondur. Namaz olarak çevrilmesi(ki namaz Arapça bir kelime değildir, farsçadır) tamamen bir katliamdır!
Firavun’un halka dayattığı algı ile Nemrut’un dayattığı algı, tarihsel olarak aynıdır!
Dolayısı ile; bugün fıkıh tartışmak, elmut adlı yeni bir meyve üretmek gibi olacaktır. Elma ile Armut ayrıdır, ama bugünün zihinsel algısı nazarında bu çok önemli değildir.
Din, mistik sapkınlıkların, hocaefendilerin, cüppe ve peçelerin içinde olduğu bir kaos bütünü değildir!
Kadınların saç teli göründü diye, onları cehenneme atacak Tanrılara karşı, Alemlerin Rabbi olan, Merhametliler Merhametlisi Allah’ın galibiyetidir İslam.
Din, özgürlüğün, bağımsızlığın ve ilericiliğin merkezidir.
Kuran’ın öneri dairesinde bulunmadığı halde, sadece rivayetlere dayandırılarak kutsanan kıyafet anlayışı, din dairesi dışındadır.
1) Kadında, atta ve evde uğursuzluk vardır. [1995-6617-İbn Mace-1995/1993 c.17 s.218 /6617], [Buhârî-Müslim-Ebû Davud-Tirmizî-Nesâî]

2) Namazın önünden kadın, eşek, siyah köpek, Yahudi veya domuz geçerse namaz bozulur. [2732-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [2743-[Müslim-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî-İbnu Mâce] [6237- Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace]

3) Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz. [3299-Ebu Dâvud]

4) İnsanın insana secde etmesi uygun olsaydı, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.[3293-Tirmizî]

5) Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir. [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnu Mâce]

6) Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır. [5374-Buhârî-Müslim-Ne sâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim]

7) Cennette en az kadınlar vardı. [3309-Müslim]

8) Kadınlar sizin yanınızda esirler gibidirler [3303-Tirmizî]

9) Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz. [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî]

10) Kız bebeğin sidiğini temizlemek için birkaç kez su serpin; erkek bebeğin sidiğini temizlemek için çiteleyin. [3506-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî] [3507-Ebû Dâvud] [527-6162-İbn Mace]

11) Oğlan çocuğu için birbirine denk iki kurban, kız çocuğu için bir kurban gerekir. [3970-Ebû Dâvud-Tirmizî-Nesâî]

12) Erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım. [3308-Buharî-Müslim-Tirmizî]

13) Kadın bir günlük yola mahremi olmadan seyahat edemez. [2194-Buhârî-Müslim-Muvatta-Ebû Dâvud-Tirmizî-]

14) Kadın avrettir, dışarı çıktı mı şeytan muttali olur. [3443-Tirmizî]

Yukarıda görüldüğü gibi, saçma sapan ifadeler; Peygambere atfedilerek kutsanmaktadır. Bu söylemler üzerine inşa edilen din algısını savunan kadınlar ise, köleliğin bayraktarlığını yapmaktadırlar.

İslam böyle bir düşünce ile asla bağdaşmaz.!

Dönemin genel kıyafet anlayışını belirgin olarak gözler önüne seren Zemahşeri şu ifadeyi kullanmaktadır;
Arap kadınlarının yaka yırtmaçları genişti. Aradan gerdanları, göğüsleri ve göğüslerinin çevreleri görünürdü. Baş örtülerini arkalarına sarkıtırlar, fakat önlerini açık tutarlardı. Boyun, göğüs kısmındaki açıklıkların kapanması için örtülerini yaka yırtmaçlarının üzerinden örtmeleri emredilmiştir.
Ahkâm-ül Kur’an’da (3/1575), Ömer’in çarşıda örtüsüz bir kadını tartakladığı, konu peygamberimize intikal edince peygamberimizin Ömer’in bu davranışını onaylamadığı, Ömer’in de Ben onu örtüsüz görünce cariye sandım diyerek kendini savunduğu ve yine Ömer’in hür kadınlar gibi örtünen bir cariyeyi örtünmemesi, hürlere benzemeye çalışmaması için azarladığı bildirilir.
Şimdi Kuran’da örtü nün konum ve durumuna değinelim;
Örtünme meselesi hükümetlerin özellikle el altından önemli hamleler yapacağı dönemlerde abartılan, her kalıba sokulabilen, kimi zaman sistem karşıtlığı gibi görüne bir muhalefetin başını çeken, kimi zaman liberallerin AB’ci söylemlerine entegre edilen bir mesele haline gelmiştir.
Mesela, Mekke’de hür kadınlar baş örtüsü takar, köle kadınlar başlarını açarlardı. Ancak, bu örtüyü takan kadınların ise, bugün dekolte olarak tabir ettiğimiz bir elbise giydiklerini gözlemliyoruz. Bu elbise üzerine, saçların tümünü örtmeyen bir örtü takarak, hür olduklarını toplum arasında ilan eden kadınlar, köleler ile aralarındaki sınıfsal farklılığı bu şekilde deklare ediyorlardı.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sabah dışarı çıktığınızda; yüzlerce sürücü kursu aracının caddelere doluştuğunu görürsünüz. Hepsinin içinde bu ablalar vardır. Hayırlı olsun, yeni JİPLER geliyor

Efendim, milletin anası kan ağlarken, bu adamlar nereden para buluyor dersiniz ?
Nasıl oluyor bu iş ?
Nazar etme ne olur, YAN(D)AŞ SENİN DE OLUR

Gettolara sığınan, zenginliği ile övünen ve kenz eden o adama bakın.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şirk dininin ilahları (hocaefendiler, şeyhler, üstadlar..vs) dinin gerçeklerini halka anlatmaz.
Ve unutmamalı ki;

Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır

(Yunus Suresi 100. ayet)

Şunu söylemek gerekir ki; Abdestli kapitalizm ile küresel kapitalizm arasındaki bağ, baba ile oğul arasındaki bağ gibidir Oğul, babayı örnek alır, baba ise bildiklerini oğluna aktarır. Ve Abdestli Kapitalizm, yasak ağaca secde eden nursuzların dinidir ki; Kapitalizmin Allah’lısı olmaz
Şunu söylemek gerekir ki; Abdestli kapitalizm ile küresel kapitalizm arasındaki bağ, baba ile oğul arasındaki bağ gibidir Oğul, babayı örnek alır, baba ise bildiklerini oğluna aktarır. Ve Abdestli Kapitalizm, yasak ağaca secde eden nursuzların dinidir ki; Kapitalizmin Allah’lısı olmaz
İsyanın ideolojisi olmaz.
Doğudan kastımız bir kara parçası ya da coğrafya değildir. Batı’nın bombalarının düştüğü her yer Doğu’dur. (Nihat Genç)

Doğu; yeryüzünün miskinleri, afyonlanmışları, ezilenleri ve alttakileridir. Amerika’da zencidir, Afrika’da köledir

(ALAK suresi 6. ayet) İş, sanıldığı gibi değil! İnsan gerçekten azar:
Henüz daha ilk vahyedilen sure olan Alak suresinde bu gerçeklik göz önüne serilir. Yine basit denemeyecek bir çeviri hatasına kurban giden bu ayette geçen leyatğa ifadesinin kökü ğani dir. Anlamı ise; mal ve mülk edinerek azmak manasındadır Yani insan, tabiattaki fonksiyonlarını, ancak yeryüzündeki bahçenin etrafına çit çektiğinde yitirir. Bu çit, hem bahçenin etrafına, hem vicdanın etrafına çekilmiştir. Artık, silah satmak için savaş çıkartmak, ilaç satmak için kuş gribi gibi hastalıkları halka musallat etmek mübah hale gelir.
Dillerinizin yalana alışmışlığından dolayı, Allah’a yalan isnad etmek için şu helaldir, bu haramdır deyip durmayın.
Böyle yapanlar Allah’a iftira etmiş olurlar. Allah’a iftira edenler asla kurtuluşa eremezler (Nahl Suresi 116. ayet)
Bugün dindarlık, türban, namaz, sakal gibi olgulara indirgenmiş ise, bu durum; Firavni bir hegemonyanın varlığına işaret eder;
Allah elçisinin şu önemli sözü de bunun delilidir; Hiç kimsenin namazına bakarak onunla münasebete girmeyin, kişinin dirhem ve dinar ile olan münasebetine bakın. (İhya’ı Ulumiddin)
Madenciyi korumak için 3 kuruşu esirgeyen adamı kollayan bir Başbakan, eğer bunu kadere izale ediyorsa; dini, Kuran’ı, Allah’ı tanımıyor demektir.
Kader şu manaya gelir; karşıdan karşıya geçerken, sağa sola bakmazsan araba çarpar. Bakarsan, kaderini yaşarsın. Bakmazsan, cinayete sebep olursun.
İhmal sonucunda ölen madenciye; Madencinin kaderi demek, müşrikliktir.
İnsan için alınteri dışında karşılık yoktur. (NECM suresi 39 ayet.)
Yani met’a nın kaderi budur. İnsan, yemek için çalışmalıdır. Çalışmadan yemek haramdır.
Mesela, hiç ölü ceylan biriktiren arslan gördünüz mü ?

Hem biriktirip/kenz edip, hem de İslam olamazsınız.

Müslüman olmak demek, başörtüsü takıp, günde 5 kez secdeye kapanmak gibi bir şekilselliğe indirgenmiş ise, ortada ciddi bir problem var demektir.
Halktan, toplumdan kopuk bir iman, düşünülemez.
İnsandan kopuk bir din, Allah’ın dini değildir.
Çünkü, tarihten ders alınmaksızın hayata geçen fiiller, tarihsel şirkin klasik taktikleri karşısında kolay çözülmeye mahkumdur.
Türkiye’de aydınların dine bakışı çok sığ ve cehalet doludur.
Tarihsel din, iki temel köke dayanır;

1. Halkın, kolektif değerlerini yansıtan tevhid

2. Kodaman ve elitlerin arzularını dayatan şirk

Efendim, Hintliler ineğe tapıyormuş (?)
Hayır, ineğe tapmıyorlar.
Dilerseniz size bunun hikayesini anlatayım;

Bölgedeki güçlü muson yağmurları, üretim araçlarının, ki genellikle tarımsal araçlardır bunlar, kullanımınızı engeller durumdadır. Yani Hindistan’da tarla sürebilmek için; güçlü, semiz bir ineğe ihtiyacınız vardır.
Dolayısı ile inek, bir Hintli için;
• Emek
• Alınteri
• Toprak
• Üretim
• Toplumculuk
• Yaşam
Manalarına gelir. Doğu’nun kadim kamucu geleneği, bu gerçeklere sırt dayamıştır.

Mesela; Latin alfabesinde geçen A harfini inceleyelim. Bu harf köken olarak hindistan merkezli bir harftir. Ve aslında tam ters çevrilerek yazılmak sureti ile kullanılır.
Tam ters çevirdiğinizde inek boynuzu oluverir. Batı dünyası ise, bu harfi ters çevirip A harfine dönüştürmüştür.
Tabiat ile çelişen bir namaz mümkün değildir. Namaz, insanı doğaya ve topluma eklemlemedikçe; Kuran’i bir ritüele dönüşemez.
Göbeği şişik kodamanların huzurunda kol bağlayanların, namazı zayi olmuştur.
Efendim, kötülük üzerine düşünelim biraz;

• İnsanlığı köleleştirmek
• Zulmetmek
• Kamu malını yağmalamak
• Yetim hakkına tecavüz
• İnsanları fakirleştirmek
• Emperyalist zorbalarla işbirliği yapmak
• Kapitalistleşmek
• Doğayı ve ekolojik dengeyi bozmak

Kitap’tan sana vahyedileni oku! Namazı da kıl! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah’ın zikri/Kur’an’ı daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.
(ANKEBÛT suresi 45. ayet)

Eğer kılınan namaz, kötülükten alıkoymuyor ise, namaz değildir. İbadetsiz bir ritüeldir. Namazın ritüeli mescidde, ibadeti ise; halk arasında açığa çıkar.

Kuran’ın dini, mistik hikayelerin, uydurma masalların, hint öykülerinin dini değil, doğrudan yaşam ve insan dinidir.
Kurban, sevdiği şeyleri dağıtma, vakfetme olarak karşımıza çıkar. Ve her daim bu şekilde uygulanmış, Emevi yozlaşması sürecinde, hayvan kesmeye indirgenmiştir. Bu geçişin temelindeki olgu ise, uydurma hadislerdir.
Bir hayvanı kurban etme eylemi, sadece Hacc uygulaması içerisinde yapılmaktadır. Bunun dışında kalan bölgelerde, toplumsal refahın üst seviyeye ulaşması, sermaye ve talan sistemleriyle mücadele etme gibi pratiklerin Kuran’da ki Kurban kavramının içini doldurduğunu görmekteyiz. Yaşamı boyunca, infak etmemiş, sermayenin yanında olmuş halk ve toplum düşmanlarının öldürdüğü hayvanlar, Kuran’da asla kurban olarak gösterilmez.
Genel hatları ile, yukarıdaki biçimde izah ettiğimiz kurbanın temel tarifi günümüz koşullarında nasıl olmalıdır ?

Allah’a yaklaşma adına mücadele etmek, yani; ego, bencillik gibi duygular üretenlerden, ruhbanlardan, şirk dininin müntesiplerinden kopmak, dini sadece Allah’a özgülemek.

En sevdiklerini, yetimlere, yoksullara dağıtmak, mal yığmamak, birikim yapmamak, sermaye biriktirmemek ve ihtiyaçtan fazlasını yetim ve miskinlere dağıtmak.

İşte kurbanın genel hatları budur.

Kurban eylemini, hayvan kesme ritüeli kılıfına sokmuşlardır.
En önemli örnek ise, İbrahim Resul’ün oğlunu kurban etme girişimidir. Bunun üzerine bir hayvan keserek affı ifade edilirken, maalesef günümüz toplumları bu ayetlerin anlamını düşünmekten uzaklaşmış, çarpık bir yozlaşmanın esareti altında, o kadar geniş kapsamlı bir ifadenin içinden, hayvan ifadesini cımbızlayarak, Kurban eylemini, hayvan kesme ritüeli kılıfına sokmuşlardır
Kurban kelimesinin direk geçtiği bir diğer ayet ise Ahkaf suresi 28. ayettir ;
Fe lev la nesarahümlezinettehazu min dunillahi kurbanen aliheh bel dallu anhüm ve zalike ifkühüm ve ma kanu yefterun.
Bildiğiniz gibi, infak ve münafık kelimeleri n-f-k kökünden gelmektedir. Nifak, iki yüzlülük demektir. Münafık, iki yüzlü kişi manasına gelir. İnfak ise, kişinin elde ettiği mal-servetin ihtiyaçtan artanını dağıtma manasındadır. Dolayısı ile, münafık demek, malını dağıtmayan demektir.
Bugün din haline gelen ritüeller için Kuran; menasik/nüsuk kavramı kullanır. İbadet kelimesinin geçtiği yerlerde, ritüellerden bahsedilmez. Ama ibadet ve ritüeller iç içe geçmiştir. Kuran’a göre ibadet, kulluk programına tabi olmaktır. Nüsuk ise; ritüeller yoluyla bunu ilan etmektir.
Nitekim, makro düzeyden mikro düzeye doğru seyrettiğimizde şu şekilde bir tablo ile karşılaşırız;
*Kainat kusursuz biçimde devinime tabi olmuş, programa uyumlanmıştır.
*Galaksiler kusursuz biçimde devinime tabi olmuş, programa uyumlanmıştır.
*Gezegenler kusursuz biçimde devinime tabi olmuş, programa uyumlanmıştır.
*Ekolojik sistem ve canlı-cansız tüm yeryüzü unsurları kusursuz biçimde devinime tabi olmuş, programa uyumlanmıştır.
*İnsan, devinim ve programı idrak edemediğinden; devinime karşı durmuş, müdahale etmiştir.
1. Çokluk sizi oyaladı
2. Ta ki kabirlere varıncaya kadar. (Tekasür/Kesret Suresi)
Çünkü, köken itibari ile herşey, aslında aynı şeydir.
Çünkü insan, salt anlamda; iki ayağı üstünde duran, ihtiraslarının kölesi, içgüdü ve arzularının kulu olabilecek bir varlık değildir.
Aksine insan, büyük bir bütünlüğün, en önemli parçası, ve esasında aynı bütünlüğün tamamını vücut aleminde açığa vuran temsilcisidir
O dinde Allah’ın yanında yedek ilahlar vardır. Bu ilahların/hüküm koyucuların adı, hocaefendi, bediüzzaman, şeyh efendi, üstad vs.dir. Bunların sözleri Kuran’dan çok daha önemlidir, çünkü o dine göre Kuran’ı sadece alimler anlar.
O dine göre erkekler toplumun egemenleridir. Kadınlar ise mukabelelerde okudukları Yasinler sayesinde cennete girebileceklerdir.

O dinde Amerikan Emperyalizmi ya da AB gibi problemler yoktur. Beyaz Eşya dağıtıp iki rekat riya namazı kılan herkes süper müslümandır.

O dine göre, iktidar sahiplerinin ihmallerinden ölen mazlumların kaderidir ölüm. Zulüm o dinin belkemiğidir

O dinin mensuplarının temel sorunu türbandır. Ancak kara lastikli ayşonun hali önemli değildir. Ayşo ne de olsa akılsızdır.

bugün uygulanan çöl turizmini hacc diye yutturmaya çalışan afyon tekelleri oyununu bozan Bakara suresinin 125. ayeti söz konusu iken
(BAKARA suresi 125. ayet) Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah’ı insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık. Siz de İbrahim’in makamından bir salat yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şu sözü ulaştırmıştık. Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû-secde edenler için evimi temizleyin!
Çünkü Kuran’ın temel denklemi, Hakk-Halık-Halk biçimindedir.
hanif kelimesini hanefilik mezhebi ile karıştıranların çoğunluk olduğu toplumumuzda bu kelimeyi tanımak zaruri hale gelmiştir. Hanif, hertürlü baskı ve zorlamaya rağmen, ata ve ecdat kabullerinin oluşturduğu tehtidlere rağmen şirkin tümünden dönme manasına gelmektedir. Zıttı olan kelime müşrik , yani şirk bataklığında olan, Allah’a inanıp ona yaklaştırıcı rabler atfeden kişi demektir. Haniflik, Allah’a yaklaşma adına aracı konumunda olan tüm putları/rableri reddeden, hocaefendi hegemonyasını yıkan ve Allah’a salt biçimde doğrudan ulaşan kişidir. Bu bir dönüş işidir.
Kerbela, apaçık biçimde İslam ile Yeşil Burjuvazinin savaşıdır.
Şeytan Adem’e dedi ki; Ey adem, sana ebedilik ağacını, yani yıkılmaz mülkü göstereyim mi ?
(Taha Suresi 120. ayet)
Allah yürümek isteyeni doğru yolda yürütür (Bakara suresi 213. ayet)
Anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hüküm versin diye o peygamberlerle birlikte adaletin yolunu gösteren kitaplar gönderdi. Ancak kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra aralarındaki ihtiras ve zorbalıktan ötürü anlaşmazlığa düştüler.
Mülk Allah’a, dolayısı ile halka aittir
Âlemlere rahmet olanın ardından yürüyen zahmet toplumu
Rahmet ve zahmet arasındaki ince çizgide geçen binlerce yıllık hezeyan ve mutlak anlamda mevcut çelişkilere hapsedilmiş bir din algısı
(TEVBE suresi 35. ayet)
Gün olur, biriktirdikleri altınlar eritilir cehennem ateşinde onların üzerine lav dökülür de bununla onların alınları, böğürleri, sırtları dağlanır:
İşte egolarınız için yığdıklarınız. Hadi tadın biriktirmiş olduklarınızı!
Cami cami dolaşıp, hac ve umre için para akıtan o adama bakın. O adam evet!
Cami çıkışında koşturarak gittiği bankanın adı Asya Bank
Faizsiz kazanç Yuh ki ne yuh!
Diyarbakır’da, 4 çocuğuna kahvaltı hazırlayamadığı için intihar eden anne

Ve bu manzara karşısında cinnet geçirip evi yakan, ve ortadan kaybolan baba

Geride kalan çocukları sahiplenen 9 çocuklu sakat amca

VE

Lüks malikanelerde görkemli sofralarda havyar ve karides tüketen kenzo

Halkın reyini toplayıp iktidara gelerek servetini arttıran hanzo

Ve insanlığı kölesi haline getiren satılık kalem; dürzü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir