İskoç Sürgünü Kitap Alıntıları – Monica McCarty

Araçlar amaçlar içindir.

Şüphesiz, tanıdığı en yakışıklı erkeklerden biriydi. Midenizde kelebekler uçuşturup, dizlerinizin bağını çözecek türden bir yakışıklılığı vardı. Yunan Tanrılarına ve karanlık meleklere ilham verecek cinsten bir yakışıklılık

Lizzie, bir yılanın bile ondan daha merhametli olacağından emindi.

Mermerden değil, sert İskoç granitinden yontulmuş bir Yunan Tanrısı gibiydi.

Lizzie. Şanslıydı. Ailesi onu sadece sevmiyor, aynı zamanda ona dünyada kadınların pek de deneyimlemediği kadar çok saygı gösteriyorlardı.

Mektubu kaç kere okursa okusun, kelimeler değişmiyordu. Belli ki zaman dolmuştu.

Kendisine kibar davranan ilk yakışıklı adama aşık olacak kadar çaresiz durumda mıydı? Görünen o ki öyleydi.

Uzun zamandır kendisine bir köpek gibi davranıldığı için o da artık bir köpek gibi hareket eder olmuştu.

Belki de asla kendisinin olmayacak bir şey için özlem duyuyordu. Kendisinden çalınan bir hayat için. Bir MacGregor savaşçısı ile bir Campbell kadınının, kader ve nefret nedeniyle birbirlerinden ayrılmadıkları bir hayat için.

Seni seviyorum ve sensiz cehennemi yaşamaktansa, seninle cehennemi yaşamayı tercih ediyorum.

Kardeşim ve Patrick mutluluğum için bu kadar çabalamışken, onları hayal kırıklığına uğratmaktan nefret ediyorum. Lizzie gülümsedi.
Artık evlenmem için bir engel kalmadığına göre, sanırım böyle yapacağım.

Lizzie, bir süre düşündü. Mutluluğu için savaşan kişi olmaktan yorulmuştu.

Yemin ederim sana kız evlattan başka bir şey vermeyeceğim Caitrina. Böylece hükmetme ve herkesi koruma arzun işe yaramış olur. Caitrina sert bir şekilde güldü. Kızlar. Hem de bir sürü. Benim gibi. Başına bela olacak olan bir sürü kız Lizzie, hiçbir şeyden korkmayan kardeşinin yüzünün solduğunu görebiliyordu.

Seni seviyorum ve sensiz cehennemi yaşamaktansa, seninle cehennemi yaşamayı tercih ediyorum.

şartlar ne olursa olsun rakibi küçük görmek, ölümcül bir hataydı.

“Kendini tuhaf bir şekilde onunla konuşmak isterken buluyordu.”

“Belli ki, aşk ona göre değildi.”

O kadar çok sev ki ya onunla öl ya da onsuz.

Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.

Mutluluğunun içinde bir kararsızlık vardı. Felaketin ne zaman geleceğini bilemeyen ama geleceğinden emin olan bir insan gibi.

Gölgeye saklanıp, hayatın gözlerinin önünden akıp gitmesini seyretmekten artık yorulmuştu.

Sevgi, karanlık bir bulut gibi ondan uzaklaşıyordu.

Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki dar göğüs kafesinde canını yakmaya başladı.

Bir kızın mutluluğu,tüm bu bedele değer miydi ?

Bir şeyi çok isteyen ama asla kendisinin olamayacağını bilen bir adamın isyanıydı içindeki.

Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.

Anılar ona acı veriyordu ama tek sahip olduğu şey onlar olduğu için onlara sıkı sıkıya tutunuyordu.

Bazı şeylerin yerine hiçbir şey konmuyordu.

Araçlar amaçlar içindir.

Kendini,tuhaf bir şekilde onunla konuşmak isterken buluyordu.

Belli ki,aşk ona göre değildi.

O kadar çok sev ki, ya onunla öl yada onsuz

Lizzie’nin sesi iyice azalmıştı. “Hayatımda daha önce hiç bu kadar korkmamıştım.”
“Tam da bu yüzden o kadar cesurdunuz.”
“Anlayamadım.”
Patrick, bunu açıklayabilmenin bir yolunu aradı. “Bir erkek, silahları kullanmayı öğrenmek, eğitimden geçip, güçlenmek için yıllarca çalışır. Ancak ilk çarpışmasına girene kadar nasıl bir savaşçı olduğunu anlamak mümkün değildir. Cesaret ve yiğitlik, eğitim alanında kolaylıkla bulunsa da gerçek karakter, ancak savaş alanında kendini gösterir. Önemli olan korkman değil, o korkuya nasıl tepki verdiğindir.” Dudağının kenarı hafifçe kıpırdadı. “Sizin bir savaşçı kalbi taşıdığınızı söyleyebilirim.”

Sen benimsin

Geri dönüşü olmaz, benim olduktan sonra bir daha asla gitmene izin vermem

Başka birini isterken bunu nasıl yapabilirim

Ya da çocukları olmalıydı benim çocuklarım diye düşündü Patrick

Sen benimsin