İçeriğe geç

Arayışlar Kitap Alıntıları – Lou Andreas-Salomé

Lou Andreas-Salomé kitaplarından Arayışlar kitap alıntıları sizlerle…

Arayışlar Kitap Alıntıları

zarif ve ışıltılı olduğun için,ben yoksunluktan,karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana…
“Birtakım yetenekleri ve becerileri geliştirebilmek için meslek seçiyoruz,evet..Bunun fazlasını yapabilmek içinse para ve zaman gerek,yani çok az kişi için geçerli”
Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.
Gerçekten bize ait olan bir şeyi Adine, hiç kimse elimizden alamaz. Gerçekten bize ait olan, er ya da geç bizim olur. Bu yüzden senindi benimdi cinsinden bütün hasisçe kaygılar değersizdir. Yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle beraber yürümeyeninse, bizi durdurmasına izin vermemeliyiz.
“Dina ! Dina ! Doğru olmadığını söyle ! Kimsenin olmadığını ”

O an tüm bedenimden bir elektrik akımı geçmiş gibi oldu yine de . Artık hiçbirşeyi görmüyor, hiçbirşeyi duymuyordum, tuhaf bir baş dönmesi tüm nesneleri ve düşünceleri benden uzaklaştırıyor ve değiştiriyordu sanki .

Ne var ki , bütün bu durum yine de gerçek , sahici bir yaşantı değildi ; benim yarattığım ve Benno’nun sadece inandığı birşeydi – bir görüntüydü yalnızca , bir resim , bir düş , bir hiçti.

Benim için bu olay orada kapanmıştı, Benno’yla olan ilişkim bitmişti.

Yine de yaşamım boyunca asla , beni dize gelmeye zorlayacak veya Benno’nun az önce farkına varmadan denediği gibi, benzer bir biçimde birey oluşumu ayaklar altına almaya kalkacak bir erkeğin sevgisini taşımazdım.

Fısıldayan, eski düşlerle ağırlaşmış bütün o anılardan elinde olmadan korkuyordu insan; bu düşler günün aydınlık gerçekçiliği içinde yollarını bulamıyor, fark etmeden her yana olağandışı ışıklar serpiştiriyorlardı. Solgun, mistik ışık serpintileri.
üzerinde en çeşitli şeylerin bir arada yetişip gelişebildiği verimli bir toprak olmalıydı…
“Eh tabii , resim yapmıyor olsaydın evlenmiş olacaktın herhalde ve benim de küçük bir torunum olacaktı! “ diye biraz keyifsizce sözlerine ekledi.
Onu başından tutup öptüm.

“ Ah , resim yaparken insan hep biraz aşıktır aslında . Bana hep insan resme içindeki aşık bir yanı döküyor gibi gelir. Fakat bunlar o kadar hassas , uçucu ve mucizevi şeyler ki hem evlilik de görünmüyor. Bu durumda sana nasıl torun yapabilirim ki?”

Etraflarında kar taneciklerinin uçuştuğu sokak lambalarının ışığında fazla birşey seçilmiyordu , ama ben yine de kentin eski tipik görünümünün bu yıllar boyunca ne kadar yenilenmiş olduğunu derin bir üzüntüyle gördüm . Daracık eski evlerin bazılarında o enfes çatı tepeliklerinin eksildiğini ve her yerde ucuz modernleşmenin çirkin pürüzsüzlüğünün dağılmakta olan güzelliklerin yerini aldığını gördüm . Brzeg de ilerliyordu demek!
Bizim artık annelerimiz ve büyükannelerimiz gibi düşünmediğimiz içlerinden birinin bile aklına geliyor mu sanıyorsun? ‘Efendim aşağı, efendim yukarı’ diye etraflarında dört dönüp duran kadınlardan değil de artık kendi kendimizin efendisi olduğumuzun, kısacası eski kölece anlayışları rafa kaldırdığımızın farkındalar mi sence?
İnsan zaten nişanlanmamalı.

Erkekler mi, öff! Kaçasım geliyor. Niçin onların istediği her şeyi yapasın ki?

Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerinz bireysel gelişmemizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az.
Çiçek benim hayatımdan çıktı artık,
Soğuk ve renksiz durduğunu görüyorum önümde

Çünkü o gençliğim gibi duruyor yanımda,
Hakikati düşe çeviriyor karşımda,

Nesnelerin sıradan netliğini
Şahlanıyor beni hayrete düşürerek

Sabah kızıllığının altın kokusuyla sarıp dokuyan Hayatın gündelik sığ figürleri

Onun aşk duygusunun ateşinde.
Bir de daha ötesinde hissettiğim özlem,
Güzellik gitti artık, bir daha gelmeyecek.

Tutkulu aşk yalnızlığın en uç ve en son durağı gibi. ”
” çocuğum, sen hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun, kendi mutluluğunu engelliyorsun. ”
Tutkulu aşk yalnızlığın en uç ve en son durağı gibi.
”Yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle beraber yürümeyeninse, ( ) bizi durdurmasına izin vermemeliyiz.
”En küçük memurundan tut, subay çevrelerine kadar hâlâ hepsi kibirli, azametli ve dar görüşlü. Konumlarına göre görüntü değişiyor sadece, içerik aynı. Bizim artık annelerimiz ve büyükannelerimiz gibi düşünmediğimiz içlerinden birinin bile aklına geliyor mu sanıyorsun? ‘Efendim aşağı, efendim yukarı’ diye etraflarında dönüp duran kadınlardan değil de artık kendi kendimizin efendisi olduğumuzun, kısacası eski kölece anlayışları rafa kaldırdığımızın farkındalar mı sence? ”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Anne toprağı, üzerinde en çeşitli şeylerin bir arada yetişip gelişebildiği verimli bir toprak olmalıydı.
Kendi mutluluğunu engelliyorsun: Hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun..
Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana..
Bir insan, bizim onda kendimize uygun bulduğumuz yanlardan çok farklı değil midir aslında?
”Ayrıca bir kez şöyle adamakıllı âşık olamıyorsam suçlu ben değilim. ”
”Artık onun sevgisine eskisi gibi çocukça bir güven duymuyordum. ”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle beraber yürümeyeninse, bizi durdurmasına izin vermemeliyiz..
Ama onlar bunu görmüyorlar, belki de görmek istiyorlar, belki de sessizce bizden nefret ediyorlar ve buna rağmen dibimizde yaşıyorlar, dibimizde, ölünceye kadar.
Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin, bireysel gelişimimizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az.
Güzellik gitti artık, bir daha gelmeyecek.
”Düşünmeye başladığımdan bu yana, kendi isteklerim ve umutlarım doğrultusunda hareket etmeye başladığımdan bu yana sanata doğru yol aldım, ”
Hiç kimsenin bakmasını senin kadar iyi bilemediği resimlerimde ve eskizlerimde bütün benliğim mevcutmuş gibi geldi sana hep
Acınası biri olarak yaşamak ölüm gibi bir şey, öyle değil mi?
“Bizim artık annelerimiz ve büyükannelerimiz gibi düşünmediğimiz içlerinden birinin bile aklına geliyor mu sanıyorsun? ‘Efendim aşağı, efendim yukarı’ diye etraflarında dört dönüp duran kadınlardan değil de artık kendi kendimizin efendisi olduğumuzun, kısacası eski kölece anlayışları rafa kaldırdığımızın farkındalar mı sence?”
Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.
Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin, bireysel gelişimimizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az.
Kendi mutluluğunu engelliyorsun: Hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun.
Ayrıca bir kez şöyle adamakıllı aşık olamıyorsam suçlu ben değilim. Bu yeterince tuhaf zaten.
Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin , bireysel gelişimimizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az.
Bir diğerinin duygularını anlayabilmek için sevgi gerekir kuşkusuz; fakat tutkunun belli bir derecesine sevgi, sevilen kişinin duygu dünyası da dahil olmak üzere dış âleme hiçbir duyargası uzanmayan, dolayısıyla kulak vermediği ve algılamadığı için de rahatsız edici bir itirazı olanaksız kılan kör bir bencilliğe dönüşüyor. Tutkulu aşk yalnızlığın en uç ve en son durağı gibi.
Sen benim deneyimsizliğimin sınırları ve engelleriyle kısıtlamak yerine , senin daha zengin olan varlığın sayesinde sınırlarımı aşmalıydım ; aynı ayrı kaldığimiz bu sürede sayende yaşadığım gelişim gibi.
“Bense altı yılımı yoğun bir çalışma içinde, bazı şeylerden vazgeçerek ve çabalayarak geçirdim ”
Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana.
Anne toprağı, üzerinde en çeşitli şeylerin bir arada yetişip gelişebildiği verimli bir toprak olmalıydı
“Çocuğum, sen hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun. Kendi mutluluğunu engelliyorsun ama. Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.”
“Yaşamım boyunca asla, beni dize gelmeye zorlayacak, bir birey oluşumu ayaklar altına almaya kalkacak bir erkeğin sevgisini taşıyamazdım.”
Her zaman verdin ve karşılığında hiçbir şey almadın, bütün annelerin en sevgilisi.
Ah, resim yaparken insan hep biraz aşıktır aslında. Bana hep insan resme içindeki aşık bir yanı döküyor gibi gelir.
“Sevgi değildi; daha yoğun, daha dürtüsel, daha tekinsiz bir şeydi.”
Gerçekten bize ait olan bir şeyi Adine, hiç kimse elimizden alamaz. Gerçekten bize ait olan, er veya geç bizim olur. Bu yüzden, senindi benimdi cinsinden bütün hasisçe kaygılar değersizdir. Yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle beraber yürümeyeninse, -burada durdu ve derin bir nefes aldı- bizi durdurmasına izin vermemeliyiz.
“Tüm gücümü savurup tüketmişim gibi başım öylesine boş, yüreğim öylesine ağırdı.”
Ben yoksulluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana.
Bir insan, bizim onda kendimize uygun bulduğumuz yanlardan çok farklı değil midir aslında? 
“Çocuğum, sen hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun. Kendi mutluluğunu engelliyorsun ama. Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.”
Her zaman verdin ve karşılığında hiçbir şey almadın, bütün annelerin en sevgilisi.
güçlerini ve güzelliklerini onlara bağışlıyorum, ben kendi kırılganlığımdan ve zayıflığımdan hoşnutum.
“Bir insan bizim onda kendimize uygun bulduğumuz yanlardan çok farklı değil midir aslında?”
“Belki en başında birbirimizle başka türlü kaynaşabilirdik, mücadele etmeden, çekinmeden, birimizin veya diğerimizin üstün ya da aşağı olması söz konusu olmadan!”
“Yaşamım boyunca asla, beni dize gelmeye zorlayacak, bir birey oluşumu ayaklar altına almaya kalkacak bir erkeğin sevgisini taşıyamazdım.”
”Ben yoksunluktan, karanlıktan ışığa gelir gibi geldim sana.. ”
“Bir insan, bizim onda kendimize uygun bulduğumuz yanlardan çok farklı değil midir aslında?”
“Sevgi değildi; daha yoğun, daha dürtüsel, daha tekinsiz bir şeydi.”
Ah,resim yaparken insan hep biraz aşıktır aslında. Bana hep insan resme içindeki aşık bir yanı döküyor gibi gelir.
”Kendi mutluluğunu engelliyorsun: Hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun. ”
Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.
sen hayattan ve insanlardan çok fazla şey bekliyorsun. Kendi mutluluğunu engelliyorsun ama.
Bir başka insanın tam olarak ne dilediğini hiçbirimiz bilemeyiz.
Gerçekten bize ait olan bir şeyi Adine, hiç kimse elimizden alamaz. Gerçekten bize ait olan, er veya geç bizim olur. Bu yüzden, senindi benimdi cinsinden bütün hasisçe kaygılar değersizdir. Yapmamız gereken tek şey yolumuza devam etmektir; bize ait olan birlikte gelir, bizimle beraber yürümeyeninse bizi durdurmasına izin vermemeliyiz.
Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin, bireysel gelişimimizle hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisi ne kadar az.
Bilinçle kavradığımız ve yaptığımız şeylerin, bireysel gelişimimiz ile hiçbir ilgisi olmayan gizli kalmış duyusal izlenimlere kıyasla hayatımız üzerindeki etkisini ne kadar az.
Bir insan, bizim onda kendimize uygun bulduğumuz yanlardan çok farklı değil midir aslında?
Sadece bir rastlantı, ama bunun için güzel zaten.
Beni kendi üstünde değil de yanında görmüş olsaydın yeterdi; ah, öyle yukarılarda göreceğine kendinden aşağıda görsen bile daha iyiydi.
Hayatta her şeyin bir bedeli var, en fazla da mutluluğun.
Hayatta her şeyin bedeli var en fazla da mutluluğun.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir